Kiralık Aşk
hayat türlü oyunlar oynuyor bize..ne var ki bizler ellerimizi kollarımızı bağlayıp oyunun sadece izleyicisi olamıyor bizzat oyuncusu oluyoruz hatta senaryoyu değiştirmeye yelteniyoruz bazen de...mücadele etmek, bir şeyleri değiştirmek derdiyle dört elle sarılıyoruz içimizdeki güce ve cesarete..bazılarımız çok cesur olduğunu düşünerek her şeyi başarabileceği kabulü ile çıkıyor yola, bazılarımız ise neyi başarabileceğini, içindeki cesareti sınavlardan geçerken yani oyunun tam da içindeyken keşfediyor..öyle bir an geliyor ki, kendi gözü karalığına şaşıyor insan belki de hayat, kendi kendimizi keşif yolculuğumuzdur biraz da..ömer, sahilde bir bankın üzerinde sana güvenmiyorum diyerek terk etmişti defne’yi...aşkın kibrini parlatıp, güveni tüm duygularının önüne koymuş ve aşka tercih etmişti..her insanın hata yapabileceğini, yanlış ve eksk tarafları olabileceğini,bulunmak istemediği bir resmin içine istemeden girebileceğini, sevmenin bir insanı doğrusuyla,yanlışıyla,zaaflarıyla kabul etmekten ibaret olduğunu kabul edebilseydi keşke o zamanlar...fakat yapamadı çünkü duygularıyla böyle bir sınavdan hiç geçmemişti o zamana kadar..kendinden ne kadar vazgeçebileceğini,aşkın ne kadar derinlere işleyip,gözünü kararttığını bilmiyordu henüz, azalmak yerine her geçen gün daha da büyüyen aşkla, özlemle, yeniden var oluyor...başka türlü biri oluyor ömer şimdi uçurumun kenarında yaşamak,nefessiz kalmak iyidir diyor defne’sine…yaşadığı değişimi önce kendine sonra defne’sine itiraf edercesine…oysa defne,ona aşık olduğu ilk günden bu yana uçurumun kenarında yaşıyor her anında nefesi kesilircesine…bazen sözler akla,iradeye aldırış etmeden çıkıverir dudaklardan ve gizlemeye çalıştığımız bizi ele verir tüm çıplaklığıyla..bir söz, bize rağmen taa kalbimizin derinlerinden kopup tüm engelleri aşarak,karşımızdakinin kalbine değer, tüm görünmez duvarları paramparça edip, gün ışığı gibi aydınlatır sözün değdiği tüm benlikleri bir mucize gibi...unutmaya yüz tutan ve hatta özlenen o içten tebessümü getirir kondurur yüzlere tüm cömertliğiyle tıpkı defne’nin içtenlikle söylediği canım sözünün ömer’in yüzüne kondurduğu o teklifsiz,şahane tebessüm gibi..bakışlarında birbirlerine karşı takındıkları inatçı ifade aslında öylesine masum yapıyor ki onları birbirine küsen iki oyun arkadaşı gibi çocuksu küskünlükleri…ömer’in bakışlarına,sözlerine,davranışlarına yansıyan mukavemet..defne’nin kafanın karışmasından mı korkuyorsun sorusuyla kırılmaya başlıyor önce sonra fıstık ezmesiyle biraz daha ve son darbe kalem ile tamamen kırılıp buhar oluyor darmadağın ediyor,kafasını karıştırıyor,ne yapacağını bilemez hale getiriyor ömer'i özlemin ruhunda saplı duran hançerini söküp atıyor can havliyle ömer nicedir kendine ettiklerinden,kendini aldatmalardan sonra yeniden aşka dönüyor yüzünü yani defne’sine…yeniden nefes almak,belki de nefes kesen anlar yaşamak istercesine…defne'nin meydan okurken sözleri öylesine kesin, söyleniş biçimi alabildiğine kararlı ki,ömer sadece sen ne kadar eminsin böyle diyebiliyor defne’ye…kendisinin birçok zaman nefessiz bıraktığı defne,bu kez onun nefesini kesiyor ve ömer dizginleyemiyor artık kendini,içinde çırpınan aşkı,özlemi,tutkuyu ve defne’sinin yanında alıyor soluğu...ayrıldıklarından bu yana belki de ilk kez gerçekten bakıyor defne’sinin gözlerinin ta derinlerine içinde coşup çağlayan özlemi dindirmek için bir nebze,gözlerinde pırıldayan cesarete hayran kalıyor ve aşık olduğu kadının ta ruhunu görüyor o gözlerde bir kez daha..çizimlerine gururla bakarken okşadığı d. parafı gibi okşuyor sarıp sarmalıyor tutkuyla buğulanmış gözler defne’sini…delidolu,kalbi tertemiz defne’sini…bir çift asi göz kendini ömer’in gözlerinin okşayışına bırakırken çakmak çakmak..ömer’in gözlerinden yansıyan aşka yeniden hoşgeldin diyor…kötüden,ayrılıktan yana ne kadar anı varsa unutmak istercesine yeni bir başlangıca hoşgeldin diyor adeta…bir kez daha bütünleşiyor iki ruh,iki çift göz kayboluyor birbirlerinin derinlerinde..aşk imkansızlığa kafa tutarcasına bir ihtimale tutunup geldi önceleri…olur mu acaba diyerek heveslendirdi, ümitlendirdi… içindeki boşluğu dolduracak kişi o mu diye kendilerini yoklattı da geldi...günden güne öylesine büyüyüp çoğaldı ki,ya olursa,ya daha önce tatmadıkları mutluluk onları bulursa,ya geçmişten gelen tüm hayal kırıklıkları, acı anılar unutturursa,ya tüm oyunlar boşa çıkarsa ihtimallerini de içlerinde katlayıp çoğaltıp ta geldi...muhtemel de olsa aşk için bentlerini aşmaları gerektiğini öğretti de geldi...defne cesareti giyindi,tüm engelleri,korkuları hiçe sayarak..ömer’i de davet ederek yolculuğuna bir kez daha çıktı yola deli divane...kendini aşıp,güvenmeyi giyinip,düşecek aşkın yoluna ömer de yeniden...içinden yansıttığı aynada kendi güvenebileceği kadar güvenilir, görmek istediği renge bürünmüş bir defne bulacak olmanın yüksek ihtimaliyle..ne kadar yaşarsak yaşayalım sevdiğimiz süre kadardır ömrümüz… sevginin,aşkın,mutluluğun,iyiliğin,umudun hiç eksilmemesi dileğiyle…
sabırla okuyan herkese teşekkürler sevgiyle