Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - evet, özel istek üzerine özlem için ara verdiğimiz

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk

evet, özel istek üzerine özlem için ara verdiğimiz defne'nin yoluna geri dönüyoruz. hadi bakalım

kiralik aşk defne’nin yolu bölüm 17

(sinan, odasında çalışmaktadır, birden hızla kapı açılır, duvara çarpar, ömer içeriye dalar)
ömer: sinan, bana yardım etmen lazım kardeşim!

sinan (şaşkın başını kaldırır): ömer! hayırdır, ne oldu, neye yardım ediyorum? gel bir sakin, otur şöyle de anlat.

ömer: yok sinan, sakin makin olamam. ne sakini? acil bir şeyler yapmam lazım benim. (odada volta atmaya başlar). sen de bana yardım ediyorsun tamam mı? tek başıma halledemeyeceğim galiba bu sefer. hayır, yüzüme bile bakmıyor zalım.
amcam! tabi ya, necmi amcamı da çağıralım. o da anlar az buçuk bu mevzulardan

sinan: ömer, mevzunun ne olduğunu söylesen, ben de anlayıp anlamadığıma karar versem, necmi amcayı da öyle çağırsak diyorum hani…hem, bi tabanı yanık it gibi dolaşmayı keser misin odada, başım döndü…

ömer (durmaz, ama sinan’a bir bakış atıp voltasına devam eder): ne demek mevzu ne? ne olacak, defne işte…şimdi aşağıdan geliyorum, hiç iplemedi beni. beni yani iplikçi’yi…erol denen kart kazanova evlenme teklif etmiş defne’me. akşam babası ile tanıştıracakmış. sinan, oğlum kız elden gidiyor, kalksana niye hala oturuyorsun? bir şeyler yapmamız lazım.

sinan (meseleyi anlayınca yüzünün şekli değişir, biraz alaycı): zaten sen bir şeyler yaptığın için gidiyor olmasın kız elden?

ömer: sinan, bak saçmalamanın hiç sırası değil. odada önlem olsun diye cam çerçeve ne varsa kaldırdın , eyvallah, bir şey demedik. ama yemin ediyorum, kardeş, mardeş dinlemem, uzanır kafanı kırarım senin şimdi. hadi amcamı ara gelsin bir an önce.

sinan: ne diyim necmi bey’e?

ömer: acil durum de, 112 de, ömer kalpten gidiyor hemen gel de, kriz masası toplantısı yapıcaz de, de işte bir şeyler…

sinan: tamam, tamam arıyorum, sen sakin ol yeter . (telefonla konuştuğunu , ömer’in kendi kendine mırıldanarak dolanmaya devam ettiğini görürüz)

ömer(eliyle ensesini ovuşturur): neriman yengemi de mi çağırsak (sinan’a bakar, suratını görünce geri döner) olmaz tabi, niyeyse taktı bu ara defne’ye. önceleri evlenelim diye başımın etini yiyordu, şimdi adını andırmaz oldu. hayır,ben anlamıyorum ki…
bir kadın bakış açısına ihtiyacım var…

sinan: iııı, sude?
(ikisi de birbirine bakar, olmaz anlamında kafa sallar, ömer yürümeye, sinan kafasını kaşımaya devam eder)
ömer: sude’den yardım istesem, altıma fitili koyup ilk ateşe veren o olur…
sinan: yasemin de olmaz? ömer: olmaz
ömer (aniden durup, sinan’a döner): sinan, biz niye böyle abaza adamlar gibi olduk? niye etrafımızda bir tane aklı başında kadın arkadaşımız yok?

sinan (gülerek): yani..sen pek arkadaş olmazsın, ben de her arkadaş olduğum kadına aşık oluyorum…ondan herhalde.

ömer: doğru diyosun ama, gerçekten şimdi bir kadın bakış açısına ihtiyacım var. defne’nin inadını nasıl kıracağımı bulmam lazım. onu tanıyan biri…nihan’ı arasam, hemen satar beni defne’ye

sinan: gallo?
ömer: kes şunu sinan. bu odadan ikimizin de sağ çıkmasını istiyorsan bana espri yapmaya kalkma şimdi
sinan (ağzının içinden): pek espri yapmamıştım ama neyse…(sesini yükseltir) bunu söylemeyi bırak, düşündüğüme bile inanamıyorum ama koray’a ne dersin? defne’yi benden bile iyi tanır koray. eh, kimse kadın ruh halinden anlamadığını da söyleyemez.

ömer(durur, etrafına bakınır, sanki dolanıp durduğunun yeni farkına varmıştır, bi iç çekip koltuğa oturur): tamam, olur koray olur. en iyisi. erol’u da tanıyor, aralarında ne geçtiğini bilen tek kişi de o.
ben de iso’yu arayayım. son zamanlarda bana biraz kızgın gibi davranıyordu ama, defne için yardım eder sanırım.

sinan: neden acaba?
ömer: ne neden?
sinan: iso sana neden kızdı acaba?
ömer: çenesini sıvazlar. bilmem, sormadım…beni bilirsin, sormam pek. söyleyecek bir şeyi olan söyler neticede.
sinan: bilmez miyim? bak necmi amca yola çıktı bile, şimdi koray’ı arıyorum, yarım saate kalmaz toplanırız, oldu mu? sen de bir kahve falan iç, biraz kendine gel. bu şekilde kriz mriz yönetecek halin yok senin

ömer: doğru diyorsun… ben bir çıkıp hava alayım, yarım saat sonra toplantı odasında buluşalım tamam mı? kimse geç kalmasın sinan. çözelim bu meseleyi

sinan (kalkar, omzuna vurur) çözeriz kardeşim, çözeriz, sen merak etme. neleri çözmedik seninle. hem defne bu, sana deli gibi aşık olan, senin için her şeyi göze alan kızdan bahsediyoruz ne de olsa…

ömer: öyle de işte…galiba çok kırgın bana, hem de kızgın…
sinan: tamam, tamam, olumsuz düşünme. hadi çık sen, bize güven, hallederiz dostum
(ömer çıkar, sinan telefonun başına döner)

sahne 2: (toplantı odası, ömer masanın başında sabırsız bir şekilde bir eliyle tıkırdamaktadır, sinan ve iso bir tarafta, necmi amca bir tarafta oturur)
ömer: sinan, nerde kaldı bu koray?
sinan: şimdi gelir. sabah sabah arayıp, güzellik uykkusunu bozdum diye çok kızdı önce, ama yetiş gıybet var, kaçırma deyince hemen fırladı evden.
(kapı hızla açılır, koray girer, yüzünde yeşil bir maske, üzerinde pijamamsı kıyafetler vardır)

koray: ta ta…ben geldiiim.
evveet, bugün kimi çekiştiriyoruz? ay, çok heyecanlıyım vallahi, uzun zamandır böyle toplu bir gıybet seansına katılmamıştım. meraktan düşüp bayılıcam şimdi. ülke çapında bir gıybet olsa gerek, böyle toplandığımıza göre. ay isot bey, necmoş bey…aaa, ömüş hayatım, sen de mi burdasın, ne iş?

sinan: tövbe estağfirullah. koray bu ne hal. yüzüne ne oldu?
koray: ne varmış yüzümde, daha güzellik maskemi yeni yapmıştım. n’apsaydım, paracıklarım boşa mı gitseyi yani?

ömer: koray, otur şuraya. çok ciddi bir mevzu için toplandık. sana soru sorulana kadar cevap verme tamam mı? sinan, sen de şuna bir peçete, bir şey uzat, silsin yüzünü. iyice asabımız bozulmasın (koray havalı bir biçimde oturur, sinan’ın uzattığı mendili itekler)

necmi: hakkaten ömer, ne oluyor? evden nasıl çıktığımı bilemedim. hele sinan, “neriman hanım’a belli etmeyin deyince”…nöro bu hemen işkillendi, bir saat sorguladı, zor kaçtım.

ömer: anlatıcam amca, anlatıcam. herkese söylüyorum, konuştuklarımız aramızda kalacak, tamam mı koray?
koray:ay sen ne zaman benim laf taşıdığımı gördün, soğuk nevale.
iso: benden yana sıkıntı olmaz ömer, anlat.

ömer: aslında nasıl anlatacağımı da bilemiyorum. sinan, bir yardım etsen…
sinan: tabi… ben hemen mevzuyu özetliyim. şöyle; defne paris’ten döndü, ama ömer’e haber vermeden. erol defne’ye evlenme teklif etmiş, defne düşünücem demiş; çünkü anladığımız kadarıyla malum sebeplerden ötürü ömer’e çok kızgınmış. şimdi de ömer’e hiç pas vermiyormuş. biz de bu sorunu çözmek ve ömer’in defne’nin kalbini yeniden kazanmasında yardımcı olacak bir plan yapmak üzere buradayız sanırım. atladığım bir şey var mı ömer’cim?
ömer (hafif sinirlenmiş gibi): sağol sinan, sağol. eksiği yok fazlası var.

necmi:malum sebepler derken?
koray: ay plan mı dediniz, en sevdiğim?
iso: defne’nin kalbini tekrar kaybetmek istediğini kim söylüyor ki?

ömer (ellerini havaya kaldırır): bi susun, teker teker konuşsun herkes. böyle olmaz. (amcasına döner) malum sebep, fikret işte. biraz ihmal ettim defne’yi bu yoğunlukta, o da yanlış anladı herhalde.

necmi: hımmm, demek defne yanlış anladı. ya fikret, onun doğrusunu anladığından emin misin?
ömer: amca, şimdi sırası değil, onu ayrıca halledicem ben. her ne anladıysa, anladığının hiçbir zaman olmayacağını bilmesi lazımdı.

iso: bak, ömer, sana kardeşim dedim, bağrıma bastım. ama bu ilişkinin başından beri defo’mun neler çektiğini, ne acılar yaşadığını hepinizden daha iyi biliyorum ben. paris’ten her aradığında senin hala gitmediğin için nasıl üzüldüğünü, kimseye belli etmeden nasıl içine atmaya çalıştığını da biliyorum. bu arada erol tamay’ın onun için yaptıklarını da…
bana bir söyler misin, neden sana yardım edeyim şimdi?

ömer (elleri ile yüzünü kapatır, bir-iki saniye durur, sonra açar, iso’ya bakar): sen defne’yi burdaki herkesten iyi tanıyorsun iso. benden de iyi.
söylesene, sence gerçekten defne beni sevmekten vaz geçebilir mi, başkasıyla mutlu olabilir mi?
ben onsuz olamayacağımı biliyorum, ama yaptığım hataların da farkındayım. belki ne yaparsam yapayım defne hep bana güvenir, hep yanımda olur, hep elimi tutar diye düşündüğümden. söylesene şimdi, yanıldım mı? kopabilir mi benden?
iso (kollarını göğsünde kavuşturur, uzun uzun ömer’ bakar, sonra başını sallar). hayır, yanılmadın. defne ömründe sadece bir kez sevebilecek bir kız. belki başkasıyla evlenebilir ama seni asla unutmaz.
ömer: o zaman, yardım et bana. sonra ikimizin de çok pişman olmaması için ona engel olmam lazım
iso: tamam kardeşim, ben varım, beni de yaz.

koray (el çırpar): ben de ben de, şimdi sıra bende. plan yapıcaz dedi sinoş duydum
ömer: evet koray, bir plan yapmamız lazım. bu durumun altından tek başıma kalkabileceğimi sanmıyorum. itiraf etmekden hoşlanmasam da hepinizin yardımına ihtiyacım var.

koray: hayatım o zaman ilk önce bu operasyona bir isim bulmamız lazım. bütün gizli operasyonarın bir adı olur. olmazsa olmazı yani bu işin. bir de aramızda şifreli konuşmak için bir paralo bulmamız lazım.

ömer: bulalım koray, bulalım. plan olsun da adı eksk olmasın.

koray:ay geldi… vallahi benim aklıma geldi. operasyonumuzun adı “koalayla mirket, kahrolsun fikret” operasyonu olsun. ay, çok romantik! kuru kıza sırf bunu söylesek koşar boynuna atlar.
haaa, ömeerr, aslında gizli operasyon deyince bu iş nöro’mun uzmanlık alanı. onu da çağırsak ya. bizim bütün operasyonlarımızı o planlar yönetir. mesela şirkete sizi kapattığımızda her şeyi o planlamıştı, dakkası dakkasına…

ömer: o iş, yengemle senin işin miydi?
koray: ay ne dedim ben şimdi, yine tutamadım şu dilimi…evet hayatım ne var, bizim işimizdi. vuslat olsun dedik ama siz yine el elde, baş başta çıktınız ofisten…

ömer: hey allahım. bunun hesabını daha sonra sorucam sizden.
bu meseleye gelince yengemi karıştıramayız. nedense defne’ye cephe almış durumda.

necmi: ömer, aslında, o kadar basit değil durum
ömer: nasıl değil amca, görmüyor musun, her fırsatta söylediklerini.

necmi: bak ömer, neriman yengen biraz delidir, çokça bencildir, esereklidir falan ama, sırası geldi mi seni benden çok düşünür. o senin defne’yi ne kadar çok sevdiğini bilmiyor ki. baksana defne bile bilmiyor. kimseye bir şey anlatmazsın sen…
yengen farklılıklarınıza takmış durumda, babamın etkileri hep bunlar. defne’nin senin için gelip geçici bir heves olduğunu, uzun vadede mutlu olamayacağınızı düşünüyor. senin de abim gibi acı çekmenden korkuyor bir nevi.
hem koray haklı. işin içinde bir plan olacaksa, o iş nerimansız olmaz.

ömer (düşünceli) yardım eder mi diyorsun yani?
necmi: anlatırsan eder.
ömer: tamam, ben bir yengemle konuşurum o zaman.

koray (heyecanla bağırır): kaçırıcaz…
ömer: neyi kaçırıcaz koray, aklımızı mı? onu zaten kaçırdık
koray: saçmalama ömer, kuru kızı kaçırıcaz ayol.
kaçırıp, ikinizi baş başa bir yere götürücez, artık bu sefer de eline yüzüne bulaştırmadan meseleyi halledip, kızı ikna etmek de senin baklavalara kalmış hayatım.

(hepsi birden, konuşmaya başlar) kaçırmak mı, fena fikir değil aslında. yani defne seninle hiç konuşmuyorsa…evet, evet. yok ya, kaçırmak bilemedim şimdi bi...

ömer: bi dakka, bir dakka. siz ciddi misiniz?
(hepsi birden): eveeet.
sinan: kardeşim bence çok mantıklı bir fikir. koray’dan çıkmış olmasına rağmen…bunu düşünelim derim ben.

ömer (biraz durur) : iyi de nereye kaçrıcaz, nasıl kaçırıcaz?
sinan: dağ evi?
iso: orası olmaz, ordan daha önce kaçtı defne, ben almıştım. civarı biliyor, sana kızarsa tutamazsın orda.
ömer: sen mi almıştın? bugün de ne kadar aydınlatıcı bir gün oldu böyle. önce koray, sonra sen. amca, sinan, sizin paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

sinan, necmi: yok canım. ne olcak k? aman ömer. paranoyaklaşma şimdi, bla, bla…

koray: yaylaya kaçıralım hayatım.
ömer: ne yaylası
koray: ayder yaylası…ay ne biliyim ben ne yaylası. her şeyi ben mi düşünücem? gerçi hiiçbirinizde o kapasite yok ama…
şöyle medeniyetten uzak bir yer bulmak lazım. elektrik, su falan da olmasın, soğuk olsun. sen de yıllardır çektiğin küreklerin bir hakkını ver. şöyle bir soyun dökün, iki odun kır, sonra da kızın belini kır. hı, hı hı.

ömer: koray!
koray: tamam canım kırma sen bişeycikler. zaten el kadar kız, iki dokunsan hık diye gidiverir oralarda…
ömer: koray, keser misin artık.
iso: ayıp oluyor ama koray bey!
koray: ay pardon isot bey’ciğim, ben sizi unuttum.

ömer: aslında ıssız bir yer, bir yayla evi falan hiç de fena fikir değil. amca?
necmi: valla, bana da olur gibi geldi ömer. bence deneyelim

ömer: peki, tamam o zaman. şöyle yapıyoruz. ben yengemle konuşmaya gidiyorum. planın bundan sonraki detayları için ona güvenmek zorundayız anlaşılan.
amca sen bir yer bulabilir misin? senin turizmci arkadaşların falan vardı. koray’ın dediği kadar ilkel olmasa da gözden uzak bir yer falan fena olmaz
necmi: tamam, ömer o iş bende.
ömer: sinan, sen de yasemin’in ağzını ara. defne’nin dakika dakika planlarını bilmemiz lazım. iso, sen de evdekilere uyduracak bir şeyler bul. kaçırma konusunda, sana iş düşecek sanırım. defne benimle bir yere gelmez, yardımın gerekecek.
koray sana gelince…

koray: buldum hayatım, onu da buldum.
ömer: neyi buldun koray? daha bir şey söylemedim ki!
koray: parolayı tabi ki, neyi olacak, sen hiç beni dinlemiyorsun ömüş
ömer: tamam koray, neymiş parola?
koray: obama
ömer: haaa, obama da nerden çıktı şimdi?
koray: içimden geldi hayatım. önce putin diyecektim ama hiç sevmiyorum o mendeburu. obama daha bir sempatik, hem çok da fotojenik.
ömer: tamam koray’cım. parolamız obama olsun. seni mi kırıcam.
şimdi senin gizli görevin de, erol’a kene gibi yapışıp adım adım onu takip etmek, planlarından bizi haberdar etmek olur mu?
koray: ayyy, tam benlik. (birden koray’ı siyahlar içinde , cia ajanı gibi gözünde bir gözlük kulağında mikrofon, ellerini kavuşturmuş görürüz) ben hazırrıııım. tutmayın beni. hadi ömüş’cüm parolayı unutma sakın. obama!
ömer: obama koray’cım obama, hadi güle güle.
hadi biz de dağılalım. öğleden sonra tekrar buluşuruz.
end of episode 17

Paylaş


Oy Ver

Gün içinde sadece bir kez puan verebilirsiniz!

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi