Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - geliyooor! kiralik aşk defne ‘nin yolu bölüm

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk

geliyooor!


kiralik aşk defne ‘nin yolu bölüm 25

***küçük izbe kulübemizde devam…
siyah bir araba kulübemize yanaşır. erol, yavaşça arabadan iner,siyah gözlüklerini gözünden çıkarır. etrafına biraz bakınır. kulübeye doğru ilerlemeye başlar…
kapıyı çalar, biraz sonra kapı açılır. ömer’le erol göz göze gelir. erol, gerilir ve ömer’in çenesine okkalı bir yumruk indirir. bir yandan da bağırmaya başlar:
erol: seni aşağılık herif, geberticem seni. nasıl yaparsın bunu?
ömer (hafif sendelemiş ama yıkılmamıştır. elini çenesine götürür, dudağından damlayan keni elinin tersiyle siler.)
-ben de ne zamandır bu anı bekliyordum. (erol’un üzerine atlar, ikisi birden yere yuvarlanır ve boğuşmaya başlarlar. yumruklar, kafa, kol vs.artık bir dövüş sahnesinde olması gereken ne varsa olduğunu varsayıyoruz. bir erol üste çıkar, bir ömer)
defne (bağırmaya başlamıştır): erol….ömer…, durun, yapmayın! delirdiniz mi siz yahu? hoş, kime soruyorsam. durun diyorum! kesin artık şunu! erol lütfen! ay, gitti. vallahi gitti! ay burnu kırıldı adamın! ömerrr, duur!
ömer (defne’ye bağırır): karışma sen. çekil (sknn: ay, artık kim altta kim üstte, ben de ayırt edemiyorum. aman bana ne , altta kalanın canı çıksın)
(defne, bağırarak bizim çılgın aşıkları ayıramayacağını anlamış, etrafta kullanabileceği etkili bir silah aramaya başlamıştır. duvarın kenarında duran bir kova suyu fark eder. sknn: o su oraya nerden geldi diye düşünemiycem şimdi. sahne çok heyecanlı. seyirci bir kulp bulur nasıl olsa
defne, kovayı eline alır “siz istediniz” diye bağırarak pehlivanlarımızın kafasından aşağı boşaltır)
ömer & erol : defneee! (ikisi birden kalayı basar defne’ye. sknn:ne söylediklerini yazamıycam, terbiyem müsait değil. “hay bin kunduz!” diyerek olayı bağlayayım ben.
ayrılıp, ayağa kalkarlar. köpek gibi üstlerindeki suları silkelemeye çalışırlar. defne bu esnada aralarına girmeyi başarır. ellerini ikisinin de göğsüne dayayarak uzaklaştırmaya çalışır.)
defne: bu kadar yeter mi, yoksa biraz daha serinlemeye ihtiyacınız var mı?
erol (geri çekilip, çenesini ovuşturur). tamam, tamam, yeter. (birden gözleri defne’ye takılır. üzerinde siyah bir gömlek ve çoraplardan başka bir şey olmadığını far eder. bakışları ömer’e döner. ömer’in yarı çıplak halini süzer, tekrar defne’ye döner) burda ne olduğunu açıklamak ister misin defne? nedense kurtarılmaya ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm, ama galiba yine yanıldım.
defne (kızarır): saçmalama erol, düşündüğün gibi değil.
ömer: tam da düşündüğün gibi. ne yapacaksın? sen mi kurtaracaksın defne’yi benden?
erol (bir kaşı havada defne’ye döner): seni dinliyorum
defne: bak…
ömer: defne, hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin.
defne (sinirle ömer’e döner): tabi ki açıklamak zorundayım. erol, bana evlenme teklif etti. ben de ona düşüneceğime söz verdim. beni düşürdüğün duruma bakar mısın? şekeri elinden alınmış çocuk gibi davranmayı kes artık. lütfen dışarı çık. erol’la yalnız konuşmak istiyorum.
ömer (kollarını göğsünde kavuşturur): hiçbir yere gitmiyorum. seni bu kart kazanovayla yalnız bırakamam. ne söyleyeceksen benim yanımda söyle
erol: senin ben…(ömer’e doğru hücum etmeye çalışır tekrar)
defne: lütfen, yeter artık! ikiniz de! (ağlamaya başlar) yeter, bana ne yaptığınızı görmüyor musunuz? benim ne istediğimin, ne hissettiğimin hiç mi önemi yok. nefret ediyorum ikinizden de…
ömer:defne,tamam canım, ağlama. sen nasıl istiyorsan öyle olsun.tamam. çıkıyorum bak, dışarda bekliycem oldu mu? ağlama lütfen.
erol: defne, lütfen…! çok özür dilerim. sana göz yaşı yok bundan sonra demiştim. istemiyorsan giderim hemen. ağlama ne olur!
defne (gözlerini gömleğin koluna siler. ömer’e döner): dışarı…! ben çağrana kadar da gelme.
ömer: çıktım çıktım. (erol’a pis pis bakar) ellerini uzak tut ondan (dışarı çıkar)

defne (bezgin bir şekilde arkasını dönüp, yatağa oturur): nasıl buldun bizi?
erol: koray tabi ki..
defne (gülümser) koray tabi ki! gelmene sevindim. düşündüğünün aksine gönüllü gelmedim buraya. kaçırdı beni. inanabiliyor musun! ömer iplikçi kız kaçırdı! magazine haber versem kimse ciddiye almaz.
erol: gönüllü gelmediğini biliyorum. o kadarını öğrendim. merak ettiğim şimdi gönüllü kalıp kalmadığın.
defne (kafasını arkadaki duvara vurur): bilmiyorum. artık ne istediğimi ben de bilmiyorum. ömer’i çok seviyorum, her şeyden çok. ama bu işin nereye gideceği konusunda fikrim yok. çok özür dilerim erol. seni bu işe hiç karıştırmamalıydım. babanla tanışmamız, onu yanıltmamız…off…
erol: babamı boş ver şimdi. o en son düşüneceğin şey. ben senin için endişeleniyorum. tamam, ömer’i seviyordun. bunu zaten hep biliyorduk. burda değişen bir şey yok. (defne’nin yanına oturur) peki, ömer’e güveniyor musun?
defne: birisine sınırsız güvenmek…bir ay önce sorsan bana , hiç tereddüt etmezdim. ömer ne yapsa en doğrusunu yapar, mutlaka bir bildiği vardır derdim
erol: ya şimdi?
defne: şimdi kafam çok karışık. galiba ömer’in de insan olduğunu, mükemmel olmadığını ancak fark ettim. bazen onun için sadece elde edemediği bir şey, geçici bir heves miyim diye korkuyorum
erol: sordun mu ona?
defne: hımmm, sordum. beni çok sevdiğini, bensiz yaşayamayacağını söylüyor. neden tam olarak ikna olmuyorum?
erol: peki, ömer sana güveniyor mu?
defne: nasıl?
erol: ömer, sana güveniyor mu dedim? ya da daha doğrusu, sen onun sana güveneceğine güveniyor musun?
defne: erol, bilmece gibi konuşuyorsun.
erol: peki, daha açık olayım. para konusunu söyleyebildin mi ömer’e?
defne (sıkılmış): hayır
erol: neden?
defne: korkuyorum galiba.
erol: hala mı? aşık olduğun adamdan bahsediyorsun defne. evlenmek istediğin adamdan. böyle bir yalanla mı başlayacaksın hayatına?
defne: ben…tabi, hayır. gerçi neriman hanım’a parayı ödedim ama, fikret’den alırken başıma bunların geleceğini hiç düşünmemiştim. şimdi de ona borçluyum. o da ömer’in peşinde. ben nasıl beceriyorum başıma bunları açmayı?
erol: meselenin para olmadığını biliyorsun değil mi? zaten parayı da takma artık. bizim için yaptığın işten ciddi bir para alacaksın. avans olarak ödemeyi erken yaparız. sen de fikret’e olan borçtan kurtulursun. ama bu kadar basit değil. parayı ödemen durumu değiştirmez. anlatacak kadar güvenmen lazım ömer’e. eninde sonunda öğrenecek. başkasından öğrenmesi daha mı iyi?
defne: ne ödemesi, ne avansı?
erol(tırnaklarına bakar) : yasemin’le yaptığım anlaşmanın bir şartı buydu. kazancın önemli bir kısmının sana nakit olarak ödenmesi. aksi takdirde seni transfer edeceğimi, işi onsuz yapacağımı söyledim. yasemin akıllı kadın. bu işten paradan çok, piyasada yer kazanmanın önemini anladı diyelim.
defne (şaşkın): neden böyle bir şey yaptın?
erol: çok kötü bir iş adamı olduğum için herhalde. bu konuyu geçip asıl meseleye dönelim mi?
defne: haklısın, asıl sorun…söylemem lazım değil mi? saklamaya çalıştıkça sürekli başka türlü başımı derde sokuyorum. ömer’in beni terk etmeyeceğine şimdi güvenmezsem, ilerde nasıl güveneceğim?
offf, sadece bana ait değil ki bu sır. ömer, öğrenince herkese düşman olur.
erol: ömer, kendi kararlarını ve savaşını kendi vermek zorunda. yanında olabilirsin, hatta yol da gösterebilirsin, ama ona rağmen onu korumaya çalışma. hele de senin için kılını kıpırdatmayan insanlar uğruna. bırak, herkes ektiğini biçsin. ömer de sen de acı çekeceksiniz, ama aşkınız düşündüğün kadar güçlüyse…
defne: güçlüyse…soru da bu değil mi? (erol’a döner) neden yapıyorsun bunu? neden böyle konuşyorsun benimle, neden bu kadar anlayışlısın sanki.
erol (o da duvara yaslanıp, kafasını vurur): çünkü seni seviyorum defne. senin mutlu olmanı istiyorum, tamam mı?
defne (erol’un boynuna sarılır) ben seni hak edecek ne yaptım acaba?
erol (göz kırpar): aslında yapabileceğin şeyler aklıma gelmiyor değil ama, neyse…
defne: geri çekilir. tamam, artık kaçmak yok. seni de böyle bekletemem. ömer’le de artık bir sonuca varmamız lazım. hayatımın kontrolünü yeniden elime almalıyım. sen olmasan ben ne yapardım?
erol: umarım bunu hiçbir zaman öğrenmezsin. (birden gözü defne’nin gömleğinin yakasından görünen boynundaki gerdanlığa takılır. sknn: evet, kız unutmuş yemekten döndüğünde çıkarmayı, ne var?
elini uzatır, gerdanlığın etrafında yavaşça gezdirir) hımm…benim gerdanlığım ve ömer’in gömleği. ilginç bir kombinasyon olmuş. yoksa benim su perimin böyle değişik fantezileri mi vardı (göz kırpar)
defne (eline vurarak iter): off erol ya, şimdi sırası mı?
erol: ne zaman sırası tatlım? ben her zaman emrine amadeyim biliyorsun.
defne (gülmeye başlar) : hep iyi geliyorsun bana. senin kadar utanmaz birisini daha tanıdığımı hiç sanmıyorum. bunları komik bulduğuma da inanamıyorum ayrıca. ananem duysa kemiklerimi kırar.
erol (elini kalbine götürür, kırılmış gibi yapar) : çok kırıldım defne’ciğim. ben burda sana en samimi hislerimi açıyorum, sen gülüp benimle alay ediyorsun. ayrıca türkan teyze’yi de yabana atma bence. nedense gençliğinde çok ceviz kırdığına dair bir his var içimde.
defne (gülmekten katılmaktadır): ananem…ceviz…ay,erol sen beni güldürdün, allah da seni güldürsün!
erol (çok ciddi bir ifadeyle) amiiin!
defne (zorla sakinleşmeye çalışır) hadi artık, daha fazla gerginlik çıkmadan sen git. ömer’in kapınının önünü aşındırdığını duyabiliyorum..
erol: peki defne hanım. nasıl iterseniz. zaten son zamanlardaki mottom bu oldu: “defne nasıl isterse!” . seni burada o baygın bakışlı tıfıl kabadayı ile bırakacağıma inanamıyorum.
(ayağa kalkar, üstüne başına çeki düzen verir. defne de kalkar.). belki de gitmeden önce beni hatırlaman için biraz motive etmem gerekir seni. (döner, sert bir şekilde defne’yi kavrar ve tabi ki fransız örf ve adetlerine göre öpmeye başlar)
defne (biraz geç de olsa (!) kendini kurtarır, elini dudaklarına götürür) erol, ne yapıyorsun sen?
erol: sana kıyas yapabilmen için bir fırsat veriyorum hayatım. her tercih bir vaz geçiş değil midir?
hoşça kal!
(defne olduğu yerde donmuş kalmıştır)
(erol, kapıyı açar. kapının önünde bir adet ömer ve bir adet kara kedi karşılıklı olarak gidip gelmektedir. erol’u görünce ikisi de durur. ömer kollarını göğsünde kavuşturup, kötü kötü bakmaya başlar. kara kedi ise erol’un bcaklarına yanaşıp sürtünmeye ve mırıl mırıl sırnaşmaya)
erol (ömer’i, baştan aşağı süzer) biraz kilo mu aldın ömer’ciğim? şu kürek kaslarına biraz daha çalış, lazım olur bir gün (gözlüklerini takar, tam adım atmaya çalıştığında kara kedi iyice sırnaşmaya başlar. eğilip kara kediye bakar, kafasını iki yana sallayarak kendi kendine gülümser) ahh, dişiler ve benim vahşi cazibem, ha? gel, bakalım çirkin şey. belli ki burda görevin sona ermiş. benimle yeni ufuklara yelken açmaya ne dersin (kara kediyi kucağına alır arabasına doğru ilerler)
(o sırada telefonunun çaldığı duyulur): alo, feriştah hanım! a, tabi aramaz olur muyum, ilk fırsatta arayacaktım ben de. maalesef, şu an yurt dışındayım, görüşmemiz mümkün değil…mozambik’te ... hayır, altı ay dönmeyeceğim. tabi, tabi gelir gelmez ararım (telefonu kapatır tekrar başını sallar) hay ben böyle vahşi cazibenin!

siyah arabasının terkisine atlar ve gaz ve toz bulutu olarak batan güneşe doğru yol almaya başlar
o sırada defne dışarı çıkar, elini uzatıp ömer’in elini tutar, başını omzuna yaslar ve beraber giden geminin ardından baka kalırlar.

end of episode 25

Paylaş


Oy Ver

7

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi