Reklamları engellediğiniz için biz de mecburen bütçe kısıntısına gitmek zorundayız. Bu yüzden oluşacak sorunlar için şimdiden özür dileriz. (: Sitenin sorunsuz çalışması için lütfen reklam engelini kaldırın!
Kiralık Aşk - birileri zemin futbola elverişli mi dedi? hadi bakalım, hodri
Kiralık Aşk
birileri zemin futbola elverişli mi dedi? hadi bakalım, hodri meydan!
kiralik aşk defne’nin yolu bölüm 23
***zifiri karanlık bir gecede, sadece ömer’in arabasının farlarının aydınlattığı bir kulübenin önünde dururuz.
küçük… karanlık…. izbe bir kulübe… (sknn:ayyy…)
gri bulutların arasından zorla kafasını uzatmaya çalışan ayın ışıkları, kulubenin arkasındaki gölün belli belirsiz silüetini muhtelif renklere boyar.
tuhaf çıtırtılar, “hu hu huuu….” şeklinde baykuş sesleri ile senkron tutturmuş, gecenin sessizliğine ahenkle dans eden saçları çağrıştıran bir hava katmaktadır.
(sknn: üç kuluvallah bir elham)
arabanın kapısı açılırken çıkan ses, nedense bir bomba etkisi yaratır, diğer bütün sesler kesilir.
ömer iplikçi, siyahlara bürünmüş vaziyette, arabadan iner, defne’nin kapısını açar, kızı kucakladığı gibi kulübeye doğru ilerler.
(sknn: ayyy, canım , centilmenim benim, kıyamamış sökmüş kızın bantlarını…yalnız bu eterin etkisi ne kadar sürüyordu ki? neyse, orasını fazla kurcalamayalım. varsa bi durum, seyirci başıma kakar nasılsa)
iplikçigiller famiyasından ömer, tam kulübenin kapısını aralamak üzereyken, defne’cik bir gözünü açar…tesadüf bu ya, ay dede tam da o anda ömer’in karanlık yüzünü aydınlatır. defne’cik bakar , gülümser, “ömer!” deyip tekrar gözünü kapatır ve iyice ömer’in ağuşuna sığınıp tatlı rüyalarına devam eder.
(sknn: bu kız da kimin kucağında kafayı kaldırsa, gülümsüyo. bi haller oldu ya, du bakali n’olcek)
ömer, derin bir nefes alıp, “oh!” çeker ve içeriye girer.
tabi ki elinde tedbirli bay karakaya’nın çantaya son anda attığı fener vardır. içeriyi aydınlatır. sağ tarafta bir şömine, yakınında küçük tahta bir masa ve birkaç sandalye, ilerde mutfak görevi gören bir lavabo, ocak, raflar, vs….veee tabi ki solda, cam kenarında meşhur tek kişilik yatağımız…
defne’ciği yatağa hafifçe yatırıp, üzerini örter. sonra şömineye doğru ilerler. çocukluğunda yavru kurt, gençliğinde oynak (!) başı olan ömer’imiz, çabucak şömineyi yakar, alevlerin karşısına geçip biraz ısınır. sonra da arabaya geri dönüp eşyalarını alır gelir. kapıyı kilitler.
soyunup, giysilerini sandalyenin üzerine atar, alevlerin kızıl ışığı vücudunda dans ederken, şöyle bir etrafında döner, bir şeyler arıyormuş gibi yapar…
(sknn: ne arıycak canım, bu da benim seyirciye kıyağım olsun işte!)
sonra, battaniyenin altına girer, defne’ciğine sarılır, 90x190 cm boyutlarındaki yatağın içinde iyice sarmaş dolaş olurlar, yüzünde huzurlu bir gülümsemeyle uykuya dalar…
(sknn: 90x190 olur mu ya, adamın ayaklar taştı yataktan…ulan bu yapımın cimriliği beni öldürecek. löş’e söyliyim de ayaklara zum yapmasın, bütün romantizmi batırmayalım durduk yere)
***sabahın ilk ışıkları, pencereden içeriye defne’ciğin yüzüne vurmaya, dışarda kuşlar şakımaya başlamıştır.
haliyle kabinimiz ömer’in yaktığı ateşle gece bayağı bir ısınmış olsa gerek ki, bizimkiler battaniyeyi falan yerlere atmış…defne’nin başı, ömer’in çıplak göğsünde; ömer’in bir kolu defne’nin başının altında, diğeri defne’ye sıkıca sarılmış…
(sknn: ya çıplak dedik de, bu adam ne kadar çıplak? kim vurduya gitmesin kız. bari ipeklisinden siyah bir boxer falan olsun üstünde. olsun olsun)
defne’nin geceliği hafif sıyrılmış, bacaklarından biri ömer’in bacaklarının üstüne atılmış…
defne (hafif bir gerinir, tek gözünü açar, ömer’in kaslı göğsünü görür, gülümser hızla gözünü kapatır): yok, bu sefer uyanmıycam, tekrar uykuya dalıcam. hep aynı yerde kesilir mi rüya ya, devamını ne olcak çatlıycam meraktan (mırıldanarak, tekrar uyumaya çalışır)
bu arada etkileyici sinyor iplikçi de defne’nin mırıldanmalarına uyanmış, pis pis sırıtmaktadır.
ömer (defne’nin saçını okşar, öper): merak etme bu sefer yarım kalmayacak o rüya defne!
defne (ömer’in sesini duyar, iki gözünü birden açar, kafasını yavaşça ömer’in göğsünden yukarı doğru kaldırır, ömer’in sırıtan suratını görür ve çığlığı basar): ayyy!
(hızla kalkmaya çalışır, ömer’in hassas yerlerine çarpar, ömer’den sessiz bir küfür duymayız, ağız hareketlerinden anlarız. defne kalkmaya, ömer onu tutmaya çalşırken, ikisi birden yere yuvarlanırlar, ömer tabi ki defne’nin üzerine düşer ve orda kalır)
defne (hala bağırmaktadır): ayyy, imdaaat!. kalksana üstümden beee! imdaaat!
ömer (kalkmaya pek niyeti yok gibidir, defne’nin kollarını başının üstünde birleştirip tek eliyle tutar, diğer dirseğine dayanarak hafif başını kaldırıp defne’ye bakar): günaydın!
defne: ay, günaydın diyo manyak. ne günaydını, nerdeyiz biz, ben niye burdayım, sen niye benim üstümdesin? ay!.. ay, ay, ay… çıplaksın seeen! (gözlerini kapatır, bağırmaya devam eder): imdaaat, yok mu can kurtaran, birisi yardım etsin insanlık namına!
ömer: defne, şu çeneni kapatıp, gözlerini açsan mı artık? hem sen de pek giyinik sayılmazsın…
defne: açmıycam…kapatmıycam…neee? (gözünü açar, üzerine bakar. üzerinde ince, askılı ve kısa bir gecelik vardır, o da bayağı bir yukarı sıyrılmıştır. gözler yuvalarından fırlıycak gibi olur, tekrar kapatıp bağırmaya devam eder): imdaaat, ırza tecavüz vaaar…
ömer (gülmeye başlamıştır): defne, burda seni duyacak kimseler yok. istediğin kadar bağır derdim ama biraz daha devam edersen, kulaklarım sağır olacak. şimdiii…ya sen susarsın, ya da ben sustururum.
defne (sinirle gözlerini açar, çırpınmaya başlar): kimi susturuyormuşsun sen be, pis sapık. zor susturursun biraz beni. sen beni kolay lokma mı sandın? geçti canım o günler, susturacakmış, bak sen….bıdı, bıdı, bıdı….
ömer: benden günah gitti, uyarmadı demezsin herhalde (eğilip defne’yi öpmeye başlar)
(defne, kurtulmaya çalışır, ellerini oynatır, tekmelemeye çalışır)
ömer (hafifçe başını kaldırır) rahat durmazsan sonra çok pişman olacağın bir kazaya yol açıcaksın defne (tekrar eğilip öpmeye devam eder)
(defne biraz daha çırpınsa da bir süre sonra kaçınılmaz olan gerçekleşir, sakinleşir ve o da ömer’i öpmeye başlar)
(bir süre sonra nefessiz kalan iplikçigiller familyasının nadide örneği ömer başını hafifçe kaldırır, defne’nin gözlerinin içine bakar, deriiin bir nefes alarak alnını alnına dayar)
ömer: sakinleştin mi artık?
defne (kıpkırmızı olmuştur, yavaşça): tamam, bağırmıycam, kalkar mısın üstümden sen de artık!
ömer (isteksizce doğrulur, kalkacak gibi yapar sonra ters döner, kendisi sırt üstü yatar, defne’yi üzerine çeker) : böyle nasıl?
defne (bir-iki dakika sesini çıkarmaz, ömer’in üzerinde uzanır, sonra doğrulur): tamam, ömer yeter artık!
(ömer, çaresiz defne’yi bırakır, defne ayağa kalkar, etrafa bakınır, üzerine giyecek bir şeyler aramaktadır. bir şey göremeyince, ömer’e döner):
kıyafetlerim nerde, böyle gelmedim herhalde buraya
ömer (hiç istifini bozmadan yerde uzanmış defne’yi seyretmektedir): aslında tam da böyle geldin.
defne: ömer!
ömer: efendim defne’m?
defne: keser misin şu 3. sınıf playboy rollerini. kalk şu battaniyenin üstünden, giyin. bana da giyecek bir şeyler ver.
(ömer, hafif bozulmuş, doğrulur, sandalyenin üzerinden pantalonunu alır, yavaşça giyer, ayakkabılarını ayağına geçirir. siyah gömleğini de defne’ye fırlatır)
defne, ömer’in gömleğini giyer, yerden battaniyeyi alır, sarılır. yatağa oturur, iyice duvara yanaşıp, dizlerini göğsüne çeker)
ömer (sandalyeyi yatağa yanaştırıp oturur, defne’ye bakar bir süre): lütfen bana tecavüzcü coşkun gibi bakmaktan vaz geçer misin artık?
defne (sesi tiremektedir): sen de öyle davranma o zaman!
ömer: defne, kimden korkuyorsun gerçekten? benden mi, yoksa kendinden mi?
defne: bilmiyorum. senin yanında ne zaman kendimi kontrol edebildim ki zaten?
nerdeyiz ömer? nasıl geldik buraya? ben hiçbir şey hatırlamıyorum. en son erol’un babasıyla yemekteydim, sonra erol beni eve getirdiğini de hatırlıyorum…
ömer (sinirle ayağa kalkar): şu adamın adını ağzına alma defne!
defne (o da sinirlenmiştir): niyeymiş o efendim? paşa beyimiz, haftalardır fikfik fikfik diye ortalarda dolaşırken iyiydi ama. ben niye erol’un adını ağzıma almıyor muşum? ne karışıyorsun bana? hangi sıfatla, neyim olarak? hem, sen önce sorularıma cevap versene bi!
ömer (odada tur atmaya başlamıştır): tamam, bu sefer sinirlenmek yok. ne dedi, iso, her öfkeyle kalktığında zararla oturdun işte. sakin…
(defne’ye döner): haklısın, özür dilerim, tamam mı? sadece o adamın adını duyunca, seni onun yanında düşününce kan beynime sıçrıyor, kıskançlıktan çıldırıyor gibi oluyorum. oldu mu, yeterli mi bu cevap?
defne (beklemediği bu cevabı duyunca şaşırmıştır): ben epeydir o adamın yanındaydım ömer. senin gelmeni bekliyordum…
sen nerdeydin?
ömer (tekrar sandalyeye oturur, uzanıp defne’nin ellerini tutar): bak, hepsini konuşacağız, biliyorum çok hatalıyım. ama kesinlikle senin düşündüğün gibi bir şey yok fikret’le aramda, asla da olmaz.
(gülümser) şimdi, sabah sabah aç karnına bu konuşmayı benim bünyem kaldırmaz. kahvaltı saatim geldi de geçiyor bile. hadi kalk bir şeyler yiyelim sonra bakalım ne yaparız
defne: iyi de hala nerde olduğumuzu söylemedin, nasıl geldiğimizi…
ömer (sırıtır): şeyyy, galiba seni biraz kaçırmış olabilirim defne!
defne (hızla doğrulur): ne yaptın, ne yaptın?
end of episode 23
Paylaş
Oy Ver
Yorum Yaz
Yorumlar
Yorum Yaz