Reklamları engellediğiniz için biz de mecburen bütçe kısıntısına gitmek zorundayız. Bu yüzden oluşacak sorunlar için şimdiden özür dileriz. (: Sitenin sorunsuz çalışması için lütfen reklam engelini kaldırın!
Kiralık Aşk - tekrar merhaba arkadaşlar,
hepinize tünaydın, musmutlu bir
Kiralık Aşk
tekrar merhaba arkadaşlar,
hepinize tünaydın, musmutlu bir gün olsun inşallah,
geri döndüm diyemem, çünkü sayfadan hiç ayrılmadım. daima yanı başınızdaydım.
uzaylı dedim en son adıma. çünkü adım uzaylı olursa yazdıklarım, düşüncelerim yadırganmaz belki diye düşündüm.
gülçin, senin yerin ayrı bende. bu sayfadaki ilk üzüntümde 2-3 güzel cümlenle sarıp sarmalamıştın sen beni. onun için yakalasan da biliyorum sen bana kötü bişey yapmazsın. canlı program senaryonu merakla bekliyoruz.
hasret, b12 stoğuna kurban, ne hafıza sendeki de ama, hemen hatırladın valla. isimsiz yazmaya devem edecektim aslında ama zaten anlamışsın kim olduğumu.
fenerli, isyankar olarak hatırlamış beni. hani şu galo gelmiş, ömer galo'ya bakış atmış, o günlerdeyim. sinir tavan, isimsiz yazıyorum, (isim yazınca kovmaktan beter ediyosunuz malum:) içimde kalmasın diye verip veriştiriyorum, öyle böyle değil, acayip sinirliyim.) artık nasıl isyan ettiysem, ona da isyan ediyorum, buna da isyan ediyorum deyip duruyorum. yanlış anımsamıyorsam her "isimsiz, senin adın isyankar olsun" gibi birşey dedi. bir müddet isyankar dedim kendime.
hülya, o kadar eskileri hatırlıyorsun, inşallah megi'yi yada isyankar'ı da hatırlamışsındır. isimsiz yazdığım zamanlarda "içinden ne geçiyor hülya" diye seni sıkıştırıp duran da, "senin ne düşündüğün benim için çok önemli" deyip duran da bendim. inşallah dediğin gibi rüya da çıkar, mutlu sezon sonu da. senin hislerine güveniyorum.
şara, sen de hatırlamışsın beni. en güzel yorumları genelde sen yazıyordun benim senaryo bozmalarıma.
yıldız, beni nigar mı sandın, sağolasın, ama nerdeee, ben onun çırağı bile olamam...
suzal, sen beni bilirsin ben de seni, deföm ün az gösterilmesi en çok seni beni ve perihan'ı kızdırıyor sanırım.
nihalce, eski, aras, berfin, efa, sıla35, perihan, şenay, gülgün hoşboldum. adını unuttuğum varsa affola.
evettt, sırada gölcüklü var. önce beni gölcüklü zannettiğiniz yazımın başındaki malum bende olmayan, o mithiş özelliklere değineyim. o cümlerler gölcüklü'nün kendini tarif ettiği anlattığı yada ifade ettiği yazılarından hatırladığım kadarıyla yazdıklarımdı. "bende ego tavan" lafının telifi de gölcüklü'ye ait yani. kısacası ilk yazımın başlangıcındaki özelliklerin, cümlelerin tamamı gölcüklü'nün kendini tarif ederken kullandığı cümlelerdi. benim çevremde gölcüklü gibi biri yok, benzeyeni de yok, şahsına münhasır derler ya, benim için gölcüklü de öyle birisi işte. çevremde olsa, yalanım yok 7/24 uğraşırım ben onunla. işte, çevremde olmadığı için burada bulmuşum, uğraşıyorum ben de. gölcüklü'ye 336 diye takılan da bendim. 5+5 veya 701 diye takılan da. nooldu meriç şifreyi çözdüğünü anladı, yeni formül mü geliştirdi diye kafasını şişiren de bendim. hani 45 te düğün vardı, 54 son kararın mı diye takılan da bendim. yani ben en çok gölcüklü'ye takılıyorum galiba burada. ne yapayım seviyorum gölcüklü'yü ve tabiiki gölcüklü'ye takılmayı. ama uğraşma benle derse takılmam.:( (daha doğrusu isimsiz olarak takılırım, kendi bilir :) duydun mu gölcüklü...
beni hatırlamayanlara yada tanımayanlara nasıl bir cins olduğumu da aşağıda anlatayım azıcık istiyorum.
ilk tepki alan eleştirim yılbaşı ertesinde yayınlanmayan bölüm içindi. "ne bu böyle... yaz tatili, kış tatili, aşı tatili bit tatili" diye eleştirdim bize yeni bölüm vermemelerini. piyasada insanların ne zor şartlar altında çalıştıklarını ve oyuncuların kazandıklarının yanında devede tüy para kazandıklarını kendimce anlattım. yada anlatamadım. benim gibi düşüneneler çoktur dedim. ama demek ki şantiyede 45 gün evine gidemeyenleri, yılda sadece 14 gün ve o da işlerin uygun olduğu zamanda izin kullanabilenleri, günde 11 saat ve haftada 66 saat çalışanları sadece ben görmüşüm. arkadaşlardan "çok yoruldular, aslında 1-2 hafta ara verseler (sömestr tatili gibi...:) biraz kendilerini toplasalar" falan yorumları geldi. "nasıl ayrı tellerden çalıyorsak demek ki" dedim kendi kendime.
sonra dizide yanlış giden şeyleri sıraladım. böyle devam ederse izlemeyi bırakabilirim, reytingler düşer falan dedim. gene hedef tahtasına oturmuş oldum. izlemezsen izleme, izlemeyeceksen çek git diyenler oldu. ben izlemekten ve bu sayfadan vazgeçemedim ama dediğim oldu, reytingler düşüşe geçti. oysa ben sadece iyi bir dizi izleyicisi idim, yani ben reytingin minnak bir parçasıydım neticede.
sonra bir gün -sağolsun iyimser arkadaşar sayesinde- bölüm için akşamki beklentiler resmen allahuekber dağlarına ulaştı, , ama benim içim öyle demiyordu, akşam çok acayip üzüleceğiz diyordu. "uçurduğunuz balonları akşam meriç teker teker patlatacak, silkelenin, kendinize gelin, fazla iyimsersiniz" falan gibi bir şeyler dedim. o akşam en tahmin edilmeyen haliyle ve en acıklı bölümlerden birini yaşadık hep beraber. ama ben "kötü eleştiri yapanlar bu sayfada yazmasınlar, kötü düşüncelerini al ve git" diyenlerden nasibimi almıştım bile.
napoli geldi, izlenmiş gibi hissettik kendimizi dedi bazı arkadaşlar, kızdılar, sayfayı terk edenler oldu. ben de dedim ki "burayı zaten isteyen okuyup takip ediyor yani izliyor. kim ne zaman isterse yorumları ile o zaman aramıza katılıyor. bizi kaç kişi izliyor haberimiz bile yok ve bunu bilerek burada yazıyoruz, isteyen anket doldurur, isteyen doldurmaz. kızmanızı, sayfadan ayrılmanızı, ayrılmayanlara gücenmenizi, ayrılmayın diyenlere gönül koymanızı gerektirecek bir durum yok". (yani bence öyle). ama nasıl anlatamıyorsam artık kendimi ve düşüncelerimi yine tepki, yine tepki.
sinan'ın yazlığında biten bölüm sonrası "defne yapmaz, defne yapmaya kalkışsa bile ömer onu durdurur" dedim. ben öyle düşünmüştüm. yani bence öyle olmalıydı. ama geri kafalılıkla suçlandık ben ve benim gibi düşünenler. (bir gün oturup size ahretliğimin yaşadıklarını ve bu konuda niye böyle düşündüğümü anlatabilirim belki.)
sonra, g gözüme çok battı bi aralar, zaten sevmezdim kendisini. konuştuklarından rahatsız oldum. (belki de elçin bile benim kadar rahatsız olmamıştır.) burda dile getirdim, "öpüşmeleri bile değişti bizimkilerin" dedim. offf ki ne offf. neredeyse kendimi sapık hissedecektim..:)
"bu acemi sevgililier gününü kutlamaz bize o mutluluğu çok görür" dedim (ki gerçekten de kutlamadı), "zaten yılbaşına da bizi mutsuz soktu" dedim. "bu kadın bize gıcık, bizi düşman belledi herhalde" dedim. işitmediğim laf kalmadı.
iz geldi. ömer defne'yi iz ile aldatacak dedim. hobaaa yine tepki. onların aşkı saf dendi. sonra iz ömer'i öptü, ömer de iz'i öptü, biz tepki vermezsek diziyi uzatmak adına 15-20 bölüm kalır, sonra da bu yağlı ağız (dilek mi böyle diyordu?) ömer'in içkisine ilaç koyup otele bile atar dedim. ama yine kötü niyetli oldum.
galo geldi, gidene kadar canlı izlemem dedim, o kızı sevmedim, bakışlarını beğenmedim, o kız ömer'e asılacak dedim, yooo o aşkını içinde yaşar, ömer hiç ona o gözle bakar mı dendi. ben ve benim gibiler tepki vermeseydi galonun sahneleri çoook daha fazla olacaktı ve belki de daha çoook uzun zaman kalacaktı dizimizde. (yani hala bu düşüncedeyim.)
oyuncuları sosyal medyada takip edip sonra da kızıyoruz diye azarlananlardandım en son. takip etme dendi. ben de sosyal medyada takip ederek kaç tane ünlüyü izlemeyi bıraktığımı canlı örnekleri ile anlatmıştım mesela.
isimsiz yazarken bile bu sayfayı okuduğuma ikna etmem gerekti kimi zaman. örnekler verdim hatırlayanlar olur belki, kim kpss'ye hazırlanıyor, başperi kim, kaç yaşındasınız, elçin'in benlerinin sayısını kim bilir... falan diye cevaplayıp ikna etmeye çalışmıştım bu sayfayı takip ettiğimi. hatta "keşke elimde sihirli bir değnekle chili'ye dokunsam, ne düşündüğümü, beynimi okuyarak anlasa, size kendi kelimeleri ve cümleleri ile ne düşündüğümü anlatsa." diye ifade etmeye çalışmıştım kendimi ama yine de becerememiştim.
yani ben ömer'e kızdığımda: kolundaki güzel dövmeni taşlama tezgahına sürte sürte kazıyasım var diyorsam da derim, ne var ki bunda.
artık açık açık kovmuyorsunuz diye güvenip geldim:) en fazla aysun'dan terlik yerim arada diye düşünüyorum.
neyse, ilk aklıma gelenler bunlardı. yukarıda söylediğim gibi ben de böyle bir cinsim işte.
ve şartsız şurtsuz seviyorum hepinizi...
uzaylı (megi / isyankar)
Paylaş
Oy Ver
Yorum Yaz
Yorumlar
Yorum Yaz