Kiralık Aşk
gökil
Bayan
mersin
20/12/1964 (61)
finale üç adim..
merhabalar gönül dostlarım.
19.haziran.2015 te başlayan yolculuğumuzun, varış noktasına 3 durak kaldı. günlerdir sayfaya giremedim, okuyamadım. sanırım tükenmişlik sendromuna girdim normal mi bu durum diye düşündüm. olmamalı. nihayetinde bu bir dizi, eninde sonunda bitecek, herşeyin son bulması gibi.peki neden bu kadar beni rahatsız etti acaba? neydi bu kırılmak, incinmek? oysaki hayatta o kadar üzülecek, incinecek olaylar mevcutken, gerek kişisel, gerek toplumsal acılar yaşarken. sanırım kendimce cevaplar buldum. öncelikle şunu belirtmek isterim.ben yapımcı, kanal yöneticisi, senarist ve oyuncu değilim. bu dünyada işler nasıl döner bilmem. sadece hayatım boyunca kendime şiar edindiğim; “insan ne iş yaparsa yapsın işine saygı duymalı ve yaptığı işi önce kendi beğenmeli” ilkesinden yola çıkarak, sorumluluk sahibi bir kişilikle bir buçuk yıldır gözümün gördüğü, kulağımın işittiği ve aklımın yettiğince kendi düşüncelerimi paylaşmak istedim. uzun bir yazı olabilir. şimdiden özür dilerim. çünkü çok doluyum..
evet sıcak bir yaz akşamı tanıştım bu masalla. daha ilk bölümden ben onu , o beni hayatına aldı. herşey çok güzeldi dizi adına. belki de turkiyede pek çok konuda ilkleri yaşıyordu, kategorisi itibari ile. çünkü bir yaz dizisiydi. romantik komedi tadında. bölümlerin izlenme sayıları on milyonu geçti. reytingler on biri gördü. başrol oyuncularının uyumu ahengi hekesi büyülemişti. nitekim ilk ve son kez katılabildikleri bir canlı yayınla da bunu taçlandırmışlardı. ilk yirmi bölüm efsane oldu. herkesin diline pelesenk oldu ilk yirmi bölüm sözü. ne olduysa ondan sonra oldu sanırım. yirmi iki veya yirmi üçüncü bölümden sonra tad biraz kekremsi olmaya başladı. bir takım dedikodular çıktı. her ikisinin hayatlarındaki insanların müdahil tavırları ortaya çıktı. fanları kaşıyan, tahrik eden tutum ve davranışlar. ha fanlarda sütten çıkmış ak kaşık değillerdi tabi. ama her zaman söylediğim şuydu. bunu yapan yaşları çok genç bir kesimdi. tabiri caizse kanları deli akan yaşlardaydılar. bu çocuklara ne verilirse karşılığının misliyle görüleceği göz ardı edildi. oysaki sevgi ve hoşgörü onları dizginleyebilirdi. bu durumda maalesef başrol oyuncularımız profesyonel davranamadı. hayatlarındaki insanları kontrol edemedi. olmadi!!!
başrol erkek oyuncumuzun hastalığı ortaya çıktı. üç hafta setlerden uzak kaldı. diğer oyuncular da müthiş bir özveriyle onun yokluğunu hissettirmemeye çaba gösterdiler. takdir ettik. ancak bu üç haftalık süreçte, nedendir ekipteki hiçbir allahın kulunun geçmiş olsun ziyareti olmadı yada olamadı. halen kafama yatmayan bir konudur. neyse 30. bölümde ömerin hayatında simurgun önemini gördük. bu niyeki derken, anladık ki, senaryo değişikliğine gidilmiş!!! hayatımıza gallo girecekmiş.gallo önce öyle bir anlatıldıkı. dünyaca tanınan, moda ikonu, sapanca da pasıonıs ve cheryi ördek avına çıkartan tatillerini sıradışı geçiren, entelektüel bir kişilik. başımızın üstünde yeri var dedik. vee ömerin geçmişindeki iz’den kurtulduğumuzun ertesi bölümü, gallo hayatımıza fırtına gibi girdi. bir de ne görelim, bu gencecik bir kız. hiç de öyle pahalı zevkleri yokmuş. aslında kuru fasulye pilav turşu favorisiymiş.. araba falan hikayeymiş. kız istanbul trafiğinde biskletle dolaşıyor. asansör hiç kullanmıyor. pasionıse,( bu arada 17. kata) merdivenle çıkıyor. cebini geçtik, hesabında 200.000 bile yok. esranın söküklerini bile dikiyor.. eee bu kime benziyor bu kadar dedik. defne!!! heleki ömerin ilk karşılaşmalarındaki iş kazası olan bakışı, ne oluyor diye bizi gerdi. ardından resmi sayfanın güne başlarken ve bitirirken gallo resimleri paylaşması, bölümlerde defnenin yan karakterlerden bile daha az görülmesi, birde ömerin geçmişindeki simurg kahramanı olarak lanse edilmesi, aynı anlarda elçin diziden ayrılıyor mu haberleri bizi ayağa kaldırdı.olmaz dedik. bu defnenin mucizesi!!! defnesizz olmazzz. ama senarist inat ediyor. onu bize şirin gösterme çabaları tamgaz. yemedik!! ama bu süreçte dizi çok kan kaybetti. nihayet on bölüm sonunda senaristimiz çark etti ve galloyu gönderdi. gidenler geri geldi mi?? kocaman bir hayır.
galo gerginliği sırasında, bir yandan da senaryoya müdahale ediliyor, başrollere yakın sahnelerin yazılmaması hususunda ricalar yapıldı gibi haberler havada uçuşuyor. yok artık derken, adeta bu haberleri doğrular gibi, başrollerimizin birlikte sahneleri, 10-15 dk. civarında devam ediyor. hep geçiş bölümleri deyip geçiştiriyoruz. 40. bölüm vuslat sahnesi geliyor huzurlarımıza. ama o da ne, yaklaşık 7 dakikalık sahne internet özelden yayınlanıyor. neden? kanal engel yermiş. engel yicek hiçbir sahne yokken, üstelik aynı kanalın diğer dizilerinde misliyle aynı sahneler yayınlanırken. ardından bir haber daha dolaşıyor etrafta. erkek başrolumuzun kız arkadaşının montaj aşamasına dahi girerek müdahil olduğu. bu kadar olur mu diyoruz. yani en azından buna senarist, olmadı yapımcı, kanal hiç biri olmasa bu işi profesyonel yapan ve ekmeğini bu işten kazanan başrol buna izin vermez. yada kendisi de bu camianın içinde olduğu için, bu kadar amatörce davranamaz dedik. bu ve bunun gibi haberlerle birlikte, her çarşamba ve perşembe günü özellikle seçilmiş gibi magazin ekranlarında ve sayfalarında arzı endam görüntülerin tiryakisi edildik…
bazı arkadaşlarımın, herkes özel hayatını istediği gibi yaşar dediğini duyar gibiyim. evet özelde kaldığı müddetçe saygı duyulur.ancak siz, haftanın iki üç günü, hangi mağazada ne alıyorsunuz, ne satıyorsunuz, hangi manavdan ne yeşillik yiyorsunuz, yada akşam yemeğini hangi restaurantta, sabah kahvaltınızı hangi mekanda yaptığınızı göz önüne seriyorsanız; üzgünüm ama bu özel değil, düpedüz genel olur. ve insanlara konuşma hakkı verirsiniz
adı özel kendi genel olan bu hayatlar, başrollerin uzak ve duygusuz sahneleri, sırrın uzatılması,sırf birlikte sahne yazılmaması adına gereksiz ve boş sahne ağırlıklı bölümler de maalesef ciddi izleyici kaybına yol açtı..
