Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - benimde söyleyeceklerim var.. bölüm 60 aşk

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)

benimde söyleyeceklerim var..

bölüm 60
aşk dediğin….öyle çok seçeneklidir ki tarifi kişiden kişiye, toplumdan topluma değişen. son bölümde gördük bunu. nasıl mı?
aşk dediğin; “yavaş yavaş girersin kalbine belki, sakince, kuşatırsın aklını, beynini, zamanını. baktığı yerde seni görür. yavaş yavaş alışkanlık olursun. varlığını üflersin kulağına. ne ara işgal edildiğini anlamaz bile” hallerini yaşamaktır defne ve ömer gibi. rüzgarın getirdiği aşk bir kez üflendi kulaklarına ve gelen ezgiler öyle başka yerlere götürdü ki onları. mutluydular orada. ta ki “kiralık aşk” oyunu defne tarafından anlatılıp da ruhlarını kasıp kavuran ayrılık rüzgarı onları savuruncaya kadar.
aşk dediğin; bedenin gitse bile aklının, kalbinin, ruhunun onda kalmasıdır. acıyla kavrulan yüreklerinin mutlu olmasına imkan var mıydı? yoktu. savruldukları, sürüldükleri yerde yaralarını sardılar. ya da sardıklarını sandılar. ve.. hayat onları yeniden karşılaştırdığında hüzün, kırgınlık, kızgınlık, özlem ne varsa baktılar gözlerine. o gözlerde, hala oralarda bir yerlerde miyim acaba diye kendilerini aradılar. karşılıklı hayatları mahvolmuş iki insan konuşur. en azından konuşmaları beklenir. kırık dökük sözcüklerde olsa dilden dökülmesi istenir. ancak siz öyle başlamadınız. başka bir şey var aranızda hem nefesinizi kesen hem size derin derin nefes aldıran bir şey. bu aşk ikinci şansı hak ediyordu. siz de verdiniz. konuşsanız daha mı iyi olacaktı acaba. kim bilir. sizin aşkınızda anlaşmanın yolu öyle uzun konuşmalardan geçmiyor anladık.
aşk dediğin; sevdiğinin, “içinin” çektiği acıları onun dostundan duyduğunda yüzleştiğin gerçeklerle kalbinin kanaması, gözlerinden akmaması için tuttuğun gözyaşlarıdır ve senin o dosta içini dökebilmendir birileri de seni duyabilsin diye. sen yokken ruhu gitmiş defnenin, kuş kadar kalmış… ömerin tren geçmiş üstünden meğer. defne yanında yokken bir yandan da defnedeyken hala, öyle hissetmiş. düşünmüş, inanamamış, filmi başa sarıp sarıp izlemiş. ne kadarı yalan ne kadarı gerçek. aydınlanmamış bir türlü… yalan bulutunun içinde kim suçlu? nasıl oldu? niye oldu?.. bulamamış önceleri. sonrası ise… hiç düşünülmemiş, hayali olmamış yokluğa, hayatın en sert en yakıcı gerçeğine dönüşmesi olmuş. defnesizlik..
aşk dediğin; “ruhumu karıştırıyorsun, çok sinirleniyorum sana, bütün gece seni düşünüyorum, kendime kızıyorum bir insan bu kadar güçsüz olabilir mi?” dediğinde “aşkın karşısında hangimiz güçlüyüz ki defnem?” cevabını almaktır. onu gördüğünde dizlerinin bağının çözüldüğünü bir çırpıda itiraf edebilmektir. etrafı namertlerle çevrilen, böyle kirli oyunların ortasında kalmayı hak etmeyen gerçek, hesapsız, eğlenceli, serseri, çocuk gibi masum, kırılgan, diğer taraftan da hırçın, tekinsiz başına buyruk bir kedi olan defne... senin bir zamanlar yaptığın gibi ömer de seni korumak, onlardan kurtarmak istiyor ve bunun için savaşa hazır. şimdilik donanımında aşk öncelikli sırada. aceleciliği bozsa da bazı şeyleri zekasıyla, cesaretiyle koruyacaktır seni. bırakmaz onların içinde..
aşk dediğin; ellerini kirletmekten çekinmeyen pamirin bastığı alarm yüzünden oluşan panikte kollarından bir anda sıyrılıp kaybolan ve talihsiz bir kaza yaşayan defnesi için canının yanmasıdır ömerin. ve sevdiğinin canı gerçekten yanarken elinden tutup “bana geçsin acın, bana ver” diyebilmektir. çünkü “ancak çok sevdiklerinin acısını böyle çekersin” diye annesi öğretmiştir ona. ve acayiptir ki acısı hafifler “çok sevdiği” defnesinin.
aşk dediğin; sevdiğini görünce elini ayağını nereye koyacağını bilememektir. başardığın işler karşısında ne düşündüğünü, onun kafasında seni nereye koyduğunu merak etmektir. sen bunları düşünür ve yaparken onun seni gururla ve hayranlıkla izlemesidir. önünde diz çökerek, ağrıların azalsın diye yaralanmış bacağına buz torbası koymasıdır. sen seviyorsun diye çay yapıp yanında yemen için çekirdek getirmesidir. ayrı olduğunuz zamanları konuşmak yerine belki de içten bakış, içten gülüş, içten dokunuştur. sadece yanında oturmasıyla bile sıcak basmasıdır. yorgun düşüp uyuduğunda yanına uzanıp kokunu içine çekerek uyumasıdır. ve sen rahat yürüyemiyorsun diye kucaklayıp taşımasıdır.
ve.. aşk dediğin; herkese göre, her yere göre, her zaman “yanlış” olsa bile…. sana “doğru” gelmesidir. için farklı söyler çünkü. içine, ruhuna işlemiştir. seversin!

notlar:
sinan; aşkından gebereceklerini düşündüğün ömer ve defnenin arasındakileri çözüyorsun da “bir kadının senden hoşlandığını nasıl anlarsın” sorularını ne diye soruyorsun ben anlayamıyorum.. aradığın cevap geliyor tabi. o kişi aşk hayatınla ilgileniyorsa, kafasında paranoyalar yapıyorsa, abuk subuk çıkarımlar yaparak aklı karışık, kafası yanık dolaşıyorsa hayırlı işler sana.. aşık olmuş o kişi.. (salih bademci oyunculuğunu ayakta alkışlıyorum, söylemeden geçmek olmaz)
seda; yepyeni bir sayfa açıp hayatında hiç bitmeyecekmiş gibi başlamak istiyorsun belli. ama önce evindeki eski eşinden kalan çok amaçlı çakıları kaldır. gözüne görünen nesneleri ortadan kaldırmak yüreğinde tam temizlik yapmana ve yeni olana daha çabuk akmana yardımcı olacaktır.
koray; güç, şöhret elinde olsun isteyen, parasız kalıpta o eski hayatına dönmekten ölesiye korkan koray. sır saklıyorsun yeri gelince onu anladık, ama defneyi karşında tutamadın. senin o daldan dala konan konuşmalarına uzun süre maruz kalan aşıklar. olmadı bu defa bir araya getiremedin. sen ömere karşı ihanetin içinde yer aldın ama o yine de senin yarım ağızla bile söylediğin bari öde şu hesabı lafına istinaden lokantada bulunan herkesin hesabını ödedi.. iyilik şelalesi.. güçlü görünür ama içi yumuşacıktır, vicdan sahibidir, iyidir o. onun içini defnesi bilir. o da defnesini iyi bilir.
pamir; bir oyunla defnenin hayatına girdiğini defne öğrenmesin diye onu basket topu gibi sahada bir oraya bir buraya sürdün. maşallah londra’dan değil de amerika’dan harlemden gelmiş gibisin.. hani saydın ya defnenin değişik hallerini.. özellikle delinin teki olduğu halleri var ki ömer o hallere vurgun.. bilesin diye söylüyorum. sen de aşık oluyorsun yavaştan yavaştan belli de, kızımızda senden yana elektrikler kesk canım.. sen çekil aradan yoksa onların elektriğine kapılırsın mazallah. yok! ben tehdit etmiyorum, durum bildirimi yapıyorum.
necmi; neriman ve koray konuşurken uyumasan ne güzel olurdu diye düşündüm ama bilmen ne işe yarayacak, büyüklük yapacak mısın bilemedim. temenni benim ki.
ayşegül; gözyaşların yalnızca içini temizlesin. aşk şimdi seni ağlatsa da gün gelecek mutluluktan havalara uçuracak. bekle, mücadele etmen gereken yerde mücadele edebilecek gücü toplamaya başla.
iso; herkese göre yanlışta olsa seviyor işte insan neylersin. yanına “bir büyük” alıp dertleştin ya kardeşinle.. sen onu dinle.. “o kadar iste ki gelsin!” bazı güzel şeyler henüz gerçekleşmedi belki. belki güzel günler görebileceğine inanamıyorsun. böyle anlarda çevirip başını gökyüzüne bak. bir selam çak, güneşe, aya, yıldızlara.. umut hep vardır unutma!
bu hafta dizide çalan değil de başka bir “aşk dediğin” şarkısı önersem sizlere..
majeste’den aşk dediğin.. tavsiye ederim

Paylaş


Oy Ver

Gün içinde sadece bir kez puan verebilirsiniz!

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi