Kiralık Aşk - geçen cuma izlediğimiz bölümün bende hissettirdikleri...

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)
geçen cuma izlediğimiz bölümün bende hissettirdikleri... yazımı yarım bırakmak istemedim. belki tekrar defne ve ömere odaklanmamızı sağlar... sabrınıza sığınarak iyi okumalar...

“bu evde daha mutlu olursun… oluruz!” dileğiyle aldığı hediyesinin ömerin uykularını kaçıran, rahatsız eden, kabuslarını tetikleyen bir figür olduğunu bilemezdi defne. bilse asla böyle bir hediye vermezdi zaten. satın alırken leprikonların hikayesinden etkilendi. ayakkabıydı ortak nokta…


o gece misafirler evlerine dönmeleri konusunda “ben iyiyim, öyle bir an baş dönmesiydi yaşadığım” söylemleriyle ikna edilmiş belli… yoksa ne demeye yalnız bıraksınlar ömer’i? defneyle yaşadığı ayrılıkların dışında, ömeri belki de ilk defa böylesine gergin, böylesine huzursuz, böylesine endişeli görüyoruz. vicdan yastığında uyumaya alışmış birinin vicdanını rahatsız eden bir olay mıydı yoksa sevdikleri hep yanında olsun isterken onları kaybetmiş olmanın -özellikle defneyi- getirdiği kaybetme korkusu muydu yaşadıkları. uykusuzluk… dalıp gitmeler…ağrılar… sanrılar…. sanrı mı? gerçek mi? onu ve bizi diken üstünde tutan her ne ise zamanla göreceğiz.. ömer, gecelerinin katili olan anılarını canlandıran silahı, leprikon küresini, çekmeceye koyarak gözünün önünden kaldırsada hatırlattıklarının silinmesine biraz daha vakit var. nasıl silinecek peki? defne sayesinde tabi … ömerin içindeki mutluluğun tek kaynağı defnedir ve mutluluğun iyi edemediği şey yoktur…tek bildiği, inandığı, dertlerinin ilacının defne olduğudur. o, hayatına giripte kök saldığı günden beri nefes almaya başlamıştır. onu gördüğünde, sevdiğinde, kokusunu içine çektiğinde güneş bir başka doğar, gün aydınlanır, anlam kazanır. … kral’ın acılarının son bulması peri kızının tam vaktinde gelen sihirli dokunuşuyla olacaktır.

ömer bir an önce defnenin ailesiyle konuşup sorunları halletmek isterken, defne kendini hazır hissetmediğini, önce kendisinin konuşacağını ve beklemesini söyler ömere. bu arada biz de öğreniriz ki defne uzun sakallı ömeri çok beğenirmiş.. romadan döndüğünde o haliyle sakallarını sevmek nasip olmamış, içinde kalmış,.. bak sen bizim defneye... bir şey daha eklenir öğreneceklerimize… defne, sevil berberi operasına gitmek istermiş. e tabi ikiniz için özel bir anlamı var izlemekte geç bile kaldınız. bu isteklerden ilkinin gerçekleşmesi zamana bağlıyken diğeri ömerin maharetiyle operaya bilet bulmaya kalmıştır ve o biletler bulunur.


bulunur bulunmasınada nasıl kaçılacaktır? bunun için defnenin hasta numarası yapıp münü’nün kızı bıyıklı semanın kınasına gitmemesi gerekir ki zaten ömerin yanında olmak varken kına nedir yani. ama o da ne? evin musluğu arıza çıkarır hem mutfağı hem de defneyi ıslatır. “yalan söylediği için allah belasını vermiş olabilir mi?” böyle sorar sevdiceğine defne. aşkı yaşamak niye belaya tabi olsun… siz beraber vakit geçirmenin yollarına bakın. ingiliz anahtarlı salon beyefendisi kahraman ömer gelip defne için en fantezi yaratan cinsinden tamir eder musluğu. fakat evden çıkabilmek ne mümkündür. nihan, serdar ve iso farklı zaman dilimlerinde eve uğramışta olsalar ömerle olan planlarını uygulamaya kararlı olan defne tarafından kibarca sepetlenirler. musluk tamiri esnasında ömerin mutfak masasına bıraktığı kol düğmeleri aksilik çıkaracak gibi olsa da can dost iso imdada yetişir bıyıklı semaya vurgun olduğu yalanıyla… bizimkiler ne zaman engebesiz, taşsız, dikensiz yollardan geçti ki bir operaya gitmek için bile yolları dümdüz olsun. aslında böyle güçlüklerle bu aşkı büyüttüler, böylesine değerli oldular. her şeye, herkese rağmen yalnızca birbirlerini seçerek..


haki gömleğin giyilme sözü, rüzgar çanlarının getireceği melodiler, yarım kalan hayaller kaybedilen zamanı yakalayarak tamamlanacaktır bu aşkla. sohbetin bir yerinde üzüldüğü, sıkıldığı zamanlarda şehrin en büyük binalarının birinin tepesine çıkıp şehri izlemek istediğini ama gerçekleştiremediğini paylaşıyor güzel defne… tek hedefi sevdiği kadını mutlu etmek olan ömer, defnesinin bu hayalini anında gerçekleştirir. orada, o kadar yüksekte… tüm şehir ayaklarının altında, başlarında gökkubbe, onlar diz dize…


sahi ömerin gönlünde hangi dörtlüksün sen defne?
“sen el kadar bir kadınsındır, sabahlara kadar beyaz ve kirpikli, bazı ağaçlara kapı komşu, bazı çiçeklerin andırdığı*”… ömerin güzel sesinden defnenin düşlerine oradanda gecenin karanlığına dökülür bu dizeler. allı pulludur, ışıl ışıldır şehir… ama defne ve ömer bu manzarayı kıskandıracak kadar güzeldir.


işte bu anda aklıma geliyor o güzel türkünün sözleri “sevgi kuşun kanadında, sevgi ne göğün yüzünde, sevgi ne yerin dibinde, sevgi başucunda**” defnenin hayallerinde ömer, ömerin hayallerinde defne varken, sevgi bu kadar yanı başlarındayken zaman dursa, akmasa. tüm masal perilerini bile kıskandıracak kadar, hatta daha güzel olan defneyi ve onun beyaz atlı kralı ömeri bu anın içine saklamak mümkün olsaydı keşke.


türkan anneanne evlatlarının karşısına iyi insanlar çıksıun diye dua edip duruyor ama bilmediği gerçeğin yakıcı yüzü onuda vuracak elbet. hayırsız olarak nitlendirdiği ömer sadece defneye iyi geliyor ve defne yalnzıca ömere iyi geliyor. gerisi laf-ı güzaf.

(*balzamin-cemal süreyya)
(**hasret gültekin)…

her gece dua eder anneannesi defneye.. karşısına iyi insanlar çıksın diye, yerini bulsun diye. o hep doğru yerdeydi zaten. karşısına çıkan ömerde en az defne kadar iyi bir insandı. değişmeyecek gerçeklerden biri budur diğeri ise onların aşkının hiç eksilmeyecek olmasıdır.


ve bir sabah kucağında yeğeni iso ile çıkagelir şirkete defne… mecbur kalmıştır onu ofisine götürmeye, oyalamaya çalışır. tam o anda minik isonun halasının masallarında anlattığı kral girer içerir. o kadar çok anlatmıştır ki defne ona kral ömeri hemen tanır minik iso, el sallar, en sıcak gülüşünü yollar. bu sıcak karşılaması karşılık bulur hemen. kucaklanır, öpülür…havalara zıplatılır… sevgili halacığı işini yapsın diye biricik eniştesinin kucağında güle oynaya toplantıya katılır. ve passionis çalışanları bu güne kadar en sevimli, en masum toplantıya tanıklık eder. sanki o beklediğimiz “on çocuk” olmuşta hepsine teker teker bakmış gibidir ömer iplikçi. evde musluk tamirinden sonra, hatta onu havalara zıplatıp eğlenmesini sağlayarak çocuk bakımımında da gayet başarılı olduğunu gösteren ömer beyler bize nasıl bir subliminal mesaj verdi dersiniz… evet tamda aklınıza gelen şey.. gözümüz alışsın diye hazırlanmış olan bu sahnelere gönlümüz dünden zaten razıdır. hatta dünya kurtulacak o 10 çocukla eminiz. söz konusu olan ömer ve defnein çocuklarıysa eğer hiç gülmeyin siz de aynı fikirdesiniz. ömer “bak bak laflara bak” desin. umurumda değil. bekliyoruz…


sevgili ömer iplikçi… gecelerin kabuslarınla bölünürken, uykularını kaçıran her ne ise gündüz başka oluyorsun defneni görünce. sakinleşiyorsun ve yön değiştirmeye karar veriyorsun. planladığının dışına çıkmak sana göre değil ama aşk işte neler yaptırıyor değil mi? koyu renklerden vazgeçip daha nude tonlara yönelmek, daha kendiliğinden, daha yalın, asil, zarif, ama bir o kadarda doğal olmak...yüzüne vuran serinlik… aşkı koklamak… her şeye rağmen en olağan dışı durumlarda bile aşık kalabilmek... hatırlatmak isterim bunlar gerçekten aşıksan oluyor hayatında. aşık olduğunu sandığın, rüzgarına kapıldığın kişi seni kral değil soytarısı bile yapabiliyor. buna dikkat… ömer ve defne karakterleri en doğruyu yapacaktır da bunun gerisinde kalıp kıskançlıktan kuruyanlar ne yapacaktır bizlerde bekleyip göreceğiz.


ömerin ailesi yok! o yüzden ailem onlar benim, üzemem onları dediğinde defne, bu duygu karmaşası geçmiyor ömere belki… ailesi yuvası bildiği tek varlık defne!... bir tek defneye ihtiyacı var ama o sırada yanında yok!...
ah defne ah, sen anlıyorsun onu ne kadar kör karanlık kuyulara gönderildiğini. şimdi sen tutuyorsun ellerinden beraber çıkıyorsunuz.
ah ömer ah..defnenin hiç savaşacak gücü olmaz mı? nelere göğüs gerdi o bir bilsen.. aslında anlatmasa da hissediyorsun evet fakat son noktada canın yandı. sen kül olurken sebebin zaten ailendi yanında olamazlardı. ama anlaman gereken bir şey var, onları üzmek istemiyor elbette tamam ama onun için sadece sen varsın, onun dışında hiç bir şeyin önemi yok!.. gerisi teferruat durumu anlayacağın. anla artık yüzünü ne yana çevirse seni görmek istiyor, sana sarılıp uyumak, seninle uyanmak istiyor. o yıldızlı göklere seninle bakmak, bir olmak istiyor. zaten hayallerimde sen varsın zaman dursun, akmasın diyor...


notlar:
pamir: ne yapmaya çalışıyorsun anlayamıyorum. şimdilik gördüğüm güzin abla hallerin.. minik isoyu tutuşundan bile belli defnenin hayallerindeki erkek sen değilsin.. ve hala güvenmiyorum sana…

seda: sevmek yetmiyor başka durumlarda var! diyorsun demesin de… senin geldiğin noktada sevgisiyle her şeye yetecek adam var.. bırak kendini aşka..

sinan: oldunuz siz sedayla… sen bakma onu uzak duran hallerine… bu arada ömeri sosyalleştirmek adına nerimanı o şirkete aldın ya bak neler gelecek başına. ben bir dost olarak uyarayım sen düşün gerisini.

koray: ruh eşin minik iso ne güzel oldunuz siz

iso: vay be bıyıklı semaya yanık olduğunu nasıl sakladın onca yıl.. kıyamam.. hem bıyık sever, hem yardım sever, hem defne seversin.. ama aşktan yana hep çekensin. gülecek seninde gözlerin.. sabır…

ayşegül: nasıl bir terk edilmişliktir o. gün gelecek bütün imkansızlıklar unutulacak elbet.

neriman: tak çıkar topuk fikrin gayet pratik sevdim ama istemiyorum seni defne ve ömerin etrafında

türkan ve serdar: tanımadığınız insana prim veriyor olmanız, defne ne hisseder diye bile düşünmeyen çiğ tavırlarınız… artık sevilecek yanınız kalmıyor gözümde..

aytekin: iş hayatının gri rengi sıkıcı yüzü aytekin.. eğer gerçekten arkadaşını ispiyonlamaksa niyetin çık dışarda ağla, bağnazlık yapma, cinsiyetçilik yapma….

minik iso: sen ne tatlı şeysin öyle.. bu haftaki alkışlarım senin için ege gezi kaynar..

Oy Ver

5.5
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Sıkıcı

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.