Bilgisayar Versiyonunu Kullan!

Kiralık Aşk - 23. bölüme kadar izlediğimiz defne ile ömer arada

Kiralık Aşk
Kiralık Aşk
hatice
Bayan
türkiye
15/10/1981 (44)

23. bölüme kadar izlediğimiz defne ile ömer arada ayrılıklar da olsa, bizleri her bölüm güldürmeyi başarmışlardı. yaşadıkları hep aşka dairdi. her aşık insan gibi duygularını keşfetmeleri, karşısındakini sorgulamaları, emin olduktan sonra adım atma arzuları, kıskançlık, utangaçlık gibi sonu olmayan bir listeydi önlerindeki. defne’nin sırtında yer alan bir oyun yükü, aralarında doğru düzgün konuşmamaları, birbirlerini yeterince tanımamaları ve defne’nin yaptığı son bir hatayla o bankta oturan iki insan haline getirdi. ve onlar ömer’in ‘ben eminim’ dediği noktada başlattığı ilişkiyi yine ömer’in ‘güvenmiyorum’ demesiyle bitirmişlerdi.

ayrılma nedenleri bile aslında ne kadar gerçekti. dizi tarihinde gördüğüm en modern ayrılıktı. ne aldatma, ne yanlış anlama hiçbir şey yoktu. sadece filmlerde rastladığımız o anlamsız, her izlediğimizde küfür ettiren ayrılıklardan biri değildi. iki olgun insan oturmuş, ‘biri bana sorgusuz sualsiz güven’ demiş, diğerine de ‘güvenmiyorum’ diyerek kalkıp gitmişti. aynen en yakın arkadaşınızın sevgilisinden ayrılması gibiydi... o an bile eminim her birimiz aralarındaki konuşmadan kendimize dair bir şeyler bulmuştuk. birbirleri için atan iki kalbin arasına mesafeler girmişti.

mevlana der ki; “her şey üstüne üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme, işte orası kaderinin değişeceği noktadır.”

defne de savaşçı ruhuyla vazgeçmemişti. arka arkaya onun durumundaki her kızın yapabileceği hatalarla ömer’in kendisini terk etmesine neden olmuş, bunun acısını çekmesine rağmen cherie’deki iş teklifini kabul ederek yeniden hayatına başlama kararı almıştı. çünkü o daha ilk bölümden itibaren bize savaşçı bir karakter olarak yansıtılmıştı. oyun yüzünden yaşadıkları karakterinden ödün vermesine neden olmuştu. kaderini değiştirmek ve büyümek istiyordu.

'sil baştan' dedik, ardından da ‘kiralık aşk yeni başlıyor’. bu aslında ekip tarafından alınan bir riskti. çok iddialı sözlerdi. herkes bir anda büyük beklentiler içine girdi. benim çok sevdiğim, hareketlerinin hepsine anlamlar yüklediğim ve yaptığı hiçbir harekete kızamadığım defne’nin kendini baştan aşağı değiştirmesi beklendi. herkesin defne’ye dair eleştirdiği bir özellik vardı: düşünmeden hareket ediyor, abuk sabuk kıskançlıklar yapıyor, şımarık bir kız çocuğu gibi davranıyor, haksızken hiç utanmadan haklıymış gibi davranıyor falan filan... her ne kadar bunları pek kabul etmesem de (benim dizide tarafım yok bu arada itiraf edeyim, defne ile ömer’i de aynı oranda seviyor, kolluyorum. sadece defne’yi daha iyi tanıdığımızdan onunla empati kurup savunabiliyorum.) ondan istenilen tüm bu yeni özelliklerden kurtulmasıydı.

ama geçen bölümle başlayan passionis-cherie konkur sürecinde karşımıza çıkarılan defne’ye tepkiler yağmaya başladı. "kendini ömer’den nasıl üstün görür, bir haftada nasıl ömer’e rakip olacak kadar iddialı bir tasarımcı oldu" gibi sözler sosyal medyada dolaştı durdu. değişim kolay mıdır sizce? ya da hangimiz hayatımıza dair bir karar aldığımızda, ertesi sabah bunu hayata geçirmiş bir halde uyanırız. olgunlaşacağım, değişeceğim diyen defne’nin cherie’de işe başladığı gün 24 bölümdür izlediğimiz defne’den zıt bir karakter olmasını beklemek biraz da uçuk bir beklenti. her şeyden öte defne’yi bu kadar sevmemiz, hatta bizi bırakan ömer’in ona bu kadar aşık olması içtenliği, hissettiği gibi hareket etmesi yani doğallığı değil miydi? neden onları bırakıp yasemin ya da iz gibi bir kadın olsun?

işte bu noktada çok sevdiğim bir yazar olan mandy hale’ın bir sözü aklıma geliyor: “ben şunu anladım, büyümek acı verir, değişmek acı verir ama hiçbir şey ait olmadığın bir yere çakılı kalmak kadar acı vermez...”

kiralık aşk’ın temelinde ‘değişim’ yatıyor. aşkla değişen insanların hikayesini... iso, yasemin, serdar ile başlayıp uzayan bir liste var. illa bu değişim olumlu anlamda da olmayabilir ama bir değişim mutlaka söz konusu. ve üstelik bu değişimlerin en sevdiğim yanı kimsenin zorlamasıyla, talebiyle gerçekleşmemesi. dizideki hiçbir karakter sevdiği kişiye ‘benim için değiş’ demedi. yaşanan tüm değişenler, karakterlerin kendi arzularıyla, hayalleriyle gerçekleşti. çünkü bazen değişim yaşadıklarımızın bakiyesiyle de oluşur. düşe kalka öğreniriz hayatı... hata yaptıkça, hatalardan ders aldıkça, hatalarımızın bizlere neler kaybettirdiğini gördükçe, hangi özelliğimizin hayatımızı olumsuz etkilediğini fark ettikçe değişmek isteriz.

hikayedeki birçok karakterin değişimini izlerken ömer ile defne de aslında hiç değişmeyen karakterlerdi. her ne kadar herkes defne karakteri erozyona uğradı dese de... ben ne ömer’in, ne de defne’nin ilk bölümde izlediğimiz kişilerden farklı olduğunu düşünmüyorum. onlar aşkın değiştiren gücüne kendilerini bırakamamışlardı. çünkü yaşadıklarının gölgesinde hep bir oyun vardı. defne’yi etkileyen ve defne ile birlikte hep birşeyler yanlış gidiyor hissine sahip ömer’di karşımıza çıkan. işte onların değişim zamanı şimdi geldi çattı. eline sihirli değnek alıp değiştiremezsin tüm olanları... karar vermekle ise hiç olmaz. geçtiğimiz bölüm kendini yargılayan ve sorgulayan ömer, camı kırarak değiştirmek istediğini göstermişti. aynada gördüğü, herkesin eleştirdiği ömer olmak istemiyordu, defne de değişmek istiyordu. ve şimdi onların bu sürece adapte olması lazımdı. işte bizim 26. bölümde yaşadığımız da işte tam buydu!

hele defne'nin durumu en normal gelendi. terk edilmişti, bir de karşısına iz çıkmıştı, iz'in dönmesini kabul etmekte zorlanırken hala "acaba ömer'in üzerinde etkim var mı" diye kendi kendine bir test yaptı. onu çizime yöneltti mi diye anlamak istedi. hem başaramadığını ve hem de onun yapamadığını iz'in yaptığını görünce iyice delirdi. anne babasının dikkatini çekmek isteyen bir kız çocuğuna döndü. "sen beni kale almıyorsun ama ben burdayım" diye bağırmalarıydı defne'nin tüm ukala tavırları aslında... yoksa umrunda bile değildi onun kazanmak. "defne çizemiyorum gel yanıma" dese ömer, hemen bırakır işi, giderdi yanına. yoksa defne tabi ki biliyordu ömer ile yarışamayacağını...

onlar çakılı kaldıkları yerde olmak istemeyen iki aşık insandı. çırpınıyorlardı. değişmek istiyorlardı. üstelik gururluydular. inatçıydılar. bu nedenle de aynı koşullardaki herkes gibi dengesiz hareketlerde bulunuyorlardı. ama yine de tüm yaşananlara güvensizliğe rağmen birlikte olmak istiyorlardı ve bunun için her şeye en baştan başlamaları lazımdı. ikisi de bunun farkındaydı ve hedefleri aslında belliydi: beraber olmak! ilk bölümde manu’da öpüşerek aralarında başlayan bu masal, yine aynı mekanda ellerin birbirine değmesiyle ikinci bölümüne geçiş yapmıştı. neriman’ın şaka yoluyla dile getirdiği kiralık aşk vol.2 bana göre 27. bölümle birlikte start aldı.

herkesin bölüm boyunca ne yaptığını anlamaya çalıştığı ömer’in bir planı vardı. bu planın bölüm boyunca ne olduğu bizlere yansıtıldı. peki neydi bu? etrafındaki duvarları yıkmasıyla rahatlayan ömer, defne’nin gazıyla çizmeye başlamıştı. ve ne olduysa o akşam oldu. bir karar aldı kendi kendine... sabah, gece boyunca yaptığı çizimlerle evden çıktı, ancak onları ofise getirmedi. arabada bıraktı. odasına çıkarken defne’ye uğramayı ihmal etmedi. onu uzaktan izleyişi, sanki bana göre ömer’in kendi kendine “her şey yeni başlıyor. uzağında değil zamanı gelince yanında olacağım” diyerek başlatacağı oyunun asıl hedefini gösteriyordu. daha sonra da kapısının önünde merasim için bekleyen üçlüye karşı planını başlattı. sonunda da hazırladığından farklı bir koleksiyonla toplantıya katılarak herkesi şah mat etti. he bir de arada sude kötü niyetini belli edince hemen onu da araya sıkıştırıp dersini verdi. böyle bakınca sanki ömer, defne'ye "sen benim karşımda kazanacağını mı sanıyordun" mesajını vermek istemiş; sude'den de defne'nin intikamını almış gibi göründü. bence bu planda aslında çok daha farklı şeyler vardı.

ömer yaptığı işte defne'nin başarılı olmasını istiyordu. onu yüreklendirmek, gaza getirmek için bölüm boyunca didindi durdu. defne'nin gazla çalıştığını biliyordu. defne'nin o toplantıya yapabileceği en iyi koleksiyonla katılmasını istiyordu. bizim tanıdığımız ömer bu konkuru kaybetmezdi, şirketini zor duruma sokmamak için en iyisini yapacaktı. aksi düşünülemezdi. defne için bile... ama aynı ömer, defne'nin de kaybeden taraf olmasını kabul edemeyecek biriydi. bence her şey birlikte çalışacakları bir ortam yaratmak adına kurulmuştu. hatırlatsanız defne'nin tasarım kursuna kabul edildiğini duyan ömer, "rakip olacağız" demişti. "çok eğleneceğiz." defne de "ben seninle rakip olmam, hep sen kazanırsın" diye cevap vermişti.

ömer biliyordu ki, defne onun çizmeye başladığını öğrendiği an kaybeden taraf olduğunu kabul edip pes edecek ve iyi bir iş çıkarmayacaktı. defne'ye karşı gizemli durdu ve sürekli "senin yapacak işin yok mu, beni düşüneceğine kendi işine odaklan, çok vaktin var galiba" gibi cümlelerle mesaj veriyordu. sanki "karşındaki ben değil başka biri olsa nasıl hazırlanacaksa aynı şekilde bu konkura hazırlan rakibini sorgulama" der gibiydi. ayrıca 'ikimiz için böyle daha iyi' diyerek kapalı kutu olarak kalma arzusunun da şu aşamada duyguların öne çıkarak defne'nin işten başka birşey düşünmesini de istemiyordu. alttan alttan defne ile her yan yana geldiğinde yüzünde beliren o hafif gülümse bunun en büyük göstergesiydi.

şimdi neler mi olacak? defne ile ömer birlikte çalışmaya başlayacaklar. gururları inatları yüzünden birbirlerine laf sokarak rahatlayacaklar ve ardından "konuşma" sürecine girecekler. birlikte çalışırken edilen sohbetlerde bugüne kadar hep aralarında konuşsunlar diye arzu ettiğimiz diyaloglar gerçekleşecek. ömer ile defne o banktan ayrı ayrı kalksın ve daha sağlam bir temel üzerine ilişkilerini kursunlar diye 23 bölüm boyunca onları konuşturmayan meriç acemi'nin bunu bilerek yaptığını düşünüyorum. güven karşındakini tanıyıp anlayarak gelir. bu ayrılık ve iki karakterin eşitlenme süreci ilerisi için çok daha sağlam bir ilişki yaratacak. konuştukça, geçmişte yaşadıkları acıları birbirlerne açmayı başardıkça, beraber güzel işlere imza atıp, yine beraber bir hedefe giderken paylaştıkları onları birbirine daha çok bağlayacak. daha da aşık bir çift olarak karşımıza çıkacak. aşkta sabır önemlidir, değişim de kolay değildir. güzel şeyler olacak. ayrılığın en karmaşık insanın şaftını kaydırıp alt üst eden tarafını izledik iki bölümdür; şimdi ise defne'nin oyunuyla başlayan ilk bölüme karşı ömer'in planlarıyla başlayan ikinci bölümü izlemek için cumayı bekleyelim heyecanla derim.

kisa kisa

* son zamanlarda ömer'e hakkında düşündüğü söylemekten çekinmeyen bir defne izlemeye başladık. normalde ona karşı hep sessiz sakin fikirsiz duran defne'nin ömer iplikçi bir şey istemezse yapmaz, çizemiyorsun, kapalı kutusun gibi düşünceleri dile gelmeye başladı. sen şahanesin muhteşemsin dediği adamın batan huylarını ortaya çıkartması yakın zamanda aslında bu huyların yavavş yavaş yok olacağının mesajıydı. defne orada bizlerin sosyal medyada konuştuklarını dile getirir gibiydi.

* koray sahneleri özellikle neriman ile olanları her ne kadar baysa da son zamanlarda konuştuklarını daha dikkatli dinlemeye başladım. arada aslında söyledikleriyle birçok mesaj verdiğini fark ettim. koray, defne'nin model olmak için onunla yaptığı sohbetten itibaren sık sık defne ile ömer aşkının gücünü fark eden o şirketteki nadir insanlardan biri olduğunu gösterdi. hatta defne'yi sevmiyormuş gibi davransa da gizlice desteklemeye bile başladı... bu bölüm neriman'a "kurtulalım bu oyundan" demesi ve defne ile yaptığı sohbet cidden çok yerindeydi. koray aslında hepimize defne'nin neden hata yaptığını ve bizlere neden kızıp kızıp, kızmamıza rağmen koruma isteğiyle dolduğumuzu hatırlatmış oldu.

* bence neriman'ın da dizideki değişim furyasına dahil olması lazım. onun da bu konuda sınavının sude olacağını düşünüyorum.

* dizide belirdiği ilk bölümden bu yana defne'ye meyilli olmasını beklediğimiz ama bu konuda hiçbir belirti göstermeyen deniz'den beklenen hareket en sonunda geldi. yasemin ile olan konuşması oluşacak duyguların bir habercisiydi sanki. ama bundan sonra deniz'in ömer'de hafif bir tatlı kıskançlık yaratmak dışında defne-ömer ilişkisinde bir tehlike yaratacağını düşünmüyorum. iz ile deniz kötülük kontenjanlarını doldurdular. son görevlerini yaparak gitme vakitleri geldi de geçiyor sanki.

Paylaş


Oy Ver

Puan verdiğiniz için teşekkürler (:

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Yorum Yaz


Giriş Yap Üye Ol
reklam veriletişim • © 2025 YazarOkur Dizi