Kiralık Aşk
kadının tarihteki yeri ve lilith…
başlamadan önce kısaca belirtmem gereken gerçeği vurgulamak istiyorum. sevgili chili bir yazısında lilith’den bahsettiğinde yıllar öncesine yolculuk yaptım. bir kez daha saygı duydum sana. aslında detayın içinden kendimi sıyırmam çok zor olan, bu konu benim için tekrar gündeme geldi.
“ben hiçbir canlının kaburgasından yaratılmış olmayı kabul etmek istemeyen tarafım.”
dünyanın geneline bakınca ilk kadın olarak pek tanınmaz lilith, batıda yahudi mit ’inden tınılır. tanrıya başkaldıran ilk dişi denilince erkek kaleminden dökülen tarih tamamen yok saymak için elinden geleni yapmış gibi görünüyor. kitaplar bu konuda sanki hep bir ağızdan yazmaya başlayan yazarların kelimeleri ile dolu kaynak karışık, çok eski, içinden çıkılması güç konu…
en eski efsane sira alfabesi ile yazılmış. Âdem ile lilith anlaşamaz. lilith iki sininde aynı anda yaratıldıklarını birbirlerinden üstünlüklerinin olmadığını savunur. bildiğimiz aile içi çatışma gerçekleşir. lilith başkaldırır. tanrının özel ismini telaffuz eder, göğe yükselir..(buradan lilith nin cennetten kovulmadığını kendi isteği ile ayrıldığını ölümsüzlüğünün devam ettiğini çıkarımla ya biliriz.) Âdem tanrıya seslenir ve eşinin gittiğini söyler. tanrı lilith nin peşinden 3 melek gönderir. geri dönmesini buyurur. aksi halde her gün 100 oğlunun ölümüne şahit olacağını söylenir melekler aracılığı ile..(buradan tanrının adem’i desteklediği ortaya çıkar.) lilith geri dönmez.
kaynaklardan hikâyenin ne zamandan beri anlatıldığı belli değil. bu hikâye ile ilgili gerekli araştırmanın yapılmadığı da aşikâr olandır. kasten yapılmamış olması neden sorusunu uyandırıyor? doğurganlığı olmayan erkeğin, kendisine tanrısal bir güç edinme arzusundan olabilir mi? ilgili mit’ler de kadının yaratılışı ile ilgili havva’nın ilk kadın olarak kabul edilmesi? oysa herkesçe bilinen mit’ler …lilith neden araştırılmıyor??
kadin; ataerkil olan ve kolektif bir şuuru barındıran toplumuz. lilith hakkını arayan, isyan edebilen, gerektiğinde terk edebilen, kendini ezdirmeyen kadındır. bana göre anaerkil dönem ile ataerkil dönemler arası geçiş. kadının toplumdaki değerinin etkisinin kaybedilişi alt varlık olarak adlandırılmaya başlangıcı… lilith’in şeytani varlıklarla beraber olması, çocuklarının öldürülmesi örneği peki acaba lilith o varlıklarla isteyerek mi birlikte oldu ve insan hayvan karışımı çocukları oldu. yoksa o canlılar lilith nin rızası dışında birlikte oldu ve o canlılar meydana geldi.???
havva ve Âdem’i herkes biliyor. tüm kültürlerde çağlar boyu kadın ve erkek rollerinin belirlenmesinde ne etkili olmuştur bu hikâye? peki, lilith o nerede?
tevrat kutsal kitap değil mi? bizler bütün kutsal kitapları kabul etmiyor muyuz? neden birinci bölümde yazan âdem ile bir dişi yaratıldı. yazısı yerine ikinci bölümdeki Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılan dişi yazısını yalnızca doğru olarak kabul ediyor. tarihi yazıya döken cinsiyet erkek olduğu için mi?
ortaçağda kızıl saçlı kadınların neden yakıldığını biliyor musunuz? çünkü lilith kızıl saçlı ve çok güzel bir kadın ve onun şeytan olduğu düşünülüyor. ünlü fransız sembolist şair charles baudelaire’in şeytan kadın tasviri lilith efsanesi olduğu söylenir. kadın dört kutsal kitapta da günah keçisidir. geçmişi eski mezopotamya uygarlığına kadar uzanan sümer ve babil mit’lerindeki rüzgâr tanrıçası lilitıu ile ilişkilendirilir. lillake ismiyle m.ö 2000 yıllarında “gılgamesh ve söğüt ağacı” hikâyesininim yazılı olduğu sümer tabletinde, kabala, talmud, ölü deniz tomarları ..vs görülür.
yasak meyveyi tadana kadar cinselliğinin bile farkında olmayan saf havva…
uysal, söz dinleyen, erkeğe bağlı, çilekeş kanaatkâr “iyi” gibi kavramlar din ve ahlak kitaplarında havva için yazılmıştır. erkek egemenliğini reddedip mücadeleci, başına buyruk, denetimsiz olan ise din bilginleri için hep lilith olmuştur.
şimdiye kadar erkekler tarafından yazılan tarihte her nedense pozitif kadın figürlerinin negatif figürlere oranı ne kadar az olduğunu düşünmek günümüz kadınına uyarlanınca pekte şaşırmıyor insan. ama artık kadınlarda tarihi yeniden gözden geçirmeli.
lility erkek kaleminde yok sayılmaya çalışılsa da bugün artık bazı kadınsal örgütler tarafından kadının simgesi konumunu almıştır. dayatma şekilde sunulan havva efsanesinin artık pek de inandırıcılığı kalmamış. ya da sorgulanma safhasına çoktan geçilmiştir..
bana göre kadın erkek eşitliği sorunu temel alan ataerkil toplumların aynadaki görüntüsünden başka bir şey değildir. yalnız insanlığın varoluşundan bu yana devam eden kadın-erkek çatışmasının varlığını kesinlikle kabul ettiğimi de belirtmeliyim. havva yaratıldıktan sonra lilith unutulmak istendiği i için yok sayıldı. öldürülmüş olduğu söylendi. oysa lilith ölümsüzlüğü kayıp etmemişti.
belki hala aramızdaki cesur kadınlara görünmeyen kuvvet sağlıyordur….
lility işte böyle bir tanrıça..
belki de böyle sanılıyor….
şimdi tarihin tozlu sayfalarında adını altın harflerle yazdıran ve maalesef isimsiz kadınlarımıza yolculuk yapalım;
sevgiler saygılar
kadin olmak…
insan esasen ne erkektir ne dişi. cinsiyetin farklı olmasının amacı, cinse özgü biçim farkını oluşturmak olmayıp yalnızca üremeye yarar… (marie le jars de gournay)
kadın; tarih boyunca çok farklı algılamalara neden olmuştur, oysa erkek den farklı olmayan insani bir varlıktır. olumsuz anlamlar yüklenmesi tarihteki kadına bakışı anlamamıza neden olmaktadır. erkeğin özne kadının ise onun bağımlısı olarak kültür ve geleneklerde yansıtılmaktadır. michelet “ kadın şu bağımlı varlık… “ der. söylenen bu negatif sözleri çoğaltmak tahmin edeceğiniz gibi hiç zor değil. kadını bir bütün olarak inceleme pek fazla yapılmamıştır. kadının genelde bir yönü incelenmiştir. buda bütün olarak bakılmadığı için eksk kalmasına anlam bütünlüğü sağlanmasına neden olmaktadır. modern dönemde “feminizm” sözünün etrafında düğüm şekli verilmektedir. oysa feminizm “ kadınların haklarını, toplum içindeki rollerini genişletmeyi kapsar.”
cinsiyetcilik kadın cinsine karşı ayrımcılık “fallorasinin” meydana getirdiği sonuçtur. “fallorasi; erkeğin kadının üzerinde kurduğu egemenliği ifade eder.” tarih kitaplarının çok bahsetmediği savaş kadın ve erkek arasında ki...
tarih boyunca kadın; önemi çoğunlukla göz ardı edilendir. kadının yerini gerçek anlamda görebilmek için tarih öncesine gitmekte fayda vardır. kadın tarih öncesinde toplayıcı misyonu ile erkek ise avcı misyonu ile yer alır. anaerkil toplumun mevcut olduğu dönemdi. kadın kabileler arasında barışı temsil ederdi. kabilelerin ittifak sağlamasına yapılan evlilikler neden olurdu.
antik çağdakadınları;
miletli aspasia, mantenial diotima, hipparchia, arete ve lais ve iskenderiyeli hypatia zamanın ünlü flazoflarına dersler verdikleri ve felsefe okulları açtıklarını biliyoruz.
miletli aspasia ve mantenial diotima; sotrokes’in hocalarıdır.. milett,i diyoloğ yöntemini sotrokes’e öğretmiştir.
iskenderiyeli hypatia; dönemin bilinen en etkin bilginidir. tarihin bilinen ilk matematikçisidir.”cadı avı “ olarak bilinen kadın düşmanlığının ilk kurbanıdır.ölümü roma imparatorluğunun hristiyanlaşma dönemine geçişinin kesin işareti olan “pağan” felsefesinin son buluşudur.
ortaçağ kadınları; bilim ve felsefe ile ilgilenen kadınların cadı olarak görüldüğü cadı avı dönemi.
hidegard von bingen, mechtild von magdeburg, katharina von siena, chistine de pizan
mechthild von mağdeburg; “aptallı, kendi halinden memnundur; bilgelik soruları sormakla bitiremez”
katharina von siena ;”insan iradesi özgürdür; insanın kaderi önceden belirlenmiş değildir.”
chistine de pizan; ilk fransız kadın yazar.
sonraki dönemlerde teknik devrimler başlamıştır. kadının toplumdaki yeri değişti. saban, rüzgâr ve su değirmenleri icat edildi. ufak bahçelerden büyük tarım arazilerine geçildi. kadının çapası erkeğin eline sapan olarak geçti. kilise reformları ile kadın güçsüzleşmeye başladı. engizisyon mahkemeleri büyücü kimliği yapıştırdığı kadınların yakılması kararını verdi. evli kadın artık kocasının yetkilerini konumunu alamaz oldu. 16. yüzyılda paris de “aile el kitabı” yayınlandı. kadın artık yalnızca eşinin rahatını sağlamak görevine laik görülmüştü.
rönesans dönemi kadın;
geçiş dömemi. kadın filozoflar eşitlik için mücadele vermiştir.
isotta nogarola; “havva ve Âdem’in günahının eşitliği ya da eşitsizliği hak. diyalog”
tullia d’aragona; “aşkın sonsuzluğu üzerine diyalog”
teresa von avila;” vida adlı eseri keşfi ilk deneme”
reform hareketlerinde kadınların sayısı erkeklerden fazladır. amerika kolonileri daha özgürlükçü olduğu için kadınlar amerika’ya göç etmeye başladı. mary wallstenecrft “ kadın haklarının doğrulanması” isimli deneme yazdı. devrimden sonra kadınların ekonomik hayatta talepleri çoğaldı. 20. yüzyılda iş hayatında kadın ve erkek arasında cinsiyetten değil aldıkları eğitimden kaynaklanan farklılıkların olması gereği oluştu. osmanlı imparatorluğunun çöküşü ile kadınların özgürleşme dönemini de beraberinde getirmeye başlamıştır.
mucit deyince ya da bilim adamı deyince akla hep erkekler gelir. oysa günlük hayatta kullandığımız testereden cam sileceğine bulaşıl makinasından kurşun geçilmez yeleğe kadar birçok buluşun imzası kadınlara aittir.
dr. grace murray hopper “bilgisayarın anası” hedy lamarr “gizli iletişim sistemleri” margaret knight “kese kağadı” alice h. parker “gazlı fırın” dr. ellen ochoa “optik analiz sistemleri” dr. maria telkws “ev güneş enerjisi” gibi bunlara pek çok buluş eklemek mümkündür.
günümüzde kadın iki farklı düşünceye yapısı ile iki farlı görüşe oturtulmak istenmektedir. birinci görüş; iyi bir eş, iyi bir anne… ikinci görüş kadının her şeye sahip olma gereği olarak sunulur. tüketime özendirilen kadın yaratılmak istenmektedir. oysa biz ka perileri her şeyi bir arada yapabilecek kadar büyük yüreklere sahibiz diye düşünüyorum. sizce…..