Kiralık Aşk - fragmanı ve özeti 15 dk. önce yayınlanan senaryo

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
fragmanı ve özeti 15 dk. önce yayınlanan senaryo aşağıda...
şimdiden affola...

defne ile ömer'in düğününe çok az kalmış, hazırlıklar tam gaz devam etmektedir.
yasemin her fırsatta defne'ye yardımcı olmaya çalışmaktadır.
ofisinde işe ara veren yasemin defne'ye telefon açar.
yasemin: naber defne?
defne: iyiyim yasemin hanım. siz nasılsınız?
yasemin: eh işte. kuaföre gideceğim de akşama. sana da randevu alayım mı, he, istersen çıkışta seni alayım, şöyle saçında falan bi değişiklik yaparız, ne dersin?
defne: valla yasemin hanım çeyizdi, ütüydü, temizlikti. yani çok işim var. ananem tepemde kaç gündür. bilemedim ki şimdi.
yasemin: tamam işte defne. oturursun koltuğa uzatırsın ellerini, ayaklarını, manikür, pedikür, cilt bakımı, kesim, boya derken güzelce dinlenirsin işte.
defne: sadece ayaklarımı uzatıp dinlensem o bile yeter aslında yasemin hanım.
yasemin: gel hadi gel. hem değişiklik iyidir, ömer'de sıkılmıştır belki, bir yıldır hep aynı kızıl defne'yi görmekten...
defne: hadi yaaa. gerçekten sıkılmış mıdır? hiçte renk vermez ki. ayyy, belki de çok sıkıldı.

o esnada sinan yasemin'in odasına girer. yasemin sinan'a önce bir öpücük atar uzaktan, ardından da "defne" diye fısıldar.
sinan: yasemin, defne'ye söylesene. akşam onlara gidelim, yani ömer'e.
yasemin: sinan, aşkım, ama biz defne'yle kuaföre gidip saçımızı boyatalım falan diyorduk bu akşam. defneee, sinan akşama size yani ömer'e gidelim diyor da.
sinan yüzünde muzip gülümsemesi ile telefona eğilerek konuşmaya devam eder.
sinan: tamam yasemin, neyse, defne kuaföre gitmek istiyorsa gidin, ben de defne'yi misafirperver zannederdim...
defne: ayyy, allah aşkına yasemin hanım, bu akşam gitmeyelim kuaföre, siz bu akşam gelin, olmazsa yarın gideriz biz saçımızı boyatmaya...
yasemin: peki defne, o zaman akşam görüşürüz diyelim, gerçi ömer'e sormadık ama sinan şimdi onunla da konuşur.
defne: tamam yasemin hanım, görüşürüz.

sinan ömer'in odasına girer.
sinan: akşam yasemin'le size gelecektik, ama defne öyle göründüğü gibi pekte misafirperver değilmiş.
ömer: hı?
sinan: yasemin'deyken bize de buyrun gelin, bak sizi de bekliyoruz dedi, bir daha davet eden olmadı. bu akşam kendimizi zorla davet ettireyim dedim, ama defne hanım kabul etmedi.
ömer kafasını masasındaki evraklardan bir hışımla kaldırır.
ömer: ne diyosun sinan, allah allah, niye ki?
sinan: ne bileyim kardeşim. kuaföre gidip saç boyatacakmış yasemin'le.
ömer: defne saçını mı boyatacakmış? ben şimdi defne'yi ararım, gitmesinler diye,
sinan: oğlum kızın saçına da mı karışacaksın, ohaa?
ömer: yok yaa, yani istiyorsa boyatsın, da, başka akşam gitsinler diye şeyaptım.
sinan: yani sonuçta müstakbel eşin bizi kabul etmedi bu akşam.
ömer: ben bi arayayım defne'yi...
sinan: şaka be kardeşim, düğün üstü koşuşturmaktan kızın şirazesi kaymıştır, kabul etmez, ben de azıcık uğraşırım demiştim, ama cidden çok misafirpervermiş. onca işin gücün arasında tutturdu ille de gelin diye.
ömer: öyledir, misafirperverdir benim tatlı defne'm.
sinan: kuaföre de yarın gidecekler sanırım. akşama sendeyiz o zaman.
ömer: yarın...
sinan: yok, biz bu akşam geliyoz kardeşim, kuaför yarın.
ömer: tamam, tamam.

o esnada sinan henüz kapıdan çıkmadan, ömer'le sinan arasındaki konuşmayı duyan koray içeri girer hışımla.
koray: ömüüüş, akşama nero'mla beraber size geliyoruuz. karına haber ver. hazırlık yapsın.
sinan kaşlarını kaldırıp ömer'e yalvaran gözlerle bakar.
ömer: koray, bu akşam olmaz.
koray: ayy sen beni ve nero'mu reddediyorsun yani...
ömer: yok öyle demeyelim de, eee evde yokuz biz, daha doğrusu evdeyiz ama bu akşam işimiz var. siz en iyisi başka akşam gelirsiniz koray'cım
koray: iyi be tamam, istenmediğim yere gitmem ben.

koray odadan çıkar çıkmaz neriman'ı arar.
neriman: koriş, tatlım,
koriş: hayatım, iyi dinle beni. akşam yasemin'le sinan ömüş'lere gidiyor.
neriman: koriş'im, anlamadım tatlım, ne yapayım yani mine'yi yardıma mı yollayayım ömer'e? defne nerdeymiş?
koriş: kız sen kahvaltı etmedin mi?
neriman: nerden anladın koriş'im.
koriş: hayatım, bizde gidelim diyorum. ama ömüş işimiz var dedi, beni reddetti. noolur, noolur biz de gidelim nero'm.
neriman: hıım, hayatım kahvaltı etmediğimde beynim biraz yavaş çalışıyo benim. ben önce 2 lokma, aman şey kuruvasan, sıcak çikolata, tarçınlı fransız tostu falan yiyeyim. kendime gelince seni ararım. hadi görüşürüz tatlım.
koray: ayyy nero'm ağzımdan kaçtı hayatım, kahvaltı etmedin tabii, ay benim dilimi eşek arıları soksun, kız oruçlusun ya sen, yeme sakın o dediklerini... ama benim canım çok çekti hayatım, mine'ye söyle de hazırlasın, ben gelip senin karşında yiyeyim, hem sevabın da artar, olur mu hayatım? aaa, nero'm kapatmış telefonu...

ömer eli kolu dolu eve erkenden gelir. defne de türkan'ın yokluğunu fırsat bilip izin falan almadan ömer'e gider. ömer bahçede kahve içiyor. defne sessizce ömer'in arkasına kadar yanaşır ve elleri ile ömer'in gözlerini kapatır.
ömer kahve fincanını elinden bırakıp elleri ile gözlerini kapatan elleri keşfe çıkar. defne'nin parmaklarına teker teker dokunur...
ömer: koray, sen misin?
defne: aşkolsun yaaa. insan sevgilisini tanımaz mı? koray bey'in patates gibi parmakları vardır, bari başkasına benzetseydin. hoş buldum ömer, ben defne.
ömer: hoşgeldin kızılım.
defne: kızılım mı? sen bana hiç böyle seslenmezsin ki?
ömer: kızıl değil misin?
defne: yani saçlarım kızıl tabii...
ömer: o zaman sorun yok.
defne: yook, sorun yok.
defne'nin aklına hemen yarın yasemin'le saçlarını boyatmaya gideceği gelir. ayy acaba ömer yeni saç rengimi beğenecek mi?, siyah saçla sever mi acaba beni, yada sarışın, offf, böyle seviyo galiba beni, ayyy yok yok kızıl seviyo aşkım benim diye aklından geçirir.

hala gözleri kapalı olan ömer defne ile uğraşmaya devam eder.
ömer: aaa, defne senin parmakların niye bu kadar tombul...
defne: parmaklarım mı şişmiş, temizlikten, deterjandandır herhalde, acaba ödem mi yaptı?, elimi tutmak istediğinde hatırlatırım ama bu laflarını...
ömer defne'nin parmaklarını dudaklarına götürür.
ömer: ben bu elleri, bu parmakları bin sene görmesem bin kişinin arasından gözlerim kapalı olsa bulurum. senin ellerin, parmakların, öyle narin, öyle güzel ki. eminim dünyada bi benzeri daha yok.
defne ellerini ömer'in dudaklarından çeker ve ömer'in önce yanağına bir öpücük kondurur, sonra da dudaklarına.
defne: kalk bakalım tembel, misafirler gelmek üzeredir, sen burda kahve keyfisi yapıyorsun.
ömer: herşey hazır telaş yapma defne, sana da bol köpüklü şekerli bi kahve yapayım mı?
defne: yok yok, borcun olsun.
ömer: olsun bakalım.
defne: gelmek üzeredirler, ben ikramlıkları buraya getireyim, bi de çay demleyeyim, hemen geliyorum.

bu arada yasemin'le sinan gelir. ama henüz içeride selamlaşma faslı bitmeden kapı tekrar çalar. gelen tabii ki de neriman'la koray.
neriman: ömüş, kömür gözlüm, koray'la dondurma yemeye çıkmıştık, yürü yürü senin eve kadar gelmişiz, aaa sinan'ın arabasını da kapıda görünce, ben koray'a dedim ki, ayıp olur, girip bi selam verelim, di mi koriş'im.
koray: kızzz, niye ayıp olurdu ben onu anlamadım, zaten bizi görmezlerse, onlara uğramadan kapının önünden sinsice geçip gittiğimizi nerden bilecekler. allah seni bildiği gibi yapsın. kız nero'm sen oruç tutma, valla tutma, bak sana yaramıyo, benden söylemesi.
neriman: korayyy, tatlım, sen de toparlayıver işte ortamı. kara mamba bu yıl sen de oruç tutacaksın dedi koriş'im, ben de tutmaya çalışıyorum işte.
koray: kız ben sana ne diyeyim, tutuyomuş gibi yap, ama tutma tatlım, ben hep öyle yapıyorum. zübüş'e sor istersen tutmasam olur mu diye...
neriman: sana da mı zorla oruç tutturuyorlar koriş'im.
koray: hayır tatlım, çevremde oruç tutmayanları pek iftara davet etmiyorlar, ben de tutuyor gibi yapıyorum, 1 ay boyunca her akşam bir yerlerde müthiş yemeklerle iftardayım. hı hıhı hıh.
ömer: kara mamba kim yenge?
defne: buyrun, neriman hanım, buyrun buyrun, hoşgeldiniz koray bey.
bahçedeki masanın etrafına hepsi yerleştikten sonra yasemin defne'ye döner.
yasemin: defne, yarın gidiyoruz dimi?, kuaförümden randevu aldım bak. boyatıyoruz dimi saçlarımızı...
neriman: defne, kuaföre gideceksen benim kuaförüme götüreyim. öyle olur olmaz bi yerde saçını boyatma düğün üstü.
yasemin: neriman hanım sizde altın makas cafer'e gitmiyor musunuz? yani aynı kuaföre gidiyoruz. söyleyeyim dedim.

defne'nin telefonu çalar, defne içeri girer, telefonunu açar.
defne: alo nihan, hayırdır, çabuk söyle kızım?
nihan: defne, ananene bir şey söyle. düğünden önce bi bakıma alayım seni diyorum. kına yakalım bence diyorum. nuh diyor peygamber demiyor. illa defne kızımınki gibi kızıl saç istiyom, kuaföre gidip kızıla boyatalım, kına yakarak tutturamazsın diyor.
defne: kızıl mı? ya nihan, allah aşkına bi de bunu düşünmeyeyim, hadi canım, sonra konuşalım canım, kapatıyorummm, byyy...
defne telefonunu kapatıp tekrar bahçeye konuklarının yanına döner.

koray: ayyy kuru kız, ben seninle bir çekim daha yapmak istiyordum. çekimden sonra boyatırsın saçını. şöyle güneşte ayrı, gölgede ayrı, spot ışıklar altında ayrı parıldayan, o enfes kızıl saçlarına daha doyamadı benim deklanşörüm.
yasemin: bence siyaha boyatalım defne. şöyle küllü siyah. kadınsı, ama biraz sert, biraz vamp.
koray: olmaz sinsirella, kuru kızı siyah yakışmaz.
yasemin: yapma koray, bence çok yakışır...
koray: ayyy, düşündüm de kuru kıza siyahta yakışır. kız, ben sana şöyle siyah deri bir mini etek giydiririm, üzerine siyah deri mini straplez. altına ömüş'ümün çizdiği o yüksek topuklu, parmakları açıkta bırakan botilerle... ayyy valla herkesçikler ağzı açık ayran budalasına döner. hıh hıhıhı
defne ömer'in fikrini merak ettiği için ömer'in gözlerine bakar.yüz ifadesi "yapma" der gibidir...
ömer: yakışır, defne'me siyah saçta çok yakışır.
neriman: benim gibi sarı yapsın. tüm üst tabaka sarışın.
koray: ömüş kuru kıza sarı saçlarından sen suçlusun der, hıhıhıhı... nero'm olmaz hayatım, sarı saçın modası geçti.
neriman: aaa, o da nerden çıktı, künefecilerin 2 gelini de sarışın. o ünlü modacı kadın da sarışın.
koray: ayyy, hayatım güzel kadın, yakışıyo ona sarı saç.
neriman: eee, defne'ye de yakışır. yakışır dimi kömüş gözlüm.
ömer: yakışır yengeciğim, defne'me sarı saçta çok yakışır.
koray: yalnız hayatım o modacı sarışın hatun, cafer'e gitmiş geçen gün, beni kızıl yap demiş, cafer demiş ki sana kızıl yakışmaz tatlım, modacı da kapıyı çarpıp giderken benımle deyılsın cafer demiş, hı hıhıhıhhh. o günden beri de cafer'e uğramıyormuş.
yasemin: defne, istersen çikolata rengi de yapabilirsin saçlarını...
sinan: sütlü çikolata mı?
defne: acı çikolata...
ömer: bitter yani?
defne: yok, yok, bayaaa acı çikolata...
sinan: biri seviyosa demek...
yasemin: hayatım sana çikolatanın her tonu gider. gider di mi koray?
koray: gider hayatım, kuru kızıma çikolata rengi de gider. ama olmazzz.
yasemin: niye acaba koray?
koray: hayır hayatım, o çok bilmiş, kendini beğenmiş, burnu everestte olan fransız otorite var ya, işte o mavi ombre moda dedi bu sezon için. herkes mavi saçlı olacak, mavi saçlarını mavi lensle kombin yapacak dedi. kuru kız, istersen sana şöyle bulaşık suyu renginde bayık mavi lens te alırız. hıhhh hıhıhı
ömer: ben defne'min bal rengi gözlerine bayılıyorum ama... onu napıcaz...
defne: yok yook, hayatta istemem, ben almayayım.
koray: gerçi hayatım, o fransız otorite tutturamadı bence. mavi tutmadı nokta net. hatta cafer dedi ki o acemiye inanıp dükkanı mavi saç boyası doldurdum, bütün stok elimde patladı, yarı fiyatına boyayayım diyorum, kimse istemiyor mavi. halbuki kızıl moda değil, ama herkes kızıl istiyo saçları... dedi.
neriman: allah allah,

defne mutfağa gidip çayları alıp gelir, masanın üzerindeki ikramlıkların yanına servis eder. koray ikramlıklardan ağzına atıştırdıktan sonra konuşmaya devam eder.

koray: hatta şu yakışıklı dizi oyuncusunun dünya çikinellası sevgilisi var ya,
sinan: o kim ki?
ömer: bilmem, ben tanımıyorumdur herhalde.
neriman: hayatım, o kız çok güzel ama. sen de kimseyi beğenmiyorsun. allah için boylu poslu, dünyalar güzeli, hem yakında evleniyolarmış onlar.
koray: dünyalar güzeli mi? o değil nero'm. öbür yakışıklı oyuncunun sevgilisini diyorum.
neriman: o kim ki koriş'im?
koray: nero'm hani şu çirkin gülen, hani gülünce küçük dili hatta mide kapakçığı da gözüken. ayy nero'm ben yine korktum bak, ya rüyama girerse...
sinan: hahh, şimdi bildim kim olduğunu. evlerden ırak yeminle. tam yaramaz çocukları korkutmalık, bak bu seni ham yapar diye... sende bildin mi ömer?
ömer: yok kardeşim, ben tanımıyorum herhalde.
neriman: bazen benim de aklıma geliyo koriş'im, önce gülüyorum, ama sonra çok tırsıyorum, ya rüyama girerse diye...
yasemin: eee koray, noolmuş o dünya çikenelllasına?
koray: gitmiş cafer'e, o da kızıl istemiş, ama öyle birden kızıl yapma, alttan alttan, çaktırmadan, alıştıra alıştıra döndür saçımın rengini demiş. cafer'de benim boyadığımı kimseye söylemezsen yaparım demiş.
defne: allah allah, demek ki mavi değil, kızıl moda bu sene. ne güzel işte saçımın rengini değiştirmesem de olur.
ömer: olur hayatım, saçların böyle de çok güzel.
koray: kız, bari bi dip boya yap düğün öncesi... ıhhh gerçi dibin de daha gelmemiş... kuru kız, yalnız seni tebrik ediyorum. bir yıldır seni hiç dibi gelmiş görmedim. ömer'e bakarken dibi düşmüş gördüm, ama dibi gelmiş hiç görmedim. hıh hıhıhıh
defne: koray bey, benim saçımda boya yok ki?
neriman: ıyyy, allah'ım kına mı var senin saçında. sakın kimseye söyleyipte rezil etme ömüş'ümü...
defne: hayır yaa, kına da yok benim saçımda.
koray: kız, inanmıyorum. kuru kızım, senin saçların da mı organik... aman allahım teni süt beyaz, saçlar organik kızıl, nasıl bir güzelliktir bu yarabbim. ömüşşş, hayatımm, çok şanslısın, biliyosun dimi? hı hıhıhıhhh
defne: sağolun koray bey...
yasemin: sen yine de yarına kadar düşün defne... ama bence siyah yapalım, sen bana güven.
sinan: hadi gidelim yasemin. bütün gece kafamızı ütülediniz boya diye diye.
neriman: hadi koray, biz de kalkalım.
misafirleri geçiren defne ile ömer kapıyı kapattıktan sonra nihayet yalnızdırlar.
ömer defne'yi kapıya yaslar.
ömer: canım kızıl bişeyler istiyo...
defne: anlamadım,
ömer: canım organik kızıl istiyo...
defne: karadut var onu yer misin?, yada pancar var dolapta, suyunu sıkayım istersen?
ömer: defne...
defne: anladım, sen benim kızıl saçlarımdan sıkıldın, kızıl, kızıl diye damarıma basıyosun, uğraşıyosun benimle... tamam, söyle, siyah mı yapayım, çikolata rengi mi?, yoksa sarışın mı olayım?
ömer: defne... bence anladın, anlamamazlığa geliyosun...
defne: ömer, bugün ananem cidden canımı çıkardı, ve şu an çok uykum var, hemen yatayım diyorum. ama sözüm söz, sabah yatakta uykusunu almış bi kızıl seni bekleyecek.
ömer: naapçam ben bu uykucuyla acaba?
defne: şöyle yapalım, ben duş alayım, senin kucağında mışıl mışıl uykuya dalayım, sen de bana hem masal anlat, hem de saçlarımı kurula... olmaz mı?
ömer: yani saçlarınla istediğim kadar oynayabilirim?
defne: istediğin kadar...
ömer: anlaştık a zaman...

defne duşa girer, duştan çıkınca bornozunu arar bulamaz, ömer'in beline doladığı havlulardan birine sarılır ve yatak odasına girer. ömer sırtını yatak başlığına dayamış oturuyordur. bacaklarını açar, yatağa avcu ile vurur. defne'yi çağırır. defne ömer'in bacaklarının arasına oturur. sırtını ömer'in göğsüne dayar. ömer anlatmaya başlar, bir yandan da defnenin ıslak saçlarından birer tutam alıp ince ince örmeye.
ömer: bir varmış, bir yokmuş,
defne: sen benim saçlarımı mı örüyorsun?
ömer: saçlarınla istediğim kadar oynayabileceğimi söylemiştin, mızıkçılık mı yapıyosun?
defne: mızıkçılık değil, şaşırdım sadece, ama çok da hoşuma gitti.
ömer: ben bu saçları kendim için örüyorum defne hanım.
defne: allah allah, niye acaba?
ömer: kim bilir masalın sonuna kadar dayanırdan, kucağımda sızıp kalmazsan, belki de söylerim.
defne: asıl mızıkçı sensin, uyuyakalacağımı biliyosun. şimdi söylesen olmaz mı?
ömer: cıık, olmaz. belllki sabaha...nerde kalmıştık. yağmurlu bir günde, kimsesiz, hayattan umudunu kesmiş bir kara gözlü prens istanbul sokaklarında sebepsizce dolaşıyormuş. kara gözlü prensin sanki dünyası dönmüyor, yerinde sayıyormuş. uzun zamandır sanki nefes almayı unutmuş gibidir kara gözlü prens. koşar adım, elinde şemsiyesi ile gelen güzeller güzeli kızıl saçlı prensesle çarpışınca işte o an kara gözlü prensin dünyası sanki tekrar dönmeye başlamış, kara gözlü prens tekrar nefes almaya başlamış...

kucağında kıpardanan defne'nin tatlış uykusuna daldığını hemen anlar ömer. defnenin saçlarının tamamını ufak tutamlar halinde ören ömer, duş alıp defne'nin yanına kıvrılıverir. ama sevdiceğini izlemekten bir dakika bile uyuyamaz. sabahın erken ışıklarında ömer defne'nin ördüğü saçlarını teker teker açar, uyandırmadan defne'yi. defne'nin saçları işte şimdi tam da çarşamba cadısı gibi olmuştur.

sonra ömer üzerlerindeki çarşafı ayak uçlarına doğru çekiştirir. defne'nin sarıldığı havludan eser yoktur. süt beyaz karşısındadır. ömer izlemeye doyamam ben bu organiği diye aklından geçirirken o esnada defne uyanır. uyanır uyanmaz da uyku sersemi elleri ile saçlarını yoklar, kıvırcık saçlarını fark eder.

defne: ömer, saçlarımı niye ördüğünü söyleyecektin. hani kendim için ördüm demiştin, hadi noolur söyle.
ömer: söylerim söylemesine de... ama benim karnım çok aç ve canım dün akşamdan beri acayip şekilde kızıl, ama organik kızıl bir şey istiyor.
defne: acayip şekilde...
der ve o esnada çarşafın ayak ucunda ve sarıldığı havlunun da ömer'in elinde olduğunu fark eder...
ama, ne çarşafı üzerine örtmeye ne de ömer'in elindeki havluyu almaya yeltenmez...

megi

Oy Ver

7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.