Kiralık Aşk - günaydın hanımlar...fragman muamması devam ederken güne

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
günaydın hanımlar...fragman muamması devam ederken güne heyecanlı bir başlangıç yapmak isteyenler için 27. bölümümüz yayında. iyi okumalar...

kiralik aşk defne’nin yolu bölüm 27

***küçük karanklık kulübemizin, küçük karanlık odasındaki, küçük dar yatağımızda…
ömer, bir kolu defne’nin başının altında, diğer kolu ile gözlerini kapatmış, yüzü kızarmış, vücudu ter içinde derin derin nefes almaktadır. defne, saçları ömer’in göğsüne yayılmış, eli ömer’in vücudunda gezinmektedir.
defne: kızdın mı bana?
ömer (boğuk bir sesle): kızmak mı, dalga mı geçiyorsun? sana neden kızayım? (kolunu gözlerinden çeker, defne’ye bakar, hafif gülümser). hayatımda hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. 15 yaşımdan beri başıma böyle bir şey gelmemişti. kabul ediyorum bu raund senindi. bir-sıfır…senin yanında kontrolden eser kalmıyor bende defne.
defne: hımm, kalmıyor demek…
ömer: yaaa…ben de sana takılıp duruyordum niye heyecanlanıyorsun, geriliyorsun diye. halime bak (kahkaha atar) boşa gitti bizim üçüzler
defne (şakacıktan çok bozulmuş gibi iç çeker): offf, tam da üçüz fikrine alışmaya başlamıştım…
ömer (biraz durur, eğilip defne’yi öper): sen böyle davranmaya devam edersen, ikizler için şansımızı deneyebiliriz.
defne (düşünüyormuş gibi yapar): hımm, üçüz olmazsa, ikiz. o da olumlu tabi. neden olmasın…
ömer: bak sen! kendi ellerimle bir canavar yarattım galiba. benim utangaç prensesime ne yaptın, sen kimsin söyle bakayım?
defne: prensesiniz utangaçlığın demode olduğuna karar verdi ömer bey, kendisini kapının önünde bıraktı. veee….
ömer (hevesle): ve?
defne (hızla yataktan fırlar): sizin gömleğinizin kendisine daha çok yakıştığına karar verdi (ömer’in gönleğini üzerine geçirir) zaten sizden de pek hayır yok gibi. ha, bir de saatlerdir onu beslemediğinizi hatırladı. yemek yoksa, oyun da yok kara gözlü piremsim.
ömer (defne gömleği iliklemeden fırlayıp yakalar): bak sen, tehdit hatta şantaj ha. bana…sen gelsene bir bakıyım buraya. (defne’yle birlikte yatağa devrilip gıdıklamaya başlar. defne’nin iki kolunu başının üstünde tek eliyle kavramış, diğer eliyle acımasızca saldırıya geçmiştir.) benimle dalga geçersin ha? erkekliğime laf çarparsın demek…
defne (kahkadan boğulacak gibi olmuş, bir taraftan kıvrılıp kurtulmaya çalışmakta, bir taraftan yalvarmaktadır): ömer, dur! ayy, allah aşkına dur. yapma…! söz bak, yemin bir daha yapmıycam. aaa, ordan çok gıdıklanıyorum, ömeeerrr. yeter, lütfeeen! pes, vallahi pes! ne istersen yapıcam , dur artık…
ömer (gıdıklamayı, hafif hafif okşamaya çevirmiştir): ne istersem mi?
defne (ömer’in gözlerinin içine bakar, kahkası kesilmiş, derin bir nefes alır): ne istersen…
ömer (biraz bekler, sonra sırıtarak defne’yi hafif çimdikler): kalk bakalım tembel piremses. yemek hazırlama sırası sende bu sefer o zaman. belki yemekten sonra ayaklarımı da yıkatabilirim…
defne (kalkıp, yastığı ömer’in kafasına indirir): eşşek, görürsün sen.
ömer (yastığı geri fırlatır): bir-bire ne dersin? berabere sayalım mı? hem bak uslu bir pirenses olursan, ayaklarım dışında başka yerleri yıkamana da izin veririm belki.
defne: rüyanda görürsün canım. ayrıca oyun daha bitmedi. servis sırası da ben de. intikamım acı olucak .
***erol’un evi
(kapı yavaşça açılır, karaların adamı erol kucağında kara kedi ile karanlık evine girer. kapıyı kapatır, bir süre yaslanır. sonra uzanıp ışığı yakar. ev aydınlanır)
erol (kara kedi’yi yere bırakır): evet, çirkin hanım. yeni evinize hoş geldiniz. şöyle bir dolaş bak bakalım beğeneceks misin? senin rafine zevklerine uygun mu? ne dersin?
kara kedi, erol’a pis bir bakış fırlatır ama ayaklarının dibinden ayrılmaz.
erol (salona doğru ilerler): gel hadi, gel. çekinme. bak ne diyeceğim: sana şöyle afillisinden bir sepet alana kadar şu koltuğa oturabilirsin. (yüzünü buruşturur) çok tüy dökmemeye çalış olur mu?
kara kedi koltığa zıplar, bir koklar, erol’a bakar.
erol (ceketini çıkarmış, kol düğmelerini çözmeye başlamıştır): tamam şekerim. sen burda keyfine bak. ben de üzerime rahat bir şeyler giyip geleyim (göz kırpar. arkasını dönüp, merdivenlere doğru ilerlemeye başlar)
kara kedi hemen yere atlayıp, erol’u takip etmeye başlar.
erol (şaşkın bakar): ne o? benden beş dakika bile ayrı kalmaya dayanamıyor musun yoksa? iyi, gel bakalım sen de gel. (merdivenleri çıkarken konuşmaya devam eder). sana da bir duş aldırsak mı acaba? ya da yarın önce bir veterinere gidelim, şimdi pire mire de vardır sende. onların tavsiyesine göre hareket ederiz. (odasına girer soyunmaya başlar) biliyor musun, daha önce hiç evcil hayvanım olmamıştı. pek benim hassas kötü yüreğime göre değil bu işler…
kara kedi sinirle tıslar.
erol: pardon tatlım. sana evcil dememem lazımdı değil mi? kusuruma bakma, alışıcaz zamanla birbirimize.
ha, bu arada peşin peşin söyleyeyim. bu evin kuralları var. benden habersiz eve erkek kedi atmak yok…hatta benim haberimle bile atma diycem ama dua et bu konularda gayet modern görüşlü bir erkeğim. önceden haber verirsen o gün başka yerlerde takılırım.
yalnız, aklında olsun, bahçıvanın tekirinden uzak dur. bütün mahalleyi sıraya dizdi diye anlatıyordu geçenlerde nuri amca kasıla kasıla.
(erol üzerini soyunmuş banyoya doğru ilerler. tabi ki kara kedi de paçasına yapışmış vaziyette peşinden. banyo kapısını açar, tam içeri girerken kara kedi’nin de girdiğini fark eder)
erol: hop, orda dur bakalım. o kadar da uzun boylu değil. birlikte yaşayacaksak, bribirimizin mahremine saygı göstermemiz lazım. dışarı!
kara kedi yüzüne acınası bir ifade yerleştirmeye çalışsa da pek başarılı olamaz. erol, ayağını yere vurarak dışarıyı işaret etmeye devam eder. kara kedimiz süklüm püklüm çıkar, kapının önüne yere yatar, kötü bir bakış fırlatır.
erol: hiç öyle bakma bana. duş alırken bir kedi tarafından dikizlenmeye niyetim yok. senin bu konuda iyiniyetli olduğundan da şüphelenmeye başladım. beni kötü emellerine alet edemezsin. git aşağıda bekle. hadi, sana diyorum!
kara kedi istifini bozmaz, patilerini yalamay başlar.
erol: peh, evcil hayvan mı demiştim ben? başıma nasıl bir dert aldım acaba? (banyoya girip kapıyı kapatır. içerden duş sesine karışan sesi duyulmaya devam eder) hayır, duyan da kendi kendime konuştuğumu sanıcak…
kara kedi bu esnada özlemle kapıya bakmaktadır.
***o esnada kulübemizde…ateş yakılmış, ortam biraz daha ısınmıştır.
defne, mutfak tarafında ocağın başındadır. ömer ise defne’ye arkadan sarılmış. saçlarını bir tarafa çekmiş, boynunu öpücüklere boğmakla meşguldür.
defne: ömer tavayı yakıcam. bir rahat durur musun lütfen?
ömer: ben çok rahatım defne. ben yanmışım, tava da yansa ne olur?
defne: hıı, biraz sonra açlıktan gözün dönünce öyle demezsin.
ömer: yahu, benim gözüm döneceği kadar döndü zaten.
defne: off,hadi git masayı kur. makarna da olsu, sos da hazır. eldeki malzemelerle bu kadar oluyor işte.
ömer: (sıkıca sarıldığı defne’yi bırakmak istemez) ben, elimdeki malzemeden gayet memnunum. eksiği yok fazlası var. bana bir ömür boyu yeter…
defne (ömeri’in kollarında geri döner, yanağına bir öpücük kondurur): çok fenasın! hadi oturalım artık. ben gerçekten acıktım.
ömer (isteksizce bırakır defne’yi): tamam, tamam. (raftan uzanıp bir tabak alır, bir çatalla birlikte masaya yerleştirir)
defne (şaşkın bakar): sen yemeyecek misin?
ömer (sırıtır): yiycem
defne: e, tabak? (yaklaşır, tam sandalyeye oturacakken, ömer kolundan tutup kucağına çeker oturtur)
ömer: sana ne kadar cimri bir adam olduğumdan bahsettim mi hi? bir de tek kişilik yaşamaya alışık olduğumdan… evde öyle fazla sandalye falan istemem. bundan sonra benim yanımda ayrı oturmak yok defne hanım, sizin yeriniz benim kucağım. yemeğimizi de paylaşarak yiyeceğiz tabi ki…
defne (ömer’in kucağında biraz kıpırdanır, yerleşir): hımm, siz bilirsiniz ömer bey. yalnız, bacaklarınız uyuşmasın sonra?
ömer (elini yavaşça defne’nin bacaklarında gezdirmeye başlamıştır): hiçbir şeyin uyuşmayacağını garanti ederim aşkım. artık beni beslesen mi diyorum? gece uzun, enerjiye ihtiyacım olabilir…
defne (gülerek ömer’in boynuna sarılır): vaatler, vaatler…
güzel çiftimiz yaramaz çocuklar gibidir. neşe ve kahkalar içinde spagettilerini yemeye başlarlar. bazen birer ucunu yakaladıkları spagettinin ortasında buluşurlar. bazen üzerlerine düşenleri toplamak zorunda kalırlar…ikisinin de elleri yerinde duramaz, sürekli diğerine dokunmak ihtiyacı içinde dolaşır durur…
…..
defne: hımm, ben çok doydum, yeter artık…
ömer (göz kırpar): ama ben doymadım, ne yapıcaz şimdi?
defne (mahsustan esner): seni bilmem, ben uyuycam.
ömer: yok öyle küçük hanım. kaçamazsın elimden.
defne (birden aklına süper bir fikir gelmiş gibi heyecanla doğrulur): dışarı çıkıp, yıldızları seyredelim mi biraz? çok uzun zaman oldu. en son seninle…
ömer: hatırlıyorum defne, ama olmaz dışarı çıkamayız.
defne: niye, yırtıcı hayvanlar falan mı var?
ömer (güler): burda karşına çıkabilecek en yırtıcı hayvan benim galiba . dışarı çıkamayıız…çünkü…(bir eli yine defne’nin gömleğinin düğmeleri ile oynamaya başlamıştır) dışarısı soğuk ve çıkarsak üzerimizi giyinmemiz lazım. ben bu halimden gayet mutluyum şu anda.
defne (eli ömer’in omzunda): lütfeeen!
ömer (başını sallar): i, ıh. olmaz dedim!
defne (eli yavaşça omuzdan aşağıya inmiş, göğsünü okşamaya başlamıştır): çok rica etsem.
ömer: hayır, beni kandıramazsın
defne (ilerlemeye devam eder. yaklaşıp ömer’in kulağına fısıldar): ama ben çok istiyorum desem. hem belki oyunumuza orda devam ederiz desem…
ömer (pes edercesine, başını defne’nin göğsüne yaslar): hiç adil dövüşmediğinin farkındasın di mi?
defne: hı hı, iyi bir öğretmenim var…
ömer (defne kucağında kalkar): pekala prenses. sen nasıl istiyorsan öyle olsun (öper, yere bırakır): sen şuradaki dolaba bak. ilave battaniyeler falan olabilir. ben de çıkıp göl kenarında bir ateş yakayım. orda uzanır seyrederiz yıldızları. ya da sen yıldızları seyredersin, ben de seni…hadi bakalım, marş.
***erol’un evinde
erol (giyinmiş, saçları ıslak, salondaki bardan kendine viski koymaktadır. ayağının dibindeki kara kedi’ye bakar): sütünüzü nasıl alırdınız hanımefendi?
kara kedi, en tiz perdeden bir miyav çeker.
erol: tam da tahmin ettiğim gibi. ne vericez peki sana? fare kanı mı? iyyy…tamam, tamam kızma. dolapta et vardır herhalde. şimdi gider mutfağa bakarız
(o sırada cep telefonu çalar, erol parmağı ile kra kedi’ye sus işareti yaparak telefonu açar, koltuğa oturur. kara kedi de zıplayıp kucağına)
erol: alo?...sude hanım? teşekkür ederim, iyiyim tabi iyiyim …de . siz beni niye aradınız? işle ilgili bu saatte …bir sıkıntı mı var?
(ekranın diğer yarısında sude’yi görürüz. neriman’ın yatak odasında, nöro ile birlikte oturmaktadır. nöro da hevesli bir yüz ifadesiyle kulağını yanaştırmış, dinlemeye çalışmaktadır)
sude: yok, yok erol bey. kusura bakmayın, sizi de rahatsız ettim ama…
erol (küçük bir kahkaha atar): güzel bir kadından rahatsız olacağım günlere henüz gelmedim daha…konu neydi? iş değilse madem…
sude: şey, aslında özel bir konu. pek telefonda anlatılacak gibi değil. yüzyüze konuşabilir miyiz? beraber bir yemek yesek..
erol (kafasını koltuğa yaslar): doğrusunu söylemek gerekirse, bugün benim için hem yorucu hem de tatsız bir gündü. pek dışarı çıkacak modda değilim…(bir iki saniye bekler) ama konu acilse…
sude: biraz acil aslında
erol: peki…o zaman…siz bana gelebilir misiniz? burada bir şeyler yeriz. hem özelse daha rahat konuşuruz.
(diğer tarafta nöro, panikle olmaz der gibi başını sallar. sude ona uzaklaştırarak cevap verir)
sude: olur, olur tabi…yarım saate kadar ordayım o zaman. görüşürüz
erol: bekliyorum…(kapatır, kara kedi’ye döner) sence endişelenmeli miyim çirkin? evimi nerden bildiğini de sormadım. ilginç bir genç kadın…
gel bakalım, misafirimiz gelmeden seni besleyelim. sonra huysuzluk etme. ha, bu arada, o varken de paçama yapışıp durma olur mu? imajımın zedelenmesini istemem
kara kediyi kucağına alıp kalkar…
***göl kenarında
ömer’in yaktığı ateş ve ay dedenin yumuşak ışıkları altında defne ve ömer yere serdikleri battaniyelerine uzanmış, üzerlerine de birkaç kat çekmiş konuşmaktadır. kamera uzaktan başlayarak onlara yaklaşır. defne’nin gökyüzünde yıldızları işaret ettiğini, ömer’in de kulağına mırıldanarak hikayeler anlattığını görürüz.
ömer: o mu, orion takım yıldızı…orion, artemis’in aşık olduğu bir avcı. hikayesinin değişik versiyonları var aslında.
defne (başı ömer’in göğsünde): artemis kim peki?
ömer: zeus’un kızı, apollon’un da kardeşi. vahşi doğa, avcılık ve ay tanrıçasıymış. orion ise genç, yakışıklı , iri yarı bir avcıymış. artemis ona görür görmez aşık olmuş. o kadar aşık olmuş ki, kendi kendine aldığı hiç evlenmeme kararını bozmuş, onunla evlenmek istemiş.
ama apollon kardeşinin bu avcıyla evlenmesini istememiş. artemis'i vazgeçirmeye çalışmış. artemis de vazgeçmek yerine daha çok bağlanmış orion’a.
defne: evlenebilmişler mi peki?
ömer: i, ıh. apollon’un bir oyununa kurban gitmişler. artemis bilmeden okuyla orion’u vurarak öldürmüş.
defne (hüzünle daha da sıkı sarılır ömer’e): demek onlar da hiç kavuşamamış, öyle mi?
ömer (cevap vermez, defne’nin saçlarını öpmeye ve okşamaya devam eder. bir süre sessizce uzanırlar öyle)
defne (başını kaldırmadan konuşur): ömer?
ömer: efendim aşkım.
defne (öksürür, boğazını temizler): ben düşündüm de…
ömer: evet
defne: yani, galiba, ikiz fikrine alışabilirim gibi geliyor. tamam,üçüz biraz fazla olurdu ama, ikizlerle baş edebiliriz sanki ne dersin?
ömer (şaşkın defne’ye bakar): defne, sen düşündüğüm şeyi mi kastediyorsun.
defne (kafasını biraz daha gömer, belli belirsiz): evet…yani, sen de istiyorsan tabi..
ömer: soruyor musun hala? (defne’nin çenesinden tutup, yüzüne bakar) gözlerime bak lütfen! emin misin, neden fikrini değiştirdin?
defne (uzun uzun ömer’e bakar): ben…seni bu dünyada her şeyden çok seviyorum. aramızda hala söylenmemiş çok şey var. yarının ne getireceğinden de çok korkuyorum. ama bu gece bizim olamaz mı ömer? sadece ikimizin… başka her şeyden, herkesten uzak. sadece sen, ben, yıldızlar…
ömer (gülümseyerek): yarın pişman olmak yok ama.
defne: hayır yok. asla pişmanlık yok bundan sonra. sen de söz ver…
ömer: deli misin sen? hiçbir şeyden bu kadar emin olmadım hayatta. keşke elimde korkularını yok edecek sihirli bir değnek olsaydı…(gülmeye başlar) sihirli değnek mi dedim ben? gel buraya prenses. asıl oyun şimdi başlasın…
üzerine uzanıp defne’yi öpmeye başlar.
ayışığı saçlarında oynaşırken kameramız yavaşça, gürültü çıkarmadan yanlarından uzaklaşır….
end of episode 27


not: şarkı önerilerinizi bekliyorum. benim aklımdaki klişe, tabi ki "yıldızların altında"

Oy Ver

6.3
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.