bütün bunlara rağmen, dizimiz sezon finali yapacak dendiğinde çok mutlu olduk. çünkü işlenecek o kadar konu vardı ki..ama biz ısrarla sır bataklığında debelenip duruyorduk. neyseki 52.bölümde ortaya çıktı ohhh dedik. bundan sonra çok daha güzel olacak dedik. herkes hayal dünyasında kuguladığınca, çok da şahane sahneler yazdı buraya..ve beklediğimiz ikinci sezon geldi.ancak ilk bölüm başlamadan kısa bir süre önce, sevgili erkek oyuncumuz,” diziyi daha iyi yapma gibi bir çabamız yok” diyerek, bize nasıl yani dedirtti.yine de takılmadık. çünkü diziye taze kan olarak çok değerli oyuncular da katılmıştı. herşey çok daha güzel olacaktı. ama o da ne, yine bir kiralık aşk vakasıyla karşı karşıya kaldık. neden? oysa kiralık levhası 52,bölümde kaldırıldı demişti, sevgili senaristimiz. demek yetmemiş. biz sayın acemiden iyi bilecek değiliz tabiki
bu sırada çok sevindirici bir haber aldık!!! sayın b. kanalla iki yıllık bir sözleşme imzalamış. hayırdır, ne oluyor, bunun arkasında acaba bir şey mi var diye düşünmedik değil tabi. ama yok canım olmazz dedik.ikinci sezonun mutluluğu bizi sarhoş etmişti.öyleki, pamirin babasının sevgilisinin niye gelip, niye gittiğini, isoya neden evli kadın reva görüldüğünü, cevdeti, ayşegülün kızkardeşinin dizimize mehter marşıyla gelip neden izmir marşıyla ayrıldığını dillendirmedik. “kol kırılır yen içinde kalır” dedik. vardır aceminin bir bildiği diyerek. kimseye laf söyletmedik. hep iyi tarafları göz önüne çıkarmaya çalıştık. bu nedenle, maalesef magazin dünyası tarafından ruh hastası ilan edildik. bunu bile sineye çektik. önemli değil dedik. aman kuzularımız ödül alsınlar , bölüm tagları zirve yapsın diye parmaklarımız klavyelerle ikiz oldu. bizler böyleyken, sevgili b., sevgilisinin filminin yada arkadaşlarının oyunlarının reklamı için değerli ağzını ve parmaklarını yoruyordu. ekmek kazandığı işle ilgili sorulara bile cevaptan imtina eden biri gördük bu sezon. halbuki “ kendisi ve aslan partneri için, kiralık aşkla kader ortağı olduk, sadece isimle anılırken şimdi isim ve soyadımız ünlü oldu” diyen, aynı çocuk değil miydi? bir şeyler vardı. ama konduramıyorduk açıkçası. aslında belkide çoğumuzun içinden geçirdiği, ama diline dökemediği haberi yine üçüncü şahsın ağzından duyduk. halbuki diziyle uzaktan yakından alakası yoktu, b.nin kız arkadaşı olması dışında. ardından magazinden bombalar geldi. final bölüm sayısı bile zikrediliyordu. kanal ve yapımdan çıt yok bu arada.. sonunda geçtiğimiz pazar, yapım açıklama zahmetinde bulundu. son üç bölüm kaldı diyerek. lütfettiler sağolsunlar.. tabiki bu durum bizi çok kırdı ve incitti. çünkü bu kadar değer verdiğimiz ekipten, aynı değeri bulamamış hissine kapıldık. biz bu açıklamayı alakasız kişi yada kişilerden duymamalıydık…..
arkadaşlar ben iki elimi başımın arasına alıp düşündüğümde; dizinin final kararını yapımın vermesini, akla ziyan olarak görüyorum. kanal derseniz, bu kadar reklam geliri olan bir diziyi neden bitirsin? senariste gelince. kalemine, farklılığına,zekasına hayran olduğum, sayın aceminin isteyerek yada istemiyerek senaryo ve sahne değişiklikleri ile hataları olduğunu düşünüyorum.
oyunculardan özellikle bu sezonda, tüm karalama, çirkin iftiralara rağmen sadece işine bakan ve rolünün üstesinden gelen e.ye lafım yok. ancak sevgili b.nin aynı performansta olmadığı kanaatindeyim. gerek özel hayatı gerekse işinde amatörce hareket ettini düşünüyorum. ha iki yıllık yaptığı sözleşmeye ya da yeni projelere güveniyor olabilir. ancak her iş bir referanstır kanımca. umarım yeni partnerinde de, aynı sıkıntıları yaşamaz. umarım bu süreç ona ders olmuş, daha profesyonel davranması gerektiğini öğretmiş olsun. umarım yine pardon :) demek zorunda kalmaz..
aylar önce, bay pardon için kullandığım, mevlana sözünü yine söylemek isterim naçizane. “ bülbül güle, karga çöplüğe götürür”..
sabır gösterip okuyan gözlerinize sağlık..
sevgi ve sağlıcakla kalın...