Kiralık Aşk
kübra
Bayan
istanbul /türkiye
23/2/2012 (13)
sıkmadınız tamer bey ben teşekkür ederim. doyurucu yorumlarınız var. keyifli bir sohbet oluyor. sinema ve dizi hakkında söylediklerinizde çok doğru.
ama sinema performansı beklemesekte dizideki yönetmenlerdende şikayetçi olduğum konular vardı benim. bir kısmından sizde bahsetmişsiniz.
misal ilk yönetmen metin beyin diziyi, defneyi ve ömeri yorumlaması çok başarılıydı. zaten çoğumuzun diline ilk 20 nin pelesenk olmasının tek sebebi senaryo değil yönetmenin gözlerinden yansıttığı naif aşktıda. yoksa benim için senaryo ilk 10 bölümde güzeldi. ikinci onluktada bayağı söylendiğim noktalar vardı. ama 60 bölüm göz önüne alındığında elbette ilk 20 oldukça güzide bölümlerdi.
metin beyin, arada yakın uzak çekimlerde göze batan çekimleri oluyordu. misal aklıma gelen fıstık ezmesi yedikleri sahneydi biri çok uzak diğeri çok yakındı. bazı sahnelerde ömerin eli defnen belinde vs olurdu ama biz boydan çekim almadığından göremezdik. 20. bölümdeki dans ve evlilik teklifi sahnesi çok gözüme batmıştı. dans ederken repkliklerin söylenmesini isterdim. ama bize verilen çekimde oyuncular dura dura konuşuyorlardı. dansta replikleri söylemek için fazla es verilmişti sahnede. o kadar kareografik bir dansa da gerekte yoktu ayrıca. neyse her şeye rağmen ilk 20 güzeldi.
ama dizinin ruhuna mucizelere inanın mottosuna kül kedisi masalına yarattığı ambiyansla diğer yönetmenlerimize nazaran en uygunuydu metin hoca. hem duygu hem ambiyans azda tutku çalışırdı çekimlerinde.
bariş yöş ise salt tutku üzerinden gidiyordu aşkı anlatmak için. tutkuyu vermek içinde çoğu zaman gereğinden fazla yakın çekim yapıyordu. öyleki ben bazen barışın alnındaki sivilcelere elçinin gözeneklerine kat kat sürülmüş veya taşmış ruja yada fondotene odaklanıyordum sahnelerde. bazen ücra köşelerden nesnelerin arkasından da çekim yapıyordu. oyuncuları yönlendirmeside sıkıntılıydı bence. 20-30 arası defne karakteri sürekli bağırtılıyordu. sahnelerde yüksek volüme den konuşuyordu. öyle ki ben bazen televizyonun sesini kısıyordum. karakteri iticileştirmişti. yumuşak değil sert bir çekimi vardı. halbuki ilk 20 deki defne daha naifti. tek başına yönetmen değil elbet senaryoda 20 den sonra genişletmek için sapmalar yapılmıştı. ancak yönetmenin senaristin anlatmak istediğini bize tam doğru verildiğinden ya da doğru yorumlandığından şüpheliydim ben.
misal metin hocada defne yasemin ve ömerin yemek yediğini öğrendiği sahnede kamera oyuncu ve mimiklerine odaklanmış etrafından insanlar hızlıca geçirilmişti. ismen bilmiyorum basit bir tekniktir belki. bir çok dizide ve filmdede uygulanmıştı. ama ben o sahneden duyguyu defnenin üzüntüsünü almıştım. gelelim barış yöşün bank sahnesine o sahnede yasemin ve ömerin yemek yemesinden daha büyük bir olay var. o zaman belki duygularından emin olamayan bir çift varken şimdi aşık ve evlenmek üzere olan bir çift var. ayrılık var. aşk var. çok daha büyük bir acı var. ama gelin görün ki duygu yok. varsa da bana geçmedi.
şu 40. bölüm mesela. neresi vuslatsa onun adına vuslat diyorlar. o sahnede verilmek istenen tutkulu bir bir birleşme miydi. bir patlama sonucu kendini bırakmak mıydı. şefkat miydi özlem miydi. yoksa elmalı vs metafor kasmak mıydı. bilmiyorum. amaç hangi duyguyu vermekse artık bende elektirikler keskti o sahnede. ayrıca oyuncularda çok kötüydü. özellikle elçin. kaskatıydı. diziyi izlemesem ve ilk o sahneyi izlesem kadının zorla ya da mecburen adamla birlikte olduğunu düşünürdüm. kadının kendini ilişkiye zorladığını düşünürdüm. en azından dövecekmiş gibi ruhsuz bakışlara müsaade etmemeliydi yönetmen. ya da barış boynuna bir iki öpücük felan bırakmalıydı. ben izlerken adam boyun fıtığı oldu mış gibi yapmaya çalışmışlar o bile olmamış demiştim. belki iyi bir yönetmendir işin mutfağını bilmem ilgilenmemde. çekimlerde duruma hikayeye verilmek istenene ve verilene hissettiğime bakarım. bu sebeplerden dizinin ruhuna pek uygun değildi kendisi.
41. bölümde devrim yalçının geçici yönetmenliği de iyiydi. metin hocanın naif bakışı vardı çekimlerde. hatırladığım tek falsosu ömerin arabanın yanında değişen takım elbise rengiydi. devrim beyin kalıcı olmasını çok istemiştim.
şimdiki yönetmenimiz şenol beyide genel olarak beğeniyorum çekimleri göz yormuyor. aşırı yakın veya aşırı uzak değil. boydan çekimler veriyor. duygu geçişleri iyi. tutkuda biraz sıkıntılı. onun da senaristin 60 larda olduğunu farkedip biraz daha olgun bir çift yazmasıyla düzeleceğini düşünüyorum. şu anki sıkıntı senaryodan kaynaklı. birde şenol beyin geçmiş bölümleri olayları bir gözden geçirmesi gerekiyor. defnenin ofisinde feryal/pamir kıskanmalı defne ömer sahnesinde defne ömere “ö.i” yazan kalemi iade ediyor. yönetmenin o kaleme zoomlamasını ömerin biraz duraklamasını beklerdim ben. alelade bir kalem değildi nihayetinde. birde sizde bahsetmisiniz zaman doldurmak için yapılan ağır çekimlerde can sıkıcı. bunlar dışında genel itibariyle beğeniyorum çekimlerini.
aslında sıkıntı diziye gelen her yönetmenin kendi yoğurt yiyişini diziye uygulamaya çalışmasındaydı sanırım. ya da anlatılan aşkı yaşananları iyice etüd edip karakterleri yorumlayamamasındaydı. neyse şimdiki yönetmenden şimdilik memnunum deyip çok uzattığım yönetmen konusunu kapatayım.
ayşegül konusunda mümkün mertebe yazılarımda değinmiyordum beklemedeydim daha doğrusu hala beklemedeyim ama şuanki durumla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.
hassas bir noktaya değindi senarist. başarılı işlerse hem farkındalık yaratır hem seyiri güzel olur hemde sıkışan senaryo nefes alır.
şimdi madem 7 den 70’şe herkes bu diziyi izliyor madem farkındalık yaratacak bir konu işleniyor o zaman keşke ayşegülü boşanmış veya boşanmak isteyen bir kadın olarak yazsaydılar.
olaya iso &ayşegül çerçevesinden bakarsak ayşegül önce boşanma sürecine girecek. ama bu sürece ha demeyle giremez. çünkü bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışan bir kadın yok. daha çok sindirilmiş bir kadın profili var. e bu durumda ayşegül isodan destek alıp veya isoya güvenip mi bu sürece girecek. işte bu nokta beni rahatsız ediyor. toplumda kadınlar bir kurtarıcı mı beklesin bulunduğu durumdan kurtulmak için. ya da o kurtarıcı gelmezse kabul mü etsinler durumlarını. bu nokta ve verilen mesajlar biraz sıkıntılı benim açımdan ve iyi açıklanmalı. çünkü senaryo katmerleniyor düğüme düğüm atılıyor böyle.. ne olacak şimdi iso mu boşan diyecek ya da boşanırsan geleceğimiz olur mu diyecek. ya da ayşegül birden boşanmak kurtulmak isteyen bir kadın mı olacak. böyle olunca hem ayşegül hem iso tutarsızlaşıyor bende.
halbuki ayşegül baştan boşanmak isteyen bir kadın olarak yazılsaydı her şey daha kolaylaşırdı. cevdet yine rahatsız edebilirdi. sokakta yine bir olay yaşanır yine müdahale edilir o esnada iso evli olduğunu öğrenebilirdi. iso için boşanmak üzere olsa bile evli bir kadın olması yine yıkıcı olurdu. ayşegül içinde iso içinde bazı şeyler şuandakinden daha kolay olurdu.
ilerleyen süreçteyse ayşegülün boşanması cevdetin tehditlerine karşı bu süreçte yanında olan iso, yanında olduğu ve boşanmak üzere olan bir kadına aşık olduğu için mahalle baskısı isonun kendi içindeki hesaplaşmaları işlenirdi. işin içine boşanmış çocuklu kadını kendimize gelin olarak istemem diyen bir ailede sokabilirlerdi. mahalle baskısı, ailenin bakış açısı kadının durumu doğruluk yanlışlık irdelenirdi. üstüne mahallelinin veya ailenin bakış açısını değiştirebilecek birkaç olayda yaşanılabilirdi. biz bu sırada tüm zorluklara karşı elele iki aşık görürdük. ayşegüle bir de tuhafiye dükkanı açtık mı tamamdı bu iş.
ama şimdi ayşegül tekrar kocasının evine döndü bundan sonra süreç nasıl işleyecek kafamdakine benzer mi işleyecek bilmiyorum. kızında ailesi sıkıntılı. boşanma konusuna karşı çıkarlar. belki bir tarafı rahatlatmak için isonun ailesi anlayışlı olabilir ortada çocuk var. öyle baba oğul ilişkisi görmedik ama bellide olmaz tabi. babamdan başkasını istemem diyebilir. onun dışında topalgillerin hiç biri tutarlı değil ne diyeceklerini kestirmek güç. ancak defne yasemine he demişti ayşegülü tepesinde taşır. bunlar dışında beklemedeyim şimdilik.
diziyle ilgiliyse dizinin omurgası kiralık aşktı. oyun açıklanınca omurga çöktü. çöken omurgadan yeni bir çatışma yaratmalıydı senarist ki ben olsam ömere düğünde evet dedittirir birkaç ay kafasını serinletip yer gök muhabbetine girmeden geri döndürüp bir bahaneyle bu ikiliye aynı evde evli-küs, öfkeli-aşık yazar. aşama aşama düğümleri çözer bayağıda ekmeğini yerdim. böylece aynı gerçekleşmesi zor tesadüfü ikinci kez gerçekleştirip aynı ortamda bulunsunlar diye şirket saçmalığına girmezdim. bu hikaye 6-7 reytingden aşağıda almazdı. reytingi bu dizide düşüren diğer dizilerin aksine biraraya gelemeyen çift. ilk zamanlar oyunun tüm ayrıntılarının açıklanması-birkaç aylık ayrılık sürecinin hızlıca geçirilmesi- evde evli küs çift- yumuşamalar- kıskançlık ufak adrenalin yükselten sahneler(ufak yaralanmalar gibi)- barışma-oyun kuranlara küçük dersler- defnenin aile hikayesi- hamilelik- bebek-şirket sorunları işler. hazirandada mis gibi final yapar. bol bol gezdirip tozdururdum. neyse ben yazmadığıma göre şu anki durumu değerlendireyim.
omurga yok dizide alt hikaye kavramı yok. yan hikaye kavramı sıkıntılı. özellikle ilk sezon daha feci haldeydi. bu sezon ayşegül seda lara ve maalesef pamiri ekleyerek yan hikayeleri güçlendirmek istemişler sanırım. hiç yoktan iyidir.
yukarıda ayşegülden bahsettim sedadada aynı değil ama benzer bir durum var. ancak senarist seda ve sinanı iso ve ayşegülün aksine çok hızlı ve su yüzünde ilerletiyor. korkum yasemin sinan gibi vıcık vıcık bir çift olmaları. orada da çocuk var ama lara ile sinan en baştan anlaştırıldı. sedanın annesinde kızını kim olursa olsun yamamak isteyen bir hava var. o yüzden sinanı havada karada sarıp sarmalar. sorun çıkarırsa eski eş çıkarır diyeceğim ama anladığım adam sedayı çoktan silmiş hayatına birini almış bile. belki lara üzerinden gider hikaye.
ayşegül iso ise kördüğüm olabilir. önlerine herkesi engel olarak çıkarabilirler.bunlarda fazla derindeler. korkum arapsaçına dönmeleri…
korayın hikayesi anlatılabilir. ancak rtük anlattırmayabilir. o yüzden korayı karakterden çok tip gibi yazmaya devam edecek gibi. yanına yeni bir kanka getirebilirler. korayın tam tersi. böyle yazı-tura gibi olacakları. arada didişecekleri birbirlerinin hem kuyusunu kazıp hem ip uzatacakları…
levent ülgeni daha önce izlemiştim. komedi potansiyeli oldukça yüksek. ama senarist değerlendiremedi.halbuki nerimana saçmalıklar yaptıracaklarına bu ikiliyi safiye faik vb. gibi bir çift olarak yazabilirlerdi.
türkan hulusi…
bu ikili iki iyi ahbap olabilirler. genel dizi klişesine düşüp dizilerdeki tüm erkek ve tüm kadınları çift ve aşık yapacağız derdine düşmesinler istiyorum ama bir yanımda nerimana türkan gibi kaynana müstehaktır diyor :) komedi çıkabilir. kaynana türkandan… demetin şarkısını söyler dururdu artık “türkan ah o türkan yine koklatmadı paradan” :)
aytekin dışında şirket çalışanları sıkıntılı. gülümsetmiyorlar.
defne ömer
artık şu ikiliyi bütün bölüm boyunca birbirinde kaçırarak heyecan yaratmaya çalışmayıda bırakmalılar. iki senedir birbirine aşık bunlar. kaç kovalada saçma. biraya gelmesinler diye yapılanlar saçma. bir türlü görüşememeleri saçma.
no 30… diye bir dizi var. ben bizim dizide alt hikaye yok temelsizler derdim.bizde kiralık aşk olayı açıklanıncada ana çatışma bitti. bu dizi bizdende beter. hiç çatışma yok. ancak komedi ayağı fena değil. başrol kimya dersekte iç güveysinden halliceler. gelin görünki dirilişin şampiyon belli ikincide belli diyip diğerleriniz sıraya geçsin dediği kanlı çarşambada yayınlanıyor. fenada reyting almıyor. esas çift doğum kursuna vs. gidiyor. beceriksiz kötü karakterler var. amaçlarına ulaşamıyorlar. germiyorlar. rahat rahat izletiyorlar kendilerini. yani omurga çökmüş olabilir ama mutlu bir çiftide haydi haydi izleytebilirler.
siz değil ama ben sıktım tamer bey. bir dokun bin ah işit hesabı. nasıl dert ettiysek kendimize…
bu yazıda da katıldığınız katılmadığınız ilave etmek istedikleriniz olabilir. her konuda uzlaşamayız. ama ilk yazışmalarımızda bayağı kafa kafaya gelmiştik. sanırım tanışmadan takışmamızdan kaynaklanmıştı o. yanlış anlaştık. dolayısıyla anlaşamadık
sohbet keyifliydi. yazarken çok uzatmayayım diye teskinle başlıyorum ama kaptırıyorum sonra kendimi. okurken farkediyorum. umarım çok şişirmemişimdir kafanızı