Reklamları engellediğiniz için biz de mecburen bütçe kısıntısına gitmek zorundayız. Bu yüzden oluşacak sorunlar için şimdiden özür dileriz. (: Sitenin sorunsuz çalışması için lütfen reklam engelini kaldırın!
Kiralık Aşk - benimde söyleyeceklerim var..
sabrınıza sığınarak
Kiralık Aşk
çiğdem
Bayan
edirne
8/10/1975 (50)
benimde söyleyeceklerim var..
sabrınıza sığınarak yazdım..
bölüm 55
tavşan kardeş ve koca ayı birbirlerini deli gibi severken kader ağlarını çorap gibi onların başına örmüştü ve onları bambaşka yerlere savurmuştu. kalan da giden de anılarıyla baş başaydılar. ayrı ayrı yandılar, kül oldular ve bu küllerinden yeniden doğmak için çaba sarf ettiler. ayı kardeş durması gereken, aslında olması gereken yerin tavşan kardeşin yanı olduğunu gittiği yerde bir kez daha, en acı haliyle anlayarak geri dönmüştü. bu kadar zaman beklemeli miydi? aslında belliydi çok önce bunu anladığı ama kendince dönecek cesareti yoktu. onu tamamen kaybettiğine inandırmaya çalışıyordu kendini. arkadaşının fitili ateşlemesiyle belki de aradığı cesareti buldu ve döndü. açıkçası suçlu aramaya gerek yoktu(!).. bu aşkın yeniden ayağa kalkması gerekiyordu. kimin kaldıracağının da önemi yoktu. döndüğüne göre bu gücü kendinde bulan oydu demek ki.
tavşan kardeş “tamam oldum” artık dediği bir anda gelen ayı kardeşin “yeniden benim defnem olmanı istiyorum” sözleriyle aslında tamam olmadığını, derinlerde bir yerde kıvranıp duran, bir küçük kıvılcımla alev alabilecek aşkının kalbinden fırlayıp ortaya saçılabileceğini anladı. ama yeniden onsuzluğu yaşayamazdı. bu defa ayağa kalkamayabilirdi. o yüzden inkarı seçti. “korkuyorum senden” dedi. en iyisi “iş arkadaşı olalım” dedi. bu sözlerle bulunduğu yerde nefesi kesilen koca ayı bir an için “yeterince zaman kaybettik ama olmayacak demek ki, madem beni çevresinde istemiyor, varlığımla ona sadece acı veriyorum o halde o üzülmesin artık diye uzak durmalı ondan” diye düşündü.
sonra tam her şey bitti dediği anda, buradan çıkış yok dediği anda, hayatına giren o şahane kadından geldi yine sihirli dokunuş. bir kutuya saklanmış, kendi kokusunu taşıyan, bahçeye ateş yakıp onu da yakma ihtimali varken bir mücevher gibi saklanmış bir “t-shirt”. bir kumaş parçası bu kadar mı mutlu ederdi? bu kadar mı yeniden umutlandırıp, artık aşkına sımsıkı sarılmaktan asla vazgeçmemesini tekrar tekrar hatırlatırdı? anladın! o kutudan sevdanızın yaşayacak daha çok şeyi olduğunu. anladın! onun sözlerinin başka gözlerinin başka dediğini. anladın! ne kadar dirense de içinin sana aktığını. anladın! örülen duvarlardan sızan ışığı görüp, o çatlaktan içeri sızma vaktinin geldiğini.
bu defa tek sen değilsin onun gönlünü kazanmak konusunda, ne yazık ki rakibinmiş gibi davranacak biri daha var ayı kardeş. çok yandınız, savruldunuz. madem “kırılgan, korkak, şirin” diye tanımladığın kadına sen adım atacaksın önce unutma(!) yaraları çok derin. aslında tıpkı senin ki gibi. doğruluk kısmını geçtiniz. cesur olma vaktidir artık. duyacakların, göreceklerin karşısında yılma. yaşamayı hak ettiğiniz, sonsuzluğun başlangıcını henüz yapmış olduğunuz aşkınızı yeniden yazabilmeniz için o yaraları bir daha açılmamacasına sarmalısınız.
bu arada, orada bir yerlerde toplamaya başladığınız elmalar ilk topladığınızda henüz olgunlaşmamışlardı. onları olgunlaştırıp, tadını çıkarıp, gökten düşecek üç elmayı da doğru yerlere göndermenizi bekliyoruz. bu şiiri de aşıklara, aşkları anlatanlara, bu aşkları dinleyip kendileri için de böylesine dolu aşklar dileyenlere gönderiyorum.
“seni bulmakdan önce aramak isterim
seni sevmekten önce anlamak isterim
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep hep yeniden başlamak isterim”*
not:
pamir; senin bu aşkta harç görevi göreceğini biliyorum ama yine de temkinliyim sana karşı
necmi; yaşadıklarından öğrendiğin bir şey var hissi yaşattın bana.. dilerim öyle devam edersin
neriman; sen konuşma, hatta git, yok ol
koray; bilerek mi, bilmeyerek mi yapıyorsun anlayamadığım bazı tavırlarınla sende bu aşkın mimarlarındansın
seda ve sinan; izliyorum merakla, bir şeyler çıkacak altından en yaşanılasından, en mutluluğu hak edercesine
iso; bunların büyük olanı da küçük olanı da hep dert babası
nihan; bazen doğru konuşuyorsun seviyorum seni. saçmaladığında temiz kalbine veriyorum bunu.. ama gözüm üstünde
serdar; yok, sana karşı ağır konuşucam o yüzden susuyorum
*özdemir asaf
Paylaş
Oy Ver
Puan verdiğiniz için teşekkürler (:
Yorum Yaz
Yorumlar
Yorum Yaz