Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - sevgili ka ailesi günaydın; mühürlenmiş

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk

sevgili ka ailesi günaydın;

mühürlenmiş zamandan..günümüze yazar ve okuyucu gözünden örnek güzel bir paylaşım..

doğrusunu söylemek gerekirse ben, düşünceleri öncelikle polemik içinde gelişen insanlardanım (gerçeğin tartışmalardan doğacağı görüşüne katılıyorum). tek başıma kaldım mı, muhtemel fikir ve anlayışların az çok belirgin iskeletine duygusal malzeme sağlamanın ötesinde bir işe yaramadığı için her türlü yaratıcı düşünme süreciyle çelişen, ayrıca metafizik yapıma da pek uygun düşen bir inceleme tarzına kendimi kaptırıp gidiyorum.
kısacası, beni bu kitabı yazmaya iten, seyirciyle aramdaki bu yazılı ve kişisel ilişki oldu. sonuç ne olursa olsun, soyut sorunlarla uğraşma kararımı kınayanlara serzenişte bulunmayacağım; bana gösterilecek olumlu tepkilere de aynı şekilde pek fazla şaşırmayacağım.
bir işçi kadın bana şöyle yazmış:
“filminizi bir hafta içinde tam dört kez seyrettim. sinemaya gitmekteki tek amacım, filmi seyretmek değildi. birkaç saat olsun gerçekten yaşamak, hayatı, gerçek sanatçılar ve insanlarla paylaşmaktı isteğim… her şeyi; bana acı veren, ekskliğini duyduğum, özlemini çektiğim her şeyi, beni bunaltan veya sevindiren, beni mahveden ya da bana yaşama gücü veren her şeyi filminizdeki bir aynadan izledim. benim için ilk kez bir film gerçekliğin ta kendisi olmuştu. işte tam da bu nedenle gidip gidip filmi seyrediyorum, çünkü onunla ve onda yaşamak istiyorum.”
bundan daha büyük bir övgü olabilir mi? filmlerimi çekerken gözden kaçırmamaya çalıştığım tek hedef, kendi bakış açımı başkasına zorla kabul ettirmeye kalkışmadan, olabildiğince dürüstlük ve tutarlılıkla kendimi anlatmaktı. sonra insan bir bakıyor, yalnızca kendine ait olduğunu sandığı hayat anlayışı başkalarınca da paylaşılmakta, o güne kadar hiç dile getirilmemiş ama tam anlamıyla özgün bir şey olarak; tabii ki bu, çalışmalarında insana muazzam bir teşvik sağlıyor. bir kadın, kızından aldığı mektubu bana yollamıştı. öyle sanıyorum ki, bu mektupta tüm yaratıcı eylem ve bu eylemin iletişimsel işlevi ve olanağı, şaşılacak derecede kapsamlı ve duyarlı bir biçimde dile getirilmiştir:
“bir insan kaç sözcük bilebilir ki?” diye soru yöneltiyor kız annesine: “günlük konuşmada kaç sözcük kullanıyoruz ki? yüz, iki yüz, üç yüz? duygularımız sözcüklere bürünür; sözcüklerle acıyı, sevinci, iç dünyamızda olup bitenleri dile getiririz, yani aslında dile getirilemez şeylerin tümünü sözcüklerle aktarmaya kalkışırız. romeo, juliet’e harikulade sözler söylemişti, son derece parlak ve güçlü. ama bu sözler, yüreğinden taşan duyguların acaba yarısını olsun ifade edebiliyor muydu? kendi nefesini kesen, juliet’in ise aşktan başka bir şey düşünmemesine yol açan bütün o duyguları?
anlaşmanın bambaşka bir dili, başka bir şekli daha var: duygular ve görüntüler. bu tür bir iletişimle ayrılıklar aşılır, sınırlar yıkılır. istekler, duygu ve taşkınlıklar, bugüne kadar aynanın her iki tarafında, kapının önünde ve arkasında durup kalmış olan insanlar arasındaki engelleri alıp götürür… bütün bunlar sadece küçük aleksey’in aracılığıyla olmaktan çoktan çıkmıştır: artık doğrudan tarkovski’nin kendisi, perdenin öte tarafında oturan seyirciye seslenmektedir. artık ölüm yok ama ölümsüzlük var. zaman tek ve yok edilmez bir birimdir. tıpkı şiirde denildiği: ‘tek bir masa, dedeler ve torunlar için…’ bu filme başka açılardan da yaklaşmak mümkün; ben daha çok duygusallığı seçtim. sen için nasıl oldu? lütfen bana yaz…”
özellikle eylemsizliğe mahkum edildiğim o uzun dönemde (şimdi kaderimi kendi ellerime alarak bu döneme var gücümle son vermeye çalışıyorum) oluşan bu kitapla amacım kimseye bir şey öğretmek ya da kendi bakış açımı zorla kabul ettirmek değil. sinema denilen bu gencecik ama harikulade sanatın sunduğu, henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş olanaklar karmaşası içinde kendime bir yol bulma zorunluluğu bu kitabın doğmasına yol açtı. bu yüzden diyebilirim ki bu kitap benim için bir tür benlik arayışıdır, kapsamlı, bağımsız bir benlik. çünkü yaratıcı çalışma, asla değişmez mutlak ölçütlere vurulamaz. ne de olsa bu eylem, dünyayı sahiplenmek gibi genel bir zorunluluğa, yani insanı yaşayan gerçekliğe bağlayan sayısız yoruma yakından bağlıdır.

nakkaş

Paylaş


Oy Ver

7

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi