kübra
Kiralık Aşk
20-12-2016
uzun bir aradan sonra bende bir ceeleyim dedim. :) son iki haftayı içeren bu sayfada yazdığım en kısa ama içerik olarakta en uzun yorumu yapıyorum.
yorumum 6 cümleyle sınırlı ve her bir cümlenin birden fazla öznesi var. yorumumdaki özneler kamera önü kamera arkası kendimde dahil hatta ülke durumuda dahil alakalı alakasız birçok kişi/kişileri içeriyor. bazı cümleler tekil olsada hiçbir cümlem tek kişi için değil bir çoğu ilk anlamlarını içermiyor yahut ilk anlamlarıyla beraber başka anlamlarda içeriyor…
cümleleri yazmadan önce belirtmek istediğim hususlar var. yazacağım ilk iki cümle poyra.. ka..yel de esas karakterin çok sık kullandığı iki replik. diziyi izleyenler ve karakterin hangi durumlarda bu replikleri söylediğini bilenler cümleleri okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlarlar izlemeyenler içinde kötü niyetle yazmadığımı belirtmek ve yanlış anlaşılmayacağımı ummak istiyorum.(açıklaması bile cümlelerden uzun oldu :) )
son iki cümle ise dünyaca ünlü bir serinin uyarlanmış dizisinin replikleri…
neyse başlayayım o zaman :)
1. allah b…lanı versin mümtaz…(poyra.. ka..yel)
2. hepsi m..nyak bunların…(poyra.. ka..yel)
3. kral çıplak…
4. iş batıranlar… (kiralık aşk- neriman iplikçi repliği )
5. kış geliyor…(winter is coming-game of thro… )
6. kuzey unutmaz… (the north remembers-game of….)
benim cümlelerin olayları, muhattapları ve etkilenenleri bana kalsın bu cümlelerin sizlerdede özneleri nesneleri yüklemleri vardır muhakkak. uyuşanlarımızda vardır onlarda aramızda kalsın…
son olarak hasbelkader yaşıyoruz hakkınızı helal edin. kendinize iyi bakın. sağlıcakla kalın. görüşebilmek ve anlaşılmış olmak dileğiyle allaha emanet olun…
herkese selamlar sevgiler...
Kiralık Aşk
08-12-2016
blk iyi niyetli olduğunun farkındayım. ama bence her şey ortada ve şu yapılanın savunulacak tarafı yok. dizinin reytingleri bir hafta hariç 5 bandının(ab ve abc grubunda) altına inmedi. kiralık aşk 3 gruptanda reyting alan bir dizi ve gayet masrafsız... dev paltolar kurulmuyor(muhteşem, vatanım sensin gibi) yahut yalılarda çekim yapılmıyor(paramparça vb.) yani demek istediğim bu reytingler gayet sezon sonunu götürürdü. dizi kendini çeviriyordu.
sence 13 bölüm için mi yazlık sinema şeklinde tanıtımlar italyada çekimler yapıldı. dizi 6 reytingle başladı. biraz düşüş yaşadı ama son haftalarda gayet yükselişteydi. kanal kendini döndüren diziyi bitirmez. kiralık aşkta öyleydi. ayrıca oyuncular sezon ortasında bırakmak için yeni sezona başlamazlar. sezon ortasında işsiz kalmayı kimse istemez. kiralık aşktan çok daha masraflı olup daha düşük reytinglerle devam eden diziler var. yani anlaşma 13 bölümlük ama 13 te bitirmek için değil gidişatı değerlendirip ikinci 13 lük anlaşmayı imzalamak içindi. çünkü ne senaryo ne gidişat 13 bölümü işaret etmiyordu. gayette sezona yayarak gidiyordu senarist. hatta ne bu ahestelik diye az eleştirmedik. ama görünen o bir işi bitmeden yenisine kanat açmayı planlıyormuş.
dahada açık yazarım ama kimsenin daha fazla moralini bozmak istemiyorum. iyi niyetinin farkındayım ama benim baktığım yerden pek savunulacak gibi değil şu an olanlar...
Kiralık Aşk
08-12-2016
sevgili betül yazdıklarına katılıyorum. arkadaşlar madem bitiyor hafızamızda iyi kalsın defne ve ömer... bu izleyici 1.5 senedir izlediği çiftin mutlu sonunu hakediyor. yüz nakli senaryo değişikliği veya yeni jön gibi olaylara sıcak bakmıyorum. sizlerin birçoğununda kızgınlıkla yazdıklarını yoksa yüreğinizin benim gibi almayacağını düşünüyorum. bari kalan bölümler istediklerimizi versinlerde hafızalarımızda defne ve ömer hep iyi kalsın.
yok yüz nakli( ki dizilerde en çok güldüğüm olaydır) yok yeni jön yeni aşk ya da defnenin yolu gibi şeylerin yapılmasını asla istemiyorum. yapılırsada yapımın set çalışanlarını oyuncuları vs. düşündüğü için değil bir iki bölüm daha ekmeğini yerim belki hesabıyla bunca izleyiciye saygısızlık ettiğini düşüneceğim. bu izleyici mutlu sonu hakediyor. defne ve ömerin beraber ve aynı oyuncularla olmadığı her son benim için mutlu olmayacak.
lütfen oyuncu yüzünden ömeri harcamayalım. bu konudada kar suyu kaçırmayalım. mutlu sonda hatta finalde diretelim derim ben...
herkese selamlar sevgiler...
Kiralık Aşk
07-12-2016
tamer bey; şu üzücü durumları atlatsak. sayfada ve gönüllerdeki alarm sinyalleri sesleri sussada eski halimize dönsek. çok isterdim yazışmayı...
ama bakalım kısmet...
titanik'in eninde sonunda batacağını biliyordum/biliyorduk. ama ne yalan söyleyeyim hazirana kadar batmaz bizde kollarımız kopana kadar hem ayaklarımızı ıslatan suları denize dökmeğe hemde keman çalmaya devam ederiz diyordum. nereden bilebilirdim aynı gemide olduklarımızın balyozlarla baltalarla gemide delikler açtığını... erkenden denizin dibini kendiyle beraber boylayalım diye canhıraş çabaladığını. neyleyelim batıyoruz ama batsakta batmasakta bu balyoz darbelerini unutmayacağımı biliyorum ben. kendi gemisini batırana kimsenin gönül rızasıyla can simidi vereceğinide düşünmüyorum.
yinede yolları açık olsun ama kendilerini var eden tepeye çıkaran projeyenin ölürkende ellerini tutmalarını isterdim. vefanın bir semt adı olarak kalmamasını isterdim. fazla tevazunun kibirden gelmediğini göründükleri gibi olduklarını görmek isterdim sanırım... herkese selamlar sevgiler ...
Kiralık Aşk
05-12-2016
tamer bey; yanlış anlamadıysam senaristin/senaristlerin erkeğe bakış açılarının yahut tavırlarının biraz “mazlumu getirin bana” gibi olduğunu düşünüyorsunuz. kabaca olmayacaksa bir nevi hınç alma, linç girişimi… haklısınız bu ayarda yazan senaristler var.(her iki taraf içinde).
ama dizinin senaristinin erkeklerden ziyade kadın karakterleri amiyane tabiriyle gömdüğünü düşünüyorum. aslında aşağılanma lafını erkek için değil kadınlar için kullanmıştım. dizideki kadın karakterlerden ötürü. misal nerimanın ağzından çıkan işte erkekleri yönlendirmeliyiz biz olmazsak şöyle olur böyle olur her koşulda üste çıkmalıyız her zaman haklıyız işin doğrusunu söylememeliyiz dolap çevirmeliyiz yalansız olur mu gibi gibi sürüyle lafla ya da açgözlü paragöz dedikoducu ve insanları aşağılayan bir sürü davranışla aslında erkekler değil kadınlar aşağılanıyor dizide bence. misal dizide neriman ayarında bir erkek karakter var mı belki serdar deriz gamsızlığından çıkarcılığından ve bedavacılığından… ama bence serdar bile nerimanı karşılamaz. ya da ömer ayarında bir kadın karakter var mı? bahsettiğim statü değil karakter. üstelik dizide bir değil iki tane sağlam erkek karakter var. bu sezon deforme etmeye başladı ama ilk sezonu baz alayım isoda çok sağlam yazılan bir karakter mesela.yahut sadri usta. bakın üçledik bile. bu üç karakterin ayarında dizide üç tane kadın yok. bu karakterlerin hataları var elbet ama kadın cephesine göre çok cüzi kalıyor.
ömer mükemmel değil ama kiralık aşk evreninde diyeyim en tutarlı ve en sağlam yazılan karakter. aynı zamanda altı en fazla doldurulan dolayısıylada en iyi tanıdığımız karakter. yazar seminerde defnenin hikayesi diyor ama hemen arkasından ömeri kendim gibi yazıyorum (cümle tam olarak böyle olmasada buna benzer bir anlamdaydı) diyor. işte terazi burada şaşıyor. yazan kişi karakterin birini çok fazla özümseyince (kendi olunca) diğer kefe hep zayıf kalıyor. zayıf olan kefeyse hikayesi anlatıldığı iddia edilen kefe. sadece ömer anlatılınca iş defnenin hikayesi olmuyor işte.. yanlış anlamayın pozitif ayrımcılık yapmıyorum. ömerin hikayeside olabilir. ama defnenin hikayesi diyip yalnız ömeri anlatmak nedir? o zaman ömerin hikayesi diyelim kabul edelim. o vakit anlatılan absürt gelmez bana. bu hikaye ömerin hikayesi ana karakter ömer defnede onun aşık olduğu kadın diyelim. ben kabul etmeye razıyım yeterki senaristte kabul etsin ikide bir dizide defneye bu benim hikayem dedirtmesin. hikaye yok çünkü ortada.hikayesi anlatılan kişiyi ben ömer kadar tanımıyorum.
geçen sezon yazarın defneye olan tavrının kızım sana ömeri aşık ettim daha allahtan belanı mı istiyorsun şükret tavrında olduğunu düşünüyordum. bu sezon en azından biraz daha insaflı gibi ama bakalım.
dizide mahalle kültürü yok. aşırı yanlış anlatılıyor. mahalle diye cennet mahallesi anlatılıyor ki ne semt ne karakterler ne hikaye o mahalleye uygun değil. sadri ustanın dükkanındaki sobanın üzerindeki çay bile nihan serdar türkan defne… den daha mahalleli. ayrıca benim takıldığım donanımsızlık değil. karaktersizlik. aşırı görgüsüz yazılıyor o kanat. ayrıca çok düşüncesizler. nihan mesela. ömeri her gördüğünde takındığı tavır nedir? sultanahmetteki turistlere öyle davranmıyorlar. peki serdar ben küçükken “kaygısızlar” vardı.oradaki memnun bile daha gamlıydı. ya anneanne sizede yazmıştım dünürünün tepesinden dolma dökmek nedir ya. hem insana saygı yok hem nimete. hoş bunu yapanın kendisinede saygısı yok ya neyse. nihanla nerimanla girdiği yarışlara dedeye yaptığı cilvelere değinmiyorum bile. benim etrafımda o yaşta o hareketleri yapan bir kadın yok. amaç absürt komediysede eğlendirmiyor.
yazıyı yazarken sinirlimiydim hatırlamıyorum öyleysede diziyle alakalı değildir gergin bir zamanıma denk gelmiştir belki. yalnız iyi gözlemcisiniz sinirliyken veya gerginken söylediğim bazı laflar çevremdekilerinde hoşuna gidiyor bazen ben söylerken gülmeye başlıyorlar onlar gülünce bende gülüyorum sakinleşiyorum.
fatmacan; muslukla imtihanın gülümsetti yorum için ellerine sağlık
hülya, gülgün, sıla, güzel yorumlar olmuş ellerinize sağlık
sıla nur44 yüreklerinize sağlık
&derin benide düşündürende dizinin finali. umarım senarist marjinal olacağım ters köşe yapacağım diye bizi hüsrana uğratmaz. filmlerde severim farklılığı ama dizide bu kadar çektik mutlu son istiyorum.
aysunn başkan yaz tabi döne döne yaz sensiz olur mu :)
eski uzun zamandır görünmüyor umarım iyidir
herkese selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
04-12-2016
sayfa bayağı sessiz bir bakıma da iyi oldu hem vakit yetersizliğinden hemde benim sayfanın hızına yetişmediğimden yorumlar birikiyordu okuyamıyordum. sondan başlayıp hem okudum hem yazdım :)
c.k. şiir için teşekkürler.
nurcan gökkuşağının orada iso bebeğin olması. yazar böyle düşünmüşmü bilmem ama bunları düşünebilmek düşündürebilmek çok güzel. yalnız bu durumda leprikon ömer mi oluyor
pares defneyi denediğini zannetmiyorum. ömerin sorunu kendiyle bakalım ne çıkacak.
gülçin özlemiştim yorumlarını ellerine sağlık güzel noktalara değinmişsin.
nur44 ; her iki senaryo (devam senaryon-dans) içinde kalemine yüreğine sağlık :)
tamer bey; güzel yazı olmuş katıldığım noktalar var katılmadıklarımda. kastettiğiniz yerli dizi senaristleriyse sayı hiç az değil. hatta erkek senaristlerden daha revaçta olduklarını (kalite tartışılır ama uzun dizi sürelerine rağmen ekranlarda uzun soluklu kalabilmiş işler yapan senaristleri baz alarak söyledim) söyleyebilirim. birkaç örnek verirsem pınar bulut( kerem derenle birlikte ezeli yazmışlardıki ben bu güne kadar yerli ekranda bir benzerini görmedim iyidirler ) sema ergenekon- eylem canpolat ben bu ikiliye entrika ikilisi diyorum pek sevmem ama uzun soluklu diziler yazarlar. ece yörenç var.(bazen aynı anda 2 diziye birden yazdığı kulağıma çalınmıştı) gülse birsel (avrupa yakası-yalan dünya) izleyelim veya izlemeyelim son birkaç yılda yerli ekranda birden fazlaca kez gördüğüm gözümün ısırdığı kulak dolgunluğum olan aklıma ilk gelen bayan (kerem deren hariç) isimler bunlar.
yazarın kadınlara ve erkeklere bakış açısının farkındayım. siz tatmin demişsiniz ben aşağılanma hissediyorum.
ömerin etkilenme olayının leprikona inançla alakalı olduğunu düşünmüyorum. yaşadığı kötü bir olayı hatırlattığını ( mistik ruhani bir öğe gibi değilde bir kalem bir resim bir obje gibi (o kötü olayın gerçekleştiği yerde olduğu için arabanın aynasına asılı)) veya tetiklediğini düşünüyorum. ha başka nesne hatırlatsaydı derseniz haklısınız doğrudur müslüman mahallesinde salyangoz satıyoruz dizide. göndermelerden hoşlanmıyorum geçen haftada yazmıştım. onlara kafa yorulacağına başrollere derin ve dolu sahneler yazsalardı o göndermelere ihtiyaçları olmazdı. zaten yorumları okuyorlar ama yanlış yerlerdeki (sosyal medya) yorumları okuyorlar bence.(önümüze konan hep sosyal medyayı tatmin ediyor oradakilerin(çoğunluğunun) talepleri önümüze koyuluyor birçoğu göndermelere bayılıyor jest yahut cevap olarak algılanıyor)
hikaye yamalı bohça gibi nereden tutsak elimizde kalıyor. her bölüm geçmiş bölümlere söylenenin tam tersi söyleniyor. zaten kendimi uzun süredir titanik batarken çalmaya devam eden müzisyenler gibi hissediyorum. arada akorda su kaçıyor bir isyan ediyorum. ayaklarımı ıslatan suları iki üç kovayla tekrar denize döküyorum sonra yine aynı devir daim…neyleyeyim geminin manzarası güzel...
vaktim olursa daha uzun bir yazı yazarım. özelliklede bakış açısı üzerine ama bakalım. bu arada elinize sağlık
aysunn başkan gülümsettin yine :) duvar yazılarıyla ilgili bir yerde bir arkadaş final sahnesinde senarist elinde fırçasıyla gözüksün son bir duvar yazısı yazsın dizi öyle bitsin demiş. hoşuma gitti fikir. hatta yazı için örnek yazmıştı da aklımda kalmamış.
zübüşüm haklısın aslında ömerin bir şeyler saklaması birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayabilir. sadece ömer için değil defne içinde. nihayetinde sır saklamakta sırdan sakınılmakta can yakıcıydı bu ilişkide. ama ben yine de çok uzamasın isterim :)
sessiz takipçi1 eline sağlık
yazımı yorumlayan su, çiğdem, nılgun2 teşekkürler :)
sılacım geçmiş olsun her şeyin başı sağlık inşallah kayınpederin en kısa zamanda sağlığına kavuşur.
mehpus eline sağlık güzel yorum olmuş
blk ılımlı yorumların rahatlatıyor
&derin ellerine sağlık güzel yorum olmuş
karakedi kalemine sağlık gülümsettin :)
arada atladıklarım vardır sayfaya yorum analiz senaryo selam dua….. yazan herkese teşekkürler.
ayrıca sayfanın tüm sakinlerine selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
03-12-2016
hazır vakit bulmuşken 63. bölümü yorumlayayım. okuyanlara sabır :)
ben çok sıkıldım ya ömerin hayatı ömerin şirketi ömerin geçmişi ömerin ailesi bla bla….
bu defne ağaç kovuğunda mı yetişti. biz tekrar ve tekrar neden ömerle devam ediyoruz ki. ömerin hikayesi yeteri kadar anlatıldı bence. geçmişini düşünce yapısını hobilerini acılarını düğümlerini gördük. birazda şu defnenin ömer dışındaki hislerini görsek geçmişini acılarını irdelesek …
ömerin herkesle özelliklede nerimanla ilişkisinin bu kadar çabuk eski haline dönmesi pek hoşuma gitmedi açıkçası. bazen senarist karakterleri yüce gönüllü yapacağım derken omurgasızlaştırıyor bence. nerimanın ne işi var şirkette buyur tepeme çık. anladık barıştıracaksın ama aşama aşama yap neriman bir çabalasın. biz bir şeylere yaradığını görelim.. neyse ne artık ..oldu bakalım. ama lütfen ömerle çok yüz göz olmasın. sinir benim tepeme çıkıyor.
küçük isonun defne-ömer-koray hatta pamirle bile sahnelerini sevdim. hatta pamire karşı ciddi surat ifadesi beni bayağı gülümsetti.
iso & ayşegül anı yaşıyorlarmış ne diyim ki artık?
bölümü genel olarak beğendim.kişisel gözlemim ilk reklama kadar bölüm çok sürükleyiciydi. hiç sıkılmadım. ilk reklamda sonra neriman-koray-necmi sahnesi çıkınca elim telefona gitti. bölüm başında neriman koray zehirlenmesi yaşatınca mod düşüyor demekki. başta göstermemeleri iyi olmuş. bu ikilinin hiç gideri kalmamış. nerimanı geçen bölüm 22 yaşına göndermeden önce daha alçak sesle sürekli aynı kelimeleri tekrarlatmadan cırlatmadan konuşturmaları nerimanın hafif pişman tavırları hoşuma gitmişti. dizilerde aykırı karakterler sevilebilir. ama nerimanın aykırılığının hiç gideri yok normalleşse (gerçek anlamda) daha katlanılır olur en azından benim açımdan.
birazda şu leprikona ömerin durumuna mı değinsek;
yazar ne istiyor benim fantastik dünyamdan anlamadım. sıra sıra tüm sevdiğim kahramanları mistik ögeleri katlediyor. işe kül kedisiyle başladı. her şey güzel giderken tuttu kötü kız kardeşe ayakkabıyı çaldırıp suçu da kül kedisine attırdı. ayakkabısını çalan külkedisi olacak şey miydi masalda? neyse bunu hazmettik masallardan çıktık hikayeler kitaplar yunan mitleri apollon defneleri derken bir anka attı ortaya ki pek severdim. sonrada tuttu güzelim ankayıda sevimsizin tekine bağladı. sizin anlayacağınız cânım zümrüdüanka sizlere ömür :) şimdide sıra leprikonda sanırım.
hoş leprikonla ilgili pek net bir görüşüm yok. küçükken okuduğum bir masalda eğer hafızam beni yanıltmıyorsa tasviri aynı bu cüceydi. ama pek iyi bir cüce değildi her gerçekleştirdiği dilek için kızdan bir şey istiyordu. önce parasını sonra saçlarını en son da prensle olan bebeğini istemişti. son isteğini gerçekleştiremeyeceklerini duyunca adımı bilin istekten vazgeçeyim demişti. cücenin karmaşıkta bir adı vardı. daha doğrusu küçükken karmaşık bulduğumu hatırlıyorum. çok emin olmamakla birlikte masalın adıda sihirli çıkrıktı sanırsam. pek sevmemiştim bu beberuhiyi.
başka bir masalda ve izlediğim bir çizgifilmde de eğlenceli iyi kalpli bir cüceydi. masaldaki tasviri pek hatırlamıyorum ama arkadaşların yazdıklarından (gökkuşağının sonuna altınlarını saklaması, dans etmesi, ayakkabı yapması…) aynı cüce olduğuna karar kıldım. o okuduklarımda izlediklerimde iyi cücelerdi.
hoş adının leprikon olduğunu yeni öğrendim. sayfadaki arkadaşlarda detaylı bilgilendirmişler. yazara ve sayfadaki arkadaşlara bana bilmediğim yeni bir şey öğrettikleri için katkılarından dolayıda ayrıca teşekkürler.
neyse benim sevip sevmediğim ve benim cücelerin de leprikon olup olmadıkları net olmamakla birlikte leprikonun dizide bize iyi şeyler getirmeyeceğide aşikar. ömerin geçmişiyle veya geçmişte yaşadığı hangi olaydan iyi bir şey çıktı ki adama kabuslar gördüren leprikon hayırlara vesile olsun.
ama öyle çok çok kötü bir şey olduğunuda düşünmüyorum açıkcası. hatta bizim için önemsiz ama kiralık aşk evreninde hayli mühim bir olaydır. açıklanınca bumuydu felan deriz herhalde. sırf ankayı başımıza musallat edebilmek için ömer gibi annesine düşkün ve duyarlı bir çocuğu ölüm döşeğindeki annesine hasta iyileşemiyor veda ediyor diye tavır yapıcak üstelik o tavrında öyle birkaç gün sürecek anne ölecek ömer de annesiyle küs ayrılacağa bağlamıştı yazar. üstüne sevimsizi biraz sevelim diye onuda hasta yapıp tepedeki konuşmadan sonra esrarengiz bir şekilde iyileştirmişti. ya havle…
bizim tanıdığımız ömer kızıp gitse bile kendi kendine kafasını serinletip birkaç saate zaten annesinin yanına dönerdi ya. merinin işleri işte.
lafın özü en az bir 10 bölüm leprikonla yahut onun onun yarattığı olaylarla uğraşırız gibime geliyor.
biraz yorumları okudum da işi beyin tümörüne felan bağlayanlar olmuş. elbette yazarın kafasındaki bize karanlık bilemeyiz ama benim görüşüm ömerin hasta olması veya ciddi bir rahatsızlığı olması (tümör, kanser …. ) olasılığı ömerin hamile olup o kazada bebeği düşürüp o yara izininde bebeği aldırması sonucu kalması olasılığından çok daha düşük… hakkını yemeyelim şimdi ağır drama ve klişeye pek yanaşmıyor senarist.
sadece yanaşacakmış gibi yapıp ipuçlarını yerleştiriyor bizi biraz trolleyip yüreğimizi ağzımıza getiriyor ama yok sonuç yanlış alarm. misal koray iso bebeye diyor ki “önce kötü başlayıp birbirimizi zamanla çok sevdik git lizzy git.seni artık sevmiyorum”. bu lizzy aşk ve gururdaki mi acaba? başlayalım mı felaket senaryolarına ömer hasta olacak defne üzülmesin diye kendinden uzaklaştıracak bilmem ne diye. pamirde boşuna gelmedi ay ya defne hamileyse felan filan yapalım.
ama yok yanlış alarm. yazar ara ara şalterleri indirip kaldırıyor. kiralık aşkta gerilmeden izlediğimiz bölüm sayısı bir elin parmaklarını geçmez. espriside burada biraz.kötü bir şey olmadan yay gibi geriliyoruz… geriliyoruz ama şu varki konular çabuk çözülüyor (ama öyle ama böyle çözümü yetersizde bulsak hatta çözüm olarak görmesekte ) ama yine de çok kötü olaylar yaşanmıyor. felaketleri yazsa bu zamana kadar yazardı. 60 bölüm yazmış ucuz drama girmemiş bundan sonra girerse böyle şeylere kendi yazdığına ihanet etmiş olur.
bence leprikon italya da yaşadığı ve ömeri etkileyen pskolojik bir olayı hatırlattı veya tetikledi. leprikonla her karşılaşmasında acı veya üzücü bir olay yaşamış kendinin veya sevdiği birinin başına bir şey gelmiş olabilir. pek ömer tarzı gibi durmuyor ama leprikonun uğursuzluğuna inanıyor bile olabilir. ya da ona uğursuz geldiğine…yoksa geçmişte yaşadığı ve kendini suçlu hissettiği bir olayın vicdan azabını çekmek şimdi aklına gelmiyordur herhalde.
velhasılıkelam hastalık felan yoktur. (fiziksel) … neyse çok merak etmiyorum o olayı… 62 den tavşan niyetine leprikon çıktı işte…bizimkilerede şu vakitten sonra ayrılık getirmez. yeteri kadar ayrıl-barış-kaç-kovala yaptılar. yalan-oyun-uzun ayrılık gibi çok sancılı süreçleri aştılar.bu saatten sonra denizde yüzüp karada boğulmaları saçmalıklardan seçmeler olur…
söylemeden geçemeyeceğim bu arada umarım sevgili yazarımız ömerin anaokulundan saçını çektiği kızı saçaklı bir pskolog olarak başımıza salmaz. şimdi o kız da tee anaokulundan ömere aşık olur ama ömer kızın saçını çekiyordur :) felan kız şimdi hiç unutamamıştır. ömerin annesi bunlara kurabiye yapmıştır ya da kızda emine iplikçiye ait fular mular vardır ömer kıza vermiştir şimdi oda yıllardır saklıyordur… kızda bizim oğlana turuncu renkli oyun hamurunu vermiştir. ömerde saklamıştır bilmem ne….hatta bir dakika ya bu hikayeye göre passionisin turuncusu oyun hamurunun turuncusu çıkarmış. ne gülerim ama…
şakası bir yana demek istediğim son paragrafta yazdığım saçmalıklarla yeteri kadar uğraştık. yapılan aacitasyonunda hiç samimiyeti olmuyor empati sempati hiçbir şey beslenmiyor( bkz. gallo… ) o sebepten bize bunlarla gelme merican.
hoş bunların hepsi defnenin safozluğundan başımıza geliyor ya. kız gitti bir tane küflü armayı duvara astı. arkadaş eldivenle yanaştık olmadı gaz maskesi taktık olmadı o armayı ordan indirene kadar neler çektik neler. şimdide işin gücü yok gitti avuç içi kadar leprikonlu kar küresini ömere hediye etti. şimdide bir 10 bölüm leprikonu çöpe atmaya uğraşacağız anlaşılan. hayır anne olan defne sancısını çeken biziz.
müsadenizle müzik kutusuna bende bir şarkı bırakayım:
marie myriam - l'oiseau et l'enfant
sayfanın sesli sessiz isimli isimsiz tüm sakinlerine selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
28-11-2016
son iki haftadır epey yoğunum. birçok arkadaşında ve defolininde dediği gibi araya hayat giriyor. soran merak eden adımı anan selam gönderen herkese ve sayfanın sesli sessiz isimli isimsiz tüm sakinlerine selamlar sevgiler :)
gecikmelide olsa kısa olmasını ümid ederek ve hatırladıkladıklarımla 62. bölüm üzerine düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
öncelikle defne ve ömer sahnelerinin müzikle geçiştirilmesinden çok rahatsızım. sinanın evindeki bisküvili çaylı sahnedende hoşlanmamıştım. sürekli yapılan rutine dönüşen eylemlerde veya flashback sahnelerde yahut önemsiz adledilen sahnelerde elbette sıkıcı dialoglar yerine duruma göre fon müzikleri veya şarkılar çalınabilir. ancak biz 62 bölüm boyunca bu ikiliyi kimse salça olmadan sahneler bölünmeden şirket ev dışında kaç kez görebildik ki kırk yılın başı markete gönderip oradada arkaya müzik koyup klip seyrettiriyorsun.
yazan dialog yazmaya mı üşendi siz kafanıza göre takılın mı dedi ya da yazan yazdıda kurgu mu montaj mı bilmiyorum artık sahnelere müzik koymaya karar veren her kimse o mu dialoglu sahneleri hiç etti anlayamadım. defne ve ömer sürekli market alışverişi yapmıyor ki ya da beraber sürekli yemek yapmıyorlar yahut defne her akşam ömerle buluşmuyorki yani bu sahneler rutin sahneler değil karakterlerde alelade karakterler değil. flashback desek o hiç değil. o zaman o sahnelere müzik koymanın mantığı ne acaba. sinir bozmaktan başka neye hizmet etti. bir de tüm hafta boyunca müzikle geçiştereceğiniz sahnelerden fotolar paylaştı resmi sayfa admini. çok dolu sahnelermiş gibi.
ofisteki defne ömerin rol yaptığı sahneyi beğendim. defne yine onun bunun lafıyla hareket etmedi kararına saygı duydu ilk sezonki defneden farklı ve daha doğru bir davranış sergiledi. o yüzden dahada bir sevdim sahneyi.
defne ne kendini kullandırttı nede kimsenin ömer üzerindeki etkisinden faydalanmasına izin verdi. üstüne seyride keyifli sahneydi.
ayşegül iso
şartmıydı kızkardeş. düğüme düğüm atılıyor sürekli. bu gidişle ipi çözme değil ipi kesme taraftarı olacağım ben. aşklarını kalplerine gömüp ayrı ayrı karakter hikayeleri devam etsin diyeceğim ki hiç olmazsa karmaşası gider.
ayrıca tamam cevdete ultra gıcığızda adamada haksızlık yapılmaya başlandı. ayşegül isoya karşı birşeyler hissediyor üstüne duygularını belli ediyor. üstü kapalı kıskandığınıda belli ediyor. hoş değil. üstüne de kızkardeş… of ki of yani içim bunaldı. fazla ağır hikaye.
nerimanın hafif pişman hali cırlamadan konuşmaları hoşuma gitmişti ki kadını bilmem kaç yıl geriye götürdüler. kimsede doktora götürelim demedi ilginç.
normalde şu göndermeydi bu göndermeydi diye yorumlanan sahnelerin birçoğunun gönderme olmadığını öyle bakılıp öyle görüldüğünü düşünürdüm. ancak mine ile olan sahne bariz bağırıyordu. ekran başında ben bile anladım ve hiç hoşuma gitmedi
senarist bu sahneyi yazarken neyi amaçladı diye düşündüm ve aklıma iki ihtimal geldi. gönderme ,hicivleme… yahut reklam. iki olasılıkta hiç hoşuma gitmedi açıkçası. hoş reklamın iyisi kötüsü olmaz diyenlere göre iki olasılık değil tek olasılık oluşuyor ya neyse.
bence artık senaristimiz böyle göndermeleri bırakmalı. yeteri kadar danışıklı dövüş yapılıp üstüne mağdur edebiyatı yapıldı bence. herkes işiyle ilgilensin. alakalı alakasız bir çok kişi bu dizinin etinden sütünden izleyicisinden nemalandı. üstüne nemalandığı izleyiciyede ağzına geleni söyledi. bir de senarist çanak tutmasın.
kafama takılanlar:
ilk sezon nerimanın zengin bir aileden gelmediği ima edilmişti. (yaseminle dialogları)
bu bölümde köşkten vs bahsettiler. necmiyle karşılaşma hikayeleride dümenliydi( ömere öyle ima etmişti). bu bölüm üniversite arkadaşıymış gibi bahsetti.
sedanın soyadını ne? bu bölüm laraya doktor randevusu verirken lara berensel dendi. berensel sedanın kocasının soyadıysa sedanın soyadı ne. kocasının soyadını kullanmaya devam etmiyordur herhalde. tanınmış kimseler boşandıktan sonra aynı soyadı taşıyabiliyorlar öyle tanındıkları için. ancak sedanın öyle bir durumu olduğunu düşünmüyorum.
kısa tutmaya hızlıca görüşlerimi beyan etmeye çalıştım.
herkese selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
16-11-2016
sıkmadınız tamer bey ben teşekkür ederim. doyurucu yorumlarınız var. keyifli bir sohbet oluyor. sinema ve dizi hakkında söylediklerinizde çok doğru.
ama sinema performansı beklemesekte dizideki yönetmenlerdende şikayetçi olduğum konular vardı benim. bir kısmından sizde bahsetmişsiniz.
misal ilk yönetmen metin beyin diziyi, defneyi ve ömeri yorumlaması çok başarılıydı. zaten çoğumuzun diline ilk 20 nin pelesenk olmasının tek sebebi senaryo değil yönetmenin gözlerinden yansıttığı naif aşktıda. yoksa benim için senaryo ilk 10 bölümde güzeldi. ikinci onluktada bayağı söylendiğim noktalar vardı. ama 60 bölüm göz önüne alındığında elbette ilk 20 oldukça güzide bölümlerdi.
metin beyin, arada yakın uzak çekimlerde göze batan çekimleri oluyordu. misal aklıma gelen fıstık ezmesi yedikleri sahneydi biri çok uzak diğeri çok yakındı. bazı sahnelerde ömerin eli defnen belinde vs olurdu ama biz boydan çekim almadığından göremezdik. 20. bölümdeki dans ve evlilik teklifi sahnesi çok gözüme batmıştı. dans ederken repkliklerin söylenmesini isterdim. ama bize verilen çekimde oyuncular dura dura konuşuyorlardı. dansta replikleri söylemek için fazla es verilmişti sahnede. o kadar kareografik bir dansa da gerekte yoktu ayrıca. neyse her şeye rağmen ilk 20 güzeldi.
ama dizinin ruhuna mucizelere inanın mottosuna kül kedisi masalına yarattığı ambiyansla diğer yönetmenlerimize nazaran en uygunuydu metin hoca. hem duygu hem ambiyans azda tutku çalışırdı çekimlerinde.
bariş yöş ise salt tutku üzerinden gidiyordu aşkı anlatmak için. tutkuyu vermek içinde çoğu zaman gereğinden fazla yakın çekim yapıyordu. öyleki ben bazen barışın alnındaki sivilcelere elçinin gözeneklerine kat kat sürülmüş veya taşmış ruja yada fondotene odaklanıyordum sahnelerde. bazen ücra köşelerden nesnelerin arkasından da çekim yapıyordu. oyuncuları yönlendirmeside sıkıntılıydı bence. 20-30 arası defne karakteri sürekli bağırtılıyordu. sahnelerde yüksek volüme den konuşuyordu. öyle ki ben bazen televizyonun sesini kısıyordum. karakteri iticileştirmişti. yumuşak değil sert bir çekimi vardı. halbuki ilk 20 deki defne daha naifti. tek başına yönetmen değil elbet senaryoda 20 den sonra genişletmek için sapmalar yapılmıştı. ancak yönetmenin senaristin anlatmak istediğini bize tam doğru verildiğinden ya da doğru yorumlandığından şüpheliydim ben.
misal metin hocada defne yasemin ve ömerin yemek yediğini öğrendiği sahnede kamera oyuncu ve mimiklerine odaklanmış etrafından insanlar hızlıca geçirilmişti. ismen bilmiyorum basit bir tekniktir belki. bir çok dizide ve filmdede uygulanmıştı. ama ben o sahneden duyguyu defnenin üzüntüsünü almıştım. gelelim barış yöşün bank sahnesine o sahnede yasemin ve ömerin yemek yemesinden daha büyük bir olay var. o zaman belki duygularından emin olamayan bir çift varken şimdi aşık ve evlenmek üzere olan bir çift var. ayrılık var. aşk var. çok daha büyük bir acı var. ama gelin görün ki duygu yok. varsa da bana geçmedi.
şu 40. bölüm mesela. neresi vuslatsa onun adına vuslat diyorlar. o sahnede verilmek istenen tutkulu bir bir birleşme miydi. bir patlama sonucu kendini bırakmak mıydı. şefkat miydi özlem miydi. yoksa elmalı vs metafor kasmak mıydı. bilmiyorum. amaç hangi duyguyu vermekse artık bende elektirikler keskti o sahnede. ayrıca oyuncularda çok kötüydü. özellikle elçin. kaskatıydı. diziyi izlemesem ve ilk o sahneyi izlesem kadının zorla ya da mecburen adamla birlikte olduğunu düşünürdüm. kadının kendini ilişkiye zorladığını düşünürdüm. en azından dövecekmiş gibi ruhsuz bakışlara müsaade etmemeliydi yönetmen. ya da barış boynuna bir iki öpücük felan bırakmalıydı. ben izlerken adam boyun fıtığı oldu mış gibi yapmaya çalışmışlar o bile olmamış demiştim. belki iyi bir yönetmendir işin mutfağını bilmem ilgilenmemde. çekimlerde duruma hikayeye verilmek istenene ve verilene hissettiğime bakarım. bu sebeplerden dizinin ruhuna pek uygun değildi kendisi.
41. bölümde devrim yalçının geçici yönetmenliği de iyiydi. metin hocanın naif bakışı vardı çekimlerde. hatırladığım tek falsosu ömerin arabanın yanında değişen takım elbise rengiydi. devrim beyin kalıcı olmasını çok istemiştim.
şimdiki yönetmenimiz şenol beyide genel olarak beğeniyorum çekimleri göz yormuyor. aşırı yakın veya aşırı uzak değil. boydan çekimler veriyor. duygu geçişleri iyi. tutkuda biraz sıkıntılı. onun da senaristin 60 larda olduğunu farkedip biraz daha olgun bir çift yazmasıyla düzeleceğini düşünüyorum. şu anki sıkıntı senaryodan kaynaklı. birde şenol beyin geçmiş bölümleri olayları bir gözden geçirmesi gerekiyor. defnenin ofisinde feryal/pamir kıskanmalı defne ömer sahnesinde defne ömere “ö.i” yazan kalemi iade ediyor. yönetmenin o kaleme zoomlamasını ömerin biraz duraklamasını beklerdim ben. alelade bir kalem değildi nihayetinde. birde sizde bahsetmisiniz zaman doldurmak için yapılan ağır çekimlerde can sıkıcı. bunlar dışında genel itibariyle beğeniyorum çekimlerini.
aslında sıkıntı diziye gelen her yönetmenin kendi yoğurt yiyişini diziye uygulamaya çalışmasındaydı sanırım. ya da anlatılan aşkı yaşananları iyice etüd edip karakterleri yorumlayamamasındaydı. neyse şimdiki yönetmenden şimdilik memnunum deyip çok uzattığım yönetmen konusunu kapatayım.
ayşegül konusunda mümkün mertebe yazılarımda değinmiyordum beklemedeydim daha doğrusu hala beklemedeyim ama şuanki durumla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.
hassas bir noktaya değindi senarist. başarılı işlerse hem farkındalık yaratır hem seyiri güzel olur hemde sıkışan senaryo nefes alır.
şimdi madem 7 den 70’şe herkes bu diziyi izliyor madem farkındalık yaratacak bir konu işleniyor o zaman keşke ayşegülü boşanmış veya boşanmak isteyen bir kadın olarak yazsaydılar.
olaya iso &ayşegül çerçevesinden bakarsak ayşegül önce boşanma sürecine girecek. ama bu sürece ha demeyle giremez. çünkü bulunduğu durumdan kurtulmaya çalışan bir kadın yok. daha çok sindirilmiş bir kadın profili var. e bu durumda ayşegül isodan destek alıp veya isoya güvenip mi bu sürece girecek. işte bu nokta beni rahatsız ediyor. toplumda kadınlar bir kurtarıcı mı beklesin bulunduğu durumdan kurtulmak için. ya da o kurtarıcı gelmezse kabul mü etsinler durumlarını. bu nokta ve verilen mesajlar biraz sıkıntılı benim açımdan ve iyi açıklanmalı. çünkü senaryo katmerleniyor düğüme düğüm atılıyor böyle.. ne olacak şimdi iso mu boşan diyecek ya da boşanırsan geleceğimiz olur mu diyecek. ya da ayşegül birden boşanmak kurtulmak isteyen bir kadın mı olacak. böyle olunca hem ayşegül hem iso tutarsızlaşıyor bende.
halbuki ayşegül baştan boşanmak isteyen bir kadın olarak yazılsaydı her şey daha kolaylaşırdı. cevdet yine rahatsız edebilirdi. sokakta yine bir olay yaşanır yine müdahale edilir o esnada iso evli olduğunu öğrenebilirdi. iso için boşanmak üzere olsa bile evli bir kadın olması yine yıkıcı olurdu. ayşegül içinde iso içinde bazı şeyler şuandakinden daha kolay olurdu.
ilerleyen süreçteyse ayşegülün boşanması cevdetin tehditlerine karşı bu süreçte yanında olan iso, yanında olduğu ve boşanmak üzere olan bir kadına aşık olduğu için mahalle baskısı isonun kendi içindeki hesaplaşmaları işlenirdi. işin içine boşanmış çocuklu kadını kendimize gelin olarak istemem diyen bir ailede sokabilirlerdi. mahalle baskısı, ailenin bakış açısı kadının durumu doğruluk yanlışlık irdelenirdi. üstüne mahallelinin veya ailenin bakış açısını değiştirebilecek birkaç olayda yaşanılabilirdi. biz bu sırada tüm zorluklara karşı elele iki aşık görürdük. ayşegüle bir de tuhafiye dükkanı açtık mı tamamdı bu iş.
ama şimdi ayşegül tekrar kocasının evine döndü bundan sonra süreç nasıl işleyecek kafamdakine benzer mi işleyecek bilmiyorum. kızında ailesi sıkıntılı. boşanma konusuna karşı çıkarlar. belki bir tarafı rahatlatmak için isonun ailesi anlayışlı olabilir ortada çocuk var. öyle baba oğul ilişkisi görmedik ama bellide olmaz tabi. babamdan başkasını istemem diyebilir. onun dışında topalgillerin hiç biri tutarlı değil ne diyeceklerini kestirmek güç. ancak defne yasemine he demişti ayşegülü tepesinde taşır. bunlar dışında beklemedeyim şimdilik.
diziyle ilgiliyse dizinin omurgası kiralık aşktı. oyun açıklanınca omurga çöktü. çöken omurgadan yeni bir çatışma yaratmalıydı senarist ki ben olsam ömere düğünde evet dedittirir birkaç ay kafasını serinletip yer gök muhabbetine girmeden geri döndürüp bir bahaneyle bu ikiliye aynı evde evli-küs, öfkeli-aşık yazar. aşama aşama düğümleri çözer bayağıda ekmeğini yerdim. böylece aynı gerçekleşmesi zor tesadüfü ikinci kez gerçekleştirip aynı ortamda bulunsunlar diye şirket saçmalığına girmezdim. bu hikaye 6-7 reytingden aşağıda almazdı. reytingi bu dizide düşüren diğer dizilerin aksine biraraya gelemeyen çift. ilk zamanlar oyunun tüm ayrıntılarının açıklanması-birkaç aylık ayrılık sürecinin hızlıca geçirilmesi- evde evli küs çift- yumuşamalar- kıskançlık ufak adrenalin yükselten sahneler(ufak yaralanmalar gibi)- barışma-oyun kuranlara küçük dersler- defnenin aile hikayesi- hamilelik- bebek-şirket sorunları işler. hazirandada mis gibi final yapar. bol bol gezdirip tozdururdum. neyse ben yazmadığıma göre şu anki durumu değerlendireyim.
omurga yok dizide alt hikaye kavramı yok. yan hikaye kavramı sıkıntılı. özellikle ilk sezon daha feci haldeydi. bu sezon ayşegül seda lara ve maalesef pamiri ekleyerek yan hikayeleri güçlendirmek istemişler sanırım. hiç yoktan iyidir.
yukarıda ayşegülden bahsettim sedadada aynı değil ama benzer bir durum var. ancak senarist seda ve sinanı iso ve ayşegülün aksine çok hızlı ve su yüzünde ilerletiyor. korkum yasemin sinan gibi vıcık vıcık bir çift olmaları. orada da çocuk var ama lara ile sinan en baştan anlaştırıldı. sedanın annesinde kızını kim olursa olsun yamamak isteyen bir hava var. o yüzden sinanı havada karada sarıp sarmalar. sorun çıkarırsa eski eş çıkarır diyeceğim ama anladığım adam sedayı çoktan silmiş hayatına birini almış bile. belki lara üzerinden gider hikaye.
ayşegül iso ise kördüğüm olabilir. önlerine herkesi engel olarak çıkarabilirler.bunlarda fazla derindeler. korkum arapsaçına dönmeleri…
korayın hikayesi anlatılabilir. ancak rtük anlattırmayabilir. o yüzden korayı karakterden çok tip gibi yazmaya devam edecek gibi. yanına yeni bir kanka getirebilirler. korayın tam tersi. böyle yazı-tura gibi olacakları. arada didişecekleri birbirlerinin hem kuyusunu kazıp hem ip uzatacakları…
levent ülgeni daha önce izlemiştim. komedi potansiyeli oldukça yüksek. ama senarist değerlendiremedi.halbuki nerimana saçmalıklar yaptıracaklarına bu ikiliyi safiye faik vb. gibi bir çift olarak yazabilirlerdi.
türkan hulusi…
bu ikili iki iyi ahbap olabilirler. genel dizi klişesine düşüp dizilerdeki tüm erkek ve tüm kadınları çift ve aşık yapacağız derdine düşmesinler istiyorum ama bir yanımda nerimana türkan gibi kaynana müstehaktır diyor :) komedi çıkabilir. kaynana türkandan… demetin şarkısını söyler dururdu artık “türkan ah o türkan yine koklatmadı paradan” :)
aytekin dışında şirket çalışanları sıkıntılı. gülümsetmiyorlar.
defne ömer
artık şu ikiliyi bütün bölüm boyunca birbirinde kaçırarak heyecan yaratmaya çalışmayıda bırakmalılar. iki senedir birbirine aşık bunlar. kaç kovalada saçma. biraya gelmesinler diye yapılanlar saçma. bir türlü görüşememeleri saçma.
no 30… diye bir dizi var. ben bizim dizide alt hikaye yok temelsizler derdim.bizde kiralık aşk olayı açıklanıncada ana çatışma bitti. bu dizi bizdende beter. hiç çatışma yok. ancak komedi ayağı fena değil. başrol kimya dersekte iç güveysinden halliceler. gelin görünki dirilişin şampiyon belli ikincide belli diyip diğerleriniz sıraya geçsin dediği kanlı çarşambada yayınlanıyor. fenada reyting almıyor. esas çift doğum kursuna vs. gidiyor. beceriksiz kötü karakterler var. amaçlarına ulaşamıyorlar. germiyorlar. rahat rahat izletiyorlar kendilerini. yani omurga çökmüş olabilir ama mutlu bir çiftide haydi haydi izleytebilirler.
siz değil ama ben sıktım tamer bey. bir dokun bin ah işit hesabı. nasıl dert ettiysek kendimize…
bu yazıda da katıldığınız katılmadığınız ilave etmek istedikleriniz olabilir. her konuda uzlaşamayız. ama ilk yazışmalarımızda bayağı kafa kafaya gelmiştik. sanırım tanışmadan takışmamızdan kaynaklanmıştı o. yanlış anlaştık. dolayısıyla anlaşamadık
sohbet keyifliydi. yazarken çok uzatmayayım diye teskinle başlıyorum ama kaptırıyorum sonra kendimi. okurken farkediyorum. umarım çok şişirmemişimdir kafanızı
Kiralık Aşk
13-11-2016
tamer bey o kadar haklısınız ki.dizide aile kavramı çok sıkıntılı. pamir olsa olsa sude vasıtasıyla ömerin kuzeninin kuzeni olur diyoruz. israrla kuzenim diye altı çiziliyor. bari beraber büyüdük sude kuzen diyince bende kuzen diyordum felan diye açıklasalar. ben annemin dayılarına dayı derim mesela onun gibi. yoksa başka bir şey mi var.pamirin babasıyla ömerin annesinin mi akrabalığı var nasıl oluyor. iç içe mi evlenmişler diye kafa yoruyoruz sonra. ama senarist açıklama zahmetine bile girmeyecek sanırım.
anneanneninde başka çocuğu yok galiba. aynı zamanda defnenin baba tarafındanda hiç akrabası babaanne dede amca hala kuzenler… kimse yok.
defnenin annesi ortaya çıksın diyordum ilk sezon ondan da vazgeçtim. kızı 45 kilo olmuş yataklara düşmüş isonun anlatımıyla ölüyormuş neredeyse. anneanne hiç mi aramaz kızını evladın bu halde ne olur ne olmaz gel gör ya da destek ol diye. ya da anneannenin annelik duyguları yok mu özlemiyor mu kızını. dünürlerinin tepesinden dolma döktüğünü göreceğimize bir iki fotoğrafa telefon görüşmelerine felan şahit olsaydık keşke. bu vakitten sonra o anneyi getirseler ne olur ki.
sadece aile değil ilk sezonda en çok kızdığım olaydı senarist defneyi anlatmıyor ya da anlatamıyordu. ben daha önce bu kadar yüzeysel anlatılan esas karaktere rastlamamıştım. karikatür gibi esas kız yazılıyor. bu kız hiç mi müzik dinlemez. müzik dinlemeyenimiz var mı defne ne tarz müzikten hoşlanıyor mesela. hiç mi kitap okumaz. muhakkak okur ama az ama çok kitap kurdu olmasına gerek yok. hiç mi film izlemez. hayatında aşk ve gurur dışında film adı duymadı mı bu kız. en sevdiği film var mı ne tarz filmlerden hoşlanıyor mesela. saksıda yetişmedi ya. neden annesi babası hiç aklına gelmiyor. anıları yok mu? en sevdiği yemek ne mesela. bunlar genel birkaç şey. senarist anlatamıyor diyeceğim galonun okuduğu okulları sevdiği yemekleri hatta pardonunu bile anlatmıştı. bu sezonda pamirin sütlü çayından eğitiminden özel zevklerine dalıyoruz. biz galoyu merak etmedik ki bize ne ondan yada pamirden. niye bu kadar iyi tanımak zorundayız. anlatacaksan esas karakterlerini anlatsana. misal şu 15 martta defne pazı sarmasıyla gelmişti ömere. bölüm bitmişti. biz ertesi hafta ömerin anılarını anlattığını niye görmeyiz. o yemek neden yenmez. ya da battaniyeye sarılmış uyuyan bir çiftle neden başlamaz bölüm. bu ikiliden önemli olayın mı var senin. 5 dakika koray nerimandan kısıp bunları versen kimse isyan çıkarmaz herhalde. peki niye geçiştiriliyor böyle anlar. niye en güzel sahneler hiç edilir hep.
esra mesela. hiç normal bir çocuk değil o. bence çok problemli. doğru düzgün kimse ilgilenmiyor. anneanne dizine oturtup dedikodu yapıyor defne desen kendi aleminde. serdar-nihan desen kendi çocuklarını bile atmışlar başlarından esra umurlarında mı. çocuk çocuk gibi değil esranın ki çok bilmiş ya da büyümüşte küçülmüş dedikleri olay değil.. kimlik bunalımında. hissetmesi gerektiği yaşta hissetmiyor. çünkü çocuk gibi davranılmıyor. etrafındaki herkes ona kendi yaşıtıymış gibi davranıyor. anneannenin yanında 60-70 yaşında diğerlerinin yanında 25-30.
aslında sürekli 3. kişi sokacağına passionisi batıracağına esra ile ilgilenseler defnenin ömerin iç dünyası anlatılsa. işlense onu çok aslında. yine bu sezon geçen sezona göre defnenin duyguları daha anlaşılır. bebek isoyla felan konuşturuyorlar ama oda hep ömerle alakalı. neyse çok uzar bu konu.
yalnız yasemin-sinan boşanması ben yanlış anlamadıysam doğurganlık temelli değil. sinan baba olmak istemiş yasemin kariyerini seçmiş. yani ikilinin hayattan istekleri beklentileri farklıymış benim anladığım. uzlaşamamışlar.
gerçi aynı yasemin geçen sezon rüyasında sinanla çocuklarının olduğunu gördüğünden bahsedip hayallere dalıyordu ama neyse... işte oyuncu çıkınca kılıf uydurmuşlar kendilerince.
aynı yasemin 30. bölümde karşımıza çirkin bety gibi çıkarken yeni sezonda eski manken olduğunu da öğrendik…
ay artık ben mantık hatalarının bile isteye yapıldığını düşünmeye başladım. yoksa nereden tutsan elimizde kalması cidden yetenek :)
Kiralık Aşk
13-11-2016
tamer bey, her, gunay, kara kedi, hülyaksu, zübüş, filizumut, çiğdem, nur44, ben peri, perihan, teşekkürler :)
tamer bey, böyle olaylarda üstüne yaşanmışta olunca ne diyeceğimi bilemiyorum, farkındalık yaratmak açısındanda çok çok kıymetli yazdıklarınız ellerinize sağlık
gunay oyuncuların öyle ahım şahım profesyonel olmadıklarını bir sezon boyunca tecrübe ettik. ancak bir sarılmadan küçük buselerden yerine göre yakınlaşmadan bile kaçıyorlarsa da kendi bilecekleri iş. nihayetinde kiralık aşk bundan sonraki kariyerlerinde referans olacak onlar için o yüzden hala ilk sezon ki gibi hatta daha beteri bir tutum içerisindelerse kendi kariyerlerinede yazık ederler millet defne ve ömeri sevdi diye çoğu kaprislerini kasılmalarını haremlik selamlık tutumlarını amatörce talihsiz açıklamalarını yeteri kadar tolere etti bence. bu tutumlarına devam ederlerse piyasa güzel-yakışıklı alaylı-mektepli üstüne profesyonel dolu. defne ömer hatrıda çok çok dizi bitene kadardır ki isteneni vermezlerse hatır matırda kalmaz. bundan sonraki işlerinde kimse onların nazıyla uğraşmaz. ha sonrasında profesyonel olmaya karar verselerde zorunuz bizim diziyemiydi derler ki ben derim...bu tavırlar kendilerini mimletmekten başka bir işe yaramaz.
kara kedi pek yeni değilim aslında yazdan beri yazıyorum ama sayfanın eski müdavimlerine göre yeni sayılırım. bu arada ellerine sağlık mizahi bir üslubun var :)
zübüşüm duana amin diyorum. sayfa adminleri izin versede yzdığın daha uzun dualarada amin diyebilsek :)
nur44 bir fincanda ben alayım :)
ordulu nesli betül teşekkürler
şara teşekkür derim :)
Kiralık Aşk
13-11-2016
gece gece uyku tutmadı 60. bölümü konuşalım biraz :)
dikkat!! gecenin ilerleyen saatlerinde yazılıyor ve aşağısı bol miktarda saçmalama ve sulandırılmış yorum içerebilir. yazan kişi daldan dala atlayabilir. yer yer ciddileşip yer yer makara yapabilir. sonra uyarmadı demeyin :)
kiralık aşk vol : x
bu bilmem kaçıncı kiralık aşk denemesinde bizim esas oğlan kontenjanından torpilli karaoğlanla (ömer) zaten yengesinide hiç sevmediğim süt oğlan(pamir) niye yarışa girdi. ben pek anlayamadım da. madem süt oğlan anlatmak istedi bizim karaoğlan tamam anlat yoksa ben süpersonic ispikçi iplikçi saniye durmam ispiklerim şebnemide alpe ben ispikledim senide ispiklerim döne döne ispiklerim en çok ben ispiklerim ben ispikçi iplikçiyim demedi. (tekerleme gibi oldu bu :) )
yoksa ay şimdi defne bana yıldızlı pekiyi verir. ömüşüm kömüş gözlüm italyanın yeri göğü (sinanın yalancısıyım) senin zekayı açmış. ee sen benim gibi balık hafızalı da değilsin. ders alıyorsun tecrübeyle sabit kiralık aşk volüm bilmem kaçı hemencecik çözmüşsün. italyada yediğin hurmalarla ( ne olur ben fesatlık yapıyor olayım dinimiz aminn:) ) birlikte yiyeceğimiz elmalar sana helali hoş olsun mu der sandı acep.
peki ya pamişe onların köyde korkunun ecele faydası yok dememişler mi hiç. söyle bakayım süt oğlan ne kadar daha kaçırabilirdin kızı.
sen söyle bakayım karaoğlan ne kadar daha kaçırabilirdi kızı.
şakası bir yana anlayamadım cidden. mesele defnenin öğrenmesinden çıkıp niye ben söyleyeceğim hayır efendim ben daha güzel söylerim o yüzden ben söyleyeceğime geldi. ömer pamirin yalan yanlış bir şey anlatacağını düşünüyorsa sonra doğrusunu anlatırdı. ayrıca bence bunu pamirin anlatması daha doğruydu.
şebneme anlat yoksa ben arkadaşımdan bunu saklayamam sen anlatmazsan ben anlatırım ya da anlatmak zorundayım vicdanım rahat etmez gibi gibi demeden alpe anlattığında da kızmıştım ona. şimdide öyle. o zamanda bu zamanda meselenin muhattabına şans vermeliydi. o yüzden hoşuma gitmedi. zaten o olayın zaman doldurmak için yazıldığı da çok bellide bari biraz mantıklı olsaydı. pamir anlatmam deyip defneyi kaçırsaydı felan.
neyse ya gayet sıkıcı sahnelerdi ama korayın ömerle mesajlajma sahnesine bayağı güldüm. geçen haftaki ömer taklidide iyiydi. korayda toparlanma var. ama hale sahneleri gereksiz uzun.
yangın sahnesi fazla abartılıyıdı. alevleri gördüğünde bile millet öyle kaçışmıyor neyin paniğiydi o. gelelim ikinci yarıya :)
ay sanırsam buyurgan-maço-düşüncesiz-kaba-hödük bla bla…. kral ömeri tuttuk çöpe attık. eski sinyoru gördüm sanki bu bölüm. beğendim. defnenin acısını almaya çalışması paniklemesi buz torbası koyması bla bla…. bu bölüm ikinci yarıdan puanları topladı benden köftehor :)
defneyse ömerin her lafında gözlerini kısmayı veya gözüne far tutulmuş tavşan gibi bakmayı bırakmalı artık. önceden hoştu böyle sahneler şimdi anlamsız. oyuncu mu alışkanlık yaptı senarist mi hep aynı telden çalıyor yoksa yönetmen mi öyle yönlendiriyor bilmiyorum ama değişmeli bu durum.
ayrıca 60 bölümdür birbirine aşık olan çift defneyle ömer. sedayla sinan değil. birini kağnı gibi ilerletip ötekinde pistin tozunu attırıyorsun olmuyor.
senaristle uzlaşamadığımız en büyük nokta sanırım bu. o bu sezonu 1-2-3… diye sayıyor öyle yazıyor biz 52 nin üstüne sayıyoruz öyle izliyoruz beklentimiz ona göre şekilleniyor. (en azından ben öyleyim ) o yüzden kağnılara da mehteran hesabı ileri-gerilere de tahammülsüzleştim. hadi-hadi-hadi diye el çırpıyorum. hareket lazım hareket. sorunları halledip evlendirmen lazım bunları. junior iplikçiyi görmek istiyorum aşaren defne görmek istiyorum baba ömer görmek istiyorum. öyle son bölümde değil uzun uzun izlemek istiyorum. gezip tozsunlar istiyorum. çok gülüp az gerilmek istiyorum. istiyorum da istiyorum anlayacağın. hayır yani hazirana garantinde yok nedir bu ahestelik anlamadım gitti.
defne-ömer-sinan
bizim ikilinin yanında kimseyi sevmiyorum ama illede biri olacaksa sinan olsun. üçlünün sahnelerine bayıldım.
sinanın selfiesine sonra ikili uyandıktan sonra sinanın dedikoducu teyzeler gibi “ooo gençler hayırlı işler bol güneşler sizi gidi sizi” tavrına imalarına çok güldüm. salih bademciye alkış :) oynadığı karakterin kendi hareket sahasını aşmadan tutarlılığını bozmadan karakteri çerçevesinde dev sahneler çıkardığı için. doğaçlama yaptığı veya doğaçlama yapmış hissi verdiği için. harikasın vesselam :)
iso ömer
geçen hafta ikili arasındaki dialogları beğenmiştim. ama yine de bir yanım zalımsın meriç adamı adama kırdırdın demişti (bir adet ne istediğini bilmeyen kübra’ya sorulur o sahneler serdara yazılsaydı ne yapardın acep çemkirmelerin nereyi aşardı bir düşün istersen :))
bu haftaki sahneleri bölümün en beğendiğim sahneleriydi. keremin çakır keyif hallerine bayıldım. ağzında kelimeleri yuvarlaması sesinin yer yer alçaltıp yüksetmesi kollarını kontrolsüzce savurması… gerçekten başarılıydı. acaba bir iki kadeh attılar mı dedim.
defnenin başından aşağı limonata dökülen sahneyi izlediğimde isonun ömere anlatışını izlediğim kadar zevk almamıştım ne yalan söyleyeyim. ömerin aşkım benim ya ya da nasıl güzeldi be lafları yargılamadan dertleşmeleri sinanla ömerde görmediğim dostluğu gördüm bu ikilide. iso sinandan daha fazla ömerin kalemi gibi. ee ikisindede sadri ustadan el aldı nihayetinde.
pamir
kübra: hmm… yangın alarmı… iyi hamle. sen şimdi bekliyorsun tabi defne eve gider dinlenir. izin verdiği içinde düşünceli patronunu arar zarifçe teşekkür eder. ama boşuna bekleme. ömerle meşgul çünkü :)
pamir: ömerle mi? nasıl ? meşgul derken? ne yapıyorlar?
kübra:ohooo onlar neler yapıyor biliyon mu?
pamir: error!!... neler?
kübra:ömerle defne
pamir: eee
kübra: beraber
pamir: dur bir dur klimayı açayım. sıcak oldu
kübra: birlikte
pamir :??!!
kübra: püskevit yediler püskevit yaa. gördün mü naber canım. dünden beri çok mesuduz forumcak :)
pamir: :) :) ay bende bir şey sandım :) hay onların cilve anlayışına ben :) yükselt klimayı yükselt. boncuk boncuk ter attım bir an. hasta olmayayım şimdi.
kübra: bir dakika sen morarmadın mı? neden ki ? ay ben çaptan mı düştüm yoksa :) şey çekirdekte yediler… dur dur sonra ömer çay yaptı. birlikte güldüler ama biz aydilgenin şarkısını ömerle defnenin ne dediğini merak ettiğimizden daha çok merak ettiğimiz için düşünceli ekibimiz onların sesi yerine bize şarkıyı dinlettiler ya naber cicim. birde hafiften slow-motion modda izlettiler üstüne. defne böyle ağzını yavaş yavaş açarak güldü felan.sorma nasıl güzel bir sahneydi oo. hele şarkı püfff. nasıl uymuştu sahneye. çaktırmadan yavaşlatılmış defneyle ömere hareketli bir şarkı nasıl yakışmıştı anlatamam. hem neyimize gerek defneyle ömerin konuşmaları. biz öğle iki aşığı çaktırmadan dinler miyiz hiç…
pamir: :) tabi nasıl diyorsunuz siz uzanamadığınız pirzola :)
kübra: ciğer o bir kere ciğer hayatt ağlamaklı :(
ayy olmuyor işte. gördün mü senaristcim pamiş bile kaale almadı sahneleri…ben neyleyeyim şimdi. ağız tadıyla bir pamire sarıyordum onuda yapamıyorum :) kimin sayesinde acaba :) hayattt ağlamaklı :)
şakası bir yana bölümün en beğenmediğim sahnesi defne ömer müzik eşliğinde klipli sahneleriydi
çok eğretilerdi. oyuncular püff bakın nasıl eğlendik nasıl eğleniyoruz anlatamayız siz şarkıdan anlayın diyordu sanki. üstüne slow-motion yapmışlar iyice yapaylaşmıştı. oysa daha önce sinanın evinde çizim yaparken de benzeri bir sahneleri vardı. o sahneler ne kadar doğal ve güzelse bu sahnelerde o kadar yapay ve kötüydü. yukarıda yazdığım gibi pamiş bilem kaale almaz o sahneleri. ayrıca arkadaş asker arkadaşımısınız siz ne bu hal. oğlum sen at kızın boynuna kolunu çek biraz kendine. kızım sende biraz sokul adamın yamacına nedir bu yapaylık böyle ya havle...
diğer dizilere dizi çiftlerine göz gezdiriyorumda cidden bahtsız bedeviyiz galiba :)
57. bölümde pamire dalaştığım yazımda rahmetli :) bihterin repliklerini yazmıştım. bu hafta o replikleri kendimce revize ederek müsaadenizle bizden senariste gönderiyorum :)
kıskanıyoruz meriç anlasana :) gözlerimizin önünde birbirlerini seviyorlar biz defömsüzlükten kıvranırken milletin aşk böcüğü çiftlerini kıskanıyoruz...
kıskanıyoruz meriç anlasana kıskanıyoruz… :)
yazının her yeri ayrı telden oldu. sabredip okuyanlara ve sayfanın tüm sakinlerine selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
11-11-2016
nılgun2, ülker, lazkizi, bahar2, hatice, betül, nesli, blk, story, erva, seval, her, şara, nur44, zübüş, yay kadını teşekkürler :)
ülker bir çok noktada düşüncelerine katılıyorum. ellerine sağlık. yorumuma yazdığın yazıda da çare ne demiş sebebini sorgulamışsın. benim kafamda iki sebep var. ya oyuncu kaprisi ya da senarist egosu… ikiside birbirinden beter. umarım sebep her neyse ya da sorun kim ya da kimlerdeyse biran önce düzelir. yazık edecekler yoksa hem diziye hem kariyerlerine…
betül haklısın bu anneanne bir tek ömere çalışıyor galiba :)
10:57 de yazan arkadaşım defnenin çalışma takviminde 2016 yazıyordu ilk haftalar. sonra eleştiriler gelince farkettiler ve son bölümlerde takvim gösterildiğinde özellikle üst kısmı kadraja almıyorlar. yani o tamamen dikkatsizlikti. sonra farkettiler düzelttiler.
nesli toparlamaları herbirimizin temennisi. yazın bile güle oynaya yazardım şimdi üşeniyorum yazmaya. artık bıçak kemikte.
hatice kemikleşmiş izleyici bile eriyor yılıyor reytingler her hafta düşüyor. bizler bile ne haliniz varsa görün sıktınız artık demeye başladık. fazla naz aşığı usandırmayı geçti çoktan son kurşunlar bencede.
blk pozitifliğine hayranım :)
seval, çarşamba cadısı çıkar çıkmaz orası meçhul. senaristle aynı noktalara dikkat çekmiyoruz . biz 30 bölümde çarşamba cadısına odaklandık o arma hikayesine. dediğim gibi izleyicisiyle farklı telden çalıyor hep.
her arada kaytarıyoruz işte. :) gözünden kaçamamışım ne mutlu :) beğenmene sevindim.
nur44 teşekkür ederim. senaryonu okudum ellerine sağlık devamını bekleriz artık :)
çiğdem, sıla kaleminize sağlık :)
sıla çok güldüm kalimize çok güldüm harikasın yine eline sağlık :)
arkadaşlar sayfada sorun mu var. dün yazdığım teşekkür yazısı silinmiş. aynısını tekrardan eklemelerle yazdım. umarım silinmez :)
Kiralık Aşk
10-11-2016
cümle sayfa sakinlerine selamlar sevgiler :)
58. bölümü hiç beğenmemiştim. konuşmuyorlar diye söyleniyoruz diye konuşmuşlar gibi yapılmıştı.ama dediğim gibi mış gibiydi bana göre yine konuşturmadı senarist. son sahne ve defnenin kuralları vs de hiç etkilememişti beni. buraya gelip bölüm hakkında bayağı söylenecektim sayfada genel bir bayram havası sezdim. dedim kübra millet beğenmiş işte turp suyu sıkma sende. bu defne 10 bölümde bir gözüküyor nasılsa. sen şimdi bir bölüm sonra yine safoza dönücek deyince ne olacak sanki. niye kırıyorsun milletin şevkini diye kendimi bir güzel paylamıştım.
59. bölümü yine ve yine beğenmedim. bu sefer gelip senaryodan başlayıp kurguya oyunculara kadar bayağı bir sert eleştiri yapacaktım. bir kısmınıda yazmıştım hatta. sonra yorumları okudum. baktım birçok kişi memnuniyetsiz. çarşı bayağı karışmış. dedim kübra birde sen kazan kaldırma.
şimdi gelelim 60 a…
birkaç arkadaş yazmış. 10’un katları olduğundan vs. bahsetmişler. 60 aynı zamanda 10-20-30 unda katı. yani yazarın onlu totemlerinin kendi içinde katı.o yüzden özel bir rakam.
ayrıca bana göre 59’un bu kadar kötü olmasının sebebide zaten 60. bölüm. senaristin garip bir nümeroloji takıntısı var. 60. bölüm için yazdıklarını (en azından fragmanda gördüğüm birkaç sahneleri var) 59. gösterseydi. birazcık sevgili gibi bir çift görseydik 59. bölümüde 60’ın veya 61’in yerine verseydi bu kadar tepki almaz hatta bölüm beğenilirdi. arada güzel sahneler yazıyor hakkını yemeyeyim ancak zamanlaması hatalı bence. yanlış zamanda veriyor bazı şeyleri. ister istemezde yeri miydi diyerek saydırıyoruz.
şimdi 59 da daha yeni barıştırdığı çifti sevgili yapmadan kavga ettiriyor. birleştirmeden ayırıyor sorun çıkarıyor ikili arasında. yahu önce iki güzel sahne yaz. biraz başbaşa kalsınlar bir iki bölüm vakit geçirsinler sonra istiyorsan ortaya isoyu at istiyosan pamiri istiyorsan kombine karıştır ortalığı. ama sen barıştır sonra kız desin ki eve gitmem lazım. arkadaş bunlar aşık mı, özlemiş mi birbirini, bir senedir ayrı mı peki. cevap evetse o zaman kızın eve gitmem lazım lafına kargalar bile gülemiyor. üstüne sinir bozuyor. sırf 60 ta bir şeyler yazacağım diye başbaşa kalmasınlar diye yapılanlar inandırıcılığını yitirmiş bahaneler usandırıyor. 60 ında çok çok güzel bir bölüm olduğunu düşünmüyorum açıkcası. 59 dan hallicedir en fazla :) ama işte zamanlama hatalı. izleyiciyle farklı telden çalıyor hep.
aynı hatayı gallodada yaptı senarist. izi yeni postalamışsın milletin yaktığı kına kurumamış sen ertesi hafta ömere salça olacak kadın sokuyorsun diziye. yahu o kıza ağzıyla anka tuttursan işlemez. ne ankasından bahsediyorsun sen. bezdirdin birkere. zamanlama hatalı zamanlama. az kala dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan oluyordun. üstüne kaybettiğin reytingde cabası.
senarist bazı şeylere takıyor yeri mi, zamanı mı, hikayeye karaktere uygun mu hiç düşünmüyor. bu taktığı bazı zaman rakamlar objeler kitaplar… oluyor bazı zaman üçüncü kişiler ayrılıklar simetriler…oluyor.
misal ben bunları bir ayırayım diyor ne yapsam ne yapsam derken tranbaya tasarım satsın diyor. o noktaya getirmek içinde kolunu bilmem nereden dolandırıp kulağına getiriyor. bütün karakterleri bu olay için revize ediyor. ancak bunu yaparken bu yaptığım karakterlerle örtüşüyor mu tutarlı mı anlattığım hikayeyeye uygun mu mantıklı mı gözetmiyor. ben yaptım oldu diyor işte.
borcu galloya ödetiyor misal. o verecek ya parayı tüm karakterle sağır dilsiz oluyor hiçbir çözüm olmuyor (izleyiciye göre varda senarist yokmuş gibi davranıyor ) illede o ödeyecek ben yaptım oldu işte mantığı… ama olmuyor ikna edici değil işte.
gallonun ömerle geçmişi olsun istiyor diğer yandan ömerin kendini beğenmediğini duyunca bozulacağı kariyere sahip moda otoritesi biri olarak yazıyor. şimdi bu kızı anka yapacağım geçmişe bağlayacağım diye genç bir kızı gallo diye diziye atıyor. sonra öyle bir gallo anlatıyor ki o soktuğu kız gallonun torunu hadi iyimser olayım çocuğu olabilecek yaşta. ekran başında yırtıyoruz kendimizi deki bu kız gallonun torunu deki çocuğu deki asistanı ama gallonun kendisi deme diyoruz. hadi dedin böyle bir gallo anlatma anlattın ankaya bağlama bağlayacağım diyede liseden bozma bu kızı gallo yapma … yaptın meteliksiz yapma bari… ama yok hepsini yapacağım ben yaptım oldu işte diyor. ama olmuyor. işte.olmuyor. neyse örnekler uzar.
bir diğer takıntısı da simetri. arkadaş nerede gıcık olduğumuz sahne var simetrisiyle geliyor. tamam yap simetriyi ancak sonununu değiştir başka bir şey çıksın içinden yarım kalan sahneleri tamamla bir faydası olsun yahu.
misal şu ayakkabı olayı. özette bangır bangır yazmıştı o hafta özetçi. şimdi tam hatırlayamıyorum gidip bakmaya da üşendim ama ikinci şansla ilgili bir sıkıntıdan bahsediyordu ömere güvenden bahsediyordu taraf seçmekten bahsediyordu bla bla…şimdi bu özeti okuyanlar dedi ki; ömer ayakkabıyı masaya çizmişti herhalde bir şekilde çalındı vs bir şey oldu. telifle ilgili sıkıntı olacak ama dert değil sonra masayı hatırlar iş çözülür. defnede ömerin yanında olur vb… simetriler ortada özet ortada.
şimdi özeti okuduğumuz andan itibaren olayı çözüyoruz bir nevi. özeti okumasakta bölüm başlar başlamaz çözüyoruz olayı. öyle çok zeki dahi felan olmaya gerek yok ikiyle ikiyi toplayabilmek yetiyor. birde önceki bölümleri izlemiş olmak. olayı çözüncede merak duygusu yok oluyor bu defa. ömerin üzüntüsü vs geçmiyor. izleyici hiç bocalamıyor üstelik sıkılıyor. ekran başında hadi hatırlasana şu masayı diyor herkes. üstüne özetten 5 dakikada çözülen olayı iki bölüme çözüme kavuşturuyor senarist. olmuyor işte olmuyor. başta masa sahnesi gösterilmese ve o sahne flashbackmiş gibi sonradan ortaya çıksa ya. bizde bir merak etsek bölüm sonu ömer nasıl sıyrılacak diye. izlediğimiz bölümü izliyormuş hissinden kurtulsak ya.
kitap olayında mesela bu defa kitap ilk elden rotası değişmeden hediyeyi alandan hediye edilene ulaşsaydı ya. pamir salça olmaya kalksa ama başarısız olsaydı. biz fragmandan anlamasaydık ay şimdi pamir kitabın üstüne yatar 1-2 bölüme aytekin veya şükrü ya da kitapçı vs anlatır olay ortaya çıkar defne ömerin yanına gider yine saçma sapan yanlış anlama dolu bir konuşma olur ömer basar gider demeseydik. ya da dedik diyelim birebir aynısını görmeseydik. hakkını yemeyeyim şimdi bu defa istifa eden yoktu. :)
ya da illa simetriyse dağ evinin simetrisini yap. bu defa markete beraber gitseler. ya da saçma sapan bir sebepten neriman arasa defneyi. biz acabalasak bir. sonra ömer gelse ama bu sefer dağevinde defneyi bulsa. şu çiçekleri verdiğini görsek bir kere. sahnenin devamı olsa.
başbaşa oldukları bir anda anneanne mahalle tayfası koray…….vs biri veya birçoğu onlara ulaşmaya çalışa. biz şimdi ay yine bölecek bunlar desekte bir türlü ulaşamasalar bölemeseler bizde şaşırsak. ekran başında ay şimdi kapı-telefon çalar, defne anneannem merak eder der, biri gelir, passionis batar gibi sahneyi izlerken a,b,c,d,e…. gibi şıklar yaratmasak hadi yarattık diyeli tutturmasak…
bir olay yaratsa bizde desekki defne yine kırk tane yalan söyler. ama o gitse çatır çatır anlatsa ömere. ya da bir şey yapsa biz desekki ömer yine basar gider. ancak gelse defneye kavgaysa kavga kırgınlıksa kırgınlık her neyse artık konuşsalar anlaşsalar uzlaşsalar. bizde desekki bunlarda ilerleme var.
hem geçmiş bölümler hatırlanır hem yarım kalanlar tamamlanır hem senaristin hem izleyicinin gönlü olur nede güzel olur hem merak duygumuz yok olmaz hemde olumlu anlamda şaşırırız. sürekli yerimizde saymayız…
ay ben yine aldım atımı gittim üsküdara…
neyse ben işin aslı 60 ( 10- 20-30 katı olmasından )-61 – 62 -65 bölümlerin birinin ikisinin üçünün veya hepsinin güzel olacağını düşünüyorum. gelelim bu falları niye baktığıma ;
yazan oldu mu bilmiyorum ama kösem 18 kasımda başlıyor. bu da 61 bölüme tekabül ediyor. dizi ilk sezon kötüydü ancak kadrosunu yenilemiş. 4. muratı anlatıyorlar ki tam totallik padişah diyeyim. üstelik karakterler mekanlar oyuncular dönem vs. çoğu zaman ab kitlesine ( ki bizim dizinin asıl reytingi aldığı ve reklam verenin dikkate aldığı kitledir) hitap eder. kiralık aşkın ab de iyi reyting alması kemik kitlesinden ziyade aslında cuma gününde ab seyircisine hitap eden dişe dokunur bir dizinin bulunmamasından da kaynaklanıyor. kanalda bunu farketmişki kösemi cumaya yapıştırdı. bu sebepten ya 61 in ya da 61 kösem sonucu vurgun yerse 39. bölüm tadında bir 62 nin bizi beklediğini düşünüyorum. bizi kaale almıyorlar ama reyting amcayı alırlar. o yüzden 61 veya 62 nin şanslıysak ikisininde sağlam bölümler olacağını düşünüyorum.
65. bölümle ilgili ise 52+13=65
anlaşmalar genelde 13 bölümlük yapılır eğer yapım baskınsa kanalda dizinin tutacağına vs. inanıyorsa 26 bölümlük (kösem gibi) anlaşma yapılır. ortalarda 13 bölümlük anlaşma yapıldığına dair haberler var. 13 bölümlük anlaşmalardan dolayı hemen hemen tüm dizlerde 13. ve katı olan bölümler kilit bölümdür. hikaye ivme kazanır veya bir takım düğümler çözülür. ya da izleyicinin beklediği veya merak ettiği olaylar olur. anlaşma yenilemek için ben 65. bölümünde kilit bir bölüm olduğunu düşünüyorum açıkçası. hatta evlilik bekliyorum.
neyse ben çok uzattım. sabredip okuyanlara selam gönderenlere merak edenlere ve sayfanın tüm sakinlerine selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
23-10-2016
çiğdem, hacer teşekkürler :)
aysunncum o dansa bölüm sonrası dokunacağım şu an pek bir şey anlamadım :)
şu haki gömlek olayı reklam olmasın malum reklama sahne replik yazma konusunda pek bonkörler. fragmanada koyuvermişlerdir.
Kiralık Aşk
23-10-2016
birkaç kişi ayakkabı olayının ömerin oyunu olduğunu düşündüğünü yazmışlar. açıkçası ben öyle düşünmüyorum. ömer terasta vs. tek başınaykende gayet üzgün görünüyordu. kendi kendinede mi rol yaptı yani. hem dizide bahsedilen vanni ömerden çok daha büyük bir isim ömer kendi prestijini düşünmeden böyle bir oyuna girse bile vanni neden böyle bir şeye adını karıştırsın. prestij tek taraflı bir şey değil ki.
hem bu vanni gallo ile de böyle bir problem yaşamıştı. galloyu pek sevmem ama anlatılan karakterde eser hırsızlığı yapacak bir tip değildi. gallo ilede aynı sorunu yaşadıklarına göre bu vanni veya ekibinden bir şeyler çıkacak gibi. ayrıca vanni ayakkabı mı tasarlıyormuş. galloyla nasıl ters düştüler. o zaman bu vanni ayakkabı çanta elbise ... herşeyi tasarlayan üreten satan dünyaca ünlü bir firma olmalı o zaman.
ömer masaya çizmişti. tasarım işinden pek anlamam ama öyle bir anda adamı etkilemek için hemencecik masaya çizilebiliyor mu öyle şeyler. ne biliyim öncesinde taslakları vs olmuyor mu? 2. şansın çalınması ömerin masaya çizmesiyle oldu anlaşılan. o ortamda bulunan biri ya da masadaki çizim bir şekilde vanniye veya vanninin tasarımcılarına ulaşmış olmalı.
kamera kayıtlarından vs. ömerin önce çizdiği ortaya çıkınca da vanni özür mahiyetinde ortak bir parti düzenliyordur veya ortak iş yapıyorlardır.
dipnot: hulusi iplikçi vanni arasında bir alışveriş olduğuna dair laflar edilmişti. dede sonradan vazgeçmişti galiba. tam hatırlayamadım. belki son anda dede devreye girerse karlı bir anlaşmadan dolayı vanni de davadan vazgeçebilir. işler tatlıya bağlanıyordur böylece.
Kiralık Aşk
23-10-2016
yazımı yorumlayan adımı zikreden ( serpilkbbr, aysunn, her , gül, hülyaksu, nevin, tamer bey, eski, bahar2 ) okuyan okumayan beğenen beğenmeyen herkese selamlar sevgiler teşekkürler :)
nevin ablacım demek istemesende de :) bence de profesyonellik farkı
tamer bey, “beğeni” adlı yazınızı okudum elinize sağlık doğru söze ne denilebilir
bakidan sadaqat kalemine yüreğine sağlık
gül, gülçin çiğdem, hülyaksu, yay kadını güzel yorumlar olmuş bir çok noktada katılıyorum. yorumları okuyunca hissettiğim genel kanı istekler bir diller ayrı oldu.
cansin, eski, rüya lütfen yazmayı bırakmayın.
tatlı sitemleriniz olmuş ama bahsettiğiniz durum zaman zaman hepimizin başına gelebiliyor. bazen hızlı bir şekilde fragman vs. dolayısıyla gündem değişebiliyor bir çok kişinin katıldığı bir duruma ekran başında sanki yazan hissediyormuş gibi aynen öyle diyebiliyoruz bazen onaya takılıyor yorumlar sayfaya geç düşebiliyor o zaman gerçekten görünmez olabiliyoruz ya da sayfanın sakin olduğu bir zamanda yazılabiliyor gibi gibi bir çok durum oluyor. demek istediğim kasti durumlar dışlanmalar ya da tavırlar vs yok (ne kendim böyle bir tutum içerisindeyim nede sayfa yazarlarının böyle tavırları olduğunu hissettim) misal ben bu yazıyı yazarken bile yeni yorumlar, analizler senaryolar düşüyor sayfaya :) yazmayı bırakmayın hatta böyle düşünüp yazmayanlarda yazsınlar lale2 nin bana bir lafı vardı camına taş atarız diye camlarınıza taş atarız :)
senay, sessiz takipci 1 selamlarınızı aldım size ve sayfanın tüm sakinlerine bende selamlarımı gönderiyorum
Kiralık Aşk
22-10-2016
geçen hafta bölümü izlerken sıkılmamıştım ama biz neyi merak ediyoruz bunlar ne tavrında diyip bölümü vasat bulmuştum yazmaya bile değmez dedim ama bu hafta geçen haftakindende kötüydü. merak eden adımı zikreden (hacer, hülya aksu, tamer) hatrına bende yazayım ve selam gönderen (zübüş, hasret) perilere selamlarını aldığımı ileteyim ve onlara ve sayfanın tüm sakinlerine bende selamlarımı ve sevgilerimi göndereyim diye yazdım.
bölümle ilgili söylenecek çok şey var da heves gidince olmuyor işte. eleştirmeyede üşenir oluyor insan. bölüm 60 a dayandı hala konuşmuyorlar hala. düğün sahnelerinden bir flashback yok. kayıp 1 seneden flashback yok. ben flashback tekniğinden bihaber olduklarını düşünmeye başlamıştım ki bu bölüm duygudan ve estetikten yoksun öpüşme sahnesini çokta matah bir şeymiş gibi bol bol gösterdiler demekki isteyince kullanabiliyorlar. sahil sonrası defneyi gördük ömerin neden tepkilerini göremiyoruz. ne hissetti sahil sonrası. hep defne anımsadı sahneyi ömerde neden tık yoktu acaba..
artık bu oldu da bitti tavrı iyice sinir bozuyor. madem bir sene atlattın madem çok acı çektiler ne bu tavırlar. yok çekmedilerse niye o replikler. geçen gün ilk sezonunu ful izleyip ikinci sezonunu yarıda bıraktığım dizinin üçüncü sezonuna baktım. izleyenleriniz vardır. p. ka…yel… ordada tutmuş esas kızı evlendiriyorlar. ikna oldum mu hayır ama 2 senelik acısını öyle bir anlatmışlar ki kızdan duyguyu buram buram aldım mı aldım. yazan yazmış oynayan oynamış. helal. izlettirdiler kendilerini.
bizdeyse sürekli bir geçiştirme sürekli bir aman neyse tavrı. dediğim dizinin komedi ayağıda daha güçlü. hani böyle yazınca bu romantik komedi ama diyorlar ya. oradaki sahneler daha çok güldürüyor. bu dizi ne dramı tam yapabiliyor ne komediyi nede ikisi arası bir şeyi. neyse yazılacak çok şey varda kapat şükrü kapat çarşı karışmasın şimdi. karakterlere sarayım biraz bari :)
ömer
bu bölüm hiçbir sahnede beğenmedim kendisini. defneye karşı “stilden ayrılmanı istiyorum, pamir meselesinide kapat” deyip takındığı ben ne dersem o tavrı gerçekten sinir bozucuydu. pardon ben bir şey mi kaçırdım kızı öpünce tokat yemedin diye yeniden ilişkiye felan başladığınızı mı düşündün sen acaba. bir de ayağına çağırıyorsun bunları söylemek için buyur burdan yak. bu nasıl bir ego bu ne saçmalık biz neyi kaçırdıkta birden ömerin istek parçaları çalınmaya başladı.
bir senedir ayrı değilmişsiniz. sanki eften püften bir şeyden ayrılmışsınız gibi ya da aranızdaki kırgınlıkları kızgınlıkları aşmışsınız uzun uzun konuşup anlaşmışsınız birbirinize yeniden güvenmiş tüm sorunlarınızı halletmişsinizde stille pamir sorun olarak kalmış beyefendimizde bilmem kaç senelik nikahlı karısına (ki karısı olsa bile tavır can sıkıcı ) fazla uzadı fazla naz yaptın tavrında. bizimli diğilsin imir
pamirle arabanın oradaki söylemler neydi peki. at yarışına çevirdiler olayı. çirkindi çok çirkindi.
peki ya batamayısıca passionis sorunundan sonraki tavırlar. asistanın sanki gel defne, git defne demeler sesini yükseltmeler…
halbuki tranba-koleksiyon olayında bir hışımla şirketten çıkıp kendini eve attığında ve defne yasemin sayesinde yanında olmayı akıl etmesiyle yanına gelen ve seni kısa süre önce iki satır notla terkeden sevdiğine “defne iyi misin ben birden çıktım öyle felan “demiş ekran başında bu nasıl bir incelik diye gözlerimizden kalpler çıkartmıştın.
yok arkadaş ben bu kral ömeri hiç sevmedim. bizim 2015-2016 model ömerimizi geri istiyorum. o ömer senaristin lugatında prensse prens çocuksa çocuk o ömeri geri verin bize yahu. biz bunu onun tek yumurta ikizi olarak sayalım. zira artık söyledikleri odunluktan ziyade pişkinlik olmaya başladı.
defne
bu bölüm seni bayağı beğendim. özellikle ömere bardak gibi masana koy ya da gömlek cebine mendil yap laflarına bayıldım. o ömere az bile dedin sen.
yalnız pamirle iddiaya girmen olmadı be. senin şu gaz sorununa bir çare lazım.
neyse canım fragmandan gördüğümüze göre sorun halloluyor gibi. hallolmasa da dert değil. bak sen beni dinle. sana gözlerinden kalpler çıkararak ömer kaybetti biletleri alıyorum diyen pamirikoya londraya gelmeyeceğini söyle. sana “iddiaya girdik kaybettin kural bu sözünü yerine getir” derse de gömleğinin manşetlerini düzelt tek kaşını kaldır ve karizmatik olduğunu düşündüğün bir ses tonuyla ona “bütün kurallara uyarsak bütün eğlenceyi kaçırırız” de göz kırp arkanı dön ve edalı edalı yürü. ya da tur ona nanik felan yap sen. bizde suratının o halini görelim. bak söz bu sefer bu ne çiğlik demeyeceğim sana :) bakalım kurallar ve eğlence lafı ona döndüğünde ne kadar eğleniyor :)
pamir
seni az kalsın seveyazıyodum. ama artık sevmiyorum kusurlu hareketi yaptın, aşık oldun be canım. ne güzel bizim merak ettiklerimizi karakterlere sorup söylemek istediklerimizi söylüyordun. arada defne ve ömerle dalga geçiyordun ama dert değildi ben her hafta yapıyordum onu.
ancak senin sonunu iyi görmemeye başladım bu gidişle neriman teyzenin dizlerine çöküp “ölüyorum anlasana, gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar. ben işkenceler içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum” diyip hönkürmen yakındır (bihter style :) ) ya da çok mu dramatik oldu bu.
hmm bir düşünelim defne ile ömeri görüp gözlerini doldurarak duvar diplerine çökmeye ne dersin? olmadı mı ? eğlenmiyorsun değil mi? çünkü aşık oldun bizde eğlenmemeye başladık. ya da daha iyi bir son verelim sana gülçin bir dötrlük yazmıştı (galo style) al biletini eline hadi canım hadi güzelim hadii :)
sayfanın tüm sakinlerine selamlar sevgiler
Kiralık Aşk
10-10-2016
defne
bölümün ilk yarısındaki defneyi beğendim. ömerle konuşması, sinanla dertleşmesi karşılıklı seni ağlatmayacağım/ ağlamayacağım sözleri harikaydı. dram meraklısı olduğumdan değil yapılanlar söylenenler tutarlı ve olması gerektiği gibi olduğundan sevdim.
ancak ikinci yarı tam bir fiyaskoydu benim açımdan.
defnecim tatlım balım kaymaklım canım senin ruh hali değişim hızına ben niye yetişiveremiyorum bir de bakiyim bana. ne çabuk ve ne sebeple yelkenler fora oldun öyle.
inadından pamiri seçmen hoş muydu. çocuk musun sen. peki ya deli danalar gibi ne demeye ömeri arıyon. o şema da şema durumların neydi öyle. hele cama taş atıp kaçan çocuklar gibi gizli gizli ömere bakıp farkedilince kaçışman…. ayy tepemden sinir geldi minee rezenee…
hiç eğlenmedim ve hiç beğenmedim. 1 sene ayrı kalmış evliliğin eşiğinden dönmüş acı çekmiş çiftte şu durumda yakışmıyor böyle sahneler. ilerleyen bölümlerde yapılsaydı sevimli bulabilirdim belki… ama bu haliyle beğenmedim mevzu başka çünkü…
ömer
araba sahnesi bir çoğunuzun hoşuna gitmiş ama ben pek yakıştıramadım. başka diziyi ve başka karakteri izliyormuşum gibi oldu. ama pamirle defnenin kokteyl sahnelerine katlanmaktansa hödükleşen ömere katlanmak daha iyiydi elbet. ancak dozu mu kaçtı ne bayağı bir gözü döndü ömerin defne arabadan inmeseydi sinan gelmeseydi atının telkisine atacaktı herhalde kızı. ya arabadan inse ne yapacaktı acaba. sinanla defneye yürüyüşü korkuttu beni. yavaş ömer yavaşş.
ama hemen sakinleşti sonra defne bu adamın beynine ya mutluluk ya öfke pompalıyor sanki. arası yok söz konusu defne olunca.
birçoğunuz ömerin vazgeçmesine kızmışsınız. ben o sahneyi beğendim yalnız. ömer defneyi defne ömeri seviyor. ama bunu biz biliyoruz. ömer bilmiyor ki. adam italya da bile evlendiğini düşünüyordu. kız onunla konuşmuyor eskisi gibi bakmıyor üstelik bir gün önce bitti demiş. ertesi gün iş arkadaşı olalım demiş git istemiyorum anlamında laflar etmiş. üstüne ondan korktuğunu ima etmiş. pamirle konuşmalarını görmüş. bu noktadan sonra ömerin yapabileceği bir şey yoktu ki. defnenin onu unuttuğunu yaptıklarının onu rahatsız ettiğini ve kendisi ona zarar vermeyi aklından bile geçirmezken kızın ondan korktuğunu gördü. belkide pamirden hoşlandığını düşündü. onu daha fazla üzmemek ve hayatını daha fazla zorlaştırmamak istedi. pamirle olabilecek bir ilişkiyede yüreği kaldırmazdı. onları izleyemezdi. bitmiş bir şeyde ısrarcı olmak ömere yakışmazdı.
aksi bir durumu beğenmezdim ben. çünkü istenmiyorsanız bir yerde geri çekilmeyi bilmelisiniz. geri çekilmeyi bilmeyen ve ya benimsin ya kara toprağın diyenler yüzünden belki de hala kadın cinayetleri var. ömer bundan sonra vazgeçer ilk engelde yılarsa kızarım ona. ama ilk durumda yapacağı bir şey yoktu. neyse ki tişört ilaç gibi yetişti. evlendiklerinde çerçeveletsinler o tişörtü. kurtardı deföm’ü
tişörtten sonraki ömeri beğenmedim yalnız. fazla özgüven geldi paşaya. sanarsın bir sene geçmemiş gibi ıslıklar kıstırmalar alaycı tavırlar… sen bu kafayla gidersen daha çok gol atar pamir sana. tamam maç 90 dakika tirübün arkandada peşin peşin yeme golleri. seyirciye de yazık ama. yani nasıl desem şuan ki durumunuz senin yaptıklarına pek müsait değil paşam. tamam tişörtü görünce aklın uçtu da öyle kıyın kıyın yanaşıp melül melül bakışmakla gazla çalışan sevdiceğinin gaz pedalına yüklenmekle olmaz o işler…
sonra cesaretten bahsederken onu evinde görmeye inanamamakla ve buna hazır olamamak arasında bakakalırsın işte. dizlerinin bağı çözülür birden. kızcağız seni dumur eder böyle.
serdar & nihan
sıkı durun ilk defa nihan doğru laflar etti. ben bu kızı oksijen israfı olarak görüyordum. meğer kullanmıyormuş oksijeni. açık hava lazımmış buna öncesinde helvalarıda löpürdetince kızın zekası açıldı. iyi oldu bu kıza lokanta. defneye pat pat söyleyiverdi her şeyi. neyse nihanı bu kadar övmek çok.
serdar bana bak ayşegülün kocasıyla olmaz işlere girip dolandırılıp veya soyulup yine defnenin başına ekşirsen bu kız senin yüzünden yine olmaz kişilere el açar boyun eğerse ya da sen ve karın pamire veya ömere ( ne yüzleyse artık) yaltaklanırsanız dilimden çekeceğiniz var basıcam çığlığı artık. rahat durun efendi efendi lokantanızı işletin birde fikret galloya ödemeniz gereken 200 bini biriktirin…
seda & sinan
ben sevdim bu ikiliyi. seda hikayesi olan bir kadın. biraz bencil ama en azından kirli oynamıyor dürüst çalışkan biri. umarım ağır ağır işler senarist bu ikiliyi de yasemin sinan gibi cıvımazlar.
iso & ayşegül
bitmemiş çilen be iso. yüzün gülmeyecek mi senin.
pamir
bir kere adam akıllı dürüst ama maalesef nerimanın oyunbaz genlerine sahip.
poker surat ömere kartlarını açtı.
önce ömere ;
kimsenin söyleyemediğini söyledi madem seviyordun ve seviliyordun niye gittin kız söylemişte işte dedi. üstüne dürüstçe defneyle aralarında bir şey olmadığını söyledi olabileceğini de ima etti.
buraya kadar her şey normaldi. sonrasında ömer maalesef bir çuval inciri berbat etti. pamire yumuşak karnını gösterdi. ömer pamire öğrendiğine göre aranızda bir şey olmayacak dedi. pamir efendim dedi ve gülümsedi. çünkü burnuna eğlence kokusu gelmeye başladı. üstüne ömer defne benim aranızda bir şey olamaz gibi laflar etti. pamiri kışkırttı. pamir de bölümde ettiği en doğru lafı etti buna sen karar veremezsin dedi. zaman gösterecek diye de ekledi. bunu yapmasını nedeni birazda ömerin tavrına kızması ve kendini ezen ve yönlendiren tavrına bir çeşit meydan okumada olabilir. kimbilir belki de sen daha akıllanmamışsın ben seni biraz silkeleyeyim en iyisi yoksa sen bu kafadayla gidersen çok seneler kaçırırsınız siz diye de zarf atıyorda olabilir(pollyanna ben :))
aslında ömer defneyi açık hedef haline getirdi. pamirede arayıpta bualamadığı eğlence çıktı. açık açık ömere oyun teklif etti.
( ah be ömer selim mi sandın sen bu pamiri o zaman birlikteydiniz evladım. üstüne selim höt demenle geri basacak karakterdeydi. pamir senin “dofno bonomm” laflarını sallar mı hiç. bu iplikçilerde kendi bacağına sıkmak aile geleneği herhalde )
sıra defnedeydi. bu bölüm kızı koklamadı, tepeden tırnağa süzmedi. gayet normal ve sıradan davrandı. defnenin uzaklaşma hamlelerini senin fesatlığın ben sana bakar mıyım tarzı tavırlarla savuşturdu.
diğer yandan her fırsatta ömere kendini gösterdi. defne onu seçince vazgeçti. daha dur bu kadar kolay kazanmayalım oyun daha yeni başlıyor dedi. ama keşke kazandıklarını kabul etseydin avuntu olurdu çünkü oyunu kaybedeceksin.
pamir ömere masada bende varım dedi. ömer ortada oyun yok ben oturmam benim olanı da masaya koymam dedi.
pamir defneye benim o masada işim olmaz dedi. defnenin oyundan haberi yok. öğrendiğindede pamir ona o zaman söyleseydim ne eğlencesi kalırdı diyecek.
nöröya ben oynamazsam eğlenmem seninlede bu oyunu oynamam kendim oynarım yoksa dede sana çiftetelli oynatır dedi. masadan nöröyu kaldırdı.
en keskin kartı sinana oynadı. bu benim oyunum dedi. oynamak ve kazanmak istiyorum. ödül önemli değil önemli olan eğlenmek dedi. defnenin saflığına aldanıp tavşan koca ayıyı istemiyor dedi. bu nokta da kaybedecek işte çünkü tavşan koca ayıdan başka kimseyi istemiyor ve biz bunu biliyoruz. final kartını bunun üzerine oynayıp kaybedeceksin pamir.
ömerin lafı peki oynayalım bakalım. ömercim defnenin oyundan haberi yok. kızcağız o masayı çay masası sanıyor. öylece oturdu garibim piştide bile sana yenildi ne anlar o oyundan. ama sen istemeye istemeye defne oturdu diye oturdun o masaya ve peki oynayalım bakalım diyorsun. hadi oynayın bakalım. aşk kazanacak nasılsa :)
herkese selamlar sevgiler :)
Kiralık Aşk
05-10-2016
herkes takmış bölüm fotolarına yahu hepsi aynı sahneden farklı açılardan toplantıda çekmişler işte. nereden çıkarıyorsunuz bölümün pamir dolu olduğunu. yapım bu konuda galloyla dersini aldı bence. pamir sahnelerinde çalan fon müzikleri bile ortada yani. seyircinin hassas damarı ortada. reytingleri saçıp savuracak milleti kızdıracak hamlelerden kaçıyorlar mümkün mertebe.
gelelim diğer meseleye;
ne malum pamirle defnenin lunaparkta olduğu. bir sakin olun yahu. ayrıca
hadi diyelim ki öyle lunaparka gittiler. sahnenin nasıl olduğunu olayların nasıl geliştiğini sahnenin neye hizmet edeceğini biliyor muyuz? hayır...
geçen hafta defne ve pamir tango yapacak deselerdi neler geçerdi aklımızdan neler yazmazdık ki, ama sahnede bir romantizm kokusu alanınız var mı? adama sap dedi kütük dedi aralarından tır geçiyordu. tabi olmasa daha iyiydi ama rahatsızlık vermedi. tango çok daha romantizme müsait bir sahneydi lunaparka göre...
yani diyeceğim bir sakin önce bir izleyelim nedir ne değildir görelim sonra domatesleri yollarız...
dipnot: defne ömer lunaparka gitmesin bence ben bu ikiliden daha orjinal sahneler bekliyorum. ne öyle liseli aşıklar gibi. kocaman evlilik eşiğinden dönmüş bir çift bunlar. atlı karıncaya bineceklerine çiftlikte at binsinler, çarpışan araba yerine ralliye gitsinler. :)
Kiralık Aşk
02-10-2016
gecikmeli de olsa bir bölüm yorumu yapayım bende :)
beğendiklerim /beğenmediklerim
bölümün kaldığı yerden başlamamasını beğenmedim ama nefis bir sezen şarkısıyla yapılan klibi beğendim
ömer :
kendinden aşırı emin tavırlarını beğenmedim. ne öyle fazla naz yapma eninde sonunda affedeceksin der gibi. (tamam yani affedecekte bunu biz biliyoruz sen değil o ne özgüven öyle yayılmışsın kızın masasına :) )
konuşalım- konuşmak istiyorum- otoparkta bekleyeceğim konuşacağız. sanarsın 1 yıl geçmemiş gibi nereye kiminle dedim defneler felan. ne oluyoruz derler adama bir kere.
üstelik hayatında biri var mı nasıl bayağı bir laftı öyle. beğenmedim ömer hiç beğenmedim.
numarasını yazan ömere üzüldüm ama bu ikili bu hale mi gelecekti. birbirlerinde numaraları bile yok :( hayır olduğunu düşünmüyordum zaten de böyle göze sokulunca da yazıkladım bi :)
bilmeden de olsa pamirin taktığı papatyayı çıkaran ömerleri beğendim. üstüne önceden papatya gibisin diye iltifatlar ederken şimdi insan papatyadan bile güzel olabilir mi diyip papatyayla eşdeğerden papatyadan daha güzelsin derecelendirmesiyle önceki sevgisinin ve beğenisinin nirvanasına ulaştıran ömerleri de beğendim
defnem diyen özür dileyen ömerler o an roma sahneleri duş muş hepsi gitti bir an...(bir an ama sadece :)) beğendim çok beğendim.
toplantıda sevdiceğinin heyecanlandığını anlayıp gaza getiren ömerler iyiydi. siz bilirsiniz birbirinizi :) beğendim :)
sona sakladım en beğendiğimi :) neriman- ömer sahnesi bu sahneye çok çok iyiydi. karşısındakinin bütün yaptıklarına rağmen annesinin beyefendi ol iyi ol öğüdünden çıkmayan ne olursa olsun büyüğümdür diyip saygısızlık etmeyen ömer, diğer yandan acısını kırgınlığını kızgınlığını şahane anlatan ömer, nasıl bir karakter devleşmesiyidi o. ba-yıl-dım. haklılık böyle güzel ifade edilir mi? içimden öfke taşıyor lafı bu kadar kibar sunulur mu? hem kendi hakkın hem sevdiğinin hakkı bu kadar güzel savunulur mu? kaptı puanları yine benden :) şahaneydi.
defne:
asansör beklerken şimdi ömerde gelir kesin dedim (geldi). bu kız şimdi yine car car konuşur dedim (ağzını açmadı). beğendim. biraz çocukça küs oyunu oynadı ömerle ama sürekli sen suçlusun ömer tarzı söylemleri kimselere sesini çıkaramayıp ömerden hıncını alması beni sinir ediyordu. o yüzden sesini çıkarmamasını suçlamamasını çemkirmemesini ayrı beğendim. böyle ol çocuk ol kabul defne :) çok beğendim :)
mesai arkadaşlarına karşı kibar ol defne . hiç beğenmedim hiç beğenmeyeceğim. biraz yerini bil. haddini aşanlara da çirkefleşme. her şeyin değişiyor bu konu hep aynı. beğenmedim.
defne değil defne hanım, iyiydi. güzel göndermeydi. ömerin karşısında dizlerinin bağı çözülsede çaktırmamanı beğendim.
isoya aştım atlattım diyip küçük isoya dökülmen güzeldi. isonun neden defnenin odasında olduğu tartışılmış. ama defne karakteri konuşkan bir karakterdi acısını üzüntüsünü sevincini kızgınlığını gizlemeden pat pat söyleyen dökülen lafını esirgemeyen bir kızdı. ömer de bu yönüne vurulmuştu ya ilk. ama şimdi defne ömere hala aşık ama etrafındaki kimseyle bunu konuşamıyor. ancak konuşmamak ona göre değil konuşmak paylaşmak dertleşmek istiyor ama etrafındakilerin değil onun ağzından kimsenin ağzından ömerin adını duymaya tahammülleri yok. çünkü defne çok fazla perişan olmuş çok üzülmüş ve onun halide etrafındaki herkesin ömere tepki almasına yol açmış. şimdi ömere niye kızıyorlarki adam haksızmıydı diyebilirsiniz. ancak mesele haklılık haksızlıktan ziydade çok sevdiğiniz birinin gözünüzün önünde canının yanmasıyla alakalı. misal bir yakınınızın dikkatsizliği sonucunda yakınınızı araba çarpsa bir uzvunu kaybetse vs. şöförede öfkelenebilirsiniz. bu olaya öznel bakmakla alakalıdır. ayağınızı masaya çarpıp masayı tekmelemek gibi.
(ağlarsan ağla sende hakettin yalan söylemeseydin aşık olmasaydın iyi oldu sana diyecek halleri de yoktu herhalde ) duygusal yoğunluktan dolayı taraflı baktıklarından ömere kızgınlar o yüzde çocuk mu düşürdü, aşırı ağır hakaret mi etti ömer gibi bir şey olduğunu düşünmüyorum. tamamıyla kızgınlıklarının sebebi defnenin perişanlığı bence...
etrafındaki herkes kızgın olunca defneninde konuşacak kimsesi kalmamış gibi. aslında kız kalabalıklarda yalnız kalmış. kendi kendine bile itiraf edemiyor da küçük isoyla dertleşiyor üstü kapalı. (kral & genç kız aşkı masalı ). senarist günlük felan yerine böyle bir şeyle defnenin duygularını anlatmayı seçmiş.
defnede depresyonundan ve dertleşememe sorununda küçük iso yardımıyla aşmış. yeğeniyle de ilgileniyor. ilerleyen bölümlerde nihan isoya birkaç sahne yazar senarist bence bu konuyu netleştirmek için.
yani o harika çocuk inanması güç ama nihan serdar ikilisinden…
neyse konu dağılmasın herkese ve kendi kendine aştım umurumda değil diyorsun ama toplantıda herkesten çok ömerden aferin bekledin farketmedim sanma beğendim çok beğendim :)
pamire karşı tavırlarına ne diyim bilemedim. ömer zamanında pamirin iki katı sana yürüyordu üstünede adama körkütük aşıktında da anlamamıştın kondurmamıştın bile. bu adam bana böyle davranıyor ilgisi mi var acaba demiyordun. pamiri hiç anlamayacaksın anlaşılan gerçi fragmanda bir gözün açılmış gibi ama bilemedim yine de.
bütün bölüm sustun sustun bu kız bir yerde patlayacak dedim dedim yanıltmadın beni.
arkanı döner dönmez nasıl bağırıştı o öyle. ben bile neye uğradığı mı şaşırdım.iyiydi beğendim.
nihan & serdar
sizi hiç beğenmedim hiç beğenmiyorum ve galiba hiç beğenmeyeceğim. evli çocuklu kadının elin adamlarına cillobistan baş konsolosu lafları, çok yakışıklıymış imaları yakışıyor mu?.gerçi tencere kapak nihayetinde serdarında ize sudeye bakışlarınıda görmüştük geçen sezon. genişliğiniz fırsatçılığınız bedavacılığınız ve benciliğiniz her bölüm kendini gösteriyor.senaristen ricam ya şu karakterleri hizaya soksun yahut ayaklarına beton bağlayıp denize atsın… neriman bile daha sevilesi yani ne diyim.
neriman
kendi çapında ömeri bayağı seviyor ama bakalım iplikçi mirası --ömer -- pamir bermuda şeytan üçgeninde kimin tarafında olacak.
pamir
fazla poker face surat bir karakter. bir taraftan yeni lojistik müdürü buluruz diyip diğer taraftan defneye destek atıyor kıza daha güzel bir kadınla partiye gitmek isterdim diyip partiye beraber gitmek istiyor, papatya takıp diğer yandan iş konusunda brifing veriyor…
çok sağ gösterip sol vuran aynı zamanda zeki ve uyanık bir karakter. akıllı mı zaman gösterecek. ancak bu pamir nerimanı suya götürüp susuz getirir. neriman baltayı taşa pamirle vurdu esas. kontrol edemeyeceği bir şeye zorlayamayacağı bir şey vaat edemeyeceği (eğlence dışında ) biri. üstüne üstlük pamir defneye aşık olursa kız kardeşi nerimanı oyar. yani neriman bu sefer bu pirinci ayıklayamayacak.
defneye aşık olur mu bilmiyorum. ancak işin eğlencesinde şu an. fragmanda ömerin tavırlarındanda işi inada bindirebilir. ancak pamirden bir galo çıkmaz o kadar ayarlarımızı bozmaz bence. pamire yazık etmek gallo benzetmesi yapmak bence. çünkü pamir gallo gibi şıp diye aşık olup nişanlı adamlara gözlerini belerte belerte biz şimdi ne olacağız demez. fiğ tarihinden kalma bir armaya karmamız diye bel bağlamaz. her halinden aşık olduğu belli olan birine tutup ilanı aşk edip nişanlısınada sen bir geri dur ben seninkine açılıcam demez. :) adam kız arkadaşım gönlüme evime bahçeme kök salmış derken o dal yaprak toplama derdine düşmez. o yüzden etmeyin eylemeyin pamirden gallo çıkmaz hakaret resmen çocuğa :)
misal pamirin defneyle terastaki konuşmasında bir bozulma farkettiniz mi ? gallo her kız arkadaşım lafında kalp krizi geçiriyorduda.. yahut dans sahnesinde normalde galloyla öyle bir sahnede slow modda “benimle gel gülümse gel “felan çalarlardı herhalde. iki taraf içinde defne için zaten olmaz da pamir içinde aşk meşk olmaz gibi.
aşık olsa da ömere gidicek ben defneden hoşlanıyorum diyecek hatta daha fazlası diye ekleyecek sen olmazsan şansımız olabilir felan filan yapacak. ömer daha pamir lafını tamamlamadan yok kuzenimin kuzeni yok arkadaşım yok italyan çizgim yok beyefendi kişiliğim demeden kafayı gömer ona. pamirde o kadar yürek yememiştir herhalde.
o yüzden ben pamir konusunda rahatım. psko - takıntılı bir karakter yaratmak senaristin tarzı değil sudeyi bile iyileştirdi. defne ömeri, ömer defneyi sevdikten sonra çekilip gider. galo bile tüm anlayışsızlığına rağmen çekip gitmişti.
onun dışında ömeri zorlar mı zorlar ama bunu bizi germeden yapar. asıl nerimanı zorlamasını şu kadına dersini vermesini istiyorum ben.
herkese selamlar sevgiler...
Kiralık Aşk
26-09-2016
tamer bey baya zorlu sorular sormuşsunuz. aslında çok kapsamlı kişiye ve duruma görede değişecek sorular bunlar...
ama bana göre affetmez daha doğrusu affetmemelidir diyelim... her şey oldukça geniş bir alan sunuyor bir kere ve her şeyde affedilmez affedilmemeli tabi bana göre.
hayatta bizi biz yapan değerler vardır çoluğumuz çocuğumuz ailemiz prensiplerimiz maneviyatımız maddiyatımız... elbette bir çok noktada kişinin hissettiği aşkın kudretine göre bazı şeyler halının altına süpürülebilir. bazı kurallar kırılabilir esnetilebilir ya da onaylamıyorum ama anlayış gösteriyorum denilebilir.
ancak bunlarında sınırı vardır olmalıdır da. çünkü her şey çok uç noktaları da içerir. mesela kendi çocuklarına bilinçli bir şekilde kendi menfaatleri için zarar veren anne veya babalar var. dizilerde filmlerde izliyor gazetelerde okuyoruz annesinin yasak ilişkisine şahit olan çocuğu öldüren sevgililer, adam için kadını veya kadın için adamı öldüren, iftira atıp, hapse attıran, şiddet uygulayan, hatta intikam için çocuklarını öldüren, evlenmelerine karşı çıkıyor diye kızın anne ve babasını katleden insanlar var. bunlar çok uç örnekler ama var... tabi bu noktada aşk mı saplantı mı hastalık mı soruları da giriyor devreye. ama adama veya kadına sorsak aşığım diyor kalbin de penceresi yok açıp bakamıyoruzda esası ne diye... ama aşk için yaptım diyorlar işte. yani aşk için evladının katilini affedebiliyor bu işe ortak olabiliyor, sevgilisiyle hiç düşünmeden çocuklarının babasını öldürebiliyor... aşk için hem kendi vicdanında kendini hemde karşısındakini affedebiliyor affettirebiliyor. aşkın tabiatında biraz delilik var elbet ama bu kadarı da insan için olan insani duyguyu insanlıktan çıkarıyor. affetmesin bu kadar rezilleşmezin bu kadar ödün vermesin diyorum.
ihanet var mesela. ihanet bana göre başlı başına aşkın tabiatına aykırı bir durum. aşığız biz birbirimize, yapmış bir hata ama affediyorum diyorlar. ama ihanet edebiliyorsa nasıl aşık olabiliyor ki. demekki hormonlarına veya bazı dürtülerine ( bu dediğim her iki taraf içinde geçerli ) ya da bunu yaptıran sebep her neyse gurur veya inatta olabilir ona, sana aşık olduğundan daha fazla aşık. yani her an o diğer aşkı sana olan aşkını yere serebilir. bazıları zaafta der ama şimdi aşkında bir çeşit zaaf olduğunu da unuturlar. ancak söz konusu ihanetse bunoktada da uç örnekler olabilir. mesela çeşitli rahatsızlıklar, hafıza kayıpları, çeşitli yan etkileri olan ilaçlar var. bu durumda da affetmek kişiye duruma ve aranızdaki şeyin gücüne göre değişir.
özellikle filmlerde ve dizilerde hatta bazı edebi eserlerde yazar veya senarist bu konu üzerinde ısrarla affetmeli veya affetmelidir diye gider çoğu zaman. yada izleyici veya okuyucunun mutsuz son tepkisinden korkar. birçoğu bu tezlerine okuyucuyu ve izleyiciyi ikna etmek için uç noktaları dramatik hikayeleri kaşırlar ancak burada da ya empati için yeterli bir iç hesaplaşma, çatışma eksk kalır ya da oyuncular sahneleri kaldıramaz yahut yönetmen o duyguyu geçiremez. senarist ve yazar kendince işte onların ki öyle ulvi bir aşk ki bunu bunu bile aştı siz faniler anlayamazsınız edasında yazar ancak istisnalar hariç ne izleyiciyi nede okuyucuyu o aşka inandıramaz dizidir filmdir pembe romandır orasını karıştırmayalım şimdi bak kavuştular ne güzel der geçer herkes. çünkü içlerindeki mutlu son beklentileri ağır bastığından inanmasalar da inanmış gibi yaparlar ya da o kısmı sümenaltı ederler kafalarında. aslında yazar veya senarist istemeden affetmezi veya affetmemelidiri kanıtlar ikna edemediğinden.
aynısını yapmalımıdır kısmı kişinin kendisiyle alakalıdır daha doğrusu kendine yakıştırdıklarıyla . benim dediğim gibi affetmeyecekse önüne bakmalı nihayetinde. senaristler böyle sinir damarlarımıza dokunup işin altından kalkamayıp sıkıştıklarında hemen bir hastalığa kazaya veya ölümlü dünya mantığına ya da çok büyük aşka bağlarlar öyle affettirirler.
gurur konusu ise orada "onun gururunu mazur görebilirdim, benimkini kırmasaydı…” (aşk ve gurur jane austen) gayet güzel özetleyen bir cümle. karşındakini ezmemeli o gurur...
selma hanım yazınızı beğendim ellerinize sağlık. birinci sezondan beri bu durumu ısrarla kaşıdı senarist sonundada dediğini yaptı ama belki bir viraj aldırıp değiştirir diye umuyorum bende.
sila, çiğdem ellerinize sağlık güzel yorumlar olmuş.
Kiralık Aşk
24-09-2016
dünkü sinirim biraz geçti. sevgili gülçin öncelikle teşekkür ederim. olumlu yazınla yüreğime su serptin. inşallah dediğin gibidir. yanıltmaca veya ters köşe vardır. aksi halde neriman gibi iş batıranlar diye söylenmeye devam edeceğim ben. gösterildiği gibiyse nazarımda o masalsı diye anlattıkları aşk yerin dibini boyladı boylayacak yoksa. şu sayfada defne ve pamire yazılacak herhangi bir yakınlaşma sahnesinde yeri göğü inletecek isimlerdendim ben. hiç bir şey demezsem kendimce defneye bir destur çeker dilimin ayarınca haşlardım. ama eğer gösterilen gibiyse beni bile böyle bir durumda “oh olsun ömer efendi romada kırdığın cevizlere say “ moduna sokmuş olurlar ki gerçekten yazık ederler. o yüzden aklımdan kötü düşünceleri siliyorum belki necmi dir duştaki ya da akşamdan içip sızdığı bir arkadaşıdır diyorum göz kırptığı kızla da en fazla feryal gibi flörtöz davranmış bir şeyler içip evine postalamıştır sinanda herkesi kendi gibi sanıyordur diyerek bütün her şeyi çürütüp pollyanna bakış açımla gülümsüyorum. mesleğimi sormuşsun forum kurallarının bu konudaki tutumunu bilmiyorum o yüzden kısaltayım g. müh.’ iyim. yaptığım işle ve okuduğum bölümle çokta ilgili değil bu durum. küçük yaştan beri okumayı ve yazmayı seven bir yapıya sahibim. ilkokul öğretmenlerim bile yazmaya eğilimim olduğunu söylerlerdi. bir de astrolojiden çok anlamam ama balık burcuyum kime söylesem duygusalsın vs. yani diyor . belki etkisi vardır.
sıla aynı pencereden bakmışız olaylara. sen daha naifçe anlatmışsın. ellerine sağlık ama inşallah yanılıyoruzdur bu konuda.
tamer bey bölümü güzelce özetlemişsiniz ellerinize sağlık
geçen sinirim ve gülçin sayesinde gelen pollyanna tavrımla bölüm ile ilgili birkaç bir şey söyleyeyim. bir çok arkadaşın da yazdığı gibi dedenin mirası defneye bırakması oldukça mantıksız. sude gibi öz torunu dururken defne dış kapının dış mandalı konumunda. dede nerimana siz mirastan hakkınıza düşeni yıllardır yediniz sudenin payıda ayrı ömerin hakkını da defneye veriyorum dese ve neriman aç gözlülüğünden girse bu işe daha mantıklı olurdu ama bakalım belki de başka şeyler çıkar altından. belki de dede nerimana zarf atmış olabilir. nihayetinde çokta temiz niyetlerle enrika çevirmiyor ama bir şekilde bu ikiliye fayda sağlıyor yaptıklarıyla. acaba dede nerimanı tetiklemek ve bir şekilde ortalığı karıştırmasını sağlamak için böyle bir şeyi nerimana söylemiş olabilir mi. bu parayı duyunca rahat durmaz ortalığı karıştırır nasıl olsa eline yüzüne bulaştırır diye düşünüyordur belki.
esra hariç mahalle tayfası ömere oldukça kızgın. bunun sebebi ömerin gitmeden devirdiği birkaç çam üstünede aylarca perişan bir halde olan defne olabilir. ömer defneyi yumuşatsa bile anneanne ömeri uzunca süre o evin eşiğinden sokmaz gibi. hoş kimin evine kimi sokmuyorlar o da var. o ev meselesi canımı sıkan konulardan. en azından iso kiracıyı çıkarmamak kaydıyla birine satmış parayıda ömere vermiş olsunlar bari.
defne bu bölüm fena değildi. en azından saçmalamadı. ancak geçen sezondan daha ürkek geldi bana. ürkek ve kekeleyen tavırları oyuncudan mı karakterden mi tam anlayamadım. meslek konusu biraz kel alaka ama neyse.
pamir konusunda konuşmak için erken. ama nerimanın yeğeni sonuçta ve bir süre sonra kendi kartlarını kendi dağıtacak gibi. nerimanın elinde patlayacak sanki bu pamir. defneye aşık olur mu bilmem şimdilik işin eğlencesinde gibi. ayrıca ömerin evlenme haberini almış. davetiyedeki defne ismini hatırlıyorsa o defnenin bu defne olduğunu kavramıştır çoktan.
sinan seda ikilisi iyi geldi. ama seda biraz donuk gibi. salih karşısında biraz daha iyi performans sergilerse elektirik alınabilir.
koray ve butik çok anlamadım.ama o da döner nasılsa çok yakında kürkçü dükkanına.
fragmanda pek ilgi çekici değil. fazla melankolik geldi müziğinde ettkisi var sanırım.
Kiralık Aşk
24-09-2016
forumda bayram havası oluşmuş bir ben mi beğenmedim arkadaş.
yüreğimin üzerinde gidip gelip tepinen iyice etlenmiş büyük başları geçen kurbanda kesmiştim halbuki... bu koca sürüde birden nereden çıktı ki ?
anlayamıyorum. cidden gelinen noktayı anlayamıyorum. adam haklıydı. büyük harfe izin verse sayfa ya da kelimenin altını çizebilseydim keşke. ama siz kalın kalın çizdiğimi düşünün "haklıydı'nın"... haklıydı çünkü nihayetinde ailesi arkadaşları sevdiği kadın yalan söyledi, onunla ilgili ve büyük bir yalan. defne oynasada oynamasada bir oyunu kabul etti yani sevdiği kadın onun hayatına sebebi ne olursa olsun para için girdi. aşık olmasaydı ve işler bu raddeye gelseydi yani sadece ömer aşık olsaydı defne kuzu kuzu evlenecek düğün erteside terk edecekti. bilmediği görmediği bir sürü olay entrika döndü etrafında her biri malumumuz. her olayın sebebini bilmese de sonucu etkiledi ikiside üzüldü acı çekti. yaşanılanlar ne erkek için ne kadın için hazmetmesi kolay şeyler değil...çekip gitmekte haklıdır hakkıdırda. üstelik onuda etrafa rezil etmeden yapmış bunu. hatta ilk kızgınlıkla kırıp döksede kızmazdım. dedim ya hazmedilmesi kolay şeyler değil... buraya kadar tamam da ya sonrası: bu kadar haklıyken nasıl bu kadar suçlu olabildin nazarımda şaşıyorum doğrusu.
sokakta italyan arkadaşlarının söylemleri, sinanın lafları, üstüne duş sesi keşke yanlış anlıyor olsak ya da senarist ters köşe yapsa diyorum ama boş. o duş sesinde içim cız etti yahu...şu diziyi izlemek için tutunduğum cılız dala baltayı vurdun. ömeride aşkınıda bozuk para gibi harcadın. ben senarist ömere kıyamaz öyle veya böyle bir sezon boyunca çizgisini en çok koruduğu karakter diyordum ne safmışım üzerinden buldozerle geçti adamın ve güya çok büyük aşkının. bir de üstüne defne için selimle evlenmiştir demedi mi resmen tüy dikti. pardon herkesi kendin gibi mi sandın sen acaba...
gerek varmıydı peki buna. bir erkek bir ilişkisi bittiğinde veya hayatında hayal kırıklığına vs. uğradığında illa bu gece barda gönlüm hovardaya mı bağlamalı durumu, nedir diziyi uzatmak için yapılan bu çivi çiviyi söker mantığı, unutma çabası mı ? klişe yazmam diyen senarist duble klişe yapmış iyi mi... biz bunun kaç milyonuncu versiyonunu izlemedik mi sırf bunlardan hazzetmediğimizden ize galloya sen daha niyetlenmeden aman sakın diye yazıp çizmedik mi ? ne peki bu ?
amaç ne yani bu adam defneyle fasulye bile değilken yapmamıştı tenezzül etmemişti böyle ucuz şeylere... şimdi ne peki bu depresyondan kurtulma çabası mı...birkaç ay önce bir yazı yazmıştım senarist kirletmiyor mu kirlettirmiyorlar mı diye bu bölüm cevabını verdi sağolsun...
şimdi bana ayrılardı ihanet sayılmaz diyenleriniz olur bir şey diyemem ben fazla romantik takılan ve ayrılıklarda sevdaya dahil diyenlerden olabilirim...
ayrıca derdim günibirlik ilişki yaşamasıyla değil ki. adam günibirlik ilişki yaşadı. olabilir herkesin tercihi... ama o zaman o adam orada kalmalı arkadaşım. madem tercih yaptı arkasında durmalı. bizde mutsuz bitti demeliyiz o vakit. şimdi geri döndürüp getirdiğinde ne olacak yeniden mi başlayacaklar. yalama olmuş bu ilişkiye. arada temiz bir şey kalmamış güya aşka. şimdi istiyor muyum o ilişkiyi... istersem gönül razı gelmiyor işte istemesem neyi ve niye izliyor oluyorum ben... mutlu son olacak mı peki gözümde… ya temiz kalacak mı? hayır. kocaman bir hayır.
şimdi düşünüyorum bunu niye yaptı diye. aklıma tek mantıklı sebep geliyor: pamir...
bu sefer o aşk üçgenine fena girecek anlaşılan. pamir öyle basit kıskançlıklar yanlış anlamalar için gelmedi. zaten başrol oyuncusu küçük bir rolü kabul etmez yapımcıda küçük bir rol için başrol kaşesi ödemez... aksini düşünerek saflık etmişim. bunu istemeyen izleyici kitlesi vardı. onlarda bu akşam yara aldı. sırf ömere kızılsın aradan da pamiri yürüteyim diye kendi bacağına sıktı resmen. bu yaptığıyla yürütebilecek reytingleri alacak mı acaba... ilk hafta merak edilip izlenmiştir ancak bundan sonrası zor geliyor bana. ben bile bu hale geldiysem. bundan sonra izleyip izlemeyeceğimden bile emin değilim belki bir umut ters köşe vardır yanıltmıştır diye birkaç hafta bakarım sonrası meçhul. ama sanmam benim gibi erkenden sabır taşı çatlamayanları ve pamir meselesine sabredenleri italyadan eskileri getirerek delirtir bu sefer. o firsatıda kaçırmaz
halbuki çok zor olmamalıydı. 26.2=52 yani bu dizi 1 değil aslında 2 sezon oynadı. ama geriye dönüp bakıyorum. kimsenin salça olmadığı kapını telefonun çalmadığı çocukça anneannem bekler bahanelerinin uydurulmadığı başrol çiftin uzun uzun vakit geçirip eğlendiği sohbet ettiği dertleştiği tek bir sahne yok. 2 sezonluk bir dizide bu normal mi peki. dramın dibi olan dizilerde bile böyle değil. gök taşı bile düşse öncesinde iki güzel sahne oluyor. ayrılık yazacağız flashback için lazım olur mantığıyla… güya birbirine deli gibi aşık bir çift var ama şirket olmasa görüşmeyecekler. defne kafasında bir ömer yaratmış ona aşık ömer kafasında bir defne yaratmış ona aşık. anlayacağınız birlikteler ama platonik takılıyorlar. arkadaşım siz aşıksınız seviyorsunuz değil mi hiç mi bir hafta sonu boş vaktiniz yok sizin. hiç olmazsa tiyatroya sinemaya gidin. pardon ama şimdi onlar klişe değil mi tamam sen yamaç paraşütü yaptır o vakit, uranüse yemek yemeğe gönder. ya da başka enteresan bir şey bul. ama yeterki bir şeyler paylaşsınlar yahu. evlenmeye karar veriyorlar daha evleneceği kadına ailesini anlatmıyor adam. pardon bunlarıda konuşamayacaksanız ne demeye evleniyorsunuz siz ? bu ne ketumluktur böyle. ya diğeri adamla çalışmak istemediğini telefonla mı söylesem diyor. yok bence sen mail at. hatta maile passionis baş tasarımcısına diyerek başla saygılarımlayla bitir. aranızdaki ilişkiyi anca ifade eder. bu iki insan farklı olabilir ama hiç mi konuşacak konuları yok. bu kızda kavanozda yetişmedi herhalde değil mi ? sürekli sınıf farkını ve hiç komik olmayan saçmalamaları ortaya atmak zorunda mısın. güzel güzel konuşsalar olmuyor mu. illa ilkokul çocuğu gibi bu ne, ne anlatıyor diyip kitap mı okutman lazım. bu kız genç yaşında evin geçimini sırtlamış hem çalışmış hem okumuş ailesi tarafından terkedilmiş. böyle bir kızın dünyadan bu kadar bir haber olması normal mi, ya da bu kadar saf olması… bu kız amiyane olacak ama hayat mektebini bitirmiş. daha olgun daha aklıbaşında daha uyanık olması gerekmez mi. gerekmez diyorsan o zaman bu kız bu yaşadıklarına rağmen tepe üstü çakılmadan bu yaşına kadar iyi gelmiş ne diyebilirim. ya ömer patronsun yani işe geç kalsan kimseden azar yemezsin özel şöförün özel aracın varken ve aynı yere giderken neden nişanlınıda almazsın. benzin parası mı seni engelleyen. niye bir öğlen yemek yemezsiniz. ya da geleneklerine çok düşkün anneane evin damadını niye hiç sofrasında ağırlamaz. ne paylaşımları var bu çiftin. 52 bölümde dolu dolu ilişki yazdın mı? niye bu entrika çabaları. hiçbir şey yazmıyorsan sokakta el ele yürütseydin bari. şimdi pamirmiş şirketmiş ömerin eskileriymiş bilmem ne. bunlara girmeden de uzatılamaz mı bir dizi. zaten olağanüstü bir performansla kısır bir konuyu 52 bölüm uzattın. bundan sonra yapman gereken en hafif hasarla bu olayı atlattırmak kızgınlıkları kırgınlıkları unutturup yukarıda bahsettiğim yazmadığın ilişkiyi ve aşkı yazmak değil mi? o zaman kördüğüme niye düğüm ekliyorsun bir daha. benim gibi zaten değmez üstüne bu olanlardan sonra çözülmez deyip ipi kessinler diye mi?
şimdi bana bir dur daha ilk bölümden bu ne yaygara dersiniz ama ben bu yapılanı pamir defne ilişkisine millet ses çıkarmasın diye yapıldığını düşünüyorum. yoksa 52 bölümde çizik atmadığı karaktere niye faça atsın. ilişki konusunda ne kadar ileri gider bilmem belki bir şans versem mi diye düşünür veya fazlası olur. pamir miadını dolduruncada italya semalarından stilettolu gözlüklü bir hanım kızımız teşrif eder herhalde. umarım yanılıyorumdur altından başka şeyler çıkar italya olayının ve pamirin de bende yine zevkle izlerim yoksa yazık ki izlenecek hali kalmamış dizinin ya bir kaç bölüm izler bırakırım ya da çat pat arada gözüm takılır. cidden çileden çıkarıyorlar adamı…
Kiralık Aşk
10-09-2016
tamer bey, taraflı yazıyor veya taraflı yazmıştır bakış açısıyla yazılarımı okursanız ilk yazımıda ona yazdığınız yorumu açıklamak için yazdığım ikinci yazıyıda ve devamında hem ömeri hem defneyi eleştiriyorum dediğim ve bu sefer sadece defne veya sadece ömer yazmışsınız demeyin diye ikisinden de örnekler verdiğim yazımı da ömeri eleştirmek için yazılan bir yazı dizisinin devamı olarak nitelendirip okuduğunuzu doğru okumanıza rağmen yanlış yorumlayabilirsiniz. zira neyi ne amaçla yazdığımı veya neyi kastettiğimi benden iyi bilemezsiniz.
ömerin yaptığına taciz dedim evet çünkü bir insanın isteği dışında amacı ne olursa olsun bedenen ve ruhen bütünlüğüne yapılan sözlü veya fiziki her saldırı tacizdir. taciz dünyanın her yerinde tacizdir. sizin bir yakınınızın başına gelse ve olayın iç yüzünü de bilseniz kullanmış ama kullanmamalıdır elbet, ancak taciz değildir dermiydiniz merak ediyorum doğrusu. zira benim başıma gelse işi mahkemeye kadar götürebilirdim de.
ömerin evetine yazdığım yorumu yorumlamışsınız. ancak oradaki soru aşık olur muydundu ve ben diyorum ki o zaman ki ömer diyelim ki kimseye karşı defneye hissettiği derin duyguları hissetmemiş olabilir ancak şu anda defneye aşık ve bu duygunun nasıl bir şey olduğunu biliyor ve bu duyguya verdiği aşk isminin aynısını sen olmassan onada hissederdim gibisinden bir evet diyor. işte ben diyorum ki nasıl evet olur karşınızdaki ne derse desin bilmiyorumun cevabı bilmiyorumdur veya belkinin cevabı belkidir. sizin dediğiniz gibi zaten yalnızım boyu boyumu huyu huyuma ilişkim olurdu bir denerdim değilki benim takıldığım.
bakışlar konusundaki yorumuma değinmişsiniz. normal hayatta bir insan o bakışı o maksatlı atmayabilir boşta bulunur komik bir şey bulur veya herhangi bir nedenden dolayı aklından kötü bir şey geçmesede öyle bakabilir. ancak biz ayakkabısından saçına duruşuna olaylara verdiği tepkilere kadar her şeyiyle kurgu bir karakter izliyoruz. yani orada her gösterilen planlanmış ve bilinçli yapılıyor bu konuda hemkiriz herhalde. hal böyle oluncada alttan her zamankinden farklı bir müzik verildiğinde veya dikkat çekici bir bakış gösterildiğinde veya zoomlandığında acaba ben mi fesatlık yapıyorum diyemiyorum doğrusu.
hanımefendi veya paşamız söylemlerimi belirtmişsiniz. izlediğimiz dizi-sinema sektörü tamamıyla insanların duyguları üzerinden veya onlara hissettirebildikleri üzerinden yani duygusal manipülasyonla yürüyen bir sektör. izlediğiniz yapımda siz çeken bir şey görmezseniz veya karakterleri benimsemezseniz izlemezsiniz bu sebeplerden 52 bölümdür izlediğim ve türü romantik komedi olan bir dizide kendimce paşamız demişim veya hanımefendi demişim çok görülmemeli bence nihayetinde izlediğim bilimsel bir açıklama veya okuduğum bir makale değil bu dizi. o kadar da kişisel yoruma hakkım olmalı ki siz yazmadan söyleyeyim defneye de safoz ve aklı evvel diyorum. ancak oğlanda bizim kızda bizim ne biri olmadan diğerini nede diğeri olmadan birini izlerim. yani o yorumlar yerden yere vurulmak için değil. tüm eleştirilerime rağmen bendeki artıları daha fazlaki hala izliyorum ve işim gücüm yokmuş gibi böyle platformlarda yazılar yazıyorum.
defneye yazdığım eleştiride değinmediğim noktalar var sizin yazdıklarınız gibi zaten yukarıda belirttiğim gibi amacım ikisindende birkaç örnek vermekti. yoksa kendi adıma söyleyebilirim ki albetin kayıp ı daha önce duymamıştım o sebepten konusu ne ne anlatıyor söylemlerine çok takılmamıştım. ancak kafkaya yaptığı uzaylı muamelesini ekranda izlerken neler dediğimi hatırlıyorum. kitap sadece bir örnek bir çok konuda ekskliği var defnenin olabilir nihayetinde herkes hayata aynı koşullarda gelmiyor ancak benim eleştirdiğim nokta ekskleri olmasından ziyade bunları kapatmak için hiçbir girişiminin olmaması ömer için de değil kendi için hiç çaba sarfetmemesi.
birde gösterilmeyenlerle alakalı yazdıklarınızdan ömer dede ilişkisi bir bölümde çözülebilecek bir mesele değildi ve ben bölümlerce dokunulmayınca helhalde uzun uzun iki karakterin duygusal hesaplaşmasını izleriz belki bilmediklerimiz görmediklerimiz vardır diye beklemiştim gereksiz bir çok konu sakız gibi uzatılınca gerçek bir olay bu kadar üstün körü geçiştirilmez diyordum ama tam bir hayal kırıklığı olmuştu benim için. bir de aynı beklentim defnenin anne babasında da var eğer senaristimiz işlerse.
son olarak yazdıklarım bir polemiğe girmek amaçlı değil sadece yorumuma yazdığınız ve benim yazdıklarıma ithafen kastettiklerimi içermeyen yazılarınıza kendimi açıklamak amaçlı cevaplardı
..