Kiralık Aşk
merhaba perilerim...
meriç'im acemi'm özel selam çaktı ya bize! hem özel selam hem de özele selam... defne'nin ağzından "insanların özellerine saygınız olsun" dedi. koriş'in ağzından da zübeyir'e zübüş dedirtip zübüş'ümüze selam çaktı. ağzım açık kaldı yeminle. meriç'imin burayı okuduğunu biliyordum da, bu kadar nokta atışı bir işaret olunca daha bi' mutlu oldum. 😄
iso'ciğimin mutluluğu içimi coşkuyla doldurdu. öyleki, sanki ben kavuştum sevdiğime. öyle bir içselleştirme yani. 😃
ona keza sinan için de aynı duyguları hissettim. sanki ben ulaştım o en çok istediğim aile ortamına... 😀
neriman bu bölümün yıldızıydı kesinlikle. ben, o 30. bölümdeki neriman'ı gördüm bu bölüm. iyi ki de gördüm. 😊
serdar ve ömer konuşmaları çok güzeldi. ömer'in nihan üzerinden yaptığı analoji çok yerinde oldu. nihan nasıl serdar'ın ise, defne de ömer'in...
iso'nun defne'yi eleştirdiğimiz vermemesi güzeldi. şükrü abinin son abiliği ise çok güzeldi. ömer'in dağ evine yönlenmesinde uyandırıcı oldu.
reklamlardan gına geldi bir de. hem reklam kuşağı olarak hem de ürün yerleştirme olarak. bu kadar reklam alan bir diziyi bitirmek için ne olmak lazım bilemedim...
bebek sahnesi rüyadır demiştim, öyle de çıktı. bir başka rüya daha gerçek oldu bu arada. çarşamba cadısı... hani ömer orada defne'ye bakıp "sen?..." deyip sustu ya, bence orada ya rüyasının gerçek oluşunu idrak ettiği için ya da o köşe başındaki çarpışmayı hatırladığım için gülümsedi. bu da bizim hayal gücümüze bırakıldı meriç'im acemi'm tarafından. al dedi, sana dedi, çarşamba cadısı dedi, hangisini istersen ona inan dedi. seni gidi seniii! 😂
koriş'in videosu süper olmuş. her bir yerini beğendim ama, zübeyir'in "ben derya'ya aşığım" itirafı ile ömer'in hiç tavizsiz dediği "koray çık dışarı" sözü harikaydı. gerçi sonunda bize de laf sokuldu ama neyse artık...
leprikon olayının sonuca bağlanması çok basit kaçtı bana göre. hiç tatmin olmadım.
defne'nin ömer'e hala güvenmediğini fark ettim. en azından bekleyip bi' sorabilirdi, nedir ne değildir. her neyse. biz neleri atlatamadık, bunu mu atlatacağız?!
maç olayı çok havada kaldı. nasıl oldu da yenilirken yenen takım oluverdi koriş'in takımı, bilemiyorum. her şey sırf durumu bebek ismine bağlamak içindiyse, zaman kaybı olmuş. ka'nın delikanlıları barda otururken gözlerim pamiriko'yu aramadı desem yalan olur. özlemişim ben o maviş gözlü pamiş'i...
aytekin'le koriş'in araba sahnesi çok komikti. sinan ve seda'nın eve girişinin ardından eve giriş yapan koriş de çok iyiydi.
aslında hala çok çok büyük eksklikler var. yarım kalanlar, yaşanamayanlar, hızlı yaşayıp da lunapark etkisi yaratanlar... her şeyi bir kenara bırakıp izlediğimde komedi ayağı iyi olan bir bölümdü. romantizm ayağı da eh işte kıvamındaydı. ama bana en iz bırakan sahne hangisiydi diye sorsanız, pastane sahnesinin tamamıydı derim. hanımı da aldım geldim'den başlayıp kavak ormanı muhabbetiyle gelişip emine iplikçi'yi andıkları o güzel sohbet... ömer'in ağzından defne'yi annesine benzettiğini ifade edecek sözler duymak... çok güzeldi. 15 mart'ı göremedik belki ama, ben o günü hayalimde canlandırabileceğim artık. meriç acemi sayesinde birçok şeyi hayal gücüyle tamamlamayı öğrendim. sabretmeyi öğrettiği gibi... mucizelere inanmayı öğrettiği gibi... defne ve ömer de hala inanıyor mucizelere... dolayısıyla ben de onlarla birlikte sonsuza kadar devam edeceğim inanmaya...
not: ömer evden çıkarken defne'ye "seni özleyeceğim" dedi, defne de ömer'e "ben de özleyeceğim" dedi ya; daha çok özleyeceksiniz dedim ben de. daha çok özleyeceksiniz... 😆
yay kadını