Kiralık Aşk - efendim ben de reyting kaygılarıyla sabahki senaryomun

Kiralık Aşk

efendim ben de reyting kaygılarıyla sabahki senaryomun tekrarını yayınlamaya karar verdim. saatinde seyredemeyenler için, bırakalım fragmana şerh yazmayı, gülelim eğlenelim, gafillere inat.

haydi eller havaya:


defne cherrie’deki odasında, elinde tablet dikkatle bir şeylere bakmakta ve not almaktadır. yasemin girer:
y: defne, ne yapıyorsun?

d: defne dalgın, başını kaldırmadan cevap verir kek tarifi bakıyorum.

y: (ses yükselir) kek tarifi mi?

d: (yasemin olduğunu yeni fark etmiştir, panikle kafasını kaldırır). kek mi dedim, yok kek değil erkek.

y: defne ne saçmalıyorsun sen? erkek tarifi mi bakıyorsun?

d: ay yok erkek modası diyorum. amaan, yasemin hanım aslında kek tarifi bakıyorum da aklıma da gelmişken biz erkek ayakkabısı işine mi girsek?

y: defne , gerçekten anlamıyorum. kek tarifi ile erkek ayakkabısının ne alakası var?

d: ya, şimdi yasemin hanım ben aylardır ömer’e “sana limonlu kek yapıyım zihnin açılsın, iyi gelsin” falan gibi imalarda bulunuyorum anlamazlıktan geliyor. ne dersiniz, acaba limonlu kek mi sevmiyor? cevizli, çaylı, tarçınlı, havuçlu falan değişik tarifler mi baksam ne dersiniz? hangisi bünyeye iyi gelir, hayır bunu ananemede soramıyorum, hık diye gider kadıncağız. ya da en iyisi ıslak kek, evet evet, ıslak kek. siz ne dersiniz, siz anlarsınız valla bu işlerden , ıslak kek tarifi var mı sizde?

y: defne, kes artık saçmalamayı, benim ne işim olur kekle, börekle. bu formu nasıl koruduğumu sanıyorsun?

d: hafif gülümser, hııı, bu formu nasıl koruyorsunuz hakkaten?

y: iyice karıştırdın kafamı, erkek ayakkabısı diyordun, nerden geldi aklına?

d: ömer’in , pardon ömer bey’in ayakkabıları ne kadar güzel değil mi, ayakları biraz büyük ama olsun, her şekil hayranım kendisine…

y: defneee, çıldırtma beni.

d: pardon, yasemin hanım, daldım bir an. ama aklıma şöyle bir şey geldi. şimdi ben çiziyorum, çiziyorum, ama malum, passionis’le yaptığımız iş dışında sinek avlıyoruz. onlardan önce biz batıcaz. acaba onların girmediği bir alana girsek, değişik bir şeyler mi denesek? yani erkek ayakkabısından başlarız, sonra nihan geçen şey diyordu, siz niye erkek iç çamaşırı çizmiyorsunuz diyordu, yani öyle ayaktan başlayıp yukarı doğru çıkarız diye düşündüm. ayhh, sıcak mı oldu burası, ne oldu, ya ben bir süredir böyle bir tuhafım, için için yanıyorum sanki, bu yaşta menapoz olmaz di mi yasemin hanım?

y: (yasemin biraz dalgın) erkek ayakkabısı mı, bunu hiç düşünmemiştim. biz bir kadın şirketiyiz diye yola çıktık, bilmem ki nasıl olur?

d: niye olmasın ya? erkekler kadın ruhundan anlayıp kadın ayakkabısı çizebiliyorsa, biz de erkek ruhundan anladığımızı söyler erkek ayakkabısı çizeriz. (sesi alçalır, üzgün devam eder).gerçi ben erkek ruhundan pek anlamıyorum galiba. ömer’i bir türlü anlayamadım mesela. ne yaptıysam olmadı, ıslak kek işe yarar mı acaba, bir de nihan’a sorayım, gerçi o abime patatesli börek yapıyordu. (tekrar kafasını kaldırır.) siz anlarsınız ama erkek ruhundan, yani siz tarif edersiniz ben çizerim mesela…

y: defne, tamam, geri al, topla gel. bu fikir hoşuma gitti benim. sude’yle de konuşalım bir, ne de olsa konsept danışmanımız.

d: olur konuşalım, konuşalım tabi. konuşmakta fayda var, insanlar konuşa konuşa anlaşır di mi? mesela hayvanlar öyle değil, gerçi konuşan hayvanlar var ama onlarınki ezberledikleri sesleri çıkarmak şeklinde galiba. offf, biz niye ömer’le hiç konuşamıyoruz, hiçbir derdini anlatmıyor ki bana. dört dönüyorum etrafında, yapmadığım şebeklik kalmadı, allah’ım ne zormuş bu aşk meşk işleri, kafayı yiycem.

y: tamam defne tamam. ömer’in yanına taşınmak sana iyi gelmemiş belli, devreler iyice yanmış bir an önce evine dön derim ben. ben de gidip sude’yi bulayım. bugün de hiç görünmedi, bir iki gündür gözlerinde tuhaf bir bakış var ama dur bakalım…