Kiralık Aşk
wolfıstg, mutlu yıllar sana. doğum günün kutlu, herşey gönlünce olsun.
gamze, güzel dileklerin için teşekkürler.
ben 30. bölümdeki boşlukları doldurmak istiyorum. kendime göre bir yorum yaptım. inşallah sıkılmadan okursunuz.
belki de, defnenin annesi ile ömerin annesi birbilerinden habersiz aynı işi yapıyorlardı. köy köy dolaşıp ilaç dağıtıyorlardı. kimsesizlere yardım ediyorlardı.
defnenin anneannesi türkan çocukları aşırı derecede seviyor. burdan yola çikarak şöyle düşündüm.
defnenin annesi, (x) köyünde kimsesiz kalan çocukları sahiplenip annesine getiriyordu. önce serdarı,ardından defneyi, yıllar sonra da esrayı getirdi.
olamaz mı çok mu uçtum. neyse uçmak iyi geldi devam ediyorum.
en son esra geldikten sonra (birkaç aylık bir bebekken) çocukları annesine bırakıp gitti. ya ölümcül bir hastalığı vardı, ya da gerçekten iyi bir kısmeti çıkmıştı. ne de olsa kendi çocukları değildi. bir kan bağı yoktu onlarla arasında. annesi türkan çok daha güzel bakardı onlara...
başka nasıl olabilir ki. kaç tane anne öz çocuklarını hele hele esra gibi bebekken bırakıp gidebilir... bu sır türkanda...
şimdi ömerin, annesi ile yaptığı son konuşmaları kafamda yorumladığım gibi anlatmak istiyorum.
emine: ömer sen benim biricik oğlumsun. canımsın.seni dünyadaki herşeyden daha çok seviyorum. bunu bil lütfen... ama...yıllar önce x köyüne ilaç dağıtmak için gittiğimde benimle aynı görevi yapan ve doğum yapmak üzere olan bir bayanla tanıştım. kendisi hamileyken kocası ölmüş. hayatta başka kimsesi yokmuş. iyi arkadaş olduk onunla. hem de çok çok iyi arkadaş... onu çok sevmiştim. tam kafama göre bir arkadaş buldum diyordum. meğerse kötü hastalığı varmış. ölüyormuş. doğacak bebeğini bana emanet etmişti. ben de ona söz vermiştim. kendi çocuğum gibi bakacağım. gözün arkada kalmasın demiştim. ama senin hulusi deden bunu duyunca asla kabul etmedi. kendi soyumdan olmayan ne idüğü belirsiz birinin çocuğu bu eve giremez dedi. onca yalvarmalarım boşa gitti... arkadaşım çok güzel bir bebek dünyaya getirmişti. kıpkızıl saçlı, kızıl gözlü, pembe dudaklı, bembeyaz dünya güzeli bir kız bebekti. deden kabul etmeyince x köyünde çocukları çok seven bir bayan (türkan) hemen aldı onu elimden. bayanın kim olduğunu bile öğrenemedim. beni hemen uzaklaştırdılar... hala ona yanıyorum...
bak ömer o bebek şimdi büyümüştür. senin yaşlarına yakın çok çok güzel bir genç kız olmuştur. onu hala çok merak ediyorum. deden bu kadar acımasız olmasaydı o da seninle birlikte burada büyüyecekti. acaba şimdi ne yapıyor, nasıl bir yaşantısı var. öyle merak ediyorumki. o bebek bana arkadaşımın emanetiydi. deden yüzünden emanete ihanet ettim ben... içim acıyor...
ömer o köye gitsen belki de onu görürsün. ben gidemedim. deden mani oldu hep. ama sen onu bulabilirsin belki. küçük bir köyde topu topu kaç tane kıpkızıl saçlı genç kız vardırki ? üstelik o dışardan gelen bir kadının kızıydı. belki de tektir. eşi benzeri yoktur...
işte bu konuşma ömer için bir vasiyet gibi olabilir... ömerin dedesine olan kini böyle bir olay olabir mi ? ona kötü demesi için yeterli mi bilmiyorum... 15 martta annesi öldüyse, ömer de her yıl o vasiyeti yerini getiriyor. x köyüne gidip, ilaç dağıtıp kızıl saçlı kızı arıyor olabilir.
bu sene de gittiyse ve defneye söylemeden gittiyse sebebi : denizli-manisa birbirine yakın. ömer şüphelendi... ömer tam da annesinin kendisine yakıştırdığı kızıl saçlı prensesini buldu... bu seneki gidişi sadece defneyi araştırmak içindir belki... bu yüzden defneye söylememiştir...
asnil