Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)
ortak senaryomuz geliyor...
küçük bir sahil kasabası 5. bölüm
ömer için gün erken başlarken defne şehirdeki hayatının getirdiği alışkanlıkla henüz uyumaktadır. iki katlı ahşap evin meyve ağaçlarıyla dolu olan bahçesine bakmaktadır odası. güneş ışıklarının güle oynaya dans edebildiği odada defnenin yatağı pencerenin önündedir. başucunda küçük bir komodin, onun üzerinde bir çerçeve vardır. çerçevenin içinde çocukluğunda abisiyle çekilmiş, gözlerinin içinin güldüğü zamanlardan kalma bir fotoğraf… yatağının ayakucuna yakın, üzerinde harika işlemeleri olan ahşap bir gardırop. komodinin yanında duvarda bir ayna. çalışabilmesi için bir masa ve sandalye… bilgisayarını masaya bırakmıştır. eşyalarını henüz tam olarak yerleştirmemiştir. aklında her an dönme planı vardır. üniversitede okuduğu bölüm bambaşka olmasına rağmen resim yapmayı hep sevmiştir. o yüzden çizim defterleri, kağıtları, kalemleri, boyalarını yanına almıştır. geldiğinden beri yalnızca onlara dokunmuş, deli gibi resim yapmıştır. çocukluğunda ailece geldikleri bu kasabada eğlenceli günler yaşamış olmasına rağmen arkadaşlarının yanında olmaya can atmaktadır. fakat henüz bilmediği bir şey vardır… ne kadar renksiz olduğunun farkında olmadığı hayatında onu yıldızlara kavuşturacak aşk bu kasabada kapısını çalacaktır. heyecandan terleyen avuç içlerinin, sevdiğini görmek için kuş gibi çırpınan kalbinin, güzel sesinden şiir dinlemek için bekleyen kulaklarının henüz bu aşktan haberi yoktur. ama yakındır o aşk….
türkan: defne kızım, uyan artık
d: anneanne bırak beni ya, işim mi var, okulum mu? niye kalkayım? yatıcam ben
t: böyle miskin miskin olmaz kızım. bak ortalığı da dağınık bırakmışsın.
d: (isteksiz, yatakta doğrulur) peki kalkıp ne yapıcam söyler misin acaba?
halime: haydi defne işlerimiz var. kalk kızım.
d: ya hala sen de mi ? off
halime ve türkan aynı anda…
halime: defne kalk haydi
türkan: defne kalk haydi
d: ohoo, solodan koroya geçtiniz bakıyorum.. (yataktan kalkmaya çalışır) iyi tamam kalkıyorum ne işe yarayacaksa artık.
halime: ömer ve sinana çörek götüreceksin, az önce yaptım sıcak sıcak yesinler
d: ne? beni o gıcığa yemek taşımam için mi uyandırıyorsunuz? hayatta olmaz. (yeniden yatağa yatar) haydi bana iyi uykular..
halime: yapma defne. çocuklar ekmek tahtasını yaptılar, bir kuruş para da almadılar. hem ömerin annesi yakın arkadaşımdı, ömer benim de oğlum sayılır.
d: ya hala n’olur ben gitmesem?
t: yardım etsen ne olur ha defne, cildin mi kırışır?
d: (güler) anneanneme bak. deniz havası yaramış hemen de bi espriler bi şeyler. (isteksiz) iyi tamam. ama bak o uyuzu görünce günüm kötü geçicek eminim. sonra bütün gün neden suratın asık diye sormayın ha
halime: sormayız merak etme.. sen yeter ki götür
anneannesi ve halası odasından çıkınca defne hazırlanmaya başlar. saçlarına şekil verdikten sonra makyajını yapar. aynaya bakar
d: çok güzel oldun kızım ya.. (aniden) ben kime süslendim peki.. ee tabi ki kendime. ayy ama şimdi o ömer denen tipsiz ona süslendiğimi, düşünür. sil kızım sil.. (kararsız) ya da dur ya ne düşünürse düşünsün bana ne ben kendimi iyi hissetmek için yaptım.. (aynaya yaklaşır) biraz fazla olmuş sanki.. en iyisi sileyim.
defne elinde çörekler nihayet evden çıkmayı başarmıştır.
t: sence düzelir mi bu kız halime. seninde başına geldik kusura bakma artık
halime: türkan teyze olur mu öyle şey. defne benim canım. onun iyi olmasını, hayatına güzel bir yön vermesini sizler kadar bende istiyorum. hem inanıyorum o burada bulacak mutluluğu.
t: sen öyle diyorsan..
halime: kalbinin diğer yarısı çok yakınında ve elbet o da baktığında görecek onu.
t: o ne demek şimdi
halime : (gülümser) yakında anlarsın, yakında..
ömer marangozhanesini erkenden açmış, çalışmaktadır. telefonu çalar, arayan sinandır.
ö: efendim sinan
s: yaa kardeşim. şu an bankadayım bizim makinalar için aldığımız kredinin son taksidini ödemeye gelmiştim ama..
ö: ama ne sinan.. geç mi kalmışız, parayı mı çaldırdın? yok! tahmin edeyim .. para şu anda burada ve sen onu bankaya getirmemi istiyorsun
s: yani para orada evet. şimdi ben gelsem dönsem falan çok uzar..
ö: sinan yetişmesi gereken işler var ve kaybedecek vaktimiz yok
s: biliyordum böyle diyip parayı buraya getirmeyeceğini. bende koraya haber verdim. zaten bankaya gidecekmiş. parayı ona ver getirir.
ö: oldu. uğrasın buraya o zaman teslim ederim parayı ona.
s: ya uğrayamaz sen çay ocağına kadar git ver işte parayı.
ö: sinan! hiç bir şey demiyorum sana… aklın nerede bilmiyorum ki.. peki madem şimdi götürüp parayı veririm koraya o da sana getirir
s: aslansın be!
ömer marangozhaneden çıkar, sokağın köşesini döner dönmez defne sokağın diğer başından gelir ve ömerin marangozhanesine girer.
d: (buz gibi bir sesle) kimse yok mu? (birkaç kez seslenir) allah allah dükkanın kapısını da açık bırakmış üstelik..
defne içerde bir oda olduğunu fark edip oraya yönelir yavaşça. içeri girince şaşkınlıktan yerinden kıpırdayamaz. burada ince bir işçilikle yapılıp boyanmış müzik kutuları, ahşap oyuncaklar ve mücevher kutuları görür. her biri o kadar güzel yapılmıştır ki onlara yakından bakmak için odada gezmeye başlar. bir müzik kutusuna yaklaşır.
d: ne kadar güzeller! (gözlerini şaşkınlıkla açar) çiçeğin işlemesine bak.
duvarlarda tüm ayrıntılarına yer verilmiş ev çizimleri, dolap, masa çizimleri vardır. incelemeye başlar. dikkatli baktığında halasının evindeki odasında bulunan dolabın bir çizimini görür.
d: nasıl yani, tüm bu güzel şeyleri bu delimi yapıyor. vay be…
sonra kapıya doğru bakar gelen var mı diye ama henüz ömer gelmemiştir. daha fazla kendini tutamayıp bir müzik kutusunu çalıştırır. o sırada ömer dükkanına geri dönmüştür. içerden gelen müzik sesini fark eder ve çalışma odasına doğru sessizce ilerler. defneyi fark eder. defne kendinden geçmiş hayranlıkla müzik kutusundan yükselen şarkıyı dinlemektedir. defneye yaklaşır iyice
ö: bir şey mi istemiştiniz?
defne ömerin sesini duyar duymaz birden döner ve göz göze gelirler.
ö: (içinden) bal rengi mi bu gözler
d: (içinden) simsiyah gözler.. (toparlanır) eee şey kusura bakmayın ben siz olmadan böyle. yani.. işte bunları diyorum… bunları siz mi yapıyorsunuz?
ö: evet! ne diye sordunuz?
d: hiiç öyle merakımdan sordum.
ö: beğendiniz galiba
d: kim? ben mi? yani fena değil
ö: neyse ne.. siz ne için gelmiştiniz.
d: (elindeki çörekleri uzatır ömere, soğuk bir edayla) severmişsiniz.. halam gönderdi. size ve arkadaşınıza.
ö: sinana mı?
d: adı öyleyse onadır ne bileyim ben
ö: (bozulur) zahmet etmişsiniz getirmekle. söyleseydi bende gelip alırdım
d: ben bilmem seviyor sizi halam. bunları getirmem için yatağımdan kaldırdı beni sabah sabah
ö: (gülümser) demek uykunuzdan oldunuz
d: siz gülüyor musunuz? yani pes!
ö: başka bir şey var mıydı söyleyeceğiniz. hayır yani yoksa yetiştirmem gereken işlerim var. izninizle
d: iyi gidiyorum ben..
defne çıkmak için kapıya yönelir. ömer arkasından bakmaktadır. defne dayanamayıp ara ara dönüp ömere bakar.. marangozhanenin kapısından kızıl saçlarına vuran güneş ışığı eşliğinde çıkar defne..
d: (derin bir nefes alır) nasıl derin bakıyor.. uyuz ne olacak