Kiralık Aşk - iyi geceler, kanada'dan sevgilerimle, hiç görmediğim

Kiralık Aşk

iyi geceler,

kanada'dan sevgilerimle, hiç görmediğim ve bana benzettiğin kız kardeşinin sevgili ablası, mücadeleci bir insan olduğun yazılarının hepsinden anlaşılıyor. hastalığı sevdiklerinde yaşamış biri olarak, neden ben deyip kurban rolünü üstlenmek de gelen hastalığı misafir kabul edip ağırlayıp göndermek de bir seçim. senin direngen bir insan olduğunu biliyoruz. çok geçmiş olsun ve sevdiklerinle beraber geçireceğin sağlıklı bir ömür diliyorum. seneye hıdırellez'de gül ağacına kırmızı iplikler bağlayıp dibine de senin kızlarla beraber dileklerini çizip bol bol kıkırdayacağız. sonra sen bana aşure yapacaksın ve ben o portakal kokulu, bol malzemeli nefis aşureden en az iki kase yedikten sonra bütün kapıyı, pencereyi açık birakıp dışarıdan gelecek rüzgar sesini bekleyeceğiz. o arada da sen şehrazat'ın binbir gece masallarından birini anlatmaya başlayacaksın ve tatlı bir uyku bastırırken hep hatırlayacağız, masallar hiç bitmez... seni seviyoruz.

mavicim dünkü muhteşem yazını okudum, ellerine sağlık

tamer, aysunn, fanes, gülçin, gonca, asiye, gülgüncüm, her, eski, nevin, hülyaksu, gökil, hasret, sessiz takipçi1, nihalce , gölcüklü, hülya ben herkese benden de selamlar

gamzeli gamzecim tarçına da karabibere de sahip çıkar, korur kollar onları çünkü aşk en çok onlara yakışıyor, gamze'nin ağzından da sevgi sözcükleri bir başka dökülüyor.. bizim gibi aşka, sevgiye , güzel ve iyi insanlara inananlar dişe diş, göze göz intikamlar istemezler. biraz gönül koyar biraz kırılır ama kin gütmezler. bilirler ki onları " o ayın altındaki en mutlu kız " yapan da yarayı verendir ve en nihayetinde acı da diz çökecektir sevginin karşısında.

güneşçim'in anlattığı gibi kredi vererek, açık çek yazarak başlarlar ilişkilerine sevgiye, aşka, erdeme inanan insanlar. çünkü güvenmeyi denemeden karşındakinin güvenilir olup olmadığını anlamanın mümkün olmadığını bilirler. bilge güneşimin yazdıklarını okurken benim de aklımdan şunlar geçti:
halo etkisi, bir insanı ilk gördüğün anda o kişiyle ilgili düşünduğün ya da hissettiğin , edindiğin izlenimdir. bazen hislerimize o kadar inanırız ki olumluya ya da olumsuza gidebilecek bir ilişkide gereksiz önyargı yapar, karşınızdaki insana ya olması gerekenden fazla ya da az ilgi ve değer veririz. aslında burada esas sorun, önyargılı olduğunu da kabul etmeyen ve hisleri zihninin tarafsızlığını ele geçirerek kendini bir nevi ermiş zanneden kişidedir. kişinin kendine olan inancı ve kibirindedir. her tür önyargıyı ve holiganca savunulan fikirleri başlangıç noktasına götüren tek olgu ise "aşk"tir.
empati, sevme ve bağlanma becerileri var olmayan ve pskiyatride tanımı "pskopat/sosyopat" olarak geçen dexter'ın bile kendisine insan olduğunu hatırlatacak bu tek duygu için yapamadığı fedakarlık ve ömer'in de bir pskopat olmadığı düşünülürse, ömer eğer defne'yi gerçekten seviyorsa , gerçekten aşıksa ömer'in de hayran olup saygı duyduğu bilge ustası gibi içine dönerek kişisel gelişim yolunda adım atması ve kibir zincirini kırması gerekir.

dışarıda yağan muhteşem yağmur götürse keşke dünya üzerindeki bütün sevgisizliği kini ve nefreti...

amanda marshall sizin için söylesin " let it rain"