Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

çiğdem

takip et mesaj gönder
Takipçi: 13
Bayan
edirne
8/10/1975 (49)


Kiralık Aşk

25-03-2017

herkese merhaba..
araya hayat girince pek ugrayamiyorum fakat buradaki dostlarimi unutmadim 😍

adimi anmis anmamis her kim varsa selamlarimi gonderiyorummm

turkuaz, nur senaryolarinizla sayfayi canli tutuyorsunuz.. ellerinize saglik

ben peri, figen siirleriniz icin cok tesekkurler.. iyi ki o guzel paylasimlari yapiyorsunuz..

sadaqat ablamizi soran arkadaslar.. evladinin tedavisi ile yogun bir sekilde ugrasiyor kendisi.. insallah guzel haberlerini aliriz.. soran arkadaslara selam soyluyor o da.

senaryomun devamini soran dostlar dugun de kalmistik biliyorum.. fakat yogunlugum izin vermiyorki yogunlasip yazayim.. istiyorum hic olmadi dugun bolumunu yazayim ama buldugum bir zaman araliginda en azindan dugunle ciftimizi tam mutluluga ugurlariz...

gorusmek uzere herkese sevgilerimi gonderiyorum..

Kiralık Aşk

04-02-2017

herkese merhaba...
hayat kosturmacasi icinde oldukca yogun geciyor gunler buraya pek ugrayamiyorum...

selam gonderen dostlar selamlariniz başim ustune.. benden de hepinize selamlar..

senaryo yazan arkadaslar ellerinize saglik, iyi geliyor yazdiklariniz.. ben bir sure daha vakit bulabilecek gibi gorunmuyorum affedin :)

şiirler, hikayeler paylaşan arkadaslar sizlere de tesekkur ederim paylasimlar icin

hasta olan hastasi olan herkese gecmis olsun diliyorum

papatya.. sormussun.. onlar memleketinde tedavisiyle ilgileniyorlar.. zor bir surec dualarimiz onlarla ve tum hastalarla..

dizi devam ediyor olsaydi fragmani konusuyor olacaktik simdi.. olsun bastan baslayip 3. bolumu konusuyor olmakta güzel ;))

görüşmek üzere guzel bir hafta sonu dilerim

Kiralık Aşk

20-01-2017

son izlediğimiz bölümlerin bende hissettirdikleri..içimde kalmasın

bölüm 67-68

yürüyüp geçebileceğim tüm yollar karla kaplı ve başımı kaldırıp baktığım gökyüzü de ha yağdı ha yağacak bulut kümeleriyle dolu. gök gri, yer beyaz… hava iliklerime işleyecek kadar soğukken yanaklarımı yol yapıp süzülen sıcak gözyaşlarımla içim kavruluyor benim... ağlamanın insanı arındırdığına inanırım. güçsüzlükten ziyade kendimi yeniden keşfetmem için yaptığım bir ritüeldir zaman zaman. öyle durup dururken ağlamam tabi, güçlü sebeplerim olması gerek. nereden çıkmıştı şimdi ağlamak. bahse konu olan dizi için ağlamaya değmez diyenleri duyuyorum. ama onlarda beni duysun..hayat hızla, önünde ne var ne yok katıp gidercesine akarken unuttuğum, ötelediğim bazı şeyleri karşıma çıkardı bu dizi. durup nefes almam gerektiğini; sevdiğim, değer verdiğim ne varsa onlara yeniden sımsıkı sarılmam gerektiğini; aile olmanın, dostluklar kurmanın, paylaşmanın ne büyük hazlar taşıdığını; aşkın varlığına, büyüsüne her zaman inanmam gerektiğini ve dahası aldığım her nefesin bir armağan olduğunu bana hatırlatıyor bu dizi..

bunları hissederken nasıl veda edebilirim? nasıl el sallayabilirim arkalarından? farklı yollar geliştirebilirim vedayı kolaylaştırmak için. elbette vakti gelecekti ayrılığın ama “şimdi” olmamalıydı o ayrılık. artık bunu konuşmanın pek bir önemi yok tabi. farklı yollar diyordum. onları her hafta evime misafir ediyordum fakat bu defa ben onlara misafir olacağım. güle oynaya ağırlayacaklar beni. her daim mutlu kalacaklarına, karşılarına çıkan zorlukları el ele vererek aşacaklarına, üç, dört belki daha fazla olacaklarına (on çocuk konusunda beklentimden asla vazgeçmedim) ikna edecekler beni. ayrılmak zor ama yuvalarında sonsuza kadar mutlu yaşayacaklarını düşünerek ardımda bırakabilirim ancak onları. dizi bitip de televizyonu kapatmışım gibi değil de o kadar sohbetten, güzel ağırlamadan sonra “iyi geceler, hoşçakalın” diyerek yanlarından ayrılmışım, ben onları o evde bırakmışım gibi düşünerek ikna olabilirim içimdeki hüznün hafifleyeceğine..


o misafir olduğum yuvayı kurmak öyle kolay değildi tabi. “içinde doğduğumuz aile ile kurmaya çalıştığımız aileyi birleştirmek zordur” demişti şükrü abi.. ne kadar haklı. siz ortak bir hayat kurmaya çalışırken ailelerinizin yüzü aynı yöne dönük bile olsa olmayınca olmaz. defne de kendi yuvasını kurmak adına bir akşam çıkıp gittiği eski yuvasını özlüyor. pişmanlık değil bu, sadece özlem. o kadar eminki yeni yuvasından, mutlu olacağından. sadece eksk hissediyor. onlar da anlasınlar, mutluluğunu görsünler istiyor. yalnızca ömerin ona iyi geldiğini, yalnızca onun yanında gerçek defne olduğunu.. daha güçlü, daha umutlu olduğunu. elbette o yokken yer ayaklarından kaymış gibi hissedecek, boş, yarım hissedecek. aşk bu, başka ne hissettirebilirki.

beraber kurup büyütecekleri bir yuva hayaliyle daha önce evlenme teklifi eden ömer bu defa sanki bu konuyla ilgilenmiyordu. doğrusu öyle görünüyordu. ömerin duygularını, planlarını belli etmeyen, cetvel gibi yolunu doğru çizmekten vazgeçmeyen bir yanı olduğu hepimizce biliniyor evet ama cidden düşünmüyor olabilir miydi? defnesi onun içi, seviyor onu. gerçek, hesapsız, eğlenceli, serseri, çocuk gibi masum, kırılgan, diğer taraftan da hırçın, tekinsiz başına buyruk bir kedi olan defneyi çok ama çok seviyor ömer. ve elbette kendince planladığı bir anda ve herşeyin başladığı yerde o teklif yapılıyor. once itiraf ediyor, başındaki belayı bahane ederek öptüğünü defneyi… ama ardından yediği tokadı da unutmadığını. buna değdiğine inanıyor. dünyanın en güzel kızı çünkü o ve yanında olduğu için çok şanslı hissediyor. sonra şu sözcükler dökülüyor dudaklarından “artık hiç ayrılma istiyorum yanımdan. hayatin hayatima karişsin. bundan böyle (sonsuzakadar) tek bir hayat yaşayalım senle ben benimle evlenirmisin?”

bu teklifi gözleri dolarak kabul eden defne ve teklifi kabul edilen ömer ne kadar mutlu oluyorsa bende o kadar mutlu oluyorum bu yaşananlar karşısında ve kalbim onların heyecanını hissederek çarpıyor o dakikalarda.

"bir kadının dudaklarında değildir aşk. bedeninde hiç değildir. aşk, kadının göz kapaklarındadır. kadın, göz kapaklarında saklar o adamı. ne kadar yanarsa yansın canı, ağlayamaz bazen. sımsıkı yumar gözlerini. adam hep orda kalır. kadın, asla bırakmaz adamı. kadın, asla vazgeçmez ondan. (özdemir asaf)”


ne adam vazgeçti kadından, ne de kadın vazgeçti adamdan.. ayrılıklarına sıkça şahit olduk yalan değil ama yaşanan onca ayrılığın sevdaya dahil olduğunu kazıdık zihinlerimize. ve şimdi iki kişilik hayatlarına üçüncü bir birey katılmak üzere. defne o minik varlıkla once rüyasında tanışmış olsa da onunla tanışma hakkı artık ömerde. ben bu satırları yazarken ömerin baba olacağından henüz haberi yok. defne karma karışık olmuş hisleriyle ömere bunu söylemeye hazırlanıyordu. onların ideal gen havuzundan oluşan minik iplikçi yolda.. ne çok bekledik bu anı.. ne çok istedik o tatlı telaşları görmeyi. neyse çıkıyorum sapmak üzere olduğum konudan ve planladığım yere dönüyorum. minik iplikçi geliyor diyordum.. uykusuz gecelerin mimarı olsada kendisi anne ve babasının mutluluklarının katlanmasına neden olacağı kesin.

o büyüyecek… kardeşi hatta kardeşleri olacak.. anne ve babaları onlara uçurtma uçurmayı, maket yapmayı, dans etmeyi, doğaya saygılı olmayı ve birçok şeyi öğretecek. her 15 martta kesinlikle babalarının babaanneleri için yaptırmış olduğu kavak ormanına gidip kavakların sesini dinleyecekler beraber. o günün akşamında da babaları anılarını anlatacak sabaha kadar.. hep beraber dinleyecekler pazı dolması yiyerek. gün gelecek ilk günki heyecanla, aşkla birbirlerine bakan anne ve babalarına nasıl tanıştıklarını soracaklar.. alacakları cevap köşebaşında çarpışan şemsiyeler ve çarşamba cadısı olacak.

o evde elmanın, çileğin, çekirdeğin, sıcak çikolatanın, fıstık ezmesinin, sebze suyunun, kıymalı uşak tarhanasının, hatta soğan çorbasının, çayın, kahvenin, sevil berberinin yeri bambaşka olacak… fark etmeden birbirlerine ait oldukları günlerden bu yana okunan şiirlerin, yapılan resim ve tasarımların yeri bambaşka olacak. hatta üzerine “ö.i.” yazan kalemin, bir papatyanın, ceket cebine iliştirilen menekşenin yeri bambaşka olacak. o yuvada mutluluk yıldızların şahitliğiyle sonsuza kadar sürecek. o yuva başka birini sevme ihtimalleri olmayan, ruhlarındaki son zerreye kadar birbirlerinin olan apollo ve daphne’sinin yuvası.

not: bu masalda emeği geçen kimler varsa kendi adıma çok teşekkür ederim.

Kiralık Aşk

31-12-2016

son bolumlerin tadini cikariyorum.. manu da karsilastiklari o sahne benim icin ne kadar unutulmazsa bu bolum son sahnede oyleydi...

emegi gecen herkesi eline saglik...

sadece 2 hafta kaldi... son ana kadar anilarimda saklamak icin izlemeye devam 😊

Kiralık Aşk

26-12-2016

geçtiğimiz iki bölüm hakkında içimde kalmasın dediklerim... umarım sıkılmazsınız...


iki insanın aynı anda birbirini sevmesi, aynı anda aynı hislere akıyor olması mucize gibi birşeydi. defne ve ömerde kökü daha eskiye -bir köşe başı çarpışmasına- dayanan o mucizenin içine düştü. o zaman bedenen çarpışmış olsalarda yıllar sonra manu’da ömer’in defneyi izinsiz öpmesiyle ruhları da çarpıştı. o an’dan bu an’a çok fazla şey yaşamak ile aslında hiç bir şey yaşamamış olmak arasında kaldılar. sürekli engeller, tehditler, oyun, ayrılıklar, itiraf ve terk edilme! çok vakit kaybettiler. onlar yanyana değilken bile akılları, ruhları bu aşkla işgal altındaydı… hep sevgiliydiler... mesafelerin, uzaklığın, kavgaların hiçbir önemi yoktu onlar için. haber alamadıkları zamanlarda bile kalpleri aynı yerde, aynı ritimle atıyordu. bilerek ya da bilmeyerek çok kırdılar, acı verdiler birbirlerine, ama hepsi gelip geçiciydi, hissediyorlardı. “okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık “sevda” da boğulur…” demiş şair*. bu sevda da boğulacaklarsa varsın boğulsunlar. ama ne yaşarlarsa yaşasınlar aynı tarafta ve yan yana olacaklar. ne kadar savrulurlarsa savrulsunlar yine yörüngesindeler bu aşkın. olmayınca olmadığının, olduğunda da kıymetini bilmek gerektiğinin fazlasıyla farkındalar. artık, bu aşkı ziyan etmeye niyetleri yok. herkes kendi hikayesini yaşıyorken onlarında bu hikayeyi yaşama zamanı geldi-de geçiyor bile.
*cemal süreya


ele ele yürümeye, tamamlanmaya çalışırken yeni sorunlar çıktı karşılarına. ömerin kabuslar görmesi, uykusuz geceler geçirmesi… bunlar olup biterken defnenin aklında yalnızca ömer’in yanında yer alıp onun ilacı olmak vardı. ömerle yeniden sevgili olduğunu öğrenen ve bu durumu kabullenmeyen ailesine iyi olduğunu, ömerin ona iyi geldiğini anlatmaya çalışsa da anlaşılamadı defne! defne yanında yokken ömer nasıl kötü oluyor, iyi hissetmiyor, hastalanıyorsa defne de aynen böyle hissediyordu. ailesine göre ömer iyi gelmiyordu ona. işine gidip gelirken aklını karıştırıyor, gül gibi düzenini bozuyordu. “raydan çıkarıyordu” onu. defneye göre sadece işe gidip gelmek, sadece hayatta kalmak için nefes almak yani ömersiz geçen günler yaşamak değil “ot gibi yaşamak” demekti ve onunda raydan çıkmaya hakkı vardı. bu zamana değin bir kez olsun şikayet etmemişti ailesinin isteklerine karşı. çektiği acılarda ellerinden onlar tutup, baş ucunda onlar beklemişlerdi evet ama… artık herşeyi göze almıştı.. göklerede çıksa, yakıp kavursada bu aşkı yalnızca ikisi yaşasınlar istiyordu. onca engele, engebeye rağmen hep kalpleri birbiri için atıyorken yalansız başladıkları yeni hayat onlara neler sunacaktı yaşayıp görmek istiyorlardı ve bu en doğal haklarıydı… kalbi onların durduğu yerin biraz yakınından geçen anlardı bunu, durmazdı karşılarında. o kor başkadır. yakar kül eder.. sonunun acı bitme ihtimaline karşılık yine de yaşarsın. ne yani öleceğimizi bile bile yaşamıyor muyuz? her hücremiz hayattan sonsuz zevk alırcasına yaşamayı hak etmiyor muyuz?



ömer gerçekten iyi gelmiyor muydu acaba defneye? bu soruya benim vereceğim cevap defne ömersiz olmaz tıpkı tersinin olamayacağı gibi. zaten defne ömer’den önce sürekli işten kaçmaya çalışan, daima kovulan, mahallede kavga çıkaran arızanın teki değil miymiş? ne olmuşda içindeki potansiyel açığa çıkmış? ne olmuşda hayal kurmayı ve o hayallerinin peşinden gitmeyi, başarıyı öğrenmiş? ne olmuş da kendine güvenmeyi, kendini de sevmeyi öğrenmiş? “aşk” olmuş! başına ömer gelmiş. iyi ki de gelmiş. aşka düşen, aşk ateşiyle yanan iki yürek olmuşlar. defne tüm bu değişimleri yaşarken, kelebek gibi kozasından çıkarken ömer de çatlamasına izin vermiş kat be kat ördüğü duvarlarının. sakinleşip ehlileşmeye, insanları dinlemeye ve daha güzeli affetmeyi öğrenmeye başladı. aşk ile dokundukları her yeri, her işi ellerinde getirdikleri baharla taçlandırdılar.


elbette yaşadıkları acılar unutulur cinsten değilken ikisi de “bunları yaşamamız gerekiyordu demek” diyerek yola devam etmek istediler.. içinde küslük olan, başkalarını rahatsız eden bir ilişkileri olmasın diye uğraştılar… ikna edemediler. su akıp yolunu bulsun istediler, olmayınca da önlerine çıkan taşı çatlatmak gerekir dediler. her şeyi geride bırakıp yeni bir dünya kurmak üzere gitmeye karar verdiler, birbirlerinden başka kimsesi olmayan defne ve ömer. bu dünyada tanışıp, bu dünyada aşık oldular, tutuldular, sevdiler. birinin kalbi hep diğerinde atarken, mutlu olmak için gerekirse uzaya bile gitmeye hazırdılar. defne’nin ailesi bu ilişkiye sıcak bakmıyorken gitmek belki de en iyisi dediler. kapıyı çekip çıkarak sorunları da arkamızda bırakmayız aslında. geride bıraktıklarımız canımızdan önemli parçalarsa özellikle. yakar bizi bu yaşananlar. aklımız hep orada kalır. ömer tanır defneyi, bilir.. ailesi yanında değilken mutsuz olacaktır defnesi…sonra… sevdiklerini, anılarını bırakıp gitmenin öyle kolay olmadığına karar verip herşeyi zamana bıraktılar. öyle deniz aşırı ülkelere gitmeye gerek kalmadan halledebileceklerini düşündüler. kaldılar. hem aile yalnızca kötü günlerini değil mutlu anlarını da paylaşabileceğin insanlardan oluşurdu, bunu unutmamak gerekir. ileride yaşayacakları mutlulukları paylaşabilmek için kaldılar.


defnesinin yüzü gülsün, moral bulsun diye “defo akşamı” planlayan ömer defneyi ne kadar mutlu ettiyse beni de o kadar mutlu etti. görecekleri karşısında belki beni artık beğenmez diye düşünen defne ise bir o kadar güldürdü. ah be defonzo.. sen arızasın marızasın ama böyle saf, duru olduğun için, su gibi olduğun için sever seni ömer. defne yaprağı imajın hiç bozulmaz onun aşkla bakan gözlerinde inan bana. gittiğiniz mekanda salon adamı diye adlandırdığın ömer iplikçi tuhaf kaçmadı, hiç eğreti durmadı yani. tıpkı onun olduğu yerlerde, dans salonlarında defne onun kollarında nasıl mutlu ve rahatsa aynen öyle mutluydu ve rahattı o da defnesinin yanında. bu arada söylemeden geçemem, buraları terk edip gitmeye karar verdiklerinde defnenin bir kaş göz işaretiyle ne söylemeye çalıştığını anlayıp vedalaşmaya gelen şükrüye sarılan ömer detayı kaçmadı gözümden. güzeldi.


ve sorunu her ne ise onu halletmeye gideceğini söyleyen ömere sen en doğrusunu yaparsın diyerek sonsuz güvenen defneye karşılık, ömerde defnenin isteklerine kulak vermekle yetinmeyip ne karar verirse versin yanında kalmayı, ona güvenmeyi seçiyordu sonunda.


bu dünyada milyonlarca insan bir kez olsun sevda ateşine düşmeden, aşka değmeden başka dünyalara göçüp giderken defne ve ömer sevmeyi ve sevilmeyi karşılıklı yaşıyorlar. bizlerde kaç haftadır buna şahit olduk. kendi adıma konuştum bunca zaman. yine aynen öyle devam edeyim. bazen bir an bütün bir ömre bedel olur dediniz. ben de sizler gibi “o anın” içindeyim. tüm hissettirdikleriniz için, aşkın güzelliğini hatırlamamı sağladığınız için, görmesemde yeryüzünde hala güzel insanların var olduğunu gösterdiğiniz, yaşattığınız için çok ama çok teşekkür ederim.



notlar:

koray: ilber hoca taklidine ayrı, sinanın teklifini megafonla bozuşuna ayrı güldüm. ama niyeyse “ay tam siz evlenirken gelin hayır der ve gider bizde bir ay bunu konuşuruz diyen zevzekliğine çok güldüm. sağolasın onur büyüktopçu

pamir: hoşçakal! ne için geldin sonra böyle evrilecekmiydin kestiremiyorum tam olarak ama güzel bir renktin dizide. sana hep temkinli yaklaştım. ama fitili ateşleyen rolünle iyi ki geldin. bu yüzden de seçkin özdemir’e kendi adıma çok teşekkür ederim. yolu açık olsun

iso: sana da bir gün kader güler inşallah diyorum, olacakları kestiremiyorum.. kerem fırtınaya seni hayat buldurduğu için çok teşekkür ediyorum.

sinan: tek hayat acemisi sen değilsindir emin ol. sevdiklerin her an gider diye anksiyetende tutmasın. gelecek günler güzel olacak diye hayal etmeye devam. salih bademci iyi ki buradaydın, iyi ki o parlayan oyunculuğunu izleme şansına sahip oldum. teşekkürler


benim için beklenmeyen bir zamanda bitiyor da olsa bu diziyi bizlere sunan kimler varsa işin içinde hem ruhumun hem kalbimin güzel bir yerinde saklı kalacaklarını bilsinler isterim. ellerine, yüreklerine ve emeklerine sağlık..

Kiralık Aşk

16-12-2016

herkese merhaba

bölüm yorumumu okuyup beğenen arkadaşlarım ben teşekkür ederim sizlere

tamer bey, yorumu yazarken daha çok kırgınlıkla yazdım. artık kızmaktan vazgeçeli çok oldu galiba... :)))

suzal, yazını okur okumaz öptüm çınarı :))

şiir paylaşan arkadaşlarım gönlünüze sağlık diyorum

huriye gerçekten fark etmemişim arada kusura bakma lütfen.. tabiki güzel gidiyor yazmaya sen de katıl beraber gittiği yere kadar devam ettirelim :)

ben efa, 20. bölüm gerçekten güzel olmuş ellerine sağlık :))

dizi, televizyon dünyası bir kurtlar sofrası.. bizler dışarıdan bakınca net olarak göremiyoruz belki ama öyle olmasa ilgiyle izlenen bir dizi neden reytingleri bu şekilde olsun.. ben kendi fikrimi yazıyorum.. kemik izleyicisiyle belli bir oranı tutturan- ki bu oran bir çok kanalın mumla arayıp da bulamadığı bir oran- bu dizinin sıralaması oldukça aşağılarda oluyor.. orada işlerin bulandırıldığı kesin...
her ne ise.. üsluplarını beğenelim veya beğenmeyelim yapımcı belli ki yasal olarak cevap verecek merci değil. bu durumda her şey açıklamanın asıl sahibinin kanal olduğunu gösteriyor. yakında göreceğiz

fakat... ne olursa olsun benim kalbimde bambaşka bir yere sahip olacak bu dizi ve bu diziyi bana getirenler.. tüm ekibiyle hem de...
kalan güzel günlerin tadını çıkaralım, birbirimizi bulmanın tadını çıkaralım...

ee tag tahmini varmıdır?

benim ki

#kaçalım

Kiralık Aşk

15-12-2016

herkese merhaba

dizimizin izlediğimiz bölümünün bana hissettirdiklerini paylaşmak isterim...içimde kalmasın dedim...

hiç canınız yandı mı aşktan? siz aşkınızı sarıp sarmalarken, cam fanus içinde korumaya çalışırken, onu avuçlarınızdan alıp başka yerlere fırlattıklarında acının kızgın bir ok gibi kalbinize saplandığını, baştan ayağa acıya kestiğinizi ve dahası aşık insanları gördükçe sol yanınızdaki o derin sızıyı hissettiniz mi? cam kesiğinden beterdir can kesiği…


defne ve ömer, bu aşkın asıl kahramanları… bunca zamandır hatırlamasalarda veya hatırladıklarını bize göstermeselerde o yağmurlu günde köşebaşında çarpışarak karşılaştıkları günden beri fark etmeden aradı biri diğerini. ister koca okyanusta tek başına bir yelkenli olmayı tercih etmiş olsunlar, ister ailesi için hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış olsunlar… onlar aşka susamış iki yalnız kalpti…. su gibi akarak buldular yollarını. yollar dediysem yalnızca birini diğerine götürüyordu bu yollar. yalandı, oyundu, sırdı derken ayrı düştüler çoğu zaman… sınandılar.. kendi paylarına düşen ayrılığı peşin peşin nefessiz kalarak yaşadılar sonuna kadar. acıyı tüm hücrelerine kadar yaşadılar… yalnız nefesleri değil canları da kesildi. ama biri diğerine hep yer verdi gelecek planlarında, asla çıkarmadı onu hayallerinden. fark etmeden senin oldum dediler.. elbette uzaklara gittikleri de oldu. hangi şehir, hangi ülke geride bıraktıklarını zannederken aslında hep yanlarında taşıdıkları aşklarıyla kabul ederdi onları. hem kabul edilseler bile onlar kalamazdı ki. sonunda vazgeçip uzaktan sevdiğinin yanına, fırtınalarda kaybolurken gönüllerindeki ıssız adanın olduğu yere döndüler.


onların arasında bir şey var, bir giz, bir elektrik… bir araya gelişleri seremoni gibi mesela. aslında tek kelime bile konuşmadan çok konuşuyorlar. yoksa nasıl olur da üzerinde kara bulutlar dolaşırken, dilinin kilitlendiği bir anda, sevdiğinin bir anlık ellerini sımsıcak tutmasıyla yüzü birden bire aydınlanır, nefes alış verişleri olması gereken ritmine kavuşur, gözleri parlar, sözcükler dilinden rahatlıkla dökülür hale gelir? yoksa nasıl olurda bir bakışla “iyi ki yanımdasın, iyi ki sen” diyebilirler. çünkü dokunmadan karanlıkta dans ederler.. evet kendilerince sakladıkları bir sır var. bakarsanız hiç iki yabancı gibi durmadıklarını, ezelden beri birbirlerini tanıyor gibi davrandıklarını görürsünüz. yakından bakarsanız görürsünüz. bazen konuştukları sıradan şeyler gibi gelebilir size. fakat onlar bizim bilmediğimiz, bir tek kendilerinin bildiği, bir tek kendilerinin geliştirdiği dilde konuşuyorlar.

hayatlarında engebeleri hiç bitmedi. şimdi de defnenin ailesi.. sahi ne yaptı size bu ömer? önceleri pek seviyordunuz ne oldu da nefretle bakıyorsunuz. evet! aile, kimse yanınında olmasa bile her zaman yanınızda olandır. "biz nerelerden çevirdik seni defne... ne çabalarla dirilttik. seni ölümlerden döndürdük. şimdi yeniden onun uğruna koptun bizden. onun için mi kandırdın bizleri..." bu sözleri sarf ediyorsun türkan hanım da belli ki sen tüm gerçeği bilmiyorsun. ömer gitmeseydi, kalsaydı keşke.. tamam ama başka türlüsü olmuyordu demek ki.. yapamazdı bu kadar yalanın ortasında... öyle veya böyle döndü ömer. artık burada. defnenin yanında defnede onun yanında. haydi sen tüm gerçekleri bilmeden söyleniyorsun da serdar’a ne demeli. tüm bu yaşananlarda zerre kadar payı yokmuş gibi rahat, geleceğini kurarken hala defneden yardım isteyebilecek kadar da aymaz. siz sordunuz mu defneye “döndün hayata ama yaşıyormusun gerçekten?” diye. veya “bizler için hayallerini çöpe atıp, canını dişine takıp çalıştın ama bir gün bile bırak isyanı tek kelime serzenişte bulunmadın. bunca zaman biz seni gerçekten anlayabildik mi?” diye. sormazsınız. şimdi kendisi için bir şey yapmak istiyor ve siz onun kanatlarını koparmaya çalışıyorsunuz. artık susun!.. kabul edin!.. defne ömersiz ömer defnesiz o-la-maz ve olmayacak…

şimdiye kadar attığı adımları hesapladığına pek fazla şahit olmadık ama ne olursa olsun ailesinin yanında olmayı bildi defne. tek bildiği hiç aşina olmadığı bir maceraya atıldığı… tabi ki kolay değil ailesine arkasını dönüp gitmesi. ama acaba yuva dediği yer neresi? doğduğu yer mi? doyduğu yer mi?... artık bilmiyor.. ama asıl yuvasının yani ömerin yanında olmayı seçiyor. bu macera ona sevdiği, sevildiği adamın kollarında uyanarak güne başlamayı vaadediyor. o, sevgiye doymaya gidiyor.

yaşadığımız, belki de nefes almaktan bile zaman zaman utandığımız şu günlerde bir kaç saatte olsa nefes almamı sağladığı için tüm kiralık aşk ekibine teşekkür ederim, ellerine, emeklerine sağlık…

Kiralık Aşk

12-12-2016

biraz moral olsun bizlere...

küçük bir sahil kasabası (ortak senaryo) bölüm 16


sabah.. 08:00… defne ve ömer için güneş ışıkları yattıkları yerde önce yüzlerine ardından kirpiklerine oradan da içlerine doğmuştur. yavaşça gözlerini açarlar. defne halasının evinde ömer ise kendi evinde olduğunu fark eder. yatakta doğrulurlar. derin bir nefes alırlar.
d: (elini dudağına götürür) o nasıl bir rüyaydı öyle.. garip.. yok artık.
ö: (elini dudağına götürür) o nasıl bir rüyaydı öyle.. garip.. yok artık.

d: kalk kızım kalk. daha neler. kaptırdın gidiyorsun
ö: ömer oğlum kalk. dünya kadar işin var. doğru atölyeye..

ömer kahvaltısını yaparken gözlerini her kapattığında rüyasında defneyi öptüğü an gelir aklına. keyifle güler

ö: olur mu acaba birgün? ne yani olsun mu istiyorum? olmasın mı? gelecek ne getirecek bilmiyorum ama onun yanında mutluluğun yeniden kapımı çaldığını, al beni içeri dediğini hissediyorum.

zihni bir yandan defneyle meşgul olurken, marangozhanede tamamlaması gereken işleri de düşünür. hazırlanıp evden çıkar.

o sırada defne de hazırlanmış kahvaltıya inmiştir. halası ve anneannesi erkencidir her zamanki gibi
halime: (şaşırır) günayın kızım, hayırdır. uyuyamadın mı? erkenden kalkmışsın
t: günaydın kızım, hasta falan değilsin di mi?
d: (ikisine birden sarılır) benim için endişelenirlermiş.. aman aman.. ne tatlılarmış böyle.. günaydın sabah şekerleri
t: (halimeye) bunun keyfi pek yerinde anlaşılan boşuna evham yapıyoruz
halime: gel güzel kızım.. kahvaltı hazır. geldiğinden beri güç toplamaya başladın, o yüzden geçiştirme bu kahvaltıyı.
d: tamamdır. siz hiç endişelenmeyin. ben iyiyim. kim bilir belki daha da iyi olurum.

o esnada rüyası gelir gözlerinin önüne. ömerin onu öptüğü an. gerçekmiş gibi ömerin nefesini yüzünde hisseder yeniden. yanaklarının yanmasından kızardığını fark eder. yanaklarını tutup gülümser.

t: iyisin bakıyorum kuzum benim. baban gelecekti ne oldu? vazgeçti galiba
d: evet anneanne ben gelme dedim ona. iyiyim ben burada. bu kasaba, kasabadaki insanlar, (fısıldar) ömer.. iyi geldi bana yani.

kahvaltısını bitiren defne evden çıkmak üzeredir.

halime: kızım yürümek istemezsen eğer benim rahmetli oğlanların biskleti vardı onu indirdim çatıdan, temizledim üstelik.. bahçede şimdi.
d: (üzülür, halasına sarılır) ah halacım ah. isterim tabi. hem onları anmış olurum. peki madem ben biskletle dolaşmaya gidiyorum.. (evden çıkar, bisklete biner) aferin bana ya. ömerle görüşmeye bahane bulabildim. yani aslında belki de benim bahanem o iki inatçı keçiyi birleştirmeye yarar. yok, yok ben iyi düşündün. şimdilik nasıl barıştırırız bilmiyorum ama olsun buluruz beraber. biliyordum yediğim cevizlerin bende zeka açacağını.

defne biraz etrafı dolaşmak için kasabanın ağaçlarla kaplı yollarına sapar. kasabada halasının oturduğu mahallenin dışına çıkıp çocukken arkadaşlarıyla oyun oynadığı, piknik yaptığı tepeye gelir. biskletinden iner. başını çevirip denizi seyreder.

d: acaba ömer burayı biliyormu. biliyordur her halde. benimki de soru işte. belki onunla da geliriz buraya, piknik yaparız.

derin bir nefes alıp mis gibi havayı ciğerlerine doldurur. denizin ve karanın, mavi ve yeşilin tonlarının birbirine karıştığı bu muhteşem manzarayı doyasıya izler. sonra biskletine binip resmen kanat açarak ömerin marangozhanesine doğru sürer.

d: elim boş gitmiyim bari. çayın yanına bir şeyler götürsem... en azından mola verdiğinde birlikte yeriz.

sonra etrafına daha dikkatli bakmaya başlar ve biraz ileride ömerin atölyesine yakın market tabelası olan dükkanı fark eder. yavaşça yanaşır ve marketin önüne bırakır biskleti. içeri girer. içeride kimsenin olmadığını fark eder.

d: iyi günler. kimse yokmu.

sonra tezgah ve yazarkasanın olduğu yerin yan tarafından bir kapı açılır. içerden 50’li yaşlarda, orta boylu, zayıf, saçları alın ve tepe hizasından iyice dökülmeye yüz tutmuş, mavi gözlü biri çıkar.

orhan: geldim geldim. buyrun ne istemiştiniz.
d: (dikkatli bakar ve sonra gülümser) orhan amca!
orhan: buyur hanım kız.. benim
d: beni tanımadınız tabi.
o: (defneyi inceler, hatırlamaya çalışır) yok kızım çıkaramadım. kimlerdensin
d: halimenin yeğeniyim ben. halam olur kendisi. küçükken yazları gelirdim. (etrafına bakar) senin yer daha küçüktü. bakkaldı. bakıyorum büyütmüşsün işleri
o: (şaşırır) tabi ya hatırladım seni. kırmızı saçlarından. maşallah pek büyümüşsün, değişmişsin.
d: büyüdük tabi orhan amca
o: hey gidi günler hey. kızlar toplaşır gelirdiniz. yumuşak şekerler varya hani onlardan alırdınız her biriniz. pek neşeli gruptunuz oradan hatırladım seni de.
d: sadece yumuşak şeker değil orhan amca, çıkartmalı sakızlara da bayılırdım..
o: ee sen şehirde okumuyomuydun.
d: okuyorum okumasına evet ama işte şimdi buralardayım.
o: e hoş gelmişsin madem. ne istemiştin onu de bakalım.

defne alışverişini yapar. çocukken sevdiği şeker, sakız ne varsa almayı da ihmal etmez.
o: halime hanıma selam söyle emi kızım. benim hanım onu sorup dururdu kaç zamandır görmüyormuş. söyliyimde bir gözün aydına ziyarete gitsin artık
d: baş üstüne amca.

defne bir elinde su şişesi diğer elinde poşetlerle marketten dışarı adımını atar atmaz koca bir cüsseyle çarpışır.

d: o neydi be.
seyit: ooo… kiminle çarpışmışım. şansa bak. kasabamıza gelen güzel kız.

o esnada ömer işlerine biraz ara vermiş hava almak üzere atölyenin kapısına çıkmıştır. içeriye doğru sinana seslenir. haydi sinan sende biraz dinlen. çayları kapıp gelsen yanıma fena olmaz. bunları söylerken sokağın başına, marketin olduğu tarafa doğru baktığında defnenin seyitle konuştuğunu görür. içinin sıkıldığını, kanın beynine hücum etmeye başladığını hisseder
d: afedersiniz, görmedim sizi. ama sizde pek dikkatli değildiniz. fark etmediniz mi beni.
seyit: fark edilmeyecek gibi değilsin
d: (kaşlarını çatar) anlamadım.. neyse biraz çekilir misiniz?. biskletimi alıcamda
seyit: nereye böyle.. konuşuyorduk. tanışalım ben seyit. kasabaya hoş geldiniz.
d: (nezaketini koruyup tanışır, soğuk konuşur) ben de defne. hoşbuldum.
seyit: ben memnun oldum ama siz memnun olmadınız anlaşılan.
d: (sakin kalmaya çalışır) çekilirmisiniz lütfen
seyit: niye, nişanlınız mı kızar. hoş benim için fark etmez.

defne yeni tanıştığı insanlara kabalık yapabilecek yapıda biri değildi ama bu konuşma ve karşısındakinin tavırları, bakışları onu rahatsız etmişti.
d: (anlamamıştır) nişanlı mı? (içinden) ne uyduruyor bu manyak.
seyit: sizi daha önce de gördüm, sordurdum ama nişanlıymışsınız.

defne ne olup bittiğine anlam verememiştir.
d: nişanlıyım veya değilim sizi hiç ilgilendirmez.

ömer, bu konuşmaların içeriğini duyamasada uzaktan defnenin giderek rahatsız olduğunu, sinirlendiğini görmektedir. yavaş yavaş onların yanına giderken gördükleri karşısında yolun ortasında donup kalır. defnenin aniden elindeki bir şişe suyu karşısında duran seyitin tepesinden aşağı döktüğünü görür.

d: (gözlerinden ateş çıkmaktadır adeta) sizi bir daha etrafımda görürsem bununla yetinmem bilesiniz. haaa unutmadan söyliyim raporluyum ben. (bir elini bilekten sağa sola doğru döndürür) kafadan kontağım yani. şimdilik suyla kurtuldunuz. tepemin tasını sakın attırmayın benzin döker yakarım.

o sırada esnafın çoğu ne olduğunu anlamak için onları izlemeye başlamıştır.
seyit defnenin bakışlarından onun ciddi anlamda bir pskopat olabileceğini düşünür. geri çekilip oradan uzaklaşır. defne hala arkasından bağırmaktadır.

d: manyak mıdır nedir. ben normal hayatıma dönmek istedikçe arıza tarafımı hortlatıyorlar. haa kendisi bilir tabi o başka. alır boyunun ölçüsünü…

orhan: (gülümser) kızım iyimisin diycem ama maşallahın var. o densiz bir şey dedi kesin. zaten ne diye böyle celallenesin değil mi? ama kızım açıkçası eline sağlık. konuşmadan anlamayana bazen böyle cevap şart oluyor işte. şimdi o korkusundan yanaşmaz sana korkma.

d: korkmam ben ne korkucam. insanca konuştum anlamayınca bende ondan öyle oldu yani.. kusura bakmayın. böyle değilimdir ama saçma saçma konuşunca dayanamadım. tekrar kusura bakmayın.
orhan: ne kusuru evladım.. haydi sen bak işine..

sonra defne dönüp biskleti alacaktır ki yolun ortasında öylece kalmış ömerle göz göze gelir.

d: (içinden) aa hay allah ya. çocuğu korkutup kaçırıcam. öylece donup kaldığına göre nasıl kaçıcak onu hesaplıyordur. o kadar insanda hemen çıkmış kapılara.
d: (ömere hafifçe başını sallayarak selam verir) merhaba

sonra ömer kendine gelir ve gülümseyerek defneye doğru yürür.
d: (içinden) gülümsüyor mu o
ö: (içinden) arıza defne ha!
d. ee şey merhaba ömer, nasılsın
ö: valla iyi. aslında korkmalımıyım senden bilemedim açıkçası

defne biskletini alır, ömerle yanyana yürüyerek atölyeye giderler. sinan da olanlara bakmaya kapıya çıkmıştır, şaşkındır ve atölyeye gelen defneye selam verir. defne ve ömer kapı önündeki taburelere oturup konuşmaya başlarlar.

s: (güler) sen neymişsin öyle ya. fena benzettin çocuğu..
d: (utanmıştır) yani şey. saçma bir hareket oldu evet ama.. o da kaşındı ne yapayım..
ö: aslında laftan pek anlamaz seyit.. özünde iyidir de işsiz güçsüz olmak yaramıyor ona. (güler) sahi sana ne dedi de böyle bir şişe suyu devirdin tepesinden
d: ya gülme lütfen. güzel değildi yaptığım şey farkındayım. keşke öyle olmasaydı ama saçma saçma konuştu. tavrını sevmedim diyelim. yok güzelmişimde, yok nişanlı olmasaymışım ne iyi olurmuşta, pek beğenmiş beni de…
ö: (gözlerini açar) o mu saydı bunları.
d: yani saydı döktü de nişanlı falan bunu kim uydurdu acaba
ö: (gözlerini kaçırıp etrafına bakmaya başlar) bilemedim nereden çıkmıştır öyle laflar.

sinan ve defne ömerin gözlerini kaçırdığını fark edince bu konuyu onun uydurduğunu anlarlar.
s: (ömere bakıp güler) aa kim uydurur böyle şeyleri hayret. ne ayıp ama..
ömer sinana sus artık dercesine ani bir bakış atar

d: (ömere soran gözlerle bakar) yani kim, neden uydurur ki böyle bir şeyi benimle ilgili çok merak ettim doğrusu.
ö: eee belki seni korumak isteyen biridir.
d: ben kendimi koruyabilirim
ö: onu fark ettik..
d: (ömere doğru bakar) acaba beni kim korumak istemiştir. hiç sevmem işime karışılmasını.
ö: (daha fazla dayanamaz) ya amacım işine karışmak değildi. afedersin
d: hımm, sendin yani.. neden, niye, ne zaman..
ö: (eliyle ensesini kaşır, mahcup) ne bileyim öyle sordurmuş seni mahallenin çocuklarına, bende ona nişanlı olduğunu söyleyin dedim. rahatsız etmesin diye yani. kızdın mı?
d: (gülümser) aslında çok kızardım ama kızamadım (kafasını çevirir, fısıltıyla) garip! hoşuma bile gitti niyeyse
ö: (rahatlar) amacım işine karışmak değildi. kızmadın yani
d: tamam artık unutalım mı bunu. bana çay yokmu? çayın yanına birşeyler almıştım yeriz beraber diye.
s: oho…size kalsa çay da gelmeyecek. ben hemen koraydan alıp geliyorum çayları. (sinan yanlarından ayrılır. giderken de ömere bakarak güler)

ö: beraber! (sevinir) ha sen buraya uğrayacaktın
d: hem laflarız biraz hemde fazilet teyzeyle, emin amcayı barıştırmak için bir şeyler yapalım mı diye soracaktım. gece yatmadan önce düşündüm de belki biz bir şeyler yapıp o aşıkları kavuştururuz.

ömer şaşırır. aynı şeyleri o da düşünmüştür. tabi bu işi yapma sebeplerinden biri defneyle daha fazla vakit geçirmek istemesidir fakat benzer şeyleri düşündüklerine sevinir.
ö: (şaşkın) olur, olur yaparız bir plan. şey defne!
d: efendim!
ö: bu akşam bizim ufaklıların mahalle maçı var. izlemeye gelirmisin. yani severmisin bilmem ama..
d: (heyecanla) gelirim. izlemeyi de oynamayı da severim. hatta arkadaşlarıyla yaptıkları maçlara beni de alsınlar diye çok bezdirmişliğim vardır abimi küçükken.
ö: (hayranlıkla bakar) hakkında daha neler öğrenicem acaba.
d: yok öyle değişik bir şey. sen peki oynarmısın
ö: yani oynarım. mahallede esnafla arada bir maç bile yaparız. güzel olur
d: izlemek isterim seni.. yani şey sizi..
ö: (heyecanlanır) oldu öyleyse 2 gün sonra da bizim maçımız var izlemeye gelirsin
d: (güler) çok gol atarsan gazozlar benden…
ö: kabul.

sinan elinde çaylarla gelir.
s: çok eğleniyorsunuz bakıyorum. ne güzel. haydi soğutmadan için çaylarınızı öyleyse. ben içeri geçiyorum elimdeki son işi tamamlasam iyi olur.

defne ve ömer sohbete devam ederler. bir süre sonra…
d: ben artık gideyim artık. resim malzemelerimi alıp bu güzel havanın tadını çıkararak resim yapayım.
ö: görüşürüz.. akşam saat yedide aşağı mahalledeki sahada çocukların maçları, unutma..
d: (ömerin gözlerinin içine bakar, derin bir nefes alır) unutmam. orada görüşürüz. bulursun beni izleyiciler arasında değil mi?
ö: hemen bulacağıma eminim. (dalgın, defnenin gözlerine bakar) ışığın seni hemen bulmamı sağlar zaten.. öyle güzel parlıyorsun ki!

defne heyecanla gülümser. derin bir nefes alır. güçlükle yutkunur. yanakları kızarmaya başlar
d: (kekeler) ı-ışığı—ışığımla diyorsun.. şey ben gitsem ya.. (gözlerini kaçırır) görüşürüz
ö: (öylece bakar defneye) görüşürüz.

defne: (içinden) kalbim neden göğsümden fırlayacak gibi hissediyorum.. gözleri, bakışı, sıcak konuşmaları.. (gülümser) parlıyor muyum ben? ne güzel şeyler söyledi o. şurada bayılmasam bari.
defne kalbini tutar, derin nefes almaya çalışır. biskletine binip uzaklaşır ömerin yanından

ömer defnenin arkasından bakar.
ö: (içinden) ışığın dedim, parlıyorsun dedim.. neler de dedim ben öyle. ama suratıma suyu fırlatmadığına göre.. (gülümser) olur mu acaba. defne ve ömer.. bizim de bir hikayemiz olur mu acaba.
ömer yüzünde kocaman bir gülümseme atölyeden içeri girer.

Kiralık Aşk

10-12-2016

herkese merhaba..
gölcuklu, eski, sessiz takipci, kanadali, derin ve adini yazamadigim arkadaslar guzel yorumlarinizi paylasmissiniz elinize saglik...

karakedi ince mizah... eline saglik

nur44 eline saglik canim... nelerde demissin oyle 😍

ortak senaryo isterseniz 15. bolumu yazarim tabi ama yarina zor yetistiririmm.. gec gelmesi sorun degilse yazarim tabi.. ama benden once yazabilecek bir arkadasimiz varsa ben sonraki bolumu yazarim 😍

belirsizlikler acitsada bu bolumun bende hissettirdiklerini paylasicam.. tabi toparlandigim ilk anda

derin... ben ekskligini elbette hissediyorum.. dile getirme kisminda pek basarili degilim.. o yuzdend tum sayfaya selamlar derim.. beni boyle sevsen olur mu 😊

Kiralık Aşk

08-12-2016

hacer, tly ve hasta olan arkadaşlar öncelikle geçmişler olsun...(tam okuyamadım sayfayı )

senaryomu okuyup beğenen arkadaşlar ben teşekkür ederim sizlere.. kısa bir süre de olsa düşüncelerinizi dağıttıysam iyi yapmışım demektir :)

hepiniz gibi bende karışık duygulardayım... ne, kim tarafından bu sonuca doğru gidiyoruz tahmin ediyoruz, bilmiyoruz veya bilmiyoruz diyelim..

başrol oyuncuları öyle kilit noktada yer alıyor ki biz onların çektiklerini sonunda kavuşacaklar aşıklarımız diyerek izliyoruz. onlardan birinin gitmesi veya yerine başka oyuncu getirilmesi fikri kesinlikle benim için kabul edilebilir olmuyor... bu haliyle final olsun, ben mutlu sonu bu başrollerle görmek istiyorum deyiveriyorum.. sonra da o kadar çalışan kış ortasında kalıyor diye başka düşüncelere dalıyorum... yetmiyor düşünmeye devam ediyorum... giden gitsin yeni öyküyle yola devam izlerim diyorum... ancak genel izleyicin beklentisinin dışında olacağı için erkenden biterse beklediğim, alıştığım oyuncularla bitmemiş olacak ve durumda ne diye uzasın diyorum.. diyorum da diyorum... aman boş veriyorum..
gittiği yere kadar izlemeye devam diyorum :)


Kiralık Aşk

08-12-2016

herkese merhaba...
hepinize selamlarımı gönderiyorum

belki biraz moral olur... artık olduğu kadar diyorum...

yalansiz başlasaydi her şey
bölüm 35

düğünden 2 gün önce. sabah. kına gecesi bu akşam düzenlenecektir. defne telaşlı bir şekilde evden çıkmaya çalışmaktadır.

d: eyvah! çok geç kaldım.
n: ne oluyor? ne bu acelen?
d: çok işim var
n: (defnenin önünü keser) sabah sabah fırtına gibi esmene sebep olan şeyi söylemeden şurdan şuraya bırakmam
d: (kapıya yönelir) oyalama beni nihan
n: (kapının önünde durur) ıııhh… olmaz!
d: ya çekil şurdan acelem var diyorum
n: bak olmaz! ölümü gör anlat ne oldu, enişteyle mi kapıştınız? istediğin eşyaları almıyor mu? türkan teyzenin dantellerini eve serdin o da burun kıvırdı di mi?
d: yok öyle bir şey kızım.
n: ay yok dur, söyleme, yaa bak aklıma gelmişti tabi ya
d: (derin bir nefes alır) saçma bir şey söyleyeceğine eminim ama yine de soruyorum. ne geldi aklına?
n: adam evli çıktı ve siz evlenemiyorsunuz. kesin karısı boşanmıyordur. taş koyuyordur. ayyy kesin çocukta vardır arada. vah vahh yavrucak kimbilir ne kadar üzülüyordur.
d: nihan sen ne cins bir manyaksın acaba? yok öyle bir şey. hem benim ömerim yapmaz öyle şeyler.
n: vayy.. şimdi ömerini koruyorsun bana sövüyorsun. demek böyle olduk? tamam defne
d: canım, bir tanem sana niye söveyim. ama sen de ne hikayeler uyduruyorsun? ölsün mü bu defne ha söyle ölsün mü?
n: yok ölmesin, kıyamam sana
t: hah, defne kızım seni yakaladığım iyi oldu
defne evden bir türlü çıkamaz ve sinirlenmeye başlar
d: (sakin olmaya çalışarak) efendim anneannem söyle, sen de söyle
t: kim ne söyledi.. dur şimdi kafamı karıştırma..şey diyecektim ben.. eee
d: n’olur çabuk söyle anneanne acelem var. gelinlik provasına son kez çağırdılar. değişiklik gerekirse diye yetiştirebilmeleri için gerekliymiş. hem kına gecesi için aldığım kıyafetlerde yapılacak tadilatlar vardı. bittiğini haber verdiler.. kısaca ikisini de halledip gelicem.
n: ha sen ondan acele şeyettin
d: evet nihan fırsat vermedin konuşmama tabi
t: bende onu söyleyecektim
d: neyi?
t: annenin giydiği bin..
d: sözünü tamamlama lütfen anneanne. cevabım hayır!
t: ama kızım ne olur ondan bir hatıra işte.
d: (sinirlenir) ben onun eşyasını değil yanımda olmasını isterdim. bak bakayım yanımda mı? yok değil mi? o halde ondan bir çöp istemiyorum..,
t: defne kızım..
d: (gözleri dolar) anneanne lütfen. bu konu kapanmıştır benim için. hatta yıllar önce kapanmıştır. senin de kalbini kırmadan ben çıkıyorum.. işlerimi hallettikten sonra kuaföre giderim.
türkan üzülmüştür ama çabuk toparlar kendini
t: peki kızım ne diyim. sen bilirsin
n: (ortamı yumuşatmaya çalışır) haydi bakalım akşama kına var. güzelce eğlenicez. defnemiz evleniyor.. (defneye) kuaföre giderken haber ver bende geleyim. beraber hallederiz o işleride
d: tamamdır, kaçtım

defne evden kendini dışarı zor atar. gözleri dolmuş, ağlamamak için kendini tutuyordur. ömeri arar.
ö: alo günaydın güzel defnem
d: (ağlamamaya çalışır ama sesi boğuktur) günaydın aşkım. sesini duymak için aradım
ö: sevgilim sen iyimisin. sesin iyi gelmiyor bana. kötü bir şey mi oldu?
d: (ağlamaya başlar) önemli bir şey yok..
ö: ama sen ağlıyorsun. defne ses ver neredesin
d: iyi değilim ömer sana ihtiyacım var. ya gel beni al, ya da yanına geleyim
ö: (defnenin yanına gitmek için çıkar) ben şimdi şirketteyim ama çıkıyorum hemen. mahallede misin? hemen gelip alıyorum seni
d: tamam ben sahile iniyorum oradaki çay bahçesinde olurum

kısa süre sonra.. defne çay bahçesinde dalgın, önünde bir bardak çayı soğumuş, oturmaktadır.

ö: defne!
d: (birden sarılır ömere, ağlamaya başlar) geldin
ö: (sımsıkı sarılır) tamam canım, ben yanındayım..
defne bir süre sonra sakinleşir. ömer gözyaşlarını siler elleriyle defnenin. üzgün gözlerine bakar
ö: ne olduğunu anlatacakmısın şimdi… iyimisin
d: evet.. iyi geldi sana sarılmak.
ö: (garsona çay getirmesini işaret eder) şimdi sıcak bir şeyler içelim ve sen anlat, dinliyorum seni
d: aslında önemli bir şey yok, doldum diyelim
ö: (defnenin çenesini tutar ve başını kaldırır) defnem! seni çok üzen bir şey var ve sen anlatmıyorsun? olmaz böyle
d: peki! anlatıyorum o zaman. anneannem! bugün kınada giymem için annemin kıyafetini önerecekti ki kadını konuşturmadım bile. ondan, yani annemden kalan hiçbir şeyi görmek istiyorum. hele hele benim, bizim en mutlu günlerimizde kabus gibi üzerime çökmesini istemiyorum. terk edilmişliğimi iliklerime kadar hissederken nasıl giyerim ben onu. acı çektiğim, korktuğum, özlediğim tüm zamanlarda sarılabileceğim bir anne yoktu yanımda. şimdiden sonra da ben istemiyorum. kırgınım, öfkeliyim.. aslında olay bundan ibaret.
ö: (daha sıkı sarılır defneye) tamam defne sen nasıl istersen. anladım. kabuk bağladığını düşündüğün yaran kanadı. böyle büyüyoruz işte, böyle ayaklarımızın üstünde durmayı öğreniyoruz. acılar da büyütüyor bizi. artık yalnız değilsin.
d: (gülümsemeye çalışır) öyle iyi geldin ki bana. bir sarılmanla rahatladım bak.
ö: sen iste tüm gün sarılırım sevgilim. daha iyisin galiba.
d: evet daha iyiyim. şey bana zeytinli açma alır mısın?
ö: (güler) alırım tabi almaz mıyım. mutlu edecekse seni, pastanede ne kadar açma varsa onları da alırım. hatta tüm açmalar sana feda olsun
d: (güler) yok artık. bu çılgınlığı yaparsın yani
ö: sen yeter ki gül! haydi madem bir şeyler yiyelim. senin provan vardı. oraya götüreyim seni.
d: yok sen işlerini hallet. ben taksiyle giderim.
ö: hayatta olmaz ben bırakıcam. bugün şoförün benim
d: hımmm ne yakışıklı bir şöforüm var benim
ö: canlandın bakıyorum serseri sevgilim

akşam… kına gecesi başlamak üzeredir
ser: ben çıkıyorum ev ahalisi
n: dur dur nereye kaçıyorsun?
ser: sevgilim ömerin evindeyiz ya yemek daveti var. siz burada eğlenirken biz de öyle yemek eşliğinde eğleneceğiz
n: hımm. dansöz falan yok diyorsun yani.
ser: olsa fena olmazdı tabi
n: (omzuna vurru serdarın) seni fena yaparım bak
ser: (güler) kızma canım benim. ömerin öyle işlere kalkacağını sanmam. tarzı değil bence. ama arkadaşları bir şey yapar mı bilemem
n: yapmasınlar. bak defneye haber uçururum o zaman siz düşünün gerisini
ser: aldım mesajı. tamamdır. ben uyarırım onları
d: (nihana seslenir) nihan! gelirmisin ya ben bunu tam giyemedim galiba.
n: tamam geliyorum hemen.. (serdara) iyi eğlenceler o zaman size, selamlar

serdar iso’yu da yanına alarak ömerin evine doğru yola çıkar. nihan defnenin odasına girer.

d: baksana nihan olmuş mu?
n: (hayranlıkla bakar) ay, sen güzel oldun ya.. canım benim. sen şimdi gelin oldun da gidiyor musun. (ağlamaya başlar) biz bir daha görüşemeyecekmiyiz.
d: ya nihan beni de ağlatacaksın. hem bak uzağa gitmiyorum. evimiz buraya yakın. yoksa evlenmesem mi ben ha ne dersin.. siz böyle üzüldünüz madem. çok seviyorum ömeri de ama ne yapalım ailemi de üzemem yani.
n: (birden ağlamasını keser) o kadar da uzun boylu değil canım.. üzülürüz, özleriz biz ama sen evlen, kur yuvanı… yani turşunu mu kurucaz senin
d: bak ya. nasıl da meraklı beni göndermeye.
n: sen söyle bakalım kına yakılırken ağlayacak mısın?
d: yok canım ne ağlaması, çok mutluyum ben.. ağlamak falan olmaz yani
n: ya ama adettendir bari ağlıyormuş gibi yap
d: aaa ben öyle yalan işlere gelemem canım. hem o kadar sevinçliyim ki.. ömerle yepyeni bir hayata başlıyoruz, niye üzüleyim…

ömerin evi. misafirler gelmiş neşe içinde yemek yenilmektedir.

h: ömer oğlum iyi düşündün böyle bir arada olmamızı
nec: bence de iyi oldu baba. aslında şaşırmadım dersem yalan olur
ö: neye şaşırdın amca
nec: (gülerek) neye olacak, sen kalabalık sevmezsin ama bak defne için nasıl da değişiyorsun
ö: büyüyorum demek ki amca. hem sizlerle bir arada olmaktan sıkılımazdım ki hakkımı yeme şimdi
s: ömer doğru söylüyor. sadece her zaman ağırladığından daha kalabalığız
ser: yoksa sen mi hazırladın bu ikramları
ö: eh işte bir kısmını. bazılarını yemek firmasından getirttim
iso: desene bizim defociğimiz bu konuda pek şanslı. beraber yaparsınız yemeklerinizi. ser: evet evet. fark ettiğiniz gibi kendisinin yemek yemekle pek işi yoktur.
k: o yüzden ben ona kuru kız diyorum ya zaten
ser: kurudur murudur ama yemekleri çok lezzetlidir.
s: ooo kardeşim ne güzel bak.
ö: (güler) pazı sarması meşhurmuş ama daha yemedim.. artık evlendikten sonra bol bol yerim
h: öyle mi.. ah be evladım sen pek seversin bilirim. öyle herkesin yaptığını da yemezsin
iso: sen bize güven ömer, parmaklarını yiyeceksin
nec: konuyu değiştirmek gibi olmasın da. siz bu evde mi kalacaksınız hep.
ö: yok amca. sonra defneyle daha büyük bir yer bakıcaz. şöyle bahçesi de kendiside büyük bir ev düşünüyoruz. ileride çocuklar falan olunca malum
k: ay kulaklarıma inamıyorum. bu kızıl güzel adamın aklını başından almış resmen
s: (güler) aynen koray katılıyorum sana. bizim ömer mi böyle konuşan
k: hayatım adam evlilik diyor, çocuk diyor, büyük ev diyor… diyor da diyor. ağlıycam şimdi
nec: ne oldu memnun olmadınız mı?
k: aaa memnun olmaz olurmuyum. aksine çok seviniyorum. herşeyden önce sakin bir adam oldu da ben pek rahat çalışabiliyorum kendisiyle
ser: (merakla) neden? zor birimi kendisi
s: vallahi ne yalan söyliyim zordur. öyle kolay kolay bi şey beğenmez. fakat aşık olduğundan beri değişti
ö: kötü mü oldu yani
s: yok kardeşim ben pek sevdim bu halini. sen, siz hep böyle kalın.. (serdar ve isoya döner) bakmayın böyle sataştığımıza ömere.. aşk sarhoşu olup işleri savsaklamak falan asla onlara göre olmadı yani. daha bir güzel çıktı işleri.. yani her halükarda onlar mutlu biz mutlu
ö: mutluyum tabi çünkü öyle doğru bir yerdeyim ki hiç olmadığım kadar.

Kiralık Aşk

07-12-2016

ya hadi bu gidişat beni ağlatti siz ne diye ağlatiyorsunuz...
aşk olsun hepinize...
bu zamana kadar yazdiklarimi okuyanda okumayanda kisaca hepiniz sagolun...ne desem...

yok daha buradayiz...

bende icimden geceni yazayim o halde

şoyle ki. bir dizi varmis haziran 2015 te başlayan. sonra bu dizideki aşka aşik seyirciler birer birer artmaya başlamis.. bu guzel seyirciler diziyi sahiplendikleri gibi kendileri gibi bu diziyi sevenleride sahiplenir hale gelmisler... hatta oyleki birbirlerini gormeden doğum dugun cenaze mezuniyet hastalik ne varsa paylasmislar.. sadece bunlari değil sofralarindaki çaylari kahveleri kekleri kestaneleri patlamis misirlarida paylasmislar... heycanla izlemisler beraber diziyi...

ağlamıslar, gulmusler, bulmacalari cozmusler, kitaplar okumuslar, sosyal sorumluluk projelerine katilmislar ve bunlarla gurur duymuslar...
ama tum bunlarda gozu olan (lar) geri durmazmis... her hafta sacma sapan hareketlerle uzmeye calissalarda bu guzel insanlari yinede vazgecirememis diziden

bir gun en olmayacak sey olmus... elbet bitecekmis bilirlermis bunu... bitisin yakici yanı ansizin gelivermesiymis... oyle savunmasiz zamanda vurulmuski kalbinden insanlar içleri ağlamis... ağlayanlara bakarak birileride kesin gulermis... ama o genis genis gulenler bir gun kendi kazdiklari kuyuya dusermis.

ben bilmem kim ya da kimler sebep oldu... o kuyuya dusecek/ dusecekler... (artik kim , ne, kurum orasini bilmiyorum)... er yada gec... bu izleyicin degilse bile karda kista tozda guneste deli gibi calisan emekcilerinin ahi tutacak... ama bugun ama yarin...

nihalce, senay beni anmissiniz tesekkurler
yankı tesekkur ederim...

ben dizi bitinceye kadar yorumlarima devam ederim... defne, omer, iso, sinan... ve digerleri hikayeleri nasil baglanacak gormek istiyorum

sonrasi mi... buluruz bir adres...beraber

Kiralık Aşk

06-12-2016

ne yazsam diye dusunuyorum... moralimizi duzeltmeye mi ugrassam bilemdim ki...

bolum yorumu yazdim... bu arada okuyan nilay, nilgün2, nur44, senay, betül, ordulu tesekkur ederim... cok soylemiyim diye dusunmustum ama galiba haklisiniz az bile olmus laf çarpmam...

herkes gercekten guzel yorumlar yapmis elinize saglik...
ben de ekliyorum o halde.. dua edeyim bari... hazirmisiniz basliyorum.

çok zeki, başarılı, yaratıcı sevgiliye sahip olmak her baba yiğidin harci degildir... allah... inşallah iyiliğini versin (bu kismi defne gibi okuyun)

her gün ekranlarda olup o güzel (!) gülüşuyle insanlari mest eden sevgiliye sahip olmak her yiğidin harci değildir

sevgilisi, gercekten işiyle gundeme gelmeye çalisan, zarif, doğal, sade bir aslan partnerle çalisirken onu kiskanmadigi gibi sevgilisinin projesine her firsatta ovguler dizmesi her baba yigidin şansi değildir...
ne şanslı boyle sevgilisi olanlar... şansi olupta tepecek kadar ipleri başkasina verebilenlere de ne desem az kaliyor

bu duruma gelinme nedeni bir veya bir kaç şahistan değilde kurumlardan kaynakliysa da böyle babayigitlerin harci olan güzel insanlarla (!) muhattap olmak zorunda kalsinlar diyorum

bu izleyiciyi gercekten bilgilendireceklerinde susuyor olmalarina teessuflerimi gonderip e ama pes bu neyin suskunlugu diyorum..

aslinda daha cok derimde bir netlesse durum belki bu yazdiklarima pisman olurum...

ben pisman olmaya raziyim... ama siz... cok uzdunuz boyle güzel izleyici kitlesini... birgün sizde yanarsiniz.. ama çok ahh aldıniz be


dizi yorumuma gelirsek... bekliyorum yeni bolumu...
fragmanda defne omere destek olmaya calisiyor, guzel sesiyle şarki soyluyor... o güzel sesi bizde dinleme sansina sahip olduk...
anlaşilan o ki omer icin defnenin destegi "mutluluğun iyi edemediğini hic bir ilac basaramaz" anlamindadir





..

Kiralık Aşk

06-12-2016

geçen cuma izlediğimiz bölümün bende hissettirdikleri... yazımı yarım bırakmak istemedim. belki tekrar defne ve ömere odaklanmamızı sağlar... sabrınıza sığınarak iyi okumalar...

“bu evde daha mutlu olursun… oluruz!” dileğiyle aldığı hediyesinin ömerin uykularını kaçıran, rahatsız eden, kabuslarını tetikleyen bir figür olduğunu bilemezdi defne. bilse asla böyle bir hediye vermezdi zaten. satın alırken leprikonların hikayesinden etkilendi. ayakkabıydı ortak nokta…


o gece misafirler evlerine dönmeleri konusunda “ben iyiyim, öyle bir an baş dönmesiydi yaşadığım” söylemleriyle ikna edilmiş belli… yoksa ne demeye yalnız bıraksınlar ömer’i? defneyle yaşadığı ayrılıkların dışında, ömeri belki de ilk defa böylesine gergin, böylesine huzursuz, böylesine endişeli görüyoruz. vicdan yastığında uyumaya alışmış birinin vicdanını rahatsız eden bir olay mıydı yoksa sevdikleri hep yanında olsun isterken onları kaybetmiş olmanın -özellikle defneyi- getirdiği kaybetme korkusu muydu yaşadıkları. uykusuzluk… dalıp gitmeler…ağrılar… sanrılar…. sanrı mı? gerçek mi? onu ve bizi diken üstünde tutan her ne ise zamanla göreceğiz.. ömer, gecelerinin katili olan anılarını canlandıran silahı, leprikon küresini, çekmeceye koyarak gözünün önünden kaldırsada hatırlattıklarının silinmesine biraz daha vakit var. nasıl silinecek peki? defne sayesinde tabi … ömerin içindeki mutluluğun tek kaynağı defnedir ve mutluluğun iyi edemediği şey yoktur…tek bildiği, inandığı, dertlerinin ilacının defne olduğudur. o, hayatına giripte kök saldığı günden beri nefes almaya başlamıştır. onu gördüğünde, sevdiğinde, kokusunu içine çektiğinde güneş bir başka doğar, gün aydınlanır, anlam kazanır. … kral’ın acılarının son bulması peri kızının tam vaktinde gelen sihirli dokunuşuyla olacaktır.

ömer bir an önce defnenin ailesiyle konuşup sorunları halletmek isterken, defne kendini hazır hissetmediğini, önce kendisinin konuşacağını ve beklemesini söyler ömere. bu arada biz de öğreniriz ki defne uzun sakallı ömeri çok beğenirmiş.. romadan döndüğünde o haliyle sakallarını sevmek nasip olmamış, içinde kalmış,.. bak sen bizim defneye... bir şey daha eklenir öğreneceklerimize… defne, sevil berberi operasına gitmek istermiş. e tabi ikiniz için özel bir anlamı var izlemekte geç bile kaldınız. bu isteklerden ilkinin gerçekleşmesi zamana bağlıyken diğeri ömerin maharetiyle operaya bilet bulmaya kalmıştır ve o biletler bulunur.


bulunur bulunmasınada nasıl kaçılacaktır? bunun için defnenin hasta numarası yapıp münü’nün kızı bıyıklı semanın kınasına gitmemesi gerekir ki zaten ömerin yanında olmak varken kına nedir yani. ama o da ne? evin musluğu arıza çıkarır hem mutfağı hem de defneyi ıslatır. “yalan söylediği için allah belasını vermiş olabilir mi?” böyle sorar sevdiceğine defne. aşkı yaşamak niye belaya tabi olsun… siz beraber vakit geçirmenin yollarına bakın. ingiliz anahtarlı salon beyefendisi kahraman ömer gelip defne için en fantezi yaratan cinsinden tamir eder musluğu. fakat evden çıkabilmek ne mümkündür. nihan, serdar ve iso farklı zaman dilimlerinde eve uğramışta olsalar ömerle olan planlarını uygulamaya kararlı olan defne tarafından kibarca sepetlenirler. musluk tamiri esnasında ömerin mutfak masasına bıraktığı kol düğmeleri aksilik çıkaracak gibi olsa da can dost iso imdada yetişir bıyıklı semaya vurgun olduğu yalanıyla… bizimkiler ne zaman engebesiz, taşsız, dikensiz yollardan geçti ki bir operaya gitmek için bile yolları dümdüz olsun. aslında böyle güçlüklerle bu aşkı büyüttüler, böylesine değerli oldular. her şeye, herkese rağmen yalnızca birbirlerini seçerek..


haki gömleğin giyilme sözü, rüzgar çanlarının getireceği melodiler, yarım kalan hayaller kaybedilen zamanı yakalayarak tamamlanacaktır bu aşkla. sohbetin bir yerinde üzüldüğü, sıkıldığı zamanlarda şehrin en büyük binalarının birinin tepesine çıkıp şehri izlemek istediğini ama gerçekleştiremediğini paylaşıyor güzel defne… tek hedefi sevdiği kadını mutlu etmek olan ömer, defnesinin bu hayalini anında gerçekleştirir. orada, o kadar yüksekte… tüm şehir ayaklarının altında, başlarında gökkubbe, onlar diz dize…


sahi ömerin gönlünde hangi dörtlüksün sen defne?
“sen el kadar bir kadınsındır, sabahlara kadar beyaz ve kirpikli, bazı ağaçlara kapı komşu, bazı çiçeklerin andırdığı*”… ömerin güzel sesinden defnenin düşlerine oradanda gecenin karanlığına dökülür bu dizeler. allı pulludur, ışıl ışıldır şehir… ama defne ve ömer bu manzarayı kıskandıracak kadar güzeldir.


işte bu anda aklıma geliyor o güzel türkünün sözleri “sevgi kuşun kanadında, sevgi ne göğün yüzünde, sevgi ne yerin dibinde, sevgi başucunda**” defnenin hayallerinde ömer, ömerin hayallerinde defne varken, sevgi bu kadar yanı başlarındayken zaman dursa, akmasa. tüm masal perilerini bile kıskandıracak kadar, hatta daha güzel olan defneyi ve onun beyaz atlı kralı ömeri bu anın içine saklamak mümkün olsaydı keşke.


türkan anneanne evlatlarının karşısına iyi insanlar çıksıun diye dua edip duruyor ama bilmediği gerçeğin yakıcı yüzü onuda vuracak elbet. hayırsız olarak nitlendirdiği ömer sadece defneye iyi geliyor ve defne yalnzıca ömere iyi geliyor. gerisi laf-ı güzaf.

(*balzamin-cemal süreyya)
(**hasret gültekin)…

her gece dua eder anneannesi defneye.. karşısına iyi insanlar çıksın diye, yerini bulsun diye. o hep doğru yerdeydi zaten. karşısına çıkan ömerde en az defne kadar iyi bir insandı. değişmeyecek gerçeklerden biri budur diğeri ise onların aşkının hiç eksilmeyecek olmasıdır.


ve bir sabah kucağında yeğeni iso ile çıkagelir şirkete defne… mecbur kalmıştır onu ofisine götürmeye, oyalamaya çalışır. tam o anda minik isonun halasının masallarında anlattığı kral girer içerir. o kadar çok anlatmıştır ki defne ona kral ömeri hemen tanır minik iso, el sallar, en sıcak gülüşünü yollar. bu sıcak karşılaması karşılık bulur hemen. kucaklanır, öpülür…havalara zıplatılır… sevgili halacığı işini yapsın diye biricik eniştesinin kucağında güle oynaya toplantıya katılır. ve passionis çalışanları bu güne kadar en sevimli, en masum toplantıya tanıklık eder. sanki o beklediğimiz “on çocuk” olmuşta hepsine teker teker bakmış gibidir ömer iplikçi. evde musluk tamirinden sonra, hatta onu havalara zıplatıp eğlenmesini sağlayarak çocuk bakımımında da gayet başarılı olduğunu gösteren ömer beyler bize nasıl bir subliminal mesaj verdi dersiniz… evet tamda aklınıza gelen şey.. gözümüz alışsın diye hazırlanmış olan bu sahnelere gönlümüz dünden zaten razıdır. hatta dünya kurtulacak o 10 çocukla eminiz. söz konusu olan ömer ve defnein çocuklarıysa eğer hiç gülmeyin siz de aynı fikirdesiniz. ömer “bak bak laflara bak” desin. umurumda değil. bekliyoruz…


sevgili ömer iplikçi… gecelerin kabuslarınla bölünürken, uykularını kaçıran her ne ise gündüz başka oluyorsun defneni görünce. sakinleşiyorsun ve yön değiştirmeye karar veriyorsun. planladığının dışına çıkmak sana göre değil ama aşk işte neler yaptırıyor değil mi? koyu renklerden vazgeçip daha nude tonlara yönelmek, daha kendiliğinden, daha yalın, asil, zarif, ama bir o kadarda doğal olmak...yüzüne vuran serinlik… aşkı koklamak… her şeye rağmen en olağan dışı durumlarda bile aşık kalabilmek... hatırlatmak isterim bunlar gerçekten aşıksan oluyor hayatında. aşık olduğunu sandığın, rüzgarına kapıldığın kişi seni kral değil soytarısı bile yapabiliyor. buna dikkat… ömer ve defne karakterleri en doğruyu yapacaktır da bunun gerisinde kalıp kıskançlıktan kuruyanlar ne yapacaktır bizlerde bekleyip göreceğiz.


ömerin ailesi yok! o yüzden ailem onlar benim, üzemem onları dediğinde defne, bu duygu karmaşası geçmiyor ömere belki… ailesi yuvası bildiği tek varlık defne!... bir tek defneye ihtiyacı var ama o sırada yanında yok!...
ah defne ah, sen anlıyorsun onu ne kadar kör karanlık kuyulara gönderildiğini. şimdi sen tutuyorsun ellerinden beraber çıkıyorsunuz.
ah ömer ah..defnenin hiç savaşacak gücü olmaz mı? nelere göğüs gerdi o bir bilsen.. aslında anlatmasa da hissediyorsun evet fakat son noktada canın yandı. sen kül olurken sebebin zaten ailendi yanında olamazlardı. ama anlaman gereken bir şey var, onları üzmek istemiyor elbette tamam ama onun için sadece sen varsın, onun dışında hiç bir şeyin önemi yok!.. gerisi teferruat durumu anlayacağın. anla artık yüzünü ne yana çevirse seni görmek istiyor, sana sarılıp uyumak, seninle uyanmak istiyor. o yıldızlı göklere seninle bakmak, bir olmak istiyor. zaten hayallerimde sen varsın zaman dursun, akmasın diyor...


notlar:
pamir: ne yapmaya çalışıyorsun anlayamıyorum. şimdilik gördüğüm güzin abla hallerin.. minik isoyu tutuşundan bile belli defnenin hayallerindeki erkek sen değilsin.. ve hala güvenmiyorum sana…

seda: sevmek yetmiyor başka durumlarda var! diyorsun demesin de… senin geldiğin noktada sevgisiyle her şeye yetecek adam var.. bırak kendini aşka..

sinan: oldunuz siz sedayla… sen bakma onu uzak duran hallerine… bu arada ömeri sosyalleştirmek adına nerimanı o şirkete aldın ya bak neler gelecek başına. ben bir dost olarak uyarayım sen düşün gerisini.

koray: ruh eşin minik iso ne güzel oldunuz siz

iso: vay be bıyıklı semaya yanık olduğunu nasıl sakladın onca yıl.. kıyamam.. hem bıyık sever, hem yardım sever, hem defne seversin.. ama aşktan yana hep çekensin. gülecek seninde gözlerin.. sabır…

ayşegül: nasıl bir terk edilmişliktir o. gün gelecek bütün imkansızlıklar unutulacak elbet.

neriman: tak çıkar topuk fikrin gayet pratik sevdim ama istemiyorum seni defne ve ömerin etrafında

türkan ve serdar: tanımadığınız insana prim veriyor olmanız, defne ne hisseder diye bile düşünmeyen çiğ tavırlarınız… artık sevilecek yanınız kalmıyor gözümde..

aytekin: iş hayatının gri rengi sıkıcı yüzü aytekin.. eğer gerçekten arkadaşını ispiyonlamaksa niyetin çık dışarda ağla, bağnazlık yapma, cinsiyetçilik yapma….

minik iso: sen ne tatlı şeysin öyle.. bu haftaki alkışlarım senin için ege gezi kaynar..

Kiralık Aşk

06-12-2016

herkese merhaba...
hepinize selamlarimi gonderiyorum

morallerimiz cok bozuldu evet.. akşam pek iyi değildim ama sonra sakin kafayla dusununce izlemeye devam dedim.. haktan bey sabah demis... biterse mutlu sonla biter diye...
elbet birgun bitecek biliyoruz...
simdi ozet ne diyor... defne evle sotun yasayacak artik belli. ilişkinin topal ailesi kısmi nasil cozulur acaba gorecegiz..
bu arada ozette defne omer suç ortagı gibi diyor sanki... acaba ne demek istiyor.. ortak planlari ne..
kendi adima bitecegi gune kadar keyfini alarak izlerim bu diziyi.. zaten baska dizi izlemiyorum.. vakit ayirabilecegimi de sanmiyorum..


eger hala bekleyen varsa 63. bolum yorumumu bugun birakicam buraya...
ortak senaryomuz ise katilabildigim yerden katilayim arkadaslar.
bugun yazamam herhalde ama sonraki bolumlerden birini planlayalim.. ben de yazayim arkadaslar...

haydi bakalim derin bir nefes alip yolumuza devam etme vaktidir...

Kiralık Aşk

05-12-2016

herkese merhaba..

senaryomu ve ortak senaryomuzu beğenen arkadaşlara teşekkür ediyorum


tam okuyamadım hepinizi ama kocaman bir çığlık atmama sebep olacak kadar var bugün buralar...

şu anda en sakin halimle yazmaya çalışıyorum..
neden kendinizi gereksiz haberlerle üzüyorsunuz? inanamıyorum bunlara... birileri bir yerlerde yapımın, kanalın, oyuncularının bile bilmediği final duyurusu yapıyor kendi çapında.. belli baltalama çalışması.. kilometrelerce öteden belli oluyor haberin, haberlerin ne sebeple yapıldığı.
yapımcı ve/ veya kanal açıklama yapmış mı bu yönde? cevap hayır...
bu yönde açıklama yapılmasına fırsat tanınmış mı? cevap kocaman bir hayır. insanlar daha sabah gözlerini bile açmadan ne oluyor kıvamına gelmiştir..

verdikleri cevap tatmin etmiyor olabilir.. "hayır, böyle bir final kararı yoktur" cümlesi yerine onlarca cümleyle açıklıyorlar zaten. tarzı şahsım adına benimde çok hoşuma gitmese de cevap net: yok böyle bir karar...

"milyon dolarlık işler devam edemiyorken hangi yapım şirketi böyle bir projeye bitsin der" diyor... daha ne desin gözünüzü seveyim ... üzmeyin artık kendinizi..

bize bu güzel aşk masalını sunduğu için yapımcıya, senaristimize, oyuncularımıza, yönetmenlerine, kısaca tüm ekibe çok teşekkür ediyorum... gün gelecek elbet bitecek.. üstelik öyle güzel duygular bırakarak bitecek ki biz bile şaşıracacağız. ama daha var bitmesine...

Kiralık Aşk

02-12-2016

senaryomuzu okuyan filizumut, pares, müjdelif, nur44, shulee, nilay, yay kadini, derin okuyan gözlerinize sağlik..

müjdelif, guzel sozlerin icin ayrica tesekkur ederim... aşka dair duyguları aktarabiliyorsam demek 😍

yay kadıni , 10. bölüm benim de sevdigim bolumlerden... feryal diyorum, ben manken tanımam zaten diyorum, her saniyem adrenalin diyorum 😉

hacer geçmis olsun...

hasret, ozlem ben siirler icin tesekkurler..
gülçince ne güzel şarkidir... iyi ki paylaştin

Kiralık Aşk

02-12-2016

küçük bir sahil kasabası bölüm 10

halime, anneanne, fazilet salonda çaylarını içiyorlardır... hala uyuyan defne rüyasında sezgini görmektedir.
d: sen misin?
sezgin: evet benim havuç kafa
d: bana böyle seslenme diye kaç defa uyardım seni
sezgin: ama çok tatlı oluyorsun
d: nasıl buldun beni? ama sen gitmiştin bir daha dönmemek üzere? (birden sezginin göğsünü yumruklar gözyaşları içinde) neden, neden gittin?
sezgin: artık bırak bunları defne. biz çocukluk aşkı olarak kalacağız anılarımızda. ve sen hayatına devam edeceksin
d: sen yokken bu hiç doğru gelmiyor bana
sezgin: neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemezsin defne.. olması gereken buydu kim bilir? artık bana veda etme vakti geldi..
d: (ağlar) istemiyorum..
sezgin: (elini tutar defnenin) çok sevdiğin resim.. ne oldu ona ihmal etme sakın. şarkılarını söylemelisin sen.. alabildiğine içten, alabildiğine özgür. ben duyarım o güzel sesini.. ama artık vaktidir defne.. beni orada, lise yıllarında bırak..
d: gitme!
sezgin: senin için doğru zaman.. kızma bana! bu kasaba sana iyi gelecek inan bana havuç kafa….

defne odasına vuran güneşin duvarlarda dans eden görüntüsüne açar gözlerini. gözyaşları içinde kaldığını fark eder… etrafına bakar. evet hala bu kasabadadır. yatağında doğrulur. gözyaşlarını siler. sezgini rüyalarında görmeyeli uzun zaman olmuştur. aslında rüya görmeyeli de çok uzun zaman olmuştur. eskiye ve eski sevgiliye veda vaktidir. anılarının olması gereken yerinde her zaman duracaktır lise aşkı… bu gördüklerini bir işaret olarak kabul eder kendince. ve sessizce dudaklarından dökülür sözcükler..
d: hoşça kal… 5 yıl oldu ve ben hala çırpınıyorum. galiba artık toparlanmalıyım. kimse için değilse bile kendim için çabalamalıyım. (derin bir nefes alır) tamam defne şimdi kalkıyorsun, daha iyi, daha mutlu olmak için çabalıyorsun. bunu borçlusun sevdiklerine. gün ve hayat bana neler vaat ediyor görelim madem.

defne kalkar giyinir. elini yüzünü yıkar.. salondan gelen sesleri duyar ve onlara doğru gider
d: oo hanımlar toplanmışsınız
halime: uyandın demek
t: gel kızım kahvaltını yap.. akşam bir şey yemedin zaten. kuş kadar kalacaksın
d: (anneannesini öper) beni de düşünürmüş, kıyamazmış bana..
fazilet: bu defne mi şimdi… ne kadar da büyümüş
d: (şaşkınca halasına bakar, fısıldar) hala bu teyze kim
halime: (gülümser) fazilet teyzeni hatırlamadın mı defne! ama tabi sadece yazları gelip de yaz boyunca arkadaşlarınla deli gibi oyunlar oynayınca kimseyi hatırlamazsın
d: (faziletin elini öper) kusura bakmayın hatırlayamıyorum, halamın dediği nedenlerden dolayı (güler)
fazilet: sen ne güzel olmuşsun böyle kızım. maşallah. ne iş yapıyorsun bakayım..
d: üniversitede okuyorum
fazilet. oku kızım oku tabi.. biz okuyamadık be yavrum.. takıldık bir mendeburun peşine.. takılmaz olaydık
t: aa ama şimdi fazilet hanım olmuyor böyle.. (defneye) haydi sende laf dinleyeceğine hem kendine çay al hem de bizimkileri tazele
d: tamamdır hemen getiririm çaylarınızı.. ama bak sohbete bensiz devam etmeyin.. kim miş o sıfatı hak eden bey amca merak ettim.
defne hızlıca mutfağa gider, çayları doldurur. sonra kahvaltılıkları da tepsiye koyarak çaylarla beraber salona döner..
d: bir şey kaçırmadım değil mi?
fazilet: aman kızım sen sen ol sevdana sahip çık… ama değecek biri ise sahip çık. yoksa benim gibi için un ufak olur kalbin, kurur.
d: anlamadım ben
fazilet: yani diyorum ki, sevdiğin adam senin için, sevdanız için gerektiğinde fedakarlık yapmıyorsa, savaşmıyorsa hiç düşme ardına ne onun ne de onunla yaşayacağını düşündüğün aşkın
halime: kızın kafası karıştı sabah sabah
d: yani hala dünden beri çok anlamlı, mesaj yüklü bir gündemim var. payıma düşen bunları kabullenmek herhalde..

ömer sabah erkenden kalkmış, yetişmesi gereken siparişler için aralıksız çalışmaktadır. ancak bir yandan aklı defnededir.
ö: sinan biraz mola vericem sen devam etsen şu benim işe
s: tamamdır da sen öyle kolay kolay mola vermezsin. hayırdır kardeşim.
ö: yok bir şey.. yoruldum biraz
s: sen ve yoruldum demek.. kesin bir şey var. anlat, hemen, dinliyorum!
ö: defne!
s: hımmm
ö: düşündüğün gibi bir şey değil
s. ne o zaman
ö: dün yine kitabımı almış tepeye çıkmıştım. bir baktım bu da orada.. denize bakıp şarkı söylüyor güzel sesiyle
s: (güler) güzel sesiyle diyorsun
ö: evet sinan sesi güzel.. ne ima ediyorsun şimdi
s: (ellerini kaldırır) yoo ima falan etmedim. dümdüz içimden geçeni söylüyorum
ö: anlatıyorum kardeşim dinleyecek misin?
s: devam et sen
ö: kitap okumaya geldiğimi görünce bana da okur musun dedi
.s: ee
ö:ee si okumaya başladım. bir süre sonra ayağa kalktı hızla koşarak yanımdan uzaklaştı
s: nasıl yani?
ö: bilemiyorum bende işte.. farkında olmadan bir şey yaptım desem, sadece kitap okudum.. anlayamadım yani
s: garip bir hareket. deli olabilir mi dersin? yani aklı başında birine benziyor ama. bak aklıma ne geldi ben nihana mı sorsam acaba..
ö: iyi de onlar nihanla uzun zamandır görüşmüyorlar, defne buraya gelmeyeli yıllar oluyor belli, yoksa görürdük kendisini
s: bak bu konuda çok haklısın.. halime teyzeye sorsak
ö: bilemedim ki.. belki de yapması gereken bir işi vardı birden hatırladı ve koşamaya başladı
s: seninle vedalaşmayacak kadar önemli bir işi çıktı diyorsun
ö: sen şimdi öyle söyleyince evet olmadı değil mi?
s: cık! olmadı
ö: kendisine mi sorayım ne yapayım
yüzü kapıya dönük bir şekilde duran sinan
s: (kafasıyla kapı yönünü işaret eder) istersen öyle yap!
ö: ne yapayım anlamadım.
s: (fısıltıyla) defne buraya geldi.. ona sor diyorum..
ömer birden döner. defnenin ürkek tavırlarla kendisine doğru geldiğini görür.

d: şey.. merhaba.. vaktiniz var mı?. biraz konuşabilir miyiz?. (sinana) merhaba, nasılsınız.. işinizi bölüyorum ama.
s: aa yok … iyiyim ben sağol.. (ömere) ben eve kadar gidiyorum. annem bugün bizim için öğlen yemeği hazırlayacaktı onu alıp geleyim yorulmasın kadın buraya kadar. haydi çıktım ben
d: (sinana) nihana selam söyleyin. biraz sonra uğrayacağımı söyleyin lütfen..
s. tabi baş üstüne iletirim..
ömerin bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıya yönelir sinan. defnenin arkasından ömere doğru bakar, gülümser imalı imalı..
d: (ömere) ne garip değil mi? o kadar gelmişim kasabaya ama hiç karşılaşmamışız
ö: karşılaştık aslında
d: öyle mi ben hatırlamıyorum demek ki
ö: evet küçüktük tabi.. farklı arkadaş gruplarımız olunca.. ben babama yardım ederdim burada yazları. pek oyun oynamaya vaktim kalmazdı aslında
d: yani ondandır tabi.. ( başını öne eğmiştir) şimdi bu kız niye kaçtı niye geldi delidir diye düşünüyorsunuz.
ö: öyle kaçıp gidince şaşırmadım dersem yalan olur. ben mi bir şey yaptım farkında olmadan eğer öyleyse özür dilerim.
d: (başını kaldırıp ömerin gözlerinin içe bakar) özür mü?
sonra ikisi de söyleyeceklerini unutmuş bir halde öylece kilitli kalırlar bir diğerinin gözlerinde..
d: (toparlanır) yok asıl ben özür dilerim. yani şimdi anlatamam… belki.. belki bir gün anlatırım.. neyse.. özel bir durum. bir anımı hatırladım diyelim. sizden kaynaklı değildi.
ö: ömer diyebilirsin?
d: anlamadım?
ö: bana adımla hitap edebilirsin. fazla resmi oluyor diğeri. tabi istersen
d: olur, olur.. haklısınız.. haklısın.. ne diyordum.. hah.. senden dolayı bir kaçış değildi yani. senden korkmuyorum.. korkmuyorum derken seni korkunç bulduğumdan değil yani… korkunç biri olduğunuzu ima ediyor muşun gibi ama aslında öyle değilsiniz de… off ne diyorum ben.. konuştukça saçmalıyorum değil mi?
ö: (gülümser) cevap vermesem mi? bu arada yanakların mı kızardı?
d: kim.. benim mi? (yanaklarına dokunur, gözlerini kaçırır)
ö: benden kaçmadığına sevindim. yanlış bir şey yaptım diye uyuyamadım gece.
d: (şaşırır) ben gideyim o halde.. siz işlerinize bakın. zaten nihana gidecektim
defne marangozhaneden çıkmak üzere kapıya yönelir. ömer arkasından bakarken göğsünün sol tarafında her gün düzenli bir şekilde atan organının sanki kuş gibi çırpındığını fark eder. oradan çıkıp gitmek üzere olan defnenin gidişine üzüldüğünü hisseder. yanında kalmasını ister birden bire.
ö: defne!
d: (geri döner) efendim
ö: akşam.. sana yine kitap okumamı ister misin?
d: (kalbinin bastıramadığı mutluluğu yüzüne yansır)… isterim.. (fısıldar) hem de çok

Kiralık Aşk

01-12-2016

bekleyenler için geliyor... hemde biraz havamız değişsin

yalansiz başlasaydi her şey
bölüm 34

hafta sonu çeyiz alma…

t: hazır mı her şey.. misafirlerimizi güzel ağırlayalım.
d: anneannem sen merak etme. zaten maksat bir araya gelmek sohbet etmek. biliyorsun biz evimize alacaklarımızı daha sonra halledicez ömerle
t: biliyorum güzel kızım. şimdi sizler öyle çeyiz falan sermezsiniz, kullanmazsınız bilirim ama yine de beni kırmayıp bu çeyiz alma işlerine girdiniz ya ben pek mutlu oldum
d: (sarılıp öper) canım anneannem. sen onları ne zorluklarla hazırladın.. bana da öğrettin ama ben okuldan vakit ayırmadım biliyorsun.. hem sen dert etme o havluları, yatak örtülerini kullanırım ben.
t: aman kızım ömer severmiki öyle şeyleri
d: e ama çok şatafatlı değil ki gayet sade şeyler. hem ben evimizin ruhuna uygun kullanırım artık.. ben kullanmasamda çocuklarımıza saklarım
t: bak sen evlenmişte şimdiden neler düşünür olmuş.. allah yolunuz açık etsin kuzum. sevginiz daim olsun. (gözleri dolmuştur)
d: oy kıyamazmış bana. ama bak sen böyle yaparsan gitmem kalırım seninle
t: yok kızım yok. kur sen evini barkını.. nasıl olsa sevdim ben ömer oğlumu.. görüşürüz sıksık, mutlu olduğunuzu bileyim bana yeter.
ser: ne oluyor bakayım burada bende sarılayım sizlere kıskandım
d: gel abi. öyle işte konuşuyoruz türkan sultanla.
ser: aradılar mı geliyorlar mı?
n: (şaşkın) korna seslerini duyuyor musunuz? yok artık onlar mı?
e: abla ömer abiler geldi davul zurna da çalıyor kapının önünde
d: (şaşırmıştır) yok artık!
neriman, necmi, hulusi, ömer, sude çeyizi taşımak için araç tutarak konvoy yapıp gelmişlerdir.

d: (şaşkın, mutlu) aşkım! sen ne yaptın böyle.
ö: madem böyleymiş.. biz de türkan anneanneyi üzmek olmaz dedik.
misafirler eve davet edilirler. herkes birbiriyle görüştükten sonra defne ve ömer girişte kısa bir süre yalnız kalırlar
d: sana inanamıyorum sevgilim. sen böyle şeylerle ilgilenmezsin hatta hoşalnamzsın diye düşünmüştüm.
ö: pek sosyal biri olmadığım için böyle ortamlara katılmazdım diyelim. ama şimdi senin için yapamayacağım şey yoktur defnem. yeter ki senin yüzün gülsün.
sonra sarılır defneye yanağına kocaman bir öpücük kondurur
ö: oh.. sabah defnesi.. ne iyi geldin. haydi içeri geçelim. sen daha sudeyle tanışmadın

mutluluğu gözlerinden taşan defne ve ömer salona geçerler.
d: (sudeye dönerek) hoş geldin tekrar. memnun oldum tanıştığımıza.
sude: (sarılır defneye) ben de memnun oldum. tebrik ederim ikinizi de.
d: teşekkür ederim.
sude: açıkçası benim huysuz kuzenimin gönlüne girip evliliğe kimse ikna edemez herhalde diye düşünüyordum ama sen başarmışsın
d: (utanır) şey? ben..
ö: asıl ben onun gönlünü kazanmak için uğraştım.
sude: hem çok güzel hem akıllı olduğu belli yoksa seni tanırım kuzen. sen ve evlilik.. kolay kolay düşünmezsin
d: ya! hiç mi düşünmüyordu evlenmeyi
sude: her zaman “evimin kapısını kapatınca gerçek olan bişey istiyorum ve öylesi karşıma çıkmadıkçada evlilik bana uzak” derdi. (gülerek) ama ömer’in peri kızı gerçekmiş ve üstelik onunla çalışıyormuş meğer
ö: hem gerçek hem peri… defne..

aileler keyifli bir sohbet eşliğinde yemeklerini yerler. sıra çeyizi götürmeye gelmiştir. sandıklar dış kapıya kadar getirilmiştir ama…

n: (defneye, fısıltıyla) bak şimdi ben göndermiycem sandıkları. üstüne oturucam
d: (fısıltıyla)saçmalama nihan ne yapıyorsun sen
n: (fısıltıyla) aman sen de kıyma hiç ömerine. adettendir kızım işte. peki madem esra otursun
nihan esraya kaş göz işareti yapar esra anlamaz
e: efendim nihan abla
n: kuzum.. otursana sandığın üstüne hemen
e: o niyeymiş
n: sen otur ablacım, bu sandık çıkamaz de…adettendir.
e: (sandığın üstüne oturur) olmaz bu sandık çıkamaz.
neriman hanım önceden ömerle konuştuğundan eğlenerek karşılarlar bunu.

t: kızım artık o kadarına da gerek yoktur.
h: olsun türkan hanım, defne kızımız için hepsi
ö: (bir miktar para çıkarır esraya uzatır) oldu mu acaba? alabilirmiyiz sandığı
e: aaa para mı alınıyormuş böyle…
ö: (gülerek) yetmedi galiba.. biraz daha ekleyelim o zaman

sonra esrayı sandığın üzerinden kaldırırlar. sandık evden çıkarılır davul zurna eşliğinde arabaya yerleştirilir
e: (kendisine verilen parayı ömere uzatır) ömer abi bunları alabilirsin
ö: neden geri veriyorsun. hem adetmiş bak
e: yok benim harçlığım var. ablam veriyor zaten
ö: o halde bunları da ömer abinden kabul et.. üzme beni
esra büyüklerine bakar, herkes gülümseyerek ve onaylayarak bakınca kabul eder.

düğünden 5 gün önce. passiondesign. defnenin odası

d: ee gelmemiş daha ömer. nerede kaldı acaba
s. günaydın defne
d: günaydın sinan bey
s: ömer yokmu. odasına uğradım henüz gelmemiş belki sen biliyorsundur diye sorayım dedim
d: yok bende en son akşam konuştum. sabah görüşürüz dedi fakat gelmemiş
s: gelirse bana hemen uğrasın. acil bir iş var
d: şey, yardımcı olabileceğim bişeyse bende yaparım
s: yok sağol. çok önceden aldığımız işle ilgili dönüş var.
d: olumsuz mu yoksa
s. sence
d: (gülerek) ömer yaptı di mi o işi. yani olumsuz olmasına imkan var mı?
s: yok tabi ki.. yeniden bizimle çalışmak istiyorlar ama acil cevap bekliyorlar
d: peki ömer gelince hemen bakar o halde
s: yani öyle de defne bu işi alırsak düğünden sonra balayı falan olmayabilir. çok yoğun olur ömer
d: (üzülür) olsun.. sonuçta iş yani.. sadece kendimizi düşünecek değiliz ya, şirketin yeni çalışmalar içinde yer alması güzel tabi
s: kızmazmısın yani
d: niye kızayım sinan bey..
s: yasemin olsa yıkardı ortalığı herhalde
o sırada yaseminde defnenin odasına girmiştir. sinanın ne dediğini tam anlamamıştır
y: ben ne için ortalığı yıkıyormuşum acaba
sinan defneye sakın söyleme dercesine bakar
d: şey için, şey işte.. bir iş görüşmesinde hazırladığınız sunumlarda bir sorun çıksa gerçekten çok kızarmışsınız. titiz çalıştığınız için böyle aksaklıkları hiç sevmezmişsiniz onu anlatıyordu sinan bey de, öyle değil mi sinan bey?
s: yaaa evet bunları konuşuyorduk.. (fısıltıyla) teşekkürler
y: tabi ki çok özen gösteririm işlerime. ne oldu ömer yok galiba. ne yapıcaz firmaya ne cevap vericez. bekliyorlar sinan ona göre. sen de mi bilmiyorsun defne ömerin yerini
d: yok yasemin hanım akşam konuştuk en son.
k: ay kaçtı.. kesin kaçtı..
s: kim kaçtı koray
k: ay kim olacak hayatım tabi ki ömer kaçtı
d: kaçtı mı?
y: ne diyorsun koray?
k: tabi dayanamadı adam. yok isteme, yok çeyiz, yok organizasyon.. fazla geldi tabi şekerim buz şelalesi adama.. hem demiştir zaten tek çiçekle ömür geçer mi.. başka çiçeklerden bal almak varken
defnenin gözleri dolar birden
s: koray olur mu hiç öyle şey allah aşkına. nerden uyduruyorsun bunları
y: evet koray hiç olmaz
d: olmaz di mi?.. size gidiyorum mu dedi. bir şey mi biliyorsunuz koray bey.
k: (şaşırır) olmaz mı? hııı ne bileyim ben… siz öyle ömer nerde ömer nerde diyince her allahın günü işine vaktinde gelen adamın gelmediğini söyleyince ben de öyle şeyettim işte
s: şeetme koray sen bişey şetme. kızın kalbine inecekti burada (defneye) sen buna inanma defne. ömer yapmaz öyle bir şey seni bulmuşken asla bırakmaz
d: (sakinleşir) tamam ama ne bileyim bir anda öyle emin konuşunca koray bey işte…
k: ay ne bileyim ben ömer gider mi kalır mı.. öyle fikrimi söyleyiverdim ne olacak.
y: hiç iyi olmayacak koray. ömerden önce benim elimde kalacaksın çünkü. böyle boş konuşmalar yapma bir daha lütfen.. baksana kızın yüzüne kireç gibi oldu birden
k: aaa hakikatten. çok seviyor demek bizim buzlar kralını bu kuru kız.. aman üzülme şekerim senden güzelini zaten bulamaz o kara kuru haliyle
s: koray sus istersen toplamak yerine batırıyorsun
k: yaa.. bak üzüldüm şimdi.. defne kusura bakma oldumu hayatım. ben bazen böyle coşuveriyorum,
d: yok tamam koray bey. sorun değil

o sırada ömer gelir
ö: günaydın hepinize. hayırdır sorun mu var böyle toplanmışsınız. defne aşkım iyimisin rengin kaçmış resmen. ne oldu?
k: eee şey benim çok işim vardı haydi kaçtım ben
s: koray gel buraya kaçma.. (ömere) yok önemli bir şey yok.. neyse siz konuşun biraz. ömer sen sonra bana uğra işle ilgili konuşmamız lazım
y: ben de çıkayım seninle sinan. kolay gelsin size
ö: tamam sonra konuşuruz.. (defnenin yanaklarına dokunur) neyin var senin kötü bir haber mi aldın?
defne biraz önce yaşanan yanlış anlaşılmayı anlatır.
ö: of koray of ne diyeyim sana.. defne! sen bakma onun saçmalamalarına. iyi niyetlidir aslında
d: yok zaten sonra düzeltti konuyu ama işte korkularımı biliyorsun.. yani ona kızmadım.. öyle işte bir garip hissettim
ö: anne ve babanı hatırladın di mi.. benim de seni bırakıp gittiğimi düşündün. ah defne ah. normalde olsa benim seni bırakabileceğime nasıl inanırsın derdim, kızardım ama şimdi kızamıyorum da. sadece tekrar duy diye söylüyorum… sen istemedikçe asla ve de asla gitmem… hoş sen istesen bile gidemem ki senin yanından. ben seni görmeden, senin varlığını hissetmeden yaşıyormuyum acaba.
d: (sarılır ömere) biliyorum sevgilim.. özür dilerim.. bir daha böyle şeyler düşünmem artık.
ö: tamam sakinleş artık. gel şöyle sarılayım sana (sarılır defneye)
d: bu çok iyi geldi aşkım.
ö: sinan niye gelmiş iş falan dedi.
d: daha önce çalıştığınız bir firma tekrar ama en acilinden passiondesignla çalışmak istiyormuş. yani kabul edersen, balayımız olmayacak
ö: etmem. hayatta olmaz.
d: öyle kestirip atmasan canım.. sonuçda sadece bizi değil çalışanlarıda ilgilendiren bir durum bu
ö: iyilik meleği sevgilim tamam ben bir yolunu bulup hem işi alırım hem de balayına sevgili karımla mutlu mutlu giderim
d: ya delisin sen. çok seviyorum seni
ö: (gülerek) sana deli olan ve seni çok seven bir adamım ben

Kiralık Aşk

30-11-2016

lazkızı ne ettin öyle ya :))
istemiyorum rüyamda falan görmek ben buradayım bak ... :))

ne güzel yazmışsınız arkadaşlar biz dizimize bakalım haklısınız.. her şey olacağına varıyor.
bu sayfada birçok arkadaşımız çok güzel önerilerle, dizi daha da güzel olsun diye fikirlerini yazıyor. olsaydı ne güzel olurdu denilen sahnelerin bir kısmını dizimizde görüyoruz hatta..

ben merak ediyorum ömerin defneyi üzmemek için saklamaya çalıştığı sırrı nedir acaba? defneyi düşünürken yada onu korumaya çalışırken mi yaralandı? defne nin buna tepkisi ne olacak

ben merakla bekliyorum yeni bölümü.. ama iso bebek çok tatlı değil mi? defne ve ömerin kucağında ne tatlı duruyor.. ve sevgili çiftimize ne güzel yakışır anne babalık.. o sahneleri izleyeceğimiz bölümlerde gelecek en güzelinden..
nur44 sahil kasabasında 6. bölüm bekliyorum..
öyle kötü zamanlar yaşıyoruz ki biraz olsun nefes alalım...


Kiralık Aşk

29-11-2016

bolum yorumumu begenen hasret, filizumut, pares, ordulu, nur44, kübra okudugunuz icin ben tesekkur ederim

berfin hosgeldin.. merak etmeye baslamistim.. dilerim simdi iyisindir.

ortak senaryodaki bolumu begenen zübüş, ordulu, tamer bey, sessiz takipçi 1, kübra, nur44, nil begenmenize cok sevindim.. sagolun 😊

gölcuklu guzel yorumunla gelmissin eline saglik

fatmacan eline saglik.. bende ayni fikirdeyim bu zamana kadar omerin babasiyla ilgili paylasimlarini gormedik diyebiliriz. sakladigi sir babasi ile ilgili olabilir ...

Kiralık Aşk

29-11-2016

ortak senaryomuz geliyor...


küçük bir sahil kasabası 5. bölüm
ömer için gün erken başlarken defne şehirdeki hayatının getirdiği alışkanlıkla henüz uyumaktadır. iki katlı ahşap evin meyve ağaçlarıyla dolu olan bahçesine bakmaktadır odası. güneş ışıklarının güle oynaya dans edebildiği odada defnenin yatağı pencerenin önündedir. başucunda küçük bir komodin, onun üzerinde bir çerçeve vardır. çerçevenin içinde çocukluğunda abisiyle çekilmiş, gözlerinin içinin güldüğü zamanlardan kalma bir fotoğraf… yatağının ayakucuna yakın, üzerinde harika işlemeleri olan ahşap bir gardırop. komodinin yanında duvarda bir ayna. çalışabilmesi için bir masa ve sandalye… bilgisayarını masaya bırakmıştır. eşyalarını henüz tam olarak yerleştirmemiştir. aklında her an dönme planı vardır. üniversitede okuduğu bölüm bambaşka olmasına rağmen resim yapmayı hep sevmiştir. o yüzden çizim defterleri, kağıtları, kalemleri, boyalarını yanına almıştır. geldiğinden beri yalnızca onlara dokunmuş, deli gibi resim yapmıştır. çocukluğunda ailece geldikleri bu kasabada eğlenceli günler yaşamış olmasına rağmen arkadaşlarının yanında olmaya can atmaktadır. fakat henüz bilmediği bir şey vardır… ne kadar renksiz olduğunun farkında olmadığı hayatında onu yıldızlara kavuşturacak aşk bu kasabada kapısını çalacaktır. heyecandan terleyen avuç içlerinin, sevdiğini görmek için kuş gibi çırpınan kalbinin, güzel sesinden şiir dinlemek için bekleyen kulaklarının henüz bu aşktan haberi yoktur. ama yakındır o aşk….


türkan: defne kızım, uyan artık
d: anneanne bırak beni ya, işim mi var, okulum mu? niye kalkayım? yatıcam ben
t: böyle miskin miskin olmaz kızım. bak ortalığı da dağınık bırakmışsın.
d: (isteksiz, yatakta doğrulur) peki kalkıp ne yapıcam söyler misin acaba?
halime: haydi defne işlerimiz var. kalk kızım.
d: ya hala sen de mi ? off
halime ve türkan aynı anda…
halime: defne kalk haydi
türkan: defne kalk haydi
d: ohoo, solodan koroya geçtiniz bakıyorum.. (yataktan kalkmaya çalışır) iyi tamam kalkıyorum ne işe yarayacaksa artık.
halime: ömer ve sinana çörek götüreceksin, az önce yaptım sıcak sıcak yesinler
d: ne? beni o gıcığa yemek taşımam için mi uyandırıyorsunuz? hayatta olmaz. (yeniden yatağa yatar) haydi bana iyi uykular..
halime: yapma defne. çocuklar ekmek tahtasını yaptılar, bir kuruş para da almadılar. hem ömerin annesi yakın arkadaşımdı, ömer benim de oğlum sayılır.
d: ya hala n’olur ben gitmesem?
t: yardım etsen ne olur ha defne, cildin mi kırışır?
d: (güler) anneanneme bak. deniz havası yaramış hemen de bi espriler bi şeyler. (isteksiz) iyi tamam. ama bak o uyuzu görünce günüm kötü geçicek eminim. sonra bütün gün neden suratın asık diye sormayın ha
halime: sormayız merak etme.. sen yeter ki götür
anneannesi ve halası odasından çıkınca defne hazırlanmaya başlar. saçlarına şekil verdikten sonra makyajını yapar. aynaya bakar
d: çok güzel oldun kızım ya.. (aniden) ben kime süslendim peki.. ee tabi ki kendime. ayy ama şimdi o ömer denen tipsiz ona süslendiğimi, düşünür. sil kızım sil.. (kararsız) ya da dur ya ne düşünürse düşünsün bana ne ben kendimi iyi hissetmek için yaptım.. (aynaya yaklaşır) biraz fazla olmuş sanki.. en iyisi sileyim.
defne elinde çörekler nihayet evden çıkmayı başarmıştır.
t: sence düzelir mi bu kız halime. seninde başına geldik kusura bakma artık
halime: türkan teyze olur mu öyle şey. defne benim canım. onun iyi olmasını, hayatına güzel bir yön vermesini sizler kadar bende istiyorum. hem inanıyorum o burada bulacak mutluluğu.
t: sen öyle diyorsan..
halime: kalbinin diğer yarısı çok yakınında ve elbet o da baktığında görecek onu.
t: o ne demek şimdi
halime : (gülümser) yakında anlarsın, yakında..
ömer marangozhanesini erkenden açmış, çalışmaktadır. telefonu çalar, arayan sinandır.
ö: efendim sinan
s: yaa kardeşim. şu an bankadayım bizim makinalar için aldığımız kredinin son taksidini ödemeye gelmiştim ama..
ö: ama ne sinan.. geç mi kalmışız, parayı mı çaldırdın? yok! tahmin edeyim .. para şu anda burada ve sen onu bankaya getirmemi istiyorsun
s: yani para orada evet. şimdi ben gelsem dönsem falan çok uzar..
ö: sinan yetişmesi gereken işler var ve kaybedecek vaktimiz yok
s: biliyordum böyle diyip parayı buraya getirmeyeceğini. bende koraya haber verdim. zaten bankaya gidecekmiş. parayı ona ver getirir.
ö: oldu. uğrasın buraya o zaman teslim ederim parayı ona.
s: ya uğrayamaz sen çay ocağına kadar git ver işte parayı.
ö: sinan! hiç bir şey demiyorum sana… aklın nerede bilmiyorum ki.. peki madem şimdi götürüp parayı veririm koraya o da sana getirir
s: aslansın be!
ömer marangozhaneden çıkar, sokağın köşesini döner dönmez defne sokağın diğer başından gelir ve ömerin marangozhanesine girer.
d: (buz gibi bir sesle) kimse yok mu? (birkaç kez seslenir) allah allah dükkanın kapısını da açık bırakmış üstelik..

defne içerde bir oda olduğunu fark edip oraya yönelir yavaşça. içeri girince şaşkınlıktan yerinden kıpırdayamaz. burada ince bir işçilikle yapılıp boyanmış müzik kutuları, ahşap oyuncaklar ve mücevher kutuları görür. her biri o kadar güzel yapılmıştır ki onlara yakından bakmak için odada gezmeye başlar. bir müzik kutusuna yaklaşır.
d: ne kadar güzeller! (gözlerini şaşkınlıkla açar) çiçeğin işlemesine bak.

duvarlarda tüm ayrıntılarına yer verilmiş ev çizimleri, dolap, masa çizimleri vardır. incelemeye başlar. dikkatli baktığında halasının evindeki odasında bulunan dolabın bir çizimini görür.
d: nasıl yani, tüm bu güzel şeyleri bu delimi yapıyor. vay be…

sonra kapıya doğru bakar gelen var mı diye ama henüz ömer gelmemiştir. daha fazla kendini tutamayıp bir müzik kutusunu çalıştırır. o sırada ömer dükkanına geri dönmüştür. içerden gelen müzik sesini fark eder ve çalışma odasına doğru sessizce ilerler. defneyi fark eder. defne kendinden geçmiş hayranlıkla müzik kutusundan yükselen şarkıyı dinlemektedir. defneye yaklaşır iyice

ö: bir şey mi istemiştiniz?
defne ömerin sesini duyar duymaz birden döner ve göz göze gelirler.
ö: (içinden) bal rengi mi bu gözler
d: (içinden) simsiyah gözler.. (toparlanır) eee şey kusura bakmayın ben siz olmadan böyle. yani.. işte bunları diyorum… bunları siz mi yapıyorsunuz?
ö: evet! ne diye sordunuz?
d: hiiç öyle merakımdan sordum.
ö: beğendiniz galiba
d: kim? ben mi? yani fena değil
ö: neyse ne.. siz ne için gelmiştiniz.
d: (elindeki çörekleri uzatır ömere, soğuk bir edayla) severmişsiniz.. halam gönderdi. size ve arkadaşınıza.
ö: sinana mı?
d: adı öyleyse onadır ne bileyim ben
ö: (bozulur) zahmet etmişsiniz getirmekle. söyleseydi bende gelip alırdım
d: ben bilmem seviyor sizi halam. bunları getirmem için yatağımdan kaldırdı beni sabah sabah
ö: (gülümser) demek uykunuzdan oldunuz
d: siz gülüyor musunuz? yani pes!
ö: başka bir şey var mıydı söyleyeceğiniz. hayır yani yoksa yetiştirmem gereken işlerim var. izninizle
d: iyi gidiyorum ben..
defne çıkmak için kapıya yönelir. ömer arkasından bakmaktadır. defne dayanamayıp ara ara dönüp ömere bakar.. marangozhanenin kapısından kızıl saçlarına vuran güneş ışığı eşliğinde çıkar defne..
d: (derin bir nefes alır) nasıl derin bakıyor.. uyuz ne olacak

Kiralık Aşk

29-11-2016

herkese merhaba
dizimizin son bölümüyle ilgili benimde söyleyeceklerim var... buraya bırakıyorum sabrınıza sığınarak.. sonra döneceğim ...


"ö: fazla mı cesuruz bugün?
d: olmamak için bir sebebimiz mi var?”

her zaman en doğru kararı verdiğine inandığı adama, ömere, elinde renkli makarnalardan yapılmış rüzgar çanıyla kaçıp gelmiş, zincirlerini tamamen kıramasa bile onlardan kurtulmak için çabalayan defne. elinde rüzgar çanı hayallerinde kırmızı kapı, içeri adımını atar atmaz kırmızı kapıyı geri istiyor. düşününce bile kalbimizin deli gibi çarpmasına neden olan o kırmızı kapıyla anıları, anılarımızın olduğu aşikar. o akşam kapılar, rüzgar çanları bahaneydi, ömerin yanında olmaya çabalamak şahaneydi.
saçma sapan şeylere takılı kalmaktan yaşayamadıkları, kaçırdıkları ne varsa geri istemek, başbaşa kalmak haklarıydı… gerçekte “defneyi üzmeyeceğinden emin olmak için oraya çağırılmış olan” neriman’ı görünce bu çabadan bihaber olan defne tarafından hızla terk ediliyor o ev. ömer değişmiş daha da değişmeye çabalıyor. işte bu yüzdendir ki böyle durumlarda “sakinleşsin sonra konuşurum” mantığından uzaklaşmış, “artık kaybedecek vaktimiz yok” çizgisine geçmiş, defnenin peşinden giden ve onunla konuşmaya çalışan bir ömer var karşımızda.

yengenin varlığının hala evde olduğu o dakikalarda sormadan gitmek istemedi ömer. neriman nereden biliyordu defnenin onun için böyle özel olacağını, içi olacağını, onunla nefes alacağını? aldığı cevap “sen buldun onu garson olarak çalıştığı restoranda defne’yi tutup öyle öperek …
ömer: “demek defne’yi ben seçtim.”
neriman: “evet. hayatım siz birbirinizin kaderine yazılmışsınız.

ömer yıllar önce bir köşe başında çarpıştığı çarşamba cadısına tutulduğunda; defne fark etmeden sığındığı ıssız adasına tutulduğunda bir yandan coşkun ırmaklar gibi çağlayacaklarını öte yandan sakinleşip ehlileşeceklerini hayal bile edemezlerdi. hatta öyle bir aşk tutulmasıydı ki onların yaşadığı, her zaman biri diğerini üzmemek için kendinden verdi. hayat seçimlerimizden ibaretti… onlarda fedakarlıklar yapmayı seçtiler. yapılan onca fedakarlığa rağmen sonuç büyük ayrılık oldu… sonrası mı? elbette zifiri karanlık, nefessiz kalınan anlar, onsuz ölecek gibi hissetme, bedeninle beraber ruhunun da paramparça olması. koskoca bir yıl ayrı kalmış bu çiftin yaşadığı acını rengi koyu siyahtı. siyahında koyusu olur mu demeyin. acının koyusu kalplerine oturmuşken hayatın başka renklerini görmelerine engeldi siyahın bu tonu. fakat evren onlar için oyunlar peşindeydi ve ikisi de yepyeni bir kesişim kümesine düştüler ikinci şanslarını kullanarak. sonrası yeniden gözlerinde kayboluş, bakışlarına kilitlenip yerinden kıpırdayamayış, sen böyle bakarken gidemem demeler.

her ayrılık bir yok oluştu ve hayat onları alıp bir kuyunun ta dibine göndermişti. ancak defne ve ömer iliklerine kadar hissettikleri acıya, yaşanan ayrılığa, kırgınlığa, kızgınlığa rağmen her şeyi geride bırakıp sevda yüklü bulutlara tutunarak gökyüzüne doğru yol almaya başladılar.

üzüldüğünde, canı sıkıldığında, derin bir nefes almak istediğinde ne yapar insan? kendini dışarı mı atar? gökyüzüne mi bakar? yoksa kendini çimenlerin kucağına mı bırakır? yapılacaklar çeşitlendirilir elbette. ama ömer tam da tahmin ettiğiniz şeyi yapar.. evet evet, “nerde benim güzel defnem” der. onu görmek, ona sarılmak, onun kokusunu duymak ister. defnesi sabahları daha güzeldir çünkü ömerini görecek diye mutlu kalkar yatağından ve depar atarak gelir iş yerine. aşık olduğumuz kişiyi görmek için hangimiz böyle şeyler yapmadık acaba? şöyle birkaç dakika görmenin bile tüm gün enerji dolarak çalışmanıza yeteceğini bilirek. gün bittiğinde sevdiği adamla akşamı da paylaşmak ister ve masumane isteklerini sıralar defne.. sana gelsem.. bana yemek yapsan.. vakit geçirsek.. bakın bu istekler az buz şeyler değildir. siz daha önce duydunuz mu defnenin bu kadar kendinden emin ben sana geleyim dediğini. ömerdeki etkiyi tahmin bile etmeyen yoktur herhalde aramızda.

artık sır, oyun yok! konuşalım, aramıza kimsenin girmesine izin vermeyelim diye söz vermelerinin üstünden çok zaman geçmemişken iş ortaklığı konusunda ömeri ikna etmesi için defneden yardım istenir. defne’nin cevabı “hayır” dır. bilir ki ne karar verdiyse doğrusunu vermiştir ömer. bu konuda fikrini değiştirmesi için onu ikna etmeye hiç ama hiç niyeti yoktur. ama o kadar ısrar edilir ki (ortaya sürülen en tehlikeli koz: koray) fazla direnemiyor defne. daha doğrusu öyle görünür. sonrası sevdiceğiyle beraber sergilediği “kurmaca kavga” oluyor.

“masaya vur, birşey yap, öfkeli davran … ben niye yapıyorum bu hareketi. trip atar gibi otur. hayır yani o kadar ısrar ettiler ki konuşmak durumunda kaldım. şöyle ayağa kalk, volta at. sinirlenince öyle yapıyorsun çünkü.. hadi ya hiç farkında değilim. as suratını, çat kaşını, gülme ne olursun gülme, dur ben olmamış gibi, üzülüyormuş gibi yapayım. bu olayda da en doğru kararı vereceğine inanıyorum aşkım. dayanamıyorum öpücem şimdi…..” araya serpiştirilen akşamki randevu planları… şefin menüsünde spagetti, ekşili salata ve kırmızı şarap…“ee defne hanım sadece şefi izleyecesiniz galiba. yok, onun yemek güzel olsun diye şefi motive etmek, ilham olmak gibi ilgileneceği mevzular var. sonuçta yemeğin güzel olmasından o da sorumlu. kolay iş değil ne olsun”... aşıklarımızı dışardan izleyenler kavga ettiklerini, bizim gibi yakından dinleyenler ise yemek planı yaptıklarını görürler. şirkettekilere sergiledikleri oyunda perde havalı çıkış yapan defneyle kapansa da asansörde gerçek defne ve ömer vardır en aşığından.

nereye olduğunu sadece ömerin bildiği bir yere kaçma planı ciddi ciddi yapılır. yarım kalsada bu plan, yarattığı heyecan bile güzeldir. dönüş yoktur artık bu sevdadan. yaşanan uzun ayrılık sürecinde tanıdığı herkese öfkeli, içindeki enkazda tek bir sevgi kırıntısı kalmayan ömer şimdi defnenin yanındadır. küskünlükleri devam ettirmektense herkesi, her şeyi affetmeyi başarıp, öfkesini söndürerek içindeki mutluluğu bulmaya konsantre olmuştur. o yapayalnız kaldığı yerlerde de defnesi hep onun pusulası, kutup yıldızı kutup yıldızı olmuştur aslında. hiç kopmadan daha fazla severek, yanındayken bile özleyerek, onu ve onunla kuracağı geleceği hayal ederek aşkla, eksilmeden, eskimeden çıktılar yeniden yola. yeniden birbirlerinin yörüngesine girmeyi nasıl mı başardılar? dümdüz durarak!.. dürüst kalarak!.. hiçbir hileye hurdaya sapmadan… kaybediyor gibi göründüler ama arkadaşları, aileleri (henüz tüm bireyleri değil ama zamanla o da olacak), leprikon perileri(!) yanı başlarında artık.

onlar birbirlerinin leprikon perileri olabilir mi? gözlerini bir an olsun diğerinin gözlerinden ayırdıklarında yaşadılar sonu gelmeyecekmiş gibi görünen ayrılığı. dilek haklarını kullandılar ama gözden kaçırınca ellerindekinden olmaya başladılar. onlar bu aşka ikinci şansı vererek birbirlerinin dört yapraklı yoncası olabilir mi? kaybettikleri ne varsa birer birer kazanmalarını sağlayan yonca… ister peri ister dört yapraklı yonca olsunlar orası önemli değil. önemli olan kazandıklarını bir daha kaybetmemek için neler yapabileceklerdir. bekleyip göreceğiz.

sahi sizin 3 dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

notlar:

iso: doğru bir tane senin için. şu anda yanlış gibi görünsede hislerin, doğru bir tane. defne ne dedi iso, “ey aşk sen nelere kadirsin”… sana düşen bu aşk için savaşmak.

ayşegül; çığlıkların, hıçkırıklara boğulmaların. sessiz değil aslında göstere göstere isyanın. çaresizliğin. “koca eline bakmaktan iyidir, eli ekmek tutsun..” sözlerini türkan teyze kardeşin için sarfetse de görüyorum sendeki ışığı. elin ekmek tutacak. değil koca, kimsenin eline bakmayacaksın. hayatını yoluna koyman için kıracağın ilk halka bu olmalı aslında. sonra zincirlerinde kırılacak diğer halkalara gelecek sıra.

pamir: işler ciddileşiyor. ciddi şeyler sana göre değil canın sıkılır. defne sana iyi gelmiyor .. yani alerji falan olursun sen. sen soğuk iklimlerin adamısın. sıcak iklimlerde açan defne olmaz sana. soracaksın tabi ben soğuk iklimler adamıyım da buzlar kralı ömer ne peki diye. buzlar kralı kapısını kapattığında, içerde de gerçek olan defnesini buldu onunla eriyor zaten. siz farklı erime noktalarına sahip elementlersiniz ve defne çelik gibi olan ömeri seçti. bu arada ömer sana güvenmiyor ya ben de güvenmiyorum. kendince bulandıracak sular bulmakta gecikmeyeceksin farkındayım.

neriman: ne oldu allah aşkına göktaşımı çarptı sana bilemedim ki. tamam insanlara sarma, aşağılama, onların hayatlarıyla oynama konusunda meşguliyetin kalmayınca hani reyhan ekecektin, marmelat yapacaktın. ama sen gittin kolej diyarlarından anılarınla yaşamayı seçtin. gelecek sana ne getirecek acaba. ya da dur çirkinleşicem. büyüyünce ne olacaksın? yenge neriman mı? nero mu?

necmi: onca suskunluğun, onca basiretsizliğin yüzünden yeğeninin merhametiyle eziliyorsun. bundan sonra nasıl bir yolun olacak. sen neden sevgili nerimanınla bağ bahçe işlerine girmiyorsun? ya onlarca vakıf var kalkın gönüllü çalışın örnek olun bari ekran karşısında onu da biz mi söyleyelim canım

koray; insanların beyni kulaklarından akıncaya kadar konuşabilecek kapasiten var eminim. gerçekten ağır silahsın, son kozsun.

sinan; senin için doğru olan seda, şimdilik öyle yanlış bir yerde ki.. sen vaz geçme. çok iste, vazgeçme, gerçekten çağır. sonunda gerekirse dağları aşıp gelecek.

seda: sinanı düşündüğünde o hülyalı hallerin. sen de istiyorsun haydi naz yapma diyeceğim ama aşk anneliğine engel değil. onca eğitim, kariyer seni “yetersiz anneyim” duygular bataklığından çıkaramamış. ama seni buna izin verme. doğru kişiyi bulduğunda aşkı yaşaman anneliğini dolu ve doğru yaşamana engel olmaz. sinan doğru insan. zamanla göreceksin.

derya; savaşa soktuğun defneyi cephede yalnız bırakmadığın için tebrikler

aytekin; o katları inip çıktın, yılmadın, defneye kendi adına da yalvardın.. yetmedi hani şu 140 yıl önce graham bell tarafından icat edilen telefonu hatırlattın ya.. başka sözüm yok.

mine; sana yakışıyor bu roller. küçük te olsa nerimandan bizim adımıza aldığın intikam memnun etti bizi canım hatta tüm seyircinin göz bebeği oldun

bu bölümde emeği geçen herkese teşekkür ederim ama…. salih bademci seni ayakta alkışlayarak daha fazla teşekkür etmek isterim…

Kiralık Aşk

24-11-2016

bekleyenler için geliyor; ama izniniz olursa öncelikle öğretmenlerimize gitsin bugün senaryomuz :))) iyi okumalar

yalansiz başlasaydi her şey
bölüm 33

sabah.. defne ve ömer birbirlerine doyasıya sarılarak geçirdikleri geceden sonra… defne mutlulukla gözlerini açar ve ömerin onu izlediğini görür
d: (gülerek, gözlerini ovuşturur) günaydın
ö: günaydın sevgilim
d: saat kaç
ö: 9’a geliyor
d: (telaşla yataktan fırlar) ne? çok geç kalıyorum hemen çıkmam lazım
ö: tamam kahvaltı yapalım ben seni bırakırım..
d: (duraklar) kahvaltı mı? aslında güzel fikir. çok acıktım ama yok duramam hemen çıkmalıyım. yengeni ve nihanı bekletmek istemiyorum
ömer defneye sarılıp yatağa çeker..
ö: biraz geç kalmaktan bir şey olmaz
d: (şaşkın) bunu işkolik ömer iplikçi mi söylüyor? yoksa ben uyuyorum da bu konuşulanlar bir rüya mı?
ö: rüya gibi bir geceydi orası kesin
d: (kızarır) ya bak yine beni utandırıyorsun
ö: ama bu bana yetmedi. haydi gel inat etme sarılıp uyumaya devam edelim işte.
d: (yataktan kalkar) haydi sevgilim lütfen kalkalım. hemen çıksam iyi olur
ö: (isteksiz) düğünümüz bir gerçekleşsin günlerce çıkamıycaksın yataktan
d: (gözlerini açıp) çok ayıp
ö: kaçırıcam seni uzaklara zaten. yok öyle telefon çalmalar, birilerinin gelmeleri.. telefon da yasak bize
d: aşkım güzel konuşuyorsun konuşmasına da. ben geç kalıyorum. gelinliğim diyorum prova diyorum… gelinliğim olmazsa düğüne gelemem karışmam
ö: düğün olmasın diyorsun.. e tamam bana uyar. nikahtan sonra hemen alır kaçarım canıma minnet. bilirsin kalabalıkları sevmem
d: onu çok beklersin işte canım. böyle bir ortama benim için katlanacaksın biliyorum. hatta bana kalsa sade bir nikah ve aile içinde kutlamayla evlenelim yeter. ama işte anneannem. tutturdu gelinliğinle davullu zurnalı çıkacaksın buradan diye.
ö: davullu zurnalı?
d: sadece o olsa iyi ata binmemi de istiyor. ama tabi, şehirde nereden bulucaz atı değil mi? hem ben düşerim falan heyecandan
ö: at mı istedi?
d: evet.. ben küçükken binerdim manisada. bir komşumuzun vardı atı ve binmeyi öğretmişti
ö: anladım sevgilim.. haa bu arada çeyiz sandığını ne zaman almaya gelelim
d: (şaşkın) yok, cidden bu bizim meşhur, avrupai, mimarımız ömer bey mi? sen nelerde biliyorsun
ö: sevgilim demedin mi anneannem mutlu olsun ben evlenirken. eh bende mustakbel nişanlın olarak bu istekleri yerine getirmeliyim değil mi?
d: ya sen ne tatlı şeysin (eğilip öper ömeri dudaklarından)
ö: bu öpücüklerinle fikrimi değiştirmeden ben kalkayım yataktan. kahvaltı yapmadan çıkmak iyi değil ama ne yapalım haydi hazırlanıp çıkalım madem
d: söz veriyorum sana kahvaltılarını kendi ellerimle hazırlıycam
ö: bak hala şirinlikler bişeyler..

ömer defneyi neriman hanım ve nihan gelinlik provası yapılacak yere bırakır.
d: günaydın neriman hanım
ner: günaydın güzel kızım
n: (fısıltıyla defneye) nerdesin sen.. (nerimana bakıp gülümser, defneye döner) yani seninle beraber gelmediğimiz için kadında meraklı meraklı sordu tabi.. sabah şirkete gitti bir dosya bırakıp gelecekti dedim. bozma beni
d: (fısıltıyla) sağol nihan
n: bak burada çok güzel modeller var denemeye başla istersen
d: sade bir şey istiyorum nihan gösterdigin aşırı süslü
ner: defne doğru söylüyor canım.. kendisi zaten güzel. öyle aşırı pırıltılı şeylere ihtiyacı yok
n: tamam anladım.. ama işte merak ediyorum ne olur denesen
d: iyi peki deniycem senin için ama hiç benim tarzım değil biliyorsun

defne gelinliği giyer, aynanın karşısına geçer, o sırada koray telefonla görüntülü aramaktadır
d: (şaşırır, nihan ve neriman hanıma dönüp) işle ilgili herhalde yoksa beni aramaz koray bey. ama böyle üstümü değiştirseyim bari
telefon ısrarla çalmaktadır
ner: aç istersen defne, önemli herhalde
d: (cevap verir) efendim koray bey
k: (hızlı hızlı konuşur) kız. bana bak son olarak beraber hazırladığımız dosyayı kaydettiğim haricibellekleri evimde unuttum. şu anada passiondesignda ofisimdeyim ve derhal dosyalara bakmam lazım. senin bilgisayarından alabilirmiyiz diye soracaktım
d: şey, koray bey benim şirkete gelmemi bekleyin isterseniz.
k: ay nerdesin hayatım. hemen lazım o dosyalar bana.
sonra koray defnenin üzerindeki gelinliği fark eder. çığlık atar
k: ay allahım inanamıyorum ne büyük acılar bunlar.
d: koray bey ne oldu niye bağırıyorsunuz.
k: keşke bu gözlerim bunları görmeseydi kanıyor ciden şu an
d: koray bey çatlatmayın insanı ne oldu söyleyin lütfen
k: telefonunu üstündekileri görebileceğim şekilde uzağında tut bakayım
d: neden?
k: ay hala konuşuyor. yap dedim şunu
defne telefonu nihana verir. nihan defnenin karşısına geçip boydan görünüşünün koray tarafından görülmesini sağlar
k: yok dayanamıyorum söyliycem. ay sen hediye paketi gibi duruyorsun. bir kurdelan eksk yemin ederim. bk böyle çıkmıycan dimi ömerin karşısına.. tamam adam seni deliler gibi seviyor ama inan böyle gördüğünde kaçar
d: yaa. öyle mi kaçar yani
k: dost acı söyler hayatım. çıkar çabuk şunu yazık etme kendine
n: aa nesi varmış canım çok güzel oldu bence
k: defne kim bu zevksizler kraliçesi
d: şey koray bey, ayıp amam öyle zevksiz mevksiz
n: cidden alınıyorum ama
k: üff. tamam tamam. yani gelinlik kendi çağında güzeldir belki ama kuru kızım daha güzellerine layık
ner: kuru kız
n: kuru kız
d: (gülümser) koray bey, zayıf olduğum için bana öyle der
k: neyse canım. bak bu dosya acil olmasa uçar gelirdim yeminle. sana tavsiye hayatım.. sen çok güzelsin ve senin peri kızı gibi olmanıo sağlayacak bir gelinlik bul. ömerde yanında beyaz atlı prens gibi dursun değil mi?
ner: karışmak istemiyordum ama koray bey haklı

birkaç gelinlik deneyip çıkaran defne sonunda kendisine uygun bir gelinlik seçmiştir.
ner: bunlar bizim hediyemiz biliyorsun defne. ayrıca sen ne istersen almaya hazır olduğumuz tekrar tekrar söylememe gerek yok her halde
n: aaa tabi tabi ister defne, istemes mi?
d: (fısıltıyla) nihan! ben bişey istemiyorum biliyorsun
n: (fısıltıyla) biliyorum defne. sadece kadın sözlerine sadık mı onu şeedeyim dedim. bence de bir şey isteme kalbinin diğer yarısını bulmuşsun insan başka ne ister ki değil mi?
d: vallahi bravo nihan. bu sabah kahvaltıda ne yediysen senin zihnini pek açmış.. sen hep ondan ye
n: aşk olsun canım ya
d: (sarılır) tamam tamam şaka yapıyorum. sabah romantiğim benim
ner: (bazı takılar gösterir) evet defne takıları da be seçtim bunlara ne dersin
d: (beğeniyle) çok güzeller teşekkür ederim ama ben fazla bir şey istemiyorum
ner: senin istemediğini biliyoruz defne. hem adetten hemde seni kızımız gibi sevdik biz. kırma bizi ve hediyelerimizi kabul et
d: peki madem
ner: bu arada hafta sonu çeyizlerini almaya geliyoruz. sandıkları hazırla
n: allah eğlence var desene..

öğleden sonra. passiondesign. defne şirkete gelir. öerin odasına gider
d: merhaba. müsaitmisin canım
ö: sen iste tüm vaktim senin olsun
d: güzel yüzünü görüp işlerimin başına öyle geçeyim dedim
ö: ne iyi yapmışsın. çay veya kahve içer misin?
d: ben söyledim çayımı ama odama geçiyorum hemen. işler malum yoğun
ö: ya aslında rahat rahat düğün hazırlığı yapmak isterdim ama faerietulle işleri hızlandırmaya karar verince sıkıştık. bu hafta bir ekibi ankaradaki mağazaları ile ilgilenmek üzere gönderiyoruz. biz de balayından sonra bazı yerler gitmek zorunda kalıcaz.
d: e ne güzel ayarlamışsın işte. hem bize ikinci bir tatil gibi olacak belki de
ö: (sarılır defneye) ne güzel şeyler söylüyorsun sen öyle
d: (güler) di mi ama
ö: bak ben az kalsın unutuyordum
d: neyi canım
ö: bakanlığın çocuk bakım evi projesi. kimsesiz çocuklar için yapılacak olan hani hatırlarsın
d: (gözleri dolar) evet nasıl unuturum ki
ö: defnem seni üzmek için açmadım konuyu
d: bu konu beni hem üzen hemde en mutlu eden konu
ö: mutlu eden derken?
d: sen ve ben duygularımızın farkına vardık
ö: kendi adına konuş defne.. ben sana öncesinden aşıktım
d: (kızarır) neyse konuya dönelim madem. ne olmuş o projeye
ö: dedem. anne ve babamı kaybettikten sonra onlar adına kurulmuş olan vakıf aracılığıyla örnek projemizi bakanlığın istediği bir yere hediye olarak yapacak
d: (sevinir) sen ne diyorsun. ne güzel bir haber bu. sen düşündün bunu di mi?
ö: yok ben değil dedem söyledi
d: haydi ama ömer! fikir senden çıktı kesin, deden de destekledi canı gönülden
ö: (utanır) yani öyle oldu diyelim
d: (sarılır sımsıkı) merhametli sevgilim benim
ö: şey neyse bunu paylaşmak istedim seninle. bu arada yengem aradı. hafta sonu çeyiz almya geliyormuşuz
d: evet. anneannemin binbir emekle hazırladıkları. ben okumaktan pek fırsat bulamadım
ö: (kızdırmak için) haa bir dantel örtü bile örmedin yani
d: şey örmedim evet. niye örsemiydim
ö: ne bileyim pek hamarat değilsin galiba
d: aa hiç te bile. yani öyle danteldir, kaneviçedir kendi adıma işlemedim ama güzel yemek yaparım
ö: görücez bakalım
d: (gözlerini kısarak) bunları gerçekten mi söylüyorsun, yoksa beni kızdırmak için mi
ö: tabi ki seni kızdırmak için güzel sevgilim
d: ah ömer ah, alacağın olsun
ö: yalnız bu alacaklar fena birikti onu ne yapıcaksın bilemiyorum artık
d: eee şey odamdayım ben, kaçtım
ö: kaç bakalım defne, kaç, evlendikten sonra nereye kaçacaksın. hoş sen onunda yolunu bulursun ya tatlı sevgilim

Kiralık Aşk

22-11-2016

yorumlar çogalmaya başlamiş ne güzel

sessiz takipçi 1 hoşgeldin selamini aldim...
defne ve omerin evlenmesi icin her turlu etkinlige beni de ekle.. ne gerekirse yapariz tabi 😊


turkuaz sen yaz senaryonu elbette okurum.. neden okunmayacagini dusunuyorsun... kendi adima vaktim oldugu surece herkesi okuyorum... cevap vermiyor veya veremiyor olmam durumu degistirmiyor.. senaryo ve bolum yorumu yazdigimda herkes tek tek yazmiyor bana ama ben onun burada sizlere ulastigini biliyorum 😊.. ayrica selamlarimi hepinize gonderiyorum ... konusmamin ozeti okuyorum seni ve bekliyorum senaryonu:)...
hatta betül kahve ikram ediyor ve ben onunla kahvemizi icerek okuyacagim yazilari

dizimizin bolum fotolari ne guzel gorunuyor.. alisveris misafir agirlama cok guzel olacak insallah... demekki beklediklerimizi izlemeye baslayacagiz 😍

(test) Kiralık Aşk'ta hangi karaktersiniz?

25-07-2016

defne
..

reklam veriletişim • © 2024 YazarOkur Dizi