Kiralık Aşk - öncelikle özür dilerim çok uzun oldu yazım ama bölemedim

Kiralık Aşk Kiralık Aşk
MDK
Bayan
istanbul / Türkiye
27/5/1979 (46)
öncelikle özür dilerim çok uzun oldu yazım ama bölemedim bir yerinden. herhangi bir bölümünü okusanız da olur diye hepsini paylaşmak istedim.
her ne kadar yeni fragmanla başka heyecanlara geçip hülya’nın yorumları ile yeni bölüm moduna geçsem de şu saate kadar aklımda 28. bölümdeki defnenin “aşık oldum. meğer aşk insanın ömründe bir milatmış. bir kere yaşayan eski haline bir daha dönemiyormuş.” sözüleri dönüp durdu. meriç hanım içinde yine bir yerlerden beni sarıp sarmalayan hangi kitaba, hangi şiire götürdü beni diye düşünüp dururken buldum sonunda. “aşk”a gitmişiz meğerse hep birlikte.
“ya ortasındasındır aşk'ın merkezinde; ya da dışındasındır hasretinde…” diyor elif şafak. bizim aşıklarımız aslında hem merkezinde yanıyorlar hem de hasretle özlüyorlar birbirlerini. ömer aşkına “aklım almıyor” diyor sık sık ama “kalbine sığdırıyor” bir şekilde. ("aklım almıyor ama kalbime sığıyor.."-nazan bekiroğlu’nun sözü) son bölümde defne “aşık oldum” dedi ya “meğer aşk insanın ömründe bir milatmış. bir kere yaşayan eski haline bir daha dönemiyormuş.” dedi tıpkı elif şafak’ın aşk’a “aşk niçin önemli? “ diye sorduklarında “aşk bir milad demektir. şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak yeterince sevmemişiz demektir. birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir!” dediği gibi.
sonra bir ara ekliyor ve sanki bizim aşıklarımızı anlatıyor bir yerlerde elif şafak “aşk bizi tamamlayacak olan yegâne öz. hepimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz ve bizi tamamlayacak olan şey aşk. hepimizin hayat mücadelesi tamamlanmaya çalışmakla geçiyor. bunun için debeleniyor, çaba harcıyor, düşüyor, kalkıyor, tekrar yola devam ediyoruz. hüzünlerimiz, özlemlerimiz, hayal kırıklıklarımız da olgunlaşmanın bir parçası. böyle böyle pişiyoruz. yeter ki insan kendine karşı dürüst olsun. yeter ki nefsini bilsin. akıl temkinlidir. mantık ve akıl çıkarcıdır, bencildir. aşk ise bencil olamaz. aşk kendinden vazgeçebilmeyi gerektirir. o yüzden aklı rehber edinerek ancak bir yere kadar gidebiliriz. bizleri pişiren kalbimizdeki yara bereler. aşkı bulmak için insanın “ben”den vazgeçmesi gerekiyor. en zoru bu. en önemli kısmı da bu. halbuki aşk “ben”i onaylayan bir şey değil. nefsanî değil. tam da “ben”in erimesini gerektiren bir akış.” diyor.
bunları bulup tekrar okuyunca debelenen, çırpınan, hata yapan, özleyen, düşen ama kalkıp büyümeye çalışan, olgunlaşan defne ile “kendimden bu kadar vazgeçebiliyorum” dese de elindeki değil kalbindeki yara bereler ile kendi için, aşkı için en zoru yapmaya çalışan “ben”den vazgeçmeye “ben”i eritmeye çalışan ömer’in akışı geldi gözümün önüne. biz vuslat vuslat derken meriç hanım romantik komedi formatında gerçek “aşk”ı önümüze getirmiş meğer. bu durumda “seni çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki bunu sana hiç anlatamam, bu yüzden saçmalıklarım tutarsızlarım” diyen defne’nin daha da pişmesi aşkını ve kendisini anlatabilir noktaya gelmesi lazımken ömer’in ise “iki kişi olalım”, “evlen benimle”, “ömer’in defnesi” (her ne kadar bu söze bayılsam da) demek yerine, “biz olalım”, “evlenelim”, “ömer ve defne” demesi gerek. defne’yi sevdiği için kendisi ile arasını açan değil de tam da kendi özüne getiren olduğunu gördüğü, anladığı, hissettiği noktaya gelmesi lazım. eee bence bu noktayı görmek için de iso’nun değimi ile sabretmemiz lazım. ama bu süreç de güzel olacaktır eminim. bunun sonunda da bence artık ortaya çıksa da sır topunun dikenleri yok olmuş ve kimseyi acıtmaz olmuştur.
sevgiyle

Oy Ver

7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Test ::
:: Yarışma ::
:: Anket ::
:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi.