Kiralık Aşk
gamzecim dünden beri yazdıkların o kadar dokunaklı ki etkilenmemek mümkün değil. defne'nin güncesi de ayrıca çok yaratıcıydı. seninle hep aynı pencereden bakıyoruz, aynı şeyleri düşünüp , hissedip farklı zamanlarda yazıyoruz ve bunu yaşamak çok güzel...
ziyaretçi evet yayınlanmamış yazı oydu. çok teşekkür ederim her zaman ilgileniyorsun. senin de çözümlemelerin ve yorumlarının sıkı takipçisiyim biliyorsun.
gamze, perihan, deniz, mavi, ayşegül, asiye, gülçin, nilgün, sevil, isimsiz 22:32 güzel sözleriniz ve verdiğiniz değer için çok teşekkür ederim. buraya bile yazmaya zor vakit ayırıyorum aslına bakarsanız başka yerde şu an için zor.
1 ay kadar önce " yan rollerin dolambaçlı durumlarını ve bizi geren olayları izlemektense ömer'in geç çocukluk, ergenlik döneminde kendini nasıl yetiştirdiği , intihar eden sorumsuz babadan sonra yaşadığı çaresizliği nasıl aştığı ve bunu itici güç olarak kullandığı ; defne'nin terk edildikten ve ağır bir çocukluktan sonra hala nasıl naif ve iyi niyetli kalabildiğini pskolojik çözümlü geri dönüşlerle izlemeyi daha keyifli bulurdum " diye yazmıştım. bu fragman beni çok çok mutlu etti kısacası dört gözle bölümü izlemeyi bekliyorum. bir de madem şiir gibi ve nostaljik bir bölüm olacak keşke arka fonda düş sokağı sakinleri " sevdan bir ateş "çalsa :)
tesadüf diye bir şey var mı ? gerçekten kontrol edip değiştirebileceğimiz şeyler var mı ? yoksa dexter'ın bile dediği gibi hayatta bazı şeyler "kismet" mi ? 3 iplikçi kız kardeş kaderin ağlarını örüyor ve kesiyor mu ? ve biz aciz miyiz?
erich fromm " sevme sanatı "nda sevme çeşitlerinden, beklentisiz ve karşılıksız sevmekten ve bunun nasıl yapılabileceğinden bahsediyor. yasemin- sinan, yasemin -ismail , ömer -defne , ömer -iz , sude - sinan , neriman - necmi , mine - ömer sanki aşkın, sevginin farklı ve çeşitli halleri gibiler. herkes kendine göre seviyor.herkesin doğrusu kendisi için. en gerçek diye bir şey yok.
bu noktada benim için görülmesi tahammül edilemez olan woody allen'ın " vicky christina barcelona"sındaki gibi iz ve defne arasında kafası karışabilecek ömer olur. orada da adam sonradan gelen 2. kadına şunu söylüyordu " hani bazen bir yemek yapılır ama bir şey eksk kalmıştır, lezzetsizdir. işte sen de tuz gibisin. lezzet kattın." bunun yorumunu yapmak istemiyorum.
çocuklara sevdiklerini kaybettiklerinde o(nlar) seni gökyüzünden seyrediyorlar ;aslında hep seninle birlikte, yanında diye telkin verilir. inanmak istemeseniz de bir yanınız hep öyle olmasını ister. kimbilir belki ömer de gökyüzüne bakarak yalnızlığını paylaştı ve acaba beni de olduğum gibi , ben olduğum için sevecek birisi var mıdır diye hayal kurmuş olabilir mi? defne'nin gökyüzünde yıldızları izlemek istemesi ya da gökyüzüyle ilgili yaptığı konuşma bu yüzden çocuk denebilecek yaşta anne(sevgi) ve baba(güven)sını kaybetmiş birini oturduğu yerden doğrultuyor. çünkü " herkesin bir feridesi vardır ben bilmez miyim ?
herkesin bir ayakkabısı gibi herkesin bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim ?
bir de kimsesizliği..."
aşk herşeyi ve herkesi eşit kılan en büyük devrimdir. aşk mucizenin ta kendisidir.
" dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak herşey."
sizler de sevgiyle kalın...