Kiralık Aşk - biraz moral olsun bizlere... küçük bir sahil kasabası

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)
biraz moral olsun bizlere...

küçük bir sahil kasabası (ortak senaryo) bölüm 16


sabah.. 08:00… defne ve ömer için güneş ışıkları yattıkları yerde önce yüzlerine ardından kirpiklerine oradan da içlerine doğmuştur. yavaşça gözlerini açarlar. defne halasının evinde ömer ise kendi evinde olduğunu fark eder. yatakta doğrulurlar. derin bir nefes alırlar.
d: (elini dudağına götürür) o nasıl bir rüyaydı öyle.. garip.. yok artık.
ö: (elini dudağına götürür) o nasıl bir rüyaydı öyle.. garip.. yok artık.

d: kalk kızım kalk. daha neler. kaptırdın gidiyorsun
ö: ömer oğlum kalk. dünya kadar işin var. doğru atölyeye..

ömer kahvaltısını yaparken gözlerini her kapattığında rüyasında defneyi öptüğü an gelir aklına. keyifle güler

ö: olur mu acaba birgün? ne yani olsun mu istiyorum? olmasın mı? gelecek ne getirecek bilmiyorum ama onun yanında mutluluğun yeniden kapımı çaldığını, al beni içeri dediğini hissediyorum.

zihni bir yandan defneyle meşgul olurken, marangozhanede tamamlaması gereken işleri de düşünür. hazırlanıp evden çıkar.

o sırada defne de hazırlanmış kahvaltıya inmiştir. halası ve anneannesi erkencidir her zamanki gibi
halime: (şaşırır) günayın kızım, hayırdır. uyuyamadın mı? erkenden kalkmışsın
t: günaydın kızım, hasta falan değilsin di mi?
d: (ikisine birden sarılır) benim için endişelenirlermiş.. aman aman.. ne tatlılarmış böyle.. günaydın sabah şekerleri
t: (halimeye) bunun keyfi pek yerinde anlaşılan boşuna evham yapıyoruz
halime: gel güzel kızım.. kahvaltı hazır. geldiğinden beri güç toplamaya başladın, o yüzden geçiştirme bu kahvaltıyı.
d: tamamdır. siz hiç endişelenmeyin. ben iyiyim. kim bilir belki daha da iyi olurum.

o esnada rüyası gelir gözlerinin önüne. ömerin onu öptüğü an. gerçekmiş gibi ömerin nefesini yüzünde hisseder yeniden. yanaklarının yanmasından kızardığını fark eder. yanaklarını tutup gülümser.

t: iyisin bakıyorum kuzum benim. baban gelecekti ne oldu? vazgeçti galiba
d: evet anneanne ben gelme dedim ona. iyiyim ben burada. bu kasaba, kasabadaki insanlar, (fısıldar) ömer.. iyi geldi bana yani.

kahvaltısını bitiren defne evden çıkmak üzeredir.

halime: kızım yürümek istemezsen eğer benim rahmetli oğlanların biskleti vardı onu indirdim çatıdan, temizledim üstelik.. bahçede şimdi.
d: (üzülür, halasına sarılır) ah halacım ah. isterim tabi. hem onları anmış olurum. peki madem ben biskletle dolaşmaya gidiyorum.. (evden çıkar, bisklete biner) aferin bana ya. ömerle görüşmeye bahane bulabildim. yani aslında belki de benim bahanem o iki inatçı keçiyi birleştirmeye yarar. yok, yok ben iyi düşündün. şimdilik nasıl barıştırırız bilmiyorum ama olsun buluruz beraber. biliyordum yediğim cevizlerin bende zeka açacağını.

defne biraz etrafı dolaşmak için kasabanın ağaçlarla kaplı yollarına sapar. kasabada halasının oturduğu mahallenin dışına çıkıp çocukken arkadaşlarıyla oyun oynadığı, piknik yaptığı tepeye gelir. biskletinden iner. başını çevirip denizi seyreder.

d: acaba ömer burayı biliyormu. biliyordur her halde. benimki de soru işte. belki onunla da geliriz buraya, piknik yaparız.

derin bir nefes alıp mis gibi havayı ciğerlerine doldurur. denizin ve karanın, mavi ve yeşilin tonlarının birbirine karıştığı bu muhteşem manzarayı doyasıya izler. sonra biskletine binip resmen kanat açarak ömerin marangozhanesine doğru sürer.

d: elim boş gitmiyim bari. çayın yanına bir şeyler götürsem... en azından mola verdiğinde birlikte yeriz.

sonra etrafına daha dikkatli bakmaya başlar ve biraz ileride ömerin atölyesine yakın market tabelası olan dükkanı fark eder. yavaşça yanaşır ve marketin önüne bırakır biskleti. içeri girer. içeride kimsenin olmadığını fark eder.

d: iyi günler. kimse yokmu.

sonra tezgah ve yazarkasanın olduğu yerin yan tarafından bir kapı açılır. içerden 50’li yaşlarda, orta boylu, zayıf, saçları alın ve tepe hizasından iyice dökülmeye yüz tutmuş, mavi gözlü biri çıkar.

orhan: geldim geldim. buyrun ne istemiştiniz.
d: (dikkatli bakar ve sonra gülümser) orhan amca!
orhan: buyur hanım kız.. benim
d: beni tanımadınız tabi.
o: (defneyi inceler, hatırlamaya çalışır) yok kızım çıkaramadım. kimlerdensin
d: halimenin yeğeniyim ben. halam olur kendisi. küçükken yazları gelirdim. (etrafına bakar) senin yer daha küçüktü. bakkaldı. bakıyorum büyütmüşsün işleri
o: (şaşırır) tabi ya hatırladım seni. kırmızı saçlarından. maşallah pek büyümüşsün, değişmişsin.
d: büyüdük tabi orhan amca
o: hey gidi günler hey. kızlar toplaşır gelirdiniz. yumuşak şekerler varya hani onlardan alırdınız her biriniz. pek neşeli gruptunuz oradan hatırladım seni de.
d: sadece yumuşak şeker değil orhan amca, çıkartmalı sakızlara da bayılırdım..
o: ee sen şehirde okumuyomuydun.
d: okuyorum okumasına evet ama işte şimdi buralardayım.
o: e hoş gelmişsin madem. ne istemiştin onu de bakalım.

defne alışverişini yapar. çocukken sevdiği şeker, sakız ne varsa almayı da ihmal etmez.
o: halime hanıma selam söyle emi kızım. benim hanım onu sorup dururdu kaç zamandır görmüyormuş. söyliyimde bir gözün aydına ziyarete gitsin artık
d: baş üstüne amca.

defne bir elinde su şişesi diğer elinde poşetlerle marketten dışarı adımını atar atmaz koca bir cüsseyle çarpışır.

d: o neydi be.
seyit: ooo… kiminle çarpışmışım. şansa bak. kasabamıza gelen güzel kız.

o esnada ömer işlerine biraz ara vermiş hava almak üzere atölyenin kapısına çıkmıştır. içeriye doğru sinana seslenir. haydi sinan sende biraz dinlen. çayları kapıp gelsen yanıma fena olmaz. bunları söylerken sokağın başına, marketin olduğu tarafa doğru baktığında defnenin seyitle konuştuğunu görür. içinin sıkıldığını, kanın beynine hücum etmeye başladığını hisseder
d: afedersiniz, görmedim sizi. ama sizde pek dikkatli değildiniz. fark etmediniz mi beni.
seyit: fark edilmeyecek gibi değilsin
d: (kaşlarını çatar) anlamadım.. neyse biraz çekilir misiniz?. biskletimi alıcamda
seyit: nereye böyle.. konuşuyorduk. tanışalım ben seyit. kasabaya hoş geldiniz.
d: (nezaketini koruyup tanışır, soğuk konuşur) ben de defne. hoşbuldum.
seyit: ben memnun oldum ama siz memnun olmadınız anlaşılan.
d: (sakin kalmaya çalışır) çekilirmisiniz lütfen
seyit: niye, nişanlınız mı kızar. hoş benim için fark etmez.

defne yeni tanıştığı insanlara kabalık yapabilecek yapıda biri değildi ama bu konuşma ve karşısındakinin tavırları, bakışları onu rahatsız etmişti.
d: (anlamamıştır) nişanlı mı? (içinden) ne uyduruyor bu manyak.
seyit: sizi daha önce de gördüm, sordurdum ama nişanlıymışsınız.

defne ne olup bittiğine anlam verememiştir.
d: nişanlıyım veya değilim sizi hiç ilgilendirmez.

ömer, bu konuşmaların içeriğini duyamasada uzaktan defnenin giderek rahatsız olduğunu, sinirlendiğini görmektedir. yavaş yavaş onların yanına giderken gördükleri karşısında yolun ortasında donup kalır. defnenin aniden elindeki bir şişe suyu karşısında duran seyitin tepesinden aşağı döktüğünü görür.

d: (gözlerinden ateş çıkmaktadır adeta) sizi bir daha etrafımda görürsem bununla yetinmem bilesiniz. haaa unutmadan söyliyim raporluyum ben. (bir elini bilekten sağa sola doğru döndürür) kafadan kontağım yani. şimdilik suyla kurtuldunuz. tepemin tasını sakın attırmayın benzin döker yakarım.

o sırada esnafın çoğu ne olduğunu anlamak için onları izlemeye başlamıştır.
seyit defnenin bakışlarından onun ciddi anlamda bir pskopat olabileceğini düşünür. geri çekilip oradan uzaklaşır. defne hala arkasından bağırmaktadır.

d: manyak mıdır nedir. ben normal hayatıma dönmek istedikçe arıza tarafımı hortlatıyorlar. haa kendisi bilir tabi o başka. alır boyunun ölçüsünü…

orhan: (gülümser) kızım iyimisin diycem ama maşallahın var. o densiz bir şey dedi kesin. zaten ne diye böyle celallenesin değil mi? ama kızım açıkçası eline sağlık. konuşmadan anlamayana bazen böyle cevap şart oluyor işte. şimdi o korkusundan yanaşmaz sana korkma.

d: korkmam ben ne korkucam. insanca konuştum anlamayınca bende ondan öyle oldu yani.. kusura bakmayın. böyle değilimdir ama saçma saçma konuşunca dayanamadım. tekrar kusura bakmayın.
orhan: ne kusuru evladım.. haydi sen bak işine..

sonra defne dönüp biskleti alacaktır ki yolun ortasında öylece kalmış ömerle göz göze gelir.

d: (içinden) aa hay allah ya. çocuğu korkutup kaçırıcam. öylece donup kaldığına göre nasıl kaçıcak onu hesaplıyordur. o kadar insanda hemen çıkmış kapılara.
d: (ömere hafifçe başını sallayarak selam verir) merhaba

sonra ömer kendine gelir ve gülümseyerek defneye doğru yürür.
d: (içinden) gülümsüyor mu o
ö: (içinden) arıza defne ha!
d. ee şey merhaba ömer, nasılsın
ö: valla iyi. aslında korkmalımıyım senden bilemedim açıkçası

defne biskletini alır, ömerle yanyana yürüyerek atölyeye giderler. sinan da olanlara bakmaya kapıya çıkmıştır, şaşkındır ve atölyeye gelen defneye selam verir. defne ve ömer kapı önündeki taburelere oturup konuşmaya başlarlar.

s: (güler) sen neymişsin öyle ya. fena benzettin çocuğu..
d: (utanmıştır) yani şey. saçma bir hareket oldu evet ama.. o da kaşındı ne yapayım..
ö: aslında laftan pek anlamaz seyit.. özünde iyidir de işsiz güçsüz olmak yaramıyor ona. (güler) sahi sana ne dedi de böyle bir şişe suyu devirdin tepesinden
d: ya gülme lütfen. güzel değildi yaptığım şey farkındayım. keşke öyle olmasaydı ama saçma saçma konuştu. tavrını sevmedim diyelim. yok güzelmişimde, yok nişanlı olmasaymışım ne iyi olurmuşta, pek beğenmiş beni de…
ö: (gözlerini açar) o mu saydı bunları.
d: yani saydı döktü de nişanlı falan bunu kim uydurdu acaba
ö: (gözlerini kaçırıp etrafına bakmaya başlar) bilemedim nereden çıkmıştır öyle laflar.

sinan ve defne ömerin gözlerini kaçırdığını fark edince bu konuyu onun uydurduğunu anlarlar.
s: (ömere bakıp güler) aa kim uydurur böyle şeyleri hayret. ne ayıp ama..
ömer sinana sus artık dercesine ani bir bakış atar

d: (ömere soran gözlerle bakar) yani kim, neden uydurur ki böyle bir şeyi benimle ilgili çok merak ettim doğrusu.
ö: eee belki seni korumak isteyen biridir.
d: ben kendimi koruyabilirim
ö: onu fark ettik..
d: (ömere doğru bakar) acaba beni kim korumak istemiştir. hiç sevmem işime karışılmasını.
ö: (daha fazla dayanamaz) ya amacım işine karışmak değildi. afedersin
d: hımm, sendin yani.. neden, niye, ne zaman..
ö: (eliyle ensesini kaşır, mahcup) ne bileyim öyle sordurmuş seni mahallenin çocuklarına, bende ona nişanlı olduğunu söyleyin dedim. rahatsız etmesin diye yani. kızdın mı?
d: (gülümser) aslında çok kızardım ama kızamadım (kafasını çevirir, fısıltıyla) garip! hoşuma bile gitti niyeyse
ö: (rahatlar) amacım işine karışmak değildi. kızmadın yani
d: tamam artık unutalım mı bunu. bana çay yokmu? çayın yanına birşeyler almıştım yeriz beraber diye.
s: oho…size kalsa çay da gelmeyecek. ben hemen koraydan alıp geliyorum çayları. (sinan yanlarından ayrılır. giderken de ömere bakarak güler)

ö: beraber! (sevinir) ha sen buraya uğrayacaktın
d: hem laflarız biraz hemde fazilet teyzeyle, emin amcayı barıştırmak için bir şeyler yapalım mı diye soracaktım. gece yatmadan önce düşündüm de belki biz bir şeyler yapıp o aşıkları kavuştururuz.

ömer şaşırır. aynı şeyleri o da düşünmüştür. tabi bu işi yapma sebeplerinden biri defneyle daha fazla vakit geçirmek istemesidir fakat benzer şeyleri düşündüklerine sevinir.
ö: (şaşkın) olur, olur yaparız bir plan. şey defne!
d: efendim!
ö: bu akşam bizim ufaklıların mahalle maçı var. izlemeye gelirmisin. yani severmisin bilmem ama..
d: (heyecanla) gelirim. izlemeyi de oynamayı da severim. hatta arkadaşlarıyla yaptıkları maçlara beni de alsınlar diye çok bezdirmişliğim vardır abimi küçükken.
ö: (hayranlıkla bakar) hakkında daha neler öğrenicem acaba.
d: yok öyle değişik bir şey. sen peki oynarmısın
ö: yani oynarım. mahallede esnafla arada bir maç bile yaparız. güzel olur
d: izlemek isterim seni.. yani şey sizi..
ö: (heyecanlanır) oldu öyleyse 2 gün sonra da bizim maçımız var izlemeye gelirsin
d: (güler) çok gol atarsan gazozlar benden…
ö: kabul.

sinan elinde çaylarla gelir.
s: çok eğleniyorsunuz bakıyorum. ne güzel. haydi soğutmadan için çaylarınızı öyleyse. ben içeri geçiyorum elimdeki son işi tamamlasam iyi olur.

defne ve ömer sohbete devam ederler. bir süre sonra…
d: ben artık gideyim artık. resim malzemelerimi alıp bu güzel havanın tadını çıkararak resim yapayım.
ö: görüşürüz.. akşam saat yedide aşağı mahalledeki sahada çocukların maçları, unutma..
d: (ömerin gözlerinin içine bakar, derin bir nefes alır) unutmam. orada görüşürüz. bulursun beni izleyiciler arasında değil mi?
ö: hemen bulacağıma eminim. (dalgın, defnenin gözlerine bakar) ışığın seni hemen bulmamı sağlar zaten.. öyle güzel parlıyorsun ki!

defne heyecanla gülümser. derin bir nefes alır. güçlükle yutkunur. yanakları kızarmaya başlar
d: (kekeler) ı-ışığı—ışığımla diyorsun.. şey ben gitsem ya.. (gözlerini kaçırır) görüşürüz
ö: (öylece bakar defneye) görüşürüz.

defne: (içinden) kalbim neden göğsümden fırlayacak gibi hissediyorum.. gözleri, bakışı, sıcak konuşmaları.. (gülümser) parlıyor muyum ben? ne güzel şeyler söyledi o. şurada bayılmasam bari.
defne kalbini tutar, derin nefes almaya çalışır. biskletine binip uzaklaşır ömerin yanından

ömer defnenin arkasından bakar.
ö: (içinden) ışığın dedim, parlıyorsun dedim.. neler de dedim ben öyle. ama suratıma suyu fırlatmadığına göre.. (gülümser) olur mu acaba. defne ve ömer.. bizim de bir hikayemiz olur mu acaba.
ömer yüzünde kocaman bir gülümseme atölyeden içeri girer.

Oy Ver

7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.