Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - herkese merhaba dizimizin son bölümüyle ilgili benimde

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)

herkese merhaba
dizimizin son bölümüyle ilgili benimde söyleyeceklerim var... buraya bırakıyorum sabrınıza sığınarak.. sonra döneceğim ...


"ö: fazla mı cesuruz bugün?
d: olmamak için bir sebebimiz mi var?”

her zaman en doğru kararı verdiğine inandığı adama, ömere, elinde renkli makarnalardan yapılmış rüzgar çanıyla kaçıp gelmiş, zincirlerini tamamen kıramasa bile onlardan kurtulmak için çabalayan defne. elinde rüzgar çanı hayallerinde kırmızı kapı, içeri adımını atar atmaz kırmızı kapıyı geri istiyor. düşününce bile kalbimizin deli gibi çarpmasına neden olan o kırmızı kapıyla anıları, anılarımızın olduğu aşikar. o akşam kapılar, rüzgar çanları bahaneydi, ömerin yanında olmaya çabalamak şahaneydi.
saçma sapan şeylere takılı kalmaktan yaşayamadıkları, kaçırdıkları ne varsa geri istemek, başbaşa kalmak haklarıydı… gerçekte “defneyi üzmeyeceğinden emin olmak için oraya çağırılmış olan” neriman’ı görünce bu çabadan bihaber olan defne tarafından hızla terk ediliyor o ev. ömer değişmiş daha da değişmeye çabalıyor. işte bu yüzdendir ki böyle durumlarda “sakinleşsin sonra konuşurum” mantığından uzaklaşmış, “artık kaybedecek vaktimiz yok” çizgisine geçmiş, defnenin peşinden giden ve onunla konuşmaya çalışan bir ömer var karşımızda.

yengenin varlığının hala evde olduğu o dakikalarda sormadan gitmek istemedi ömer. neriman nereden biliyordu defnenin onun için böyle özel olacağını, içi olacağını, onunla nefes alacağını? aldığı cevap “sen buldun onu garson olarak çalıştığı restoranda defne’yi tutup öyle öperek …
ömer: “demek defne’yi ben seçtim.”
neriman: “evet. hayatım siz birbirinizin kaderine yazılmışsınız.

ömer yıllar önce bir köşe başında çarpıştığı çarşamba cadısına tutulduğunda; defne fark etmeden sığındığı ıssız adasına tutulduğunda bir yandan coşkun ırmaklar gibi çağlayacaklarını öte yandan sakinleşip ehlileşeceklerini hayal bile edemezlerdi. hatta öyle bir aşk tutulmasıydı ki onların yaşadığı, her zaman biri diğerini üzmemek için kendinden verdi. hayat seçimlerimizden ibaretti… onlarda fedakarlıklar yapmayı seçtiler. yapılan onca fedakarlığa rağmen sonuç büyük ayrılık oldu… sonrası mı? elbette zifiri karanlık, nefessiz kalınan anlar, onsuz ölecek gibi hissetme, bedeninle beraber ruhunun da paramparça olması. koskoca bir yıl ayrı kalmış bu çiftin yaşadığı acını rengi koyu siyahtı. siyahında koyusu olur mu demeyin. acının koyusu kalplerine oturmuşken hayatın başka renklerini görmelerine engeldi siyahın bu tonu. fakat evren onlar için oyunlar peşindeydi ve ikisi de yepyeni bir kesişim kümesine düştüler ikinci şanslarını kullanarak. sonrası yeniden gözlerinde kayboluş, bakışlarına kilitlenip yerinden kıpırdayamayış, sen böyle bakarken gidemem demeler.

her ayrılık bir yok oluştu ve hayat onları alıp bir kuyunun ta dibine göndermişti. ancak defne ve ömer iliklerine kadar hissettikleri acıya, yaşanan ayrılığa, kırgınlığa, kızgınlığa rağmen her şeyi geride bırakıp sevda yüklü bulutlara tutunarak gökyüzüne doğru yol almaya başladılar.

üzüldüğünde, canı sıkıldığında, derin bir nefes almak istediğinde ne yapar insan? kendini dışarı mı atar? gökyüzüne mi bakar? yoksa kendini çimenlerin kucağına mı bırakır? yapılacaklar çeşitlendirilir elbette. ama ömer tam da tahmin ettiğiniz şeyi yapar.. evet evet, “nerde benim güzel defnem” der. onu görmek, ona sarılmak, onun kokusunu duymak ister. defnesi sabahları daha güzeldir çünkü ömerini görecek diye mutlu kalkar yatağından ve depar atarak gelir iş yerine. aşık olduğumuz kişiyi görmek için hangimiz böyle şeyler yapmadık acaba? şöyle birkaç dakika görmenin bile tüm gün enerji dolarak çalışmanıza yeteceğini bilirek. gün bittiğinde sevdiği adamla akşamı da paylaşmak ister ve masumane isteklerini sıralar defne.. sana gelsem.. bana yemek yapsan.. vakit geçirsek.. bakın bu istekler az buz şeyler değildir. siz daha önce duydunuz mu defnenin bu kadar kendinden emin ben sana geleyim dediğini. ömerdeki etkiyi tahmin bile etmeyen yoktur herhalde aramızda.

artık sır, oyun yok! konuşalım, aramıza kimsenin girmesine izin vermeyelim diye söz vermelerinin üstünden çok zaman geçmemişken iş ortaklığı konusunda ömeri ikna etmesi için defneden yardım istenir. defne’nin cevabı “hayır” dır. bilir ki ne karar verdiyse doğrusunu vermiştir ömer. bu konuda fikrini değiştirmesi için onu ikna etmeye hiç ama hiç niyeti yoktur. ama o kadar ısrar edilir ki (ortaya sürülen en tehlikeli koz: koray) fazla direnemiyor defne. daha doğrusu öyle görünür. sonrası sevdiceğiyle beraber sergilediği “kurmaca kavga” oluyor.

“masaya vur, birşey yap, öfkeli davran … ben niye yapıyorum bu hareketi. trip atar gibi otur. hayır yani o kadar ısrar ettiler ki konuşmak durumunda kaldım. şöyle ayağa kalk, volta at. sinirlenince öyle yapıyorsun çünkü.. hadi ya hiç farkında değilim. as suratını, çat kaşını, gülme ne olursun gülme, dur ben olmamış gibi, üzülüyormuş gibi yapayım. bu olayda da en doğru kararı vereceğine inanıyorum aşkım. dayanamıyorum öpücem şimdi…..” araya serpiştirilen akşamki randevu planları… şefin menüsünde spagetti, ekşili salata ve kırmızı şarap…“ee defne hanım sadece şefi izleyecesiniz galiba. yok, onun yemek güzel olsun diye şefi motive etmek, ilham olmak gibi ilgileneceği mevzular var. sonuçta yemeğin güzel olmasından o da sorumlu. kolay iş değil ne olsun”... aşıklarımızı dışardan izleyenler kavga ettiklerini, bizim gibi yakından dinleyenler ise yemek planı yaptıklarını görürler. şirkettekilere sergiledikleri oyunda perde havalı çıkış yapan defneyle kapansa da asansörde gerçek defne ve ömer vardır en aşığından.

nereye olduğunu sadece ömerin bildiği bir yere kaçma planı ciddi ciddi yapılır. yarım kalsada bu plan, yarattığı heyecan bile güzeldir. dönüş yoktur artık bu sevdadan. yaşanan uzun ayrılık sürecinde tanıdığı herkese öfkeli, içindeki enkazda tek bir sevgi kırıntısı kalmayan ömer şimdi defnenin yanındadır. küskünlükleri devam ettirmektense herkesi, her şeyi affetmeyi başarıp, öfkesini söndürerek içindeki mutluluğu bulmaya konsantre olmuştur. o yapayalnız kaldığı yerlerde de defnesi hep onun pusulası, kutup yıldızı kutup yıldızı olmuştur aslında. hiç kopmadan daha fazla severek, yanındayken bile özleyerek, onu ve onunla kuracağı geleceği hayal ederek aşkla, eksilmeden, eskimeden çıktılar yeniden yola. yeniden birbirlerinin yörüngesine girmeyi nasıl mı başardılar? dümdüz durarak!.. dürüst kalarak!.. hiçbir hileye hurdaya sapmadan… kaybediyor gibi göründüler ama arkadaşları, aileleri (henüz tüm bireyleri değil ama zamanla o da olacak), leprikon perileri(!) yanı başlarında artık.

onlar birbirlerinin leprikon perileri olabilir mi? gözlerini bir an olsun diğerinin gözlerinden ayırdıklarında yaşadılar sonu gelmeyecekmiş gibi görünen ayrılığı. dilek haklarını kullandılar ama gözden kaçırınca ellerindekinden olmaya başladılar. onlar bu aşka ikinci şansı vererek birbirlerinin dört yapraklı yoncası olabilir mi? kaybettikleri ne varsa birer birer kazanmalarını sağlayan yonca… ister peri ister dört yapraklı yonca olsunlar orası önemli değil. önemli olan kazandıklarını bir daha kaybetmemek için neler yapabileceklerdir. bekleyip göreceğiz.

sahi sizin 3 dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

notlar:

iso: doğru bir tane senin için. şu anda yanlış gibi görünsede hislerin, doğru bir tane. defne ne dedi iso, “ey aşk sen nelere kadirsin”… sana düşen bu aşk için savaşmak.

ayşegül; çığlıkların, hıçkırıklara boğulmaların. sessiz değil aslında göstere göstere isyanın. çaresizliğin. “koca eline bakmaktan iyidir, eli ekmek tutsun..” sözlerini türkan teyze kardeşin için sarfetse de görüyorum sendeki ışığı. elin ekmek tutacak. değil koca, kimsenin eline bakmayacaksın. hayatını yoluna koyman için kıracağın ilk halka bu olmalı aslında. sonra zincirlerinde kırılacak diğer halkalara gelecek sıra.

pamir: işler ciddileşiyor. ciddi şeyler sana göre değil canın sıkılır. defne sana iyi gelmiyor .. yani alerji falan olursun sen. sen soğuk iklimlerin adamısın. sıcak iklimlerde açan defne olmaz sana. soracaksın tabi ben soğuk iklimler adamıyım da buzlar kralı ömer ne peki diye. buzlar kralı kapısını kapattığında, içerde de gerçek olan defnesini buldu onunla eriyor zaten. siz farklı erime noktalarına sahip elementlersiniz ve defne çelik gibi olan ömeri seçti. bu arada ömer sana güvenmiyor ya ben de güvenmiyorum. kendince bulandıracak sular bulmakta gecikmeyeceksin farkındayım.

neriman: ne oldu allah aşkına göktaşımı çarptı sana bilemedim ki. tamam insanlara sarma, aşağılama, onların hayatlarıyla oynama konusunda meşguliyetin kalmayınca hani reyhan ekecektin, marmelat yapacaktın. ama sen gittin kolej diyarlarından anılarınla yaşamayı seçtin. gelecek sana ne getirecek acaba. ya da dur çirkinleşicem. büyüyünce ne olacaksın? yenge neriman mı? nero mu?

necmi: onca suskunluğun, onca basiretsizliğin yüzünden yeğeninin merhametiyle eziliyorsun. bundan sonra nasıl bir yolun olacak. sen neden sevgili nerimanınla bağ bahçe işlerine girmiyorsun? ya onlarca vakıf var kalkın gönüllü çalışın örnek olun bari ekran karşısında onu da biz mi söyleyelim canım

koray; insanların beyni kulaklarından akıncaya kadar konuşabilecek kapasiten var eminim. gerçekten ağır silahsın, son kozsun.

sinan; senin için doğru olan seda, şimdilik öyle yanlış bir yerde ki.. sen vaz geçme. çok iste, vazgeçme, gerçekten çağır. sonunda gerekirse dağları aşıp gelecek.

seda: sinanı düşündüğünde o hülyalı hallerin. sen de istiyorsun haydi naz yapma diyeceğim ama aşk anneliğine engel değil. onca eğitim, kariyer seni “yetersiz anneyim” duygular bataklığından çıkaramamış. ama seni buna izin verme. doğru kişiyi bulduğunda aşkı yaşaman anneliğini dolu ve doğru yaşamana engel olmaz. sinan doğru insan. zamanla göreceksin.

derya; savaşa soktuğun defneyi cephede yalnız bırakmadığın için tebrikler

aytekin; o katları inip çıktın, yılmadın, defneye kendi adına da yalvardın.. yetmedi hani şu 140 yıl önce graham bell tarafından icat edilen telefonu hatırlattın ya.. başka sözüm yok.

mine; sana yakışıyor bu roller. küçük te olsa nerimandan bizim adımıza aldığın intikam memnun etti bizi canım hatta tüm seyircinin göz bebeği oldun

bu bölümde emeği geçen herkese teşekkür ederim ama…. salih bademci seni ayakta alkışlayarak daha fazla teşekkür etmek isterim…

Paylaş


Oy Ver

7

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi