Reklamları engellediğiniz için biz de mecburen bütçe kısıntısına gitmek zorundayız. Bu yüzden oluşacak sorunlar için şimdiden özür dileriz. (: Sitenin sorunsuz çalışması için lütfen reklam engelini kaldırın!
Kiralık Aşk - merhabalar
uzun zamandır yazamadım ama fırsat buldukça
Kiralık Aşk
Leyla
Bayan
İstanbul
10/10/1971 (54)
merhabalar
uzun zamandır yazamadım ama fırsat buldukça sizlerin o hassas ruhla yaptığınız yorumları takip ediyordum, zevkle...
bugün son zamanlarda sizlerin de zaman zaman dile getirdiği bir hassasiyetimi yazmak istiyorum.
belki mesleğimin de bana dayattığı bir bakış açısı olsa gerek : sanat yapıylarını okurken veya izlerken fazla ketum bir titizlikle değerlendirdiğimi düşünüyorum.
çoğu kitabı daha ilk sayfalarda okumaktan vazgeçtiğimi, bir sinema veya tiyatro yapıtını daha ilk sahnelerde, sadece emeğe ve oyunculara duyduğum saygıdan, sıkılarak sonunu getirdiğimi bunu da övünerek yapmadığımı söylemek isterim.
bence gerçek bir sanat eserinin başarısı okuyucu veya izleyiciyi bulunduğu gerçeklikten yani gerçek dünyadan koparıp ona yeni dünyaların, hayallerin ...
kapısını açıp, hatta arkasından itekleyerek, içeriye davet etmesidir.
sanatçının yarattığı bu dünyada gördüklerin ve hissettiklerin her neyse onlara kendi dünyanda, yani yaşadığın gerçeklikte, cesurca dokunduğun an: iyi bir okuyucu, seyirci, sanatsever; nitelikli, hassas bir insan olmuşundur.
kendi dünyana dokunma cesaretini kazandıran şey de aslında sanat eserinin başarısıdır yani sende o derece derin izler bırakmıştır ki onu kendi dünyana dokundurmaktan alıkoyamazsın.
ders anlatır gibi oldu, fazla uzattım galiba...
"ka" benim için "klask aşk" bu tabiri övgümü anlatmak için kullandım...
benim hayatımda bu dokunuşları bir mucize gibi gerçekleştirdi...
kitap okuma, sınema, tiyatro aşkım tekrar peydah oldu.sait faik, ömer seyfettin, sabahattin ali, behçet necatigil, bedri rahmi, özdemir asaf...
serilerini aldım, yıllar önce okumuş olsam bile tekrar okuyorum.
ama şimdi üçüncü bir gözle okuyorum...
mesela sait faik hikaye yazmak için yazmıyordu: denizi, balıkçıları, duvarcı ustasını, yaşlı ayakkabıcıyı anlatırken onların hayatlarını yaşamak,
sevinçlerine ortak olmak, acılarını, yanlızlıklarını...semaver değildi hikaye, bir elektrik işçisinin hayatındaki anne sıcaklığıydı hissetmek istediği...
yani sait yaşamı hissetmek için, kana kana içine çekmek için yazıyordu...sait için yaşamanın ta kendisiydi yazmak...
bir de saitin eleştiriye hiç tahammülü yoktu...
onun yaşamını sorguluyorlardı çünkü...
bir sozcüğü nerde, niye kullanmış da...
sait için vız gelir tırıs giderdi...
fakat saitin hikayelerinin en az üç kopyası vardır ve de hepsi ezberindedir...bedri rahminin yalancısıyım burda...
gelelim "ka" ya sanatçının dünyası...
yazmak kolay iş
de değildir, son tecrubeyle ...
bu sofrada benim payıma ne düşerse kabulümdür,
doyarak sofradan kalksam iyi olur tabi...tadı damağımda...
ama yarı aç ya da aç karnına kalksam da nazikçe teşekkür eder bir kenara otururum..
sözün özü böyle yaratım süreci devam eden eserlere keskin müdahaleler işte yazarı bu boyuta getirir ki bende sizin gibi fragmandaki mesajların seyirciye verildiğini düşünüyorum.
seygiyle kalın..
Paylaş
Oy Ver
Yorum Yaz
Yorumlar
Yorum Yaz