Kiralık Aşk - benim de bu bölümle ilgili söyleyeceklerim var.. sabrınıza

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)
benim de bu bölümle ilgili söyleyeceklerim var.. sabrınıza sığınarak paylaşıyorum


kadına uygulanan şiddet ve buna dur dememiz gerektiği gösterildi bu hafta. aslında insana uygulanan şiddete dur demeliyiz. ben bunu daha da genişletip “bir canlı başka bir canlının canını yakma ve yaşamını elinden hakkına sahip değildir” diye genişletmek isterim izninizle. mahallede gerçekleşen bu olaya mahalle tayfasının nasıl net, taviz vermez bir şekilde karşı durduğunu gördük. tayfanın şiddete geçit vermeyiz hallerine şahit olduk ama durup izleyenleri de gördük ne yazık ki. onlar kendisinden daha güçsüz gördüğüne el kaldıran birine anladığı dilden karşılık verdiler. yaşanan olayın sıcaklığıyla ben de dahil bir çokları “ohh ne iyi ettiniz, elinize sağlık” desek de kabul edelim bu tavır o an için çözüm olarak görülebilecek bir tavırdı ama sorunu çözmeye yetmeyecekti. şiddete başvurmadan çözülebileceği gösterilsin isterim ve bunun çok daha güzel örnek oluşturacağına inanırım. sadece - şimdi bana da bir şey yapar, aman ben karışmayayım- hallerinden çıkmamız bile yardım çığlıklarına karşılık vermeye başladığımızı gösterir. size ne söverim de döverim de diyenlere “hayır” diyerek sesimizi yükselttikçe ve bu “hayır” lar arttıkça yeryüzü daha yaşanılır bir yer olacak.

gelelim yarım kalanlar, yaşanamayanlar, kırgınlıklar, korkular, konuşulamayanlarla defne ve ömere … tüm bunlar karşılarında dağ gibi dururken başka bir dert kapılarını çaldı. intihal yapmakla suçlanabilirdi ömer. ikisi de acılarıyla kavrulurken bir de bununla boğuşmak gerekliydi. peki kimler inanıyordu ömere? inananları, inanmayanları bizler gördük. ömer, sorgusuz sualsiz onun haklı olduğuna, asla ve kat’a hırsızlık yapmayacağına inanan, içi gerçekten onun için yanan ve üzülen defneyi gördü. ömerin haksızlığa uğradığını gördükçe bir şey yapamadığı için daha da üzüldü defne. o kadarki gecenin bir yarısı attı kendini yollara ona gitmek için. ancak dostu, kardeşi isonun dertleşmeye ihtiyacı vardı. yarası derindi onunda ve o gece susarak dertleştiler. tabi bu durumda ömer ve defne görüşemedi, konuşamadı… yine.

gece bir kabus gördü ömer. hayatının alt üst olmasına neden olanlar bilinçaltında birer birer boy gösterdi. onun için kavgaya karışıp dört dikiş yediği halde, aşkta ve işte kirli oynamanın bir sakıncası olmadığını savunan “kuzeni” de, zihnini kurcalayanlar arasında yerini almıştı. bu kopkoyu karanlığın tek aydınlık tarafı sıcak gülüşü, güzel yüzü ve bakışıyla defnesiydi. bir zamanlar kuzguni saçlı, kömür gözlü, çatık kaşlı sevdiğinin odasına üstelikte en gizlisinden sızarak, bu ayın altındaki en mutlu kız benim demişti. şimdi ise karanlık gecede ay ışığı gibi yol göstermişti sevdiğine. defneyi düşünerek çizmişti ikinci şansı. ve şimdi tam da ellerinden kayıp giderken yardım etti ilham perisi, şans meleği ona. “hatırla” dedi gülüşüyle, “ilk nereye çizdin?”. rüya gibi biten bir kabus oldu. ve defne ömerin rüyasından her şeyi hatırlamasına yardım ettiğini bilmeden sabah “ilk nereye çizdin?” sorusunu sorup onu bu konuda zorlamaya gitti. ancak buluşamadılar, konuşamadılar.. yine..

buluştuklarındaysa kırık döküktü konuşma. kuş gibi peşinden dolaştığı adamın kutlama için başkasına koşa koşa gittiğini düşündü defne. ah defne ah, öldüreceksin onu, beni, bizi.. nasıl düşünürsün onun böylesine güzel bir olayı sen dururken başkalarıyla can-ı gönülden kutlayabileceğini. gitmek mecburiyetinde kalmış olacağını aklına neden getirmezsin? konuşmanın devamında “hayatında iyi veya kötü ne varsa önce ben öğrenmeliyim, başkası değil” diyerek bağırdı defne. ömer hala onun tarafından sevildiğine memnun, ancak “neden” “sevgili miyiz?” diye sordu birden. aklından, kalbinden, gözlerinden geçen aşkını deli gibi haykırmakken korkuları yüzünden defnenin dudaklarından dökülen sözcükler yan yana geldiğinde “hiç bir şey değiliz” oldu. tartıştılar. bu sözleri duyduktan sonra defneye hediye ettiği ama defnenin bu hediye için bir başka erkeğe teşekkür ettiği o meşhur kitabı gördü ömer. hıncını ondan aldı (bir kitap sever olarak kitaba yapılan hareketi sevmesem de yaşadığın hayal kırıklığıyla yaptı bunu biliyorum). ah ömer ah, öldüreceksin onu, beni, bizi.. kitabı senin hediye ettiğini hemen anlasın ve sana gelsin istedin. bilmiyorsun tabi aklına önce sen geldin. ama o kadar kırgınlıktan sonra senden bir şey geleceğini düşünememiş olabilir mi defne? belki bir şey istemiyordu senden? bunları düşünmüş olabileceğini neden getirmezsin aklına? her şey daha da karmaşık olmaya başladı diye düşünürken fark ediyorum ki iletişime geçtiniz. başladınız konuşmaya farkında mısınız? dökün içinizdekileri. yavaş yavaş ta olsa dökün!

defne, kırk yıl hatırı olan kahvelerini içeceklerken, bu aşkın önemli anlarının kurtarıcısı olmayı başaran şükrü’den öğrendi o kitabın kendisi için koca şehirde nasıl didik didik arandığını ömer tarafından. gitti ömerin yanına. “neden söylemedin?” sorusunu “neden başkasından olabileceğini düşündün?” sorusu karşıladı. sonra ömer bu aşkı yaşamayı her şeyden çok istediğini söyledi. oysaki defne başkaları için yaşamaktan kendisi için yaşayıp kendi kararlarını vermeyi neredeyse unutmuştu hayatında. birinin onun yerine karar vermesine ihtiyacı olduğunu dile getirdi. madem öyleydi biri karar versin istiyordu o halde ömer de öyle yaptı. kendince doğru bildiği bazı kuralları sıraladı. karşılığında aldığı cevap “nefes almak istiyorum ama seni gördükçe karar veremiyorum, karışıyorum” oldu. her zaman istekleri ve aldığı kararlar (aşkı seçmediği için yaşadığı pişmanlık ve kaybettiklerini kazanabilmek için yapacakları da buna dahil) net olan ömer, sevdiği kadının da bunun yapabilmesi için “sen istemedikçe çevrende olmayacağım” dedi. işte o an o koca mekan dar geldi ona. çıktı … sen kaldın. o giderken seni ısıtan gözleri de gitti tabi, durur mu? yalnızlık yine pusu mu kurmuştu size. birbirine ait iki kalp ayrı kaldığında nasıl üşürse öyle üşüdünüz. o gizlerken üşüdüğünü, sen ellerini göğsünde birleştirdin… sonu hüsranla bitmiş gibi görünse de hatta tam başlarken bitmiş gibi görünse de biz de sizin gibi mucizelere inanıyorduk. biliyorduk bu konuşmanızda bir adımdı. küçük gibi görünen ama önemli bir adım.

defne istemedikçe görünmedi ömer, sözünü tuttu. birkaç gün sonra defnenin ömeri ne kadar da özlediğini fark etmesini sağlayan “yeşil gömlek” işareti geldi. keramet yeşil gömlekte değildi elbet içindeki sevdiğindeydi. zoraki bir öpücükle başlayıp hayatlarında kök salan aşkları… aşkı tatmış olan zaten ne kadara acıtırsa acıtsın yine atar kendini o ateşe. ömere gidipte “özledim, seni görmeye geldim” diyemeyeceği için başka bir yol buldu defne. akıllıcaydı doğrusu. ee lojistik senden sorulur. ama defne sen ne kadar zor biriysen o da o kadar zordu. sen istemedikçe yüzümü görmeyeceksin demişti sana. sözünü tutuyordu işte. onu değil elmayı gördün, olmadı..

ömerin yaratıcılığının ve eserlerinin takdir edildiği bir etkinlik düzenleniyordu, öğrendi defne. ne yaptı etti kendini davet ettirdi pamire.. pamir ne kadar zorlarsa zorlasın senden ona doğru elektrik kesk hatta yok, olmayacakta. çünkü defne ve ömer birlikteyken elektrikten bahsedilebilir. bahsetmek ne kelime her tarafa ışık saçtıklarından bu aşkı kilometrelerce öteden fark edebilirsiniz.

defne aşkını ve cesaretini kuşandı, koluna girmiş olarak geldiği iş arkadaşını öylece bırakıp asıl hedefine, ömerine doğru yürüdü. karşısına dikildi. bu “geldim, buradan dönüş yok” demekti onlar için. sonra bu oyun dedi, benim dedi, kurallarımla dedi, oynanacak dedi. ömerin gözlerinden geçen o parıltılarda; sevince, aşka ve nihayet gücünün farkına varıp net olmana karşı duyduğu hayranlığa ve senin bu duruşunla gurur duymaya dair duygular gizliydi. “işte, ömerin defnesi “diyen bakışları..

siz iki sevgili; ikinizde biliyorsunuz artık buradan dönüş yok. yeşil gömlekle başlayıp elmaya uzanan o kurallarınız var ya, işte onlar “sonsuz aşkınızın” etrafını bezeyecek milyonlarca yıldızı getirecek size. size, bize, aşıklara ve aşka inanmaya devam edenlere sezen aksu’dan bir şarkı bırakıyorum buraya.
çocuklar gibi
söz: sabahattin ali müzik: ali kocatepe
bende hiç tükenmez bir hayat vardı
kırlara yayılan ilkbahar gibi
kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
göğsümün içinde ateş var gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
hissedince sana vurulduğumu
anladım ne kadar yorulduğumu
sakinleştiğimi durulduğumu
denize dökülen bir pınar gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
sözün şiirlerin mükemmelidir
senden başkasını seven delidir
yüzün çiçeklerin en güzelidir
gözlerin bilinmez bir diyar gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
başını göğsüme sakla sevgilim
güzel saçlarında dolaşsın elim
bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
sevişen yaramaz çocuklar gibi
notlar:
pamir; sıcak oldu.. ömer klimanın derecesini düşürsün mü canım. “buna sen mi karar veriyorsun” demiştin hani bir zamanlar ömere. bina kardeşe sorarsınız artık. ya da dur sormana gerek kalmadan bina kardeş nasıl bir yuvaya dönüşmek istediğinden emin olduğundan bunu sağlayacak kişiye kanat açtı uçuyor.
sinan ve seda; gerçekten de aşktan kaçılmazın örneği olmaya aday çiftlerden ikincisi sizsiniz. birincisi kim mi? güldürmeyin beni tabii ki tavşan kardeşle ayı kardeş.
şükrü; sen bol köpüklü kahveleri hak eden ne güzel bir insansın ya.. gel öpücem
serdar, nihan, türkan; ayşegüle ve oğluna destek olarak öyle doğru yerdeydiniz ki bu hafta
iso ve ayşegül; yaşayacaklarınız var, acı da olsa aşk dolu belli. bu acı günleri beraber göğüsleyeceksiniz o da belli. daha çok yol var. ve iso korkarım defneye zerre kadar kızamayacaksın o aşk bulutuna kendini bıraktığı, aşk ateşine koşarak gittiği için. niye kızamayacaksın biliyor musun? aynaya baktığında onun yaptığının aynısını yapan kişiyi göreceksin de ondan.
necmi, hulusi; ne zaman gerçekten büyüklük yapacaksınız
cevdet, neriman ve koray sizi o sahadaki fileye sarıp, elinizdeki raketlerle günde kaç kez halı misali çırpmak istiyorum bilemezsiniz. gözümde canlandırıyorum ama yok kesmiyor beni. cevdet senin yapacakların var belli. korkutuyorsun. neriman aslında eğreti dursa da ayaklarında ömerin ikinci şans tasarımını çalmadığına o kadar emindin ki, giydin onu. bak bu güzeldi. koray kaybettiklerini yeniden kazanması konusunda nasıl yardım edeceksin bakalım ömere bekliyorum. ancak o zaman affedebilecek seni.
aytekin ve derya seçme saçmalarınızla olayların akışını hızlandırıyorsunuz. seviyorum sizi
ve dizinin çocuk kahramanları, hatta tüm çocuklar; hiç ağlamak zorunda kalmayın. hayat hep sizin yüzünüzü güldürsün..

Oy Ver

7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.