Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - gamze sabah yazmıştım bir tane, bugün çok sulandırmayayım

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk

gamze sabah yazmıştım bir tane, bugün çok sulandırmayayım buraları demiştim. sağolsun hacer, eğlenceye daldık unuttuk.

ama korkmayın hem hem bölüm yazarım, hem hacer'e yetişirim.
hazır hacer yemeğe dalmışken fırsat bu fırsat


kiralik aşk defne’nin yolu bölüm 8

(defne passionis’de ömer’in odasındadır)
defne: işte böyle ömer… yani gitmem gerekiyormuş, yasemin hanım da öyle dedi. cherie için çok önemliymiş, tabi benim için de. bu iş şirketin kurtuluşu olabilirmiş, bir de şu yatırımcısından kurtulmasını mı sağlayabilirmiş ne, ama orasını anlamadım, hangi yatırımcı dedim, cevap vermedi. erol bey, orda bazı tasarım atölyelerine katılabileceğimi söyledi, beni tanıştırmak istediği bazı modacılar da varmış. defilelere ve davetlere gidecekmişiz, sokakları arşınlayacakmışız, ne bileyim. kardeşi var bir de engin, paris şubelerini o yönetecekmiş, o da çok yetenekli miymiş neymiş.

ömer (ağzının içinden konuşur): hah, hah! bir engin’imiz ekskti

defne (duymaz, devam etmektedir) bilmiyorum, çok kafam karıştı. daha evdekilere, nihan’a iso’ya falan da söylemedim. hem ben senden nasıl ayrı kalırım ki o kadar süre?

ömer: ne kadar süre?

defne: hı?

ömer: ne kadar diyorum defne, ne kadar süre kalman gerekiyormuş paris’te?

defne: şey tam olarak emin değilim. bir-iki ay olabilir dedi erol bey.

ömer (sinirlenmiş ama belli etmemeye çalışır bir havada): kendisi de o kadar kalacak mı, hani türkiye’de işin başına geçtiydi bu adam?

defne: yok, yoook. o sürekli kalmayacak. önce bir hafta kalacakmış, zaten kardeşine işleri devretmesi gerekiyormuş, ondan sonra da bir-iki ay sürekli gidip gelecekmiş, işte hem kardeşinin oryantasyonu hem de benim çalışmalarımı gözetecekmiş. aaa, özel uçağı mı var ki adamın, nasıl gidip gelecek sürekli acaba? neyse, sen ne diyorsun ömer? kızdın mı? kızdıysan söyle n’olur. gitme dersen gitmem bak. ben sabahtan akşama kadar bile özlüyorum seni, nasıl dayanırım o kadar zaman, offf. kariyer sahibi olmak ne zor şeymiş be kızım defne? bazen manu’daki günlerimi özlemiyor değilim hani.

ömer (defne’nin şaşkınlığı ve bocalamasından biraz eğlenmiş gibidir): saçmalama defne, neden kızayım sana? tamam erol tamay’dan hoşlanmadığımı biliyorsun ama biz de iş yapıyoruz adamla, sana yapma demem adil olur mu? üstelik gerçekten çok iyi bir fırsat senin için.
(ayağa kalkıp defne’nin yanına gelir, koltuğun kenarına oturur, saçıyla oynamaya başlar) hem belki bizim için de değişiklik olur

defne: değişiklik…? nasıl değişiklik? git diyorsun yani…özlemem diyorsun. sıkıldın sen benden, sıkıldıysan söyleseydin, nasıl yaaa?

ömer (gülerek) öyle değil defne, senden sıkılmak da ne demek? bak, bir süredir iş yüzünden sürekli stres altındayım, hazır biraz toparlanmışken ben de kendime izin verebilirim bir süre. biraz tatil yapıcam derim, hem sana da tatil sözüm vardı değil mi? ilk hafta ben de gelirim sizinle paris’e, gündüz sen çalışırken ben de kendim için biraz paris havası koklarım, sonra akşamları da beraber gezeriz. her şeyden, herkesten uzaklaşmak iyi gelir bize. ne bileyim, yapacak ilginç şeyler buluruz belki (defne’nin dudağına küçük bir öpücük kondurur) hatta, düşündüm de, haftasonları da gelebilirim sonrasında. beni ne kadar özlediğini gösterirsin sen de bana. ne dersin?

defne (heyecanla ayağa kalkmış ömer’e sarılmıştır bu esnada): gelir misin gerçekten? gelir misin, benim için? inanamıyorum…ömer, bu çok güzel, benim rüyamda bile göremeyeceğim kadar güzel olur. tabi sırf tatil olsa, hiç iş olmasa daha güzel olurdu ama, ayyy düşünemiyorum bile. sen ne kadar güzel bir insansın ya, sana hayran olduğumu söylemiş miydim?

ömer (sıkıca sarılır): söylemiştin defne, ama istediğin sıklıkta tekrar edebilirsin. nedense egoma çok iyi geliyor bu söz, yakında şişip patlayacağım sayende. (yüzüne bakar) defne, ben sana asla engel olmam. sana güveniyorum, seninle birlikte olmak istiyorum, önünde ya da arkanda değil, yanında…

defne: sağol ömer, çok teşekkür ederim. sayende bir rüyada gibi hissediyorum kendimi. (birden geri çekilir.) allaaah, ben ne yapıcam şimdi, bir sürü hazırlık yapmam lazım. ne götürmem lazım acaba yanımda? önce yasemin hanım’la konuşayım, planları kesinleştirelim. ha, o da gelecekmiş, ara sıra paris’e. ay, nihan’ı da aramam lazım ömer, çıldırır şimdi. iso da var, çok sevinir benim için. yaaa, ekmek arası üzülür ama şimdi. ananeme ne diycem, off, en zoru o. gerçi erol bey ben konuşurum dedi onunla ama.

ömer: saçmalama defne, gerekirse birlikte konuşuruz ailenle. şu adamı karıştırma bu meseleye.

defne: tamam, haklısın, tamam, birlikte konuşuruz o zaman. ben bir an önce hazırlıklara başlamam lazım. hadi görüşürüz aşkım (ömer’i öper ve cevap vermesine fırsat vermeden çıkmak için kapıyı açar, tam o sırada korayla karşılaşır ve çarpışırlar)

koray: ayyy, sakar şey. ezdin beni

defne: ben sizi nası eziyim koray bey, siz beni ezdiniz asıl.

koray: sus, cevap verme bana. nereye koşuyosun böyle?

defne (gülerek): paris’e koray bey, paris’e (koray’a da sarılıp yanağından öper), kolunun altından geçip kaçarak çıkar

koray: (arkasından bağırır) dur kız, ne paris’i , dur dedim sana, ay ne oluyor burda?

ömer (içerden seslenir) ne vardı koray?

koray: ne, ne vardı ömüş?

ömer: niye geldin diyorum?

koray: sen söyle, niye geldim ömüş? hem bu kuru kız nereye gidiyor? paris dedi, paris’e mi gidiyor, niye gidiyor, ne zaman gidiyor, birlikte mi gideceksiniz yoksa, ay yoksa orda gizlice evlenecek msiniz? allah’ım, ne büyük acılar, nikahınıza beni çağırmayavak mısınız yoksa? nörooom, duy sesimi nörom, sen besle büyüt, bu nankör yeğenin sana bir anlı şanlı sosyete düğününü çok görüp, paris’te sefiller gibi konsoslosluk kapsılarında nikah kıysın. ay, ben fenalaşıyorum… kim çekicek o nikahın fotolarını, kim? bunu da mı çok gördün bana, bunu da mı yapacaktın? yazıklar olsun sana ömüş…

ömer (bağırır) koray bi sus!

koray: (korkmuş gibi yapar) bağırma bana, bana bağıramazsın sen.

ömer: tamam, bağırmıyorum, otur şuraya. defne iş için gidiyor paris’e, erol tamay’la birlikte

koray: erol mu, benim akrep erol’umla mı? ay, bu kuru kızın onunla ne işi olurmuş

ömer: sen tanıyor musun erol’u?

koray: ne demek tanıyor musun? çocukluk arkadaşım o benim. 25 yıl sonra kavuştuk birbirimize. en ağır kankim, içtiğimiz su ayrı gitmez.

ömer: tamam koray, bu çok güzel oldu aslında. gerçi benim aklımda başka bir şey vardı ama bu daha güzel oldu. dinle bak şimdi….

end of episode 8 
şaka bir tarafa black, bu dizide vuslat olsa tam da öyle bir sahne beklerim hani

Paylaş


Oy Ver

7

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi