Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - günaydın ka perileri, hepiniz heyecanla akşamı

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk

günaydın ka perileri, hepiniz heyecanla akşamı bekliyorsunuz. kafanızda deli sorular, tahminler, umutlar, korkular eminim benim gibi. son gün daha yavaş geçiyor sanki. belki bu saatleri geçirmenizi kolaylaştırır diye umut ederek defne'nin yolunda 7. bölümü buraya bakıp kaçıyorum. güzel bir gün olması dileğiyle

kiralik aşk defne’nin yolu: bölüm 7

(1. sahne: erol tamay’ın evinin bodrumundaki spor salonunda başlar. kendisi üzerinde şortu ile kum torbası karşısında kick box çalışmaktadır. fonda çalan müziğe karar veremedim, seyirciyi bu konuda da kendi hayal gücü ile baş başa bırakıyorum, beş dakika kadar bu sahnenin keyfini çıkartırız. öhöm. neyse, içeriye erol’un yardımcısı olabileceğini tahmin ettiğimiz genç bir adam girer)
y: erol bey, telefonunuz var efendim, önemli bir konu olduğunu söylediler.

erol (durur eldivenlerini çıkarır, yardımcısına işaret eder, yardımcısı ona bir havlu uzatır, boynuna atar ve telefona uzanır) :
-alo!
-ah, yasemin hanım, ne demek, ne rahatsızlığı, güzel bir kadının beni rahatsız edeceği gün daha henüz gelmedi.
-öyle mi, işte bu çok güzel bir haber. size güvenebileceğimi biliyordum. beraber çok güzel şeyler yapacağımıza eminim.
- evet, tabi. ben sözleşmeyi hemen size gönderiyorum, avukatlarınızla inceleyin. bugün öğle yemeğinde de bunu kutlayalım. defne’yi de bekliyorum. kendisiyle yapmamız gereken planlar var.
-olur, anlaştık. görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
(telefonu asistanına uzatır, yüzünde muzaffer bir gülümsemeyle kum torbasına bakar, arkasını döner ve uzaklaşır)

(2. sahne: çok şık bir restoranda yuvarlak bir masada erol tamay’ı yanında kendisinden 10 yaş kadar genç bir adamla otururken görürüz. genç adam, erol’a ikizi kadar benzemektedir, en belirgin farkları gözlerinin mavi değil koyu yeşil olmasıdır. yüzünde çok sıkıntılı bir ifade vardır)

engin: abi, emin misin, benim içim hiç rahat değil, başka bir yol bulmak için hala zamanımız var.

erol (sinirli): hangi zaman engin? ihtiyar kurdu duydun, iki ayım olduğunu söyledi. bu konuda şaka yapmadığını bilecek kadar tanıyorsun sen de babamı. yıllardır yaptığı baskılara aldırmadım ama bu sefer durum farklı. ben bu şirkete hayatımı verdim, şimdi kuzenimiz olacak o serserinin eline geçmesine izin vereceğimi mi düşünüyorsun. ne gerekirse yapacağım, daha fazla tartışmak istemiyorum.

engin: biliyorum, biliyorum…babam bu sefer çok ciddi. benim de aklıma başka bir şey gelmiyor aslında. peki, neden tanıdığın kadınlardan biri değil de, daha dün tanıştığın bu kız?

erol (yüzü yumuşamıştır): bilmiyorum, çok değişik bir havası var bu kızın. uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir kadın olmadı (ciddileşir). gerçi bunun önemi yok, tanıdığım bir kadın olsa sonra kendisinden kurtulmam çok daha zor olur. benim sadece bir yıla ihtiyacım var.

engin (dikkatle abisini yüzüne bakmaktadır): biraz bahsetsene, nasıl biri, ikna edebileceğini düşünüyor musun?

erol (gülerek): sen bir milyon dolara hayır diyecek bir kadın gördün mü daha ömründe? (göz kırparak) gerçi meseleyi buna gerek kalmadan halledeceğimden hiç şüphem yok, hala ikna kabiliyetime güveniyorum. defne, bu iş için ideal aslında. yanında çok sıkılacağımı sanmıyorum. gerçekten çok yetenekli, sen de birazdan göreceksin çok da güzel. biraz çocuksu ve şaşkın bir havası var, utangaç, ürkek ama yine de güçlü…

engin (ilk defa gülümser): ne çabuk analiz ettin kızı?

erol (o da gülümseyerek cevap verir): beni bilirsin…

(o sırada yasemin ve defne restorandan içeri girerler, etraflarına bakınırlar, engin ve erol onları görmüş ayağa kalkmışlardır, yasemin de onları görür ve masaya doğru ilerlerler)

erol (yasemin’in elini öper) : hoş geldiniz! sizi kardeşimle tanıştırayım. yasemin hanım, kardeşim engin, engin işte yeni projemizin muhteşem ortağı. nasıl sana bahsettiğim kadar var değil mi?

engin (yüzünde donuk bir ifadeyle yasemin’in elini sıkar, ama gözü defne’dedir)

(bu esnada erol, defne’nin ellerini ellerinin arasına almış, gülümsemektedir): merhaba su perisi. seni görmek ne güzel.

defne (sıkılmıştır, elini çeker): erol bey!

erol: gel tatlım, sen de kardeşimle tanış. engin bu küçük hanım da sana anlatmakla bitiremediğim genç dahimiz. birlikte yeni ufuklara yelken açacağımız perimiz. (engin ve defne tokalaşırlar, herkes masaya oturur, konuşmalar başlar, fonda hafif bir müzik vardır, zaman geçer)

erol:yasemin, sana daha önce de bahsettiğim gibi fransa’daki temsilcimiz engin. kendisi yarın paris’e uçuyor. bundan sonra yakın işbirliği içinde olacağınız için gitmeden tanışmanızı istedim. projeyi bizzat ben yöneteceğim ama engin’in de çok büyük katkıları olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. (şakalaşır gibi) itiraf etmekten hoşlanmasam da, annemin sanatsal yeteneğinin yegane genetik mirasçısı engin’dir ailemizde. kendisinin fikirlerine çok değer veririm.

yasemin: herkes gibi ben de annenizin hayranıydım, aramızdan bu kadar erken ayrılmış olması bütün sanat camiası için büyük bir kayıp tabi. kimsenin onun yerini dolduracağını düşünemem, ama engin’de onun yeteneğinin bir parçası bile varsa son derece şanslıyız demektir.

erol: evet her neyse. (defne’ye dönerek) defne, biz de gelecek hafta gidiyoruz paris’e. bir hafta engin’in yerleşmesi ve ortama alışması için yeterli. ondan sonra hızlı bir başlangıç yapmamız lazım.

yasemin: bir hafta sonra mı?
defne (heyecanla, yüksek sesle bağırır): paris’e mi, ben mi?

erol (defne’yle konuşurken görmeye alıştığımız yumuşak bir ifade vardır artık yüzünde, bir dudağı yukarı doğru kıvrılmış yarım bir gülümseme, gözlerinde eğlendiğini belli eden bir bakış. bu bakışa bundan sonra 1 no’lu bakış diyoruz): sen tabi, tasarımcımız sen değil misin? paris’i görmeden, havasını solumadan, paris için çizmen mümkün mü?

defne (yerinde duramaz bir havadadır): ben , şey yani tabi, bunu düşünmemiştim. paris’e gitmek…(birden durgunlaşır, sessizleşir) ama ben sizinle paris’e gidemem, olmaz yani.

erol (çok şaşırmış gibi bakar): o neden?

defne (birden makineli gibi konuşmaya başlar): ananem…tabi ananem var mesela, siz benim ananemi bilmiyorsunuz. bakkala gitsem arkamdan telefon eder, bir akşam nihan’da kalacak olsam ahret sualleri sorar, hem sonra ekmek arası da var, onu da bırakamam, olmaz yani şimdi olmaz, yok mümkün değil, olsa iyi olurdu ama, yok yok kesin olmaz

erol (arada defne’nin lafını kesmeye çalışır): sorun anneannense ben konuşurum kendisiyle.

defne (duymadan devam etmektedir) ayy, ben ne derim şimdi ona? nasıl açıklarım, hayatta olmaz. izin vermez, zaten sinir oldu size

erol: defne kimsen bahsediyorsun sen?

defne (şaşkınlıkla): sizden uzak durmamı da söyledi, hayatta izin vermez ömer (birden ne söylediğini fark eder, panikle) ayy, ben ne dedim şimdi?

yasemin: ömer mi izin vermez?

erol (sakinleşir, arkasına yaslanır): demek mesele ömer. hani, şu yüzüğünü takmayı her gün unuttuğun nişanlın?

yasemin(iyice ambale olmuştur, bir defne’ye bir erol’a bakmaktadır): nişanlısı mı?

defne: yok ben öyle demek istemedim, ne demek istediğimi de bilmiyorum da…

erol (tekrar uzanıp defne’nin ellerini tutar, dikkatle yüzüne bakar): defne! ben sana hayatının fırsatını altın bir tepside sunuyorum. bunun kariyerin için ne demek olduğunun farkında mısın acaba? paris diyorum, uluslar arası bir modacı olacaksın diyorum. fransız kadını için çizeceksin diyorum, türkiye’den önce paris’te defile yapacağız diyorum, bunları anladığından emin misin? paris’e gitmeden, tanımadan mı yapacaksın bunları?

defne (şaşkın bir erol’un yüzüne bir ellerine bakar, ellerini çekmeye çalışır ama erol bırakmaz): erol bey anlıyorum, tabi haklısınız, ben bu kadar büyük bir hayali kafamda canlandırmakta hala zorlanıyorum ama bilmiyorum…

erol: şimdi bana ömer’in, senin için bu kadar büyük bir fırsatı geri çevirmeni isteyeceğini mi söylüyorsun. ömer iplikçi gibi bir adamın bu kadar bencil bir insan olduğunu mu düşünmemi istiyorsun?

defne: yok, ne münasebet. ömer asla bencil biri değildir. hem benim başarılı olmamı benden çok ister o. beni tasarım konusunda o cesaretlendirdi, o başlattı, o eğitti, sonra kursa gönderdi, ne öğrendiysem ondan öğrendim ben... bana asla engel olmak istemez.

erol (defne’nin ellerini bırakıp, arkasına yaslanır) o zaman sorun ne?

yasemin (araya girer): ben bir sorun olduğunu düşünmüyorum erol. defne çok heyecanlandı birden, heyecanlıyken böyle daldan dala atlar. bu projenin onun için ve cherie için ne demek olduğunu daha tam olarak canlandıramadı kafasında.

engin (konuşmanın başından beri sessizce dinlemekte, gözlerini defne’den ayırmamaktadır, söze karışır): bence defne’ye bu fikirleri sindirmesi için biraz vakit verelim derim abi. su perimizi korkutup kaçırmak istemeyiz değil mi? kendisi için neyin doğru olduğunu anlayacağından hiç şüphem yok benim.

(erol hafif sinirlenmiş bir bakış atar engine’e, defne ise biraz rahatlamış, minnettar bir şekilde hafifçe gülümser): ben…evet, haklısınız.

erol: tamam, defne, aslında üzerinde düşünülecek pek fazla bir konu yok. ben seyahat planımızı yapıp, sana bilgi veririm. aklına takıldığın, sormak istediğin, seni endişelendiren her hangi bir şey olursa, en ufak bir şey de olsa, beni 24 saat arayabilirsin, konuşuruz. kimsenin sana engel olmasına izin verme defne, benim vermeye niyetim yok. (göz kırpar) ananen, nihan ve ekmek arası mıydı, kim olduğunu bilmiyorum ama , ikna edilmeleri gereken başka birileri varsa, onları da bana bırak. (güler) dayanılmaz cazibemi hala kaybetmediğimi ümit edelim. (ciddileşir) istersen ömer’le de konuşurum, içini rahatlatacaksa…

defne: ay, yok, aman siz konuşmayın, lütfen. ben hallederim.

erol: güzel, o zaman tekrar kadeh kaldıralım mı? (defne’ye bakar) uzun soluklu ve heyecan verici bir birlikteliğe diyorum…

end of episode 7

Paylaş


Oy Ver

7

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi