Ateşböceği - toplum mühendisliği olarak ortaya koyduğunuz yaklaşımlara

Ateşböceği Ateşböceği
toplum mühendisliği olarak ortaya koyduğunuz yaklaşımlara bir itirazımız yok zaten.yukarda da belirttim bunu.benim itiraz ettiğim şey, bana göre bu dizinin de diğerlerinden çok bir farkı olmadığı ve diziyi begenmeyen izleyiciye karşı takındığınız tavır.hayır bende hem hikayesiyle hemde oyunculuk performanslarıyla ikinci hatta üçüncü sınıf bulduğum bu diziye dizdiğiniz methiyeleri anlamaya çalıştığımı söylesem size:)herkesin kriteri farklı olabiliyor demekki.siz begenirsiniz ben oyuncu kadrosunu begenmem öve öve bir türlü yerlere göklere sığdıramadığınız bu dizi, benimsenen birtakım inanç ve değerlerin farklı olması nedeniyle başkaları tarafından hiç kabul de görmeyebilir.ayrıca insanlar sizin de takdir edeceğiniz gibi bahsi geçen değerleri cımbızlamak yerine verilen mesajları topyekün alma eğiliminde.hatta daha cok olumsuz mesajları.ask o kadar güçlü bir duygudur ki; birbirini seven iki insan aşkları için sınır tanımaz içlerinden nasıl geliyorsa öyle davranır. anne babaya yalan söylemeleri bu durumda son derece doğaldır.konuşan hormonlardır çünkü.diğer herşey ikinci ücüncü plandadır. ergen olsam dizide ilgileneceğim tek nokta bu olurdu heralde:)kişisel tercihinize birşey diyemem ama herkese örnek olabilecek nitelikte bir dizi oldugu fikrinizi tekrar bir gözden geçirmenizi öneririm.özellikle de çocuklara:)
okuduğum bir yazıyı da paylaşmak istiyorum sizinle.nerde o eski büyükler:(
duygusuz nesil tehlikesi!!!
hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. insanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
başkalarıyla dalga geçmeyi ve küçümsemeyi marifet olarak görüyor, kendileri dışındakileri “ezik” olarak tanımlıyor, içinde bulundukları şartları kabullenemiyor, asgari ücretle çalışan ailelerinden en kaliteli cep telefonlarını, tabletleri, arabaları istiyor, kendilerine lüks bir hayat sunamayan ailelerini suçluyorlar.
hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. millet olma şuuru taşımıyorlar. dedelerinin canlan, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
gelecek konusunda da kendilerinden sonraki nesilleri düşünme ve onlara iyi bir gelecek hazırlama gibi kaygıları hiç yok.
milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? evlerini nasıl idare edebilecek ülkeyi nasıl yönetecek? vatanı nasıl savunup can verecek
bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. çocuklar hayattan bihaber.
açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. hiç susuz kalmamışlar. üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
çocuklar hiç üşümüyorlar. soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.
yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. iki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar. elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan, ölen insanları umursamıyorlar. acımıyorlar……
kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….

Oy Ver

7
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Ehh işte

Yorum Yaz

Yorumlar

Yorum Yaz

:: Günlük Diziler ::
:: Dizi Rehberi ::

reklam veriletişim • © 2024 YazarOkur Dizi.