Reklamları engellediğiniz için biz de mecburen bütçe kısıntısına gitmek zorundayız. Bu yüzden oluşacak sorunlar için şimdiden özür dileriz. (: Sitenin sorunsuz çalışması için lütfen reklam engelini kaldırın!
Güneşi Beklerken - Bu reyting düşüklüğünü sadece bu haftaya bağlamamak
Güneşi Beklerken
Merve
Bu reyting düşüklüğünü sadece bu haftaya bağlamamak gerek. Bölümlerin birikmesi bu. Ana çiftin giderek azalan ve giderek saçmalayan sahneleri, alternatif çift yaratılmadaki başarısızlık, gizem yaratacağız diye giderek saçmalama, büyükler cephesinde ilgi çekici tek bir şeyin olmaması, senaryonun giderek tutarsızlaşması, karakterlerin tutarsızlaşması, ekibin izleyiciyle inatlaşması, baş roller ve yan roller arasında acaba aşk mı var azzz sonra tadındaki haberlerle ilgiyi canlı tutma çabaları sonucunda gelinen nokta 2.90 ve 4 oldu görüldüğü üzere. Bu durumlar son üç haftadır daha yoğun bir şekilde hissettirildiği için AB'de 4'ü Total'de de 9'u gördük.
Bizim bir Zeynep'imiz vardı. Güçlü bir genç kızdı. Okulun sahibiyim diye ortalarda dolanan ve sırf soyadı Sayer olduğu için herkese eziyet etmeyi bir hak gören Kerem Sayer'e başkaldırmıştı bu kızımız zamanında. Bu Sayer bu kızın sütyenini sallandırmıştı, babasıyla onu kandırmıştı. Buna rağmen güçlü kalmıştı bizim kızımız. Sonra bu kızımız sporcuydu. Bir dönem hayatını koşmaya adamıştı. Kimseye eyvallahı yoktu bu kızımızın. Kendine güvenirdi. Başkalarının laflarıyla gaza gelmezdi. Çok tatlı bir kızdı bu Zeynep kızımız. Sevdi mi tam severdi. Sevdikleri için her şeyi yapardı.
Bir zamanlar da bir Kerem'imiz vardı. Çoğu insan ondan korkar ve nefret ederdi çünkü bildiğini okurdu. İnsanların canını yakmakta ustaydı. Eski yaraları vardı bu Kerem'in. Sevgiye açtı aslında. Kimse onu sevmemişti, anne ve babası bile. Öyle düşünürdü. O da bunun acısını diğer insanlardan çıkarırdı. Aslında içinde güçsüz hisseden bir çocuk vardı ve bunu da başka güçlerini diğerleri üzerinde göstererek gizlemeye çalışırdı. Ona okulda ilk kez birisi başkaldırmıştı. Çok etkilenmişti. Farkında olmadan aşık oluvermişti bu inatçı kıza. Ama bundan da başta nefret etmişti. Sırf böyle olmadığını kendisine kanıtlamak için sevdiği kıza bile zarar vermekten çekinmemişti. Yine de olmamıştı. O kızı unutamamıştı. Cayır cayır yanıyordu bizim aşık Sayer bir zamanlar. Bakmalara dokunmalara kıyamıyordu aşık olduğu kıza bir ara. O kızın başkasını sevdiğini düşünmesine rağmen yine de ondan vazgeçemiyordu. Bunun yanı sıra çizim yapardı bizim Sayer. Çizimleriyle kendisini ifade etmeyi severdi.
Bir Cihan hocamız vardı. Haklının, doğrunun yanındaydı. Yeri geldiğinde okulun sahibine bile kafa tutardı. Kendi kızını bile kayırmazdı. Güçlüydü bizim eski Cihan hoca.
Demet teyze vardı bir de. Kızını tüm zorluklara rağmen tek başına büyütmüştü. O da her zorluğu yenmişti. Tek dünyası kızıydı. Kızı için kızının mutluluğu için her şeyi yapardı Demet teyzem. Kızını anlardı, anlamaya çalışırdı. Kızıyla çok tatlı bir ilişkileri vardı bir zamanlar.
Ahmet amcam vardı bir de. Çok düşünceli bir insandı. Naifti. Oğlunun ölümünden ötürü kendisini suçlardı. Baksanız karıncayı bile incitemez derdiniz. Oğlu Kerem'i severdi pek belli etmese de. İnceydi bizim Ahmet amcamız.
Sonra garip şeyler olmaya başladı dizide.
Zeynep kızımız spordan uzaklaştı. Koşunun adı bile geçmez oldu. Kendine güvensiz hale geldi bizim kız. Sevdiği adam elinden gitmesin diye kendisini ona "sunacak" kadar güvensiz. Sevdiği adamın mır mır kedisi modunda dolanmaya başladı ortada. Hiçbir sorununu, korkusunu onunla dürüstçe paylaşmaz oldu.
Kerem oğlumuz çizimlerinden uzaklaştı. O cayır cayır yanan adam gitti sevdiğime kavuştum nasıl olsa diye fazlaca rahatlayan bir adam geldi yerine. Sevdiği kız Zeynep'in ne kadar rahatsız olduğunu bilmesine rağmen eski sevgilisiyle onu sürekli bir araya getirmekten çekinmeyen üstüne bir de durumdan eğlenen bir adama dönüştü. Sevgili olmadan, gerçekten birbirlerinden nefret ettikleri zamanda bile kalbindeki en derin yaraları paylaşmıştı bu adam Zeynep'le. Sonra bu adam hiçbir şeyini sevgilisi Zeynep'le paylaşmaz oldu. Sonra bu adamın her daim arkasında duran bir Can vardı, çok şükür ki o hala var. O canımız Can'ın onca desteğine rağmen ona hala eziyet edebilen bir adam oldu bu bizim Sayer.
Demet teyzem mantıksızın önde gideni haline geldi. Kendi kızını ikinci plana atıp el kızı için kendi kızını feda eder duruma geldi. Her şeyi tek başına halledebilirken şimdilerde Cihansız iş halledemez duruma geldi. Bir zamanlar tüm yaptıklarına rağmen yakın arkadaşı Jale vardı. Onu bile unuttu. Çocuğunun babasının evli olduğunu bile bile onunla baş başa yemeklere çıkar hale geldi bu teyze.
Ah Ahmet amcam... O naif adam da onlarca kişinin katili çıktı. O düşünceli adam mafya babası haline geldi.
Yapılacak iş miydi bu?
Sonra bir Jane geldi bir ara diziye. Amaçsız karakterin tekiydi. Kerem'in eski sevgilisi dediler. Kerem'le çok yakındılar diye yutturmaya çalıştılar bize. Bölümler boyu Kerem'in yalnızlığından dem vurmuşlardı ama bir öğrendik ki Kerem'in her şeyini paylaştığı birileri varmış zamanında. Neyse dedik. Bu Jane Kerem'i aşkının peşinden gitmesi için ona destek olmuştu ama o da ne? Bir baktık ki esas amacı eski sevdiceğini ele geçirmekmiş yeniden.
Bir de dede soktular. Amaçsızca. Sanki konu yeterince dağılmamış gibi.
Aksiyon olsun diye Güneş çıkardılar başımıza. Diziye ismini veren karakter dedik. Heyecanlandık. Kim ola ki dedik? Dıdının dıdısı çıktı. Diziye sonradan dahil olan Aksel'in babasının kardeşi çıktı.
Yine aksiyon olsun diye Sayerler Kimya dediler. Merak uyandırmada sınıfta kaldılar.
Kamu spotu tadında olalım dediler. İki bölüm blumia ile mesaj vermeye çalıştılar. Olmadı. Bir şeyi unuttular çünkü. Reyting sistemi değişmişti. Ekonomik açıdan iyi durumda olmayan kitledeydi cihaz. O kitle ki bazen karnını zor doyurabiliyordu bırakın yediğini kusmayı.
Sonra bir de Melis vardı. Dizinin en sevilmeyip de sürekli sevdirilmeye çalışılan karakteri. Kerem'le denediler. Olmadı. Eh kızımız boşta kalmasın, rolü artsın diye Aksel adında sonradan gelen karakterle büyük bir aşk yaşatalım dediler ama o kadar temelsizdi ki bu aşk, o kadar ZeyKer'den kopyala yapıştırdı ki o da olmadı. Bir de bu Melis'in başta bizim kız Zeyno'ya ve başkalarına yapmadığı da kalmamıştı. Bencildi, şımarıktı, acımasızdı. Hiçbir yaptığının cezasını çekmedi. İzleyici de bu durumdan nefret etti. Blumik olsun dediler depresyonda olsun dediler çünkü bir şekilde aklamaları gerekiyordu bu karakteri. Bir şekilde herkes Melis'i sevmeliydi. Ama o da olmadı. Meleğimiz, prensesimiz yine sevilmedi.
İşte reytingler de bu yüzden düştü. Bu bölüme çok fazla yorum yapamıyorum. Ne desem boş çünkü. Jane'in "Bunu da mı getirdin, kurtulamadın mı?" tarzı sorularına kikir kikir gülen Sayer'e mi kızayım, kendini şu durumlara düşüren Zeynep'e mi kızayım? Yoksa sürekli bağırıp çağıran anlamsız anlamsız gözlerini belerten, bir mahkumun mektubuyla soluğu karakolda alan Demet'e mi kızayım? Yoksa saflıkta sınır tanımayıp sevgilisinin düştüğü durumu önemsemeden sabah yüzüne bile bakmadan geçip onun arkasında olmayan Zeynep'e daha fazla mı kızayım? Barış'ı yeniden bağrına basıp Can'ı pataklayan Kerem'e mi yoksa? Yoksa ZeyKer'i mahveden, ZeyKer sahnelerini kopyala yapıştır yapıp AkMel'e monte ederek kendisine güldüren, birkaç güzel ZeyKer sahnesini bize çok gören, bakın bizim YT ne yetenekli diye göstermek için araya seramikli sahne sıkıştıran, Melis'in sahnelerini artırdıkça artıran, Ahmet amcayı azılı katile çeviren, gizem yapacağız diye saçmalayan senaryo ekibine mi kızayım? Kime kızayım siz söyleyin. Aaa buldum! Bana kızın bana. Her hafta bir umut oturup bu diziyi izleyen, oturup şu yoruma zaman ayıran bana kızın!
Okuyana da teşekkür ederim, sabrınıza sağlık!
Paylaş
Oy Ver
Gün içinde sadece bir kez puan verebilirsiniz!
Yorum Yaz
Yorumlar
Yorum Yaz