Kiralık Aşk
Nune
Bayan
Istanbul
25/1/1967 (58)
mutlu son 2. bölüm
defne şirketten çıkıp eve gidiyor.
şükrü: defne nasılsın? emi nasıl, yine yaramazlık peşinde mi?
defne: ya şükrü abi ne diyorsun, o kadar enerjik ki ne yapacağımı bazen şaşırıyorum. kızamıyorum da, öyle gözlerle bana bakıyor şirinlikler yapıyor kızmak yerine gülmeye başlıyorum.
şükrü: kıymazsan ki sen
defne: en iyi sen bilirsin şükrü abi, o beyefendinin de bir parçası ben onu nasıl kıyabilirim, ona fiziki benzemezse de karakteri bazı öyle bir benziyor ki, babası kılıklı işte. (gülerler)
şükrü: defne bu akşam kokteyli için kaç ta aliyim seni?
defne: gerek yok şükrü abi, sinan’la gideceğim. sen dinlen bu akşam.
şükrü defne’yi bıraktıktan sonra ömer’e gelir. ömer bahçede oturuyordur.
ömer: gel şükrü, niye geldin?
şükrü: işim bitti bugün belki bir ihtiyacınız var diye geldim.
ömer: defne hanım erken paydos yapmış anlaşılan
şükrü: yok, bu akşam kokteyl var erken hazırlanmaya gitti, zaten sonra sinan bey alacakmış onu. siz katılacak mısınız?
ömer: ne gerek var ki, hem de davetiyem yok
şükrü: ömer bey aslında kimse sizin ayrı olduğunuzu bilmiyor, sizin havadan oluşan bir alerjiniz olduğu için yurt dışında yaşamak zorunda olduğunuz ve defne hanımın sık sık gelip sizinle yurt dışında görüşüyor diye biliniyor. yani davetiye sizin adına da geliyor üsulen. katılabilirsiniz.
ömer: tamam şükrü o zaman berbere gidelim, kendimi çeki düzen veriyim. belki de onlara görülmeden içerde birkaç işimi hal edebilirim. sinan’la konuşmam lazım.
akşam için defne hazırlanmıştır. omuzları açık uzun bir siyah elbise giymiştir. saçlarını sıkı toplamış ve arkada yüksek kuyruk olarak bağlamış. makyajıyla kendine sert bit görüntü elde etmiş ama yine de çok güzel ve muhteşem görünüyordur.
sinan’la kokteylin yapılacağı mekana geldiler. birlikte içeriye geldiklerinde her kesin gözü defne’deymiş.
ömer daha erken gelip karanlık bir köşede stantta duruyor. içkisine içerken kalbine de laf anlatmaya çalışıyor, ama nafile, güm güm atmaya devam. birazdan 4 yıl sonra defneyi görecek.
beklerken yanındaki stantta duran iki yakışıklı iş adamının konuşmalarına dinlemeye başladı.
1 is ad.: birazdan gelecek hayallerimin perisi
2 iş. ad. : o ancak krallar kraliçe olur, peri değil. senin yüzüne bir kere bakmadı bile. sen bu kadar çiçek gönder, jestler yap, o da bakmasın sana
1 iş ad.: olsun bakmasın, ne yapalım, yine de o benim için bir güneş gibi, gördüğüm her yer aydınlık oluyor. eminim bir gün o da beni fark eder
2. iş ad.: ya kocasına ne yapacaksın
1. iş ad: kocasıymış, ne kocası be. sen hiç gördün mü o adamı? bence yalan, kimse asılmasın diye öyle diyorlar
2. iş ad: ya parmaktaki taşıdığı yüzükler? bir de şu ortak meselesi var, sinan mı ne mi, her yerde birlikteler
1. iş ad: yok aralarında bir şey yok, kesin bilgi, şirkette benim adamım var, sordum, kardeş gibiler yok öyle bir şey
ömer: bunlar kimden bahsediyorlar, yoksa…
2. iş ad: ah bak geldi senin kızıl güneşin.
o sırada defne içeriye girer sinan’ın kolunda. herkes ona döner ve birçok kişi ah çeker.
ömer’in dili tutulur, defne’yi görünce özlem, hayranlık, kıskançlık, çaresizlik duyguları birbirine karışmış. defne çok değişmiş, acayip güzelleşmiş olgunlaşmış ama aynı zamanda çok sert bir yüz ifadesi ve özgüvenli bir duruşu vardı. ‘’bu benim defnem’’ mi diye ömer şaşırmış.
1.iş ad: defne hanım, merhabalar! biraz konuşabilir miyiz?
ömer iyice kendini çekmiş görünmemek için ama kulağı ordadır
defne: buyurun sarp bey, kısaca ama lütfen- çok sert bir ses tonuyla defne cevap verir. ömer defnenin sesini tanımaz bile.
sarp: size bir iş teklifim olmuştu, bir tülü görüşemedik. sizden bir toplantı talebim olacak, şöyle birlikte bir akşam yemeği yiyelim hem de o teklifimin üzerinde konuşalım.
ömer (kızgın): şuna bak, işmiş, resmen defne’yi yemeğe çıkarmak istiyor. sen dur sarp mısın ne mısın. ömer iplikçinin karısına hem de. .(kendine gelir). ben yapıyorum ya.. ömer kendine gel, sen defne’yi bırakalı 4 sen olmuş, neyine karışacaksın. al sana kıskan ve dur yerinde.
defne( yine aynı soğuk tavrıyla): sarp bey beni tanırsınız -akşam yemeklere kimseyle çıkar iş konuşmam. akşam yemekleri ben ailemde evde yerim ve o alışkanlığımı da kimse bozamaz. tekrar söylüyorum iş konuları ortağımız sinan bey ile konuşmanız gerekiyor. ben bir tasarımcıyım işim ayakkabı çizmek.
sarp: pardon yani aileniz diyorsunuz ama eşiniz ömer bey ortalıkta yok.
defne: haddinizi açmazsanız sevinirim. bu konuşma burada bitmiştir, adieu, arrivederci
defne'sinin cevabı ömer’i fazlasıyla mutlu etmiştir. demek akşamları dışarıya çıkmıyormuş defne.
karşıdan gelen senyör belluçi defney’i görür hemen yanına gelir. defne nazikçe asaletle elini uzatır, senyör belluçi elini öper ve kırk türkçeyle lafa başlar;
s. belluçi: dafne sevgilim, nasılın, özlüyor ben seni.
senyör belluçi 60 yaşlarda çok bakımlı, kirli sakallı kısa boylu tombiş bir adamdır.
sarp ters ters bakar italyan ünlü modacıyı ve çeker arkadaşının yanına gider.
2.iş adam: hıı, sarp bey, aldınız mı ağzınızın payını, doyamıyorsun değil mi bu kadının sana hayır demelerine.
sarp: beni biliyorsun, istediğimi alana kadar vazgeçmem. hadi gidelim burdan.
senyör belluçi italyanca devam eder.
s. belluçi: dafne, evraklar hazır, senin imzan kaldı. imza attığın an ortak olacağız. biz seninle çok güçlü ikili olacağız. ama tek üzüldüğüm senin paris’e taşınmam. ne olur gel roma’da kal, milano demiyorum, ama italya’da ol.
defne: hayır senyör, yapamam, bir süreliğine paris’te kalacağız biz.
ömer hayran hayran defneyi bakıyor, ne de güzel italyanca konuşuyor, ne zaman öğrenmiş.
ömer: benim defnem akılıdır, öğrenir. ama bu ne diyor, taşınacakmış hem de paris’e. o yüzden çağırdılar beni demek. demek gidiyor buralardan, ama biz diyor, kiminle gidecek acaba.
defne çok kısa bir süre sonra ayaküstü birkaç görüşme yapıp sinan’la vedalaşıp oradan ayrılır